tork ve tutku yazar profili

tork ve tutku kapak fotoğrafı
tork ve tutku profil fotoğrafı
rozet
karma: 130 tanım: 9 başlık: 3 takipçi: 3

son tanımları


bizim insanımız bi kere

herhangi bir sorun yaşandığında hemen avrupa kıyaslaması yapılır:
“bizim insanımız bi kere beklemeyi bilmez. avrupa’da olsa kuyruğa girer, sesini çıkarmaz.”
“bizim insanımız bi kere kurallara uymaz. avrupa’da kırmızı ışıkta bir karınca bile geçmez.”
“bizim insanımız bi kere saygı nedir bilmez. avrupa’da herkes birbirine gülümser.”
“bizim insanımız bi kere çalışmayı sevmez. avrupa’da adamlar sabah 6’da işe gider.”
“bizim insanımız bi kere fikir tartışamaz. avrupa’da olsa insanlar medeni şekilde konuşur.”

gerçekler ise biraz farklıdır:

bizim insanımız bi kere her şeyi bilir, ama hiçbir şeyi öğrenmez. doktoruna hastalığını o anlatır, mühendise bina yapmayı öğretir, ekonomiste doların kaç olacağını söyler. ama gel gör ki kendi maaşı hep yerinde sayar, evini müteahhit yapar, borsa oynar ama hep zarar eder.

bizim insanımız bi kere trafikte fizik kurallarını yeniden yazar. kırmızı ışıkta geçen “vitesi boşa almıştı,” emniyet şeridini kullanan “acil işi vardı,” ters yöne giren “bi’ dakikalık işini hallediyordu.” hepsi haklıdır, tek suçlu yolların yanlış yapılmış olmasıdır.

bizim insanımız bi kere sosyal medyada aktivist, evde televizyon bağımlısıdır. ekonomiye söver, zamları eleştirir, hükümete laf eder ama ertesi gün aynı adamlara oy verir. kendi hayatı kötüye gidince de hemen “bu ülke adam olmaz” der. sanki kendisi başka ülkeden gelmiş gibi.

ve bizim insanımız bi kere başkasının hayatına burnunu sokmadan duramaz. kadının giydiğine karışır, adamın kaç para kazandığını merak eder, kim kiminle çıkıyor onu tartışır. ama kendi hayatı? o zaten muhteşem.

velhasıl, bizim insanımız bi kere asla değişmez. o yüzden de hiçbir şey değişmez.
devamını gör...

ayak fetişi olan yazarların sgk prim gün sayısı

şimdi gerçekleri konuşalım. bir insan ayaklarla bu kadar içli dışlıysa, büyük ihtimalle klavye başında fazla mesai yapıyor ama e-devlet’e girip sgk prim gününe baktığında “bu kadar az mı lan?” şokunu yaşıyor. çünkü kardeşim, bir insan gününün yarısını reddit’te “hangi ünlünün ayakları daha güzel?” anketlerine, diğer yarısını da ınstagram’da zoom’lanmış topuklu ayakkabı fotoğraflarına ayırıyorsa, iş hayatında doğal seleksiyona uğramış demektir.

patronu çağırıp “senin şirkete kattığın değer ne?” diye sorsa, adam “cansu dere’nin 38 numara giydiğini ilk ben keşfettim” diye cevap verecek. bu yüzden prim gün sayısı üç hanelere bile zor ulaşır. kaldı ki, böyle bir adamın sgk’sı olsa bile meslek kodu ne olurdu? “freelance ayak analisti mi?”

sonuç olarak, ayaklara olan ilgiyle sgk primi ters orantılı. ne kadar çok ayak takip edersen, o kadar az sigorta yatırılır. ama belki de mesele budur: sgk yok, maaş yok, ama huzur var… ve tabii ki şahane bir çorap arşivi.
devamını gör...

bir üstteki yazar hakkında düşünülenler

ingilizceyi niye protesto ediyor diye merak ediyordum ki profiline bakınca kafayı ingilizceyle bozmuş olduğunu anladım. sınavda başarılar knks.
devamını gör...

sözlük yazarlarının nicklerinin anlamı

nickim hakkında değinmek istediğim iki şey var. birinci, bu nicki alırken okudğum kitap olan "akıl ve tutku" dan esinlendim.
ikincisi, kahretsin ki bugün 10 kere falan hesabıma yanlış girdim. başka cihazlarda açmaya çalışırken vs. bir kere de şifremi sıfırlamak zorunda kaldım. çünkü nick yerime girerken tork ve denge yazıyormuşum sürekli jhfbhjsbfhj. he tamam komik değil arkadaşlar.
devamını gör...

erken boşalma sorunu olan kadın

tartışmaya kapalı bir konu: böyle bir şey yok. eğer varsa da, erkeğin hayal gücünün bir ürünüdür. muhtemelen “çok hızlı bitti ya, doyamadım” diyen bir kadın duymuştur ve hayatında ilk kez empati yaparak “demek böyle bir şey oluyormuş” diye düşünmüştür. ama hayır kanka. bu başka bir şey.

kadınların erken boşalma sorunu yaşadığı tek alan, ilişkide duygusal olarak fazla yatırım yapıp, adamın aslında beş para etmez olduğunu anladığı andır. o noktada da “çok erken kaptırdım kendimi” diye bir pişmanlık gelir ama tıbbi bir duruma dönüşmez.

bir de şu var: eğer böyle bir şey olsaydı, erkekler “ama sen de çok hızlı oldun ya” diye şikayet eder, sonra da “bir dahaki sefere daha uzun sürer” diye avunmak yerine bunalıma girerdi. neyse ki böyle bir sorun yok ve erkekler, asıl erken boşalma sorunlarıyla yalnız başlarına yüzleşmeye devam edebilirler
devamını gör...

acur turşusu

pilavın yanında kıtır kıtır çok güzel giden bir turşu. "acur" adlı sebzeden yapılır adından da anlaşılacağı üzere. ben yine de belirtmek istedim. belki okuyucu ironi yaptığımı düşünüp, aslında "pancar turşusu" dediğimi zanneder diye.
devamını gör...

kilo vermek

yaklaşan bahar ayları ile birlikte hedef listemin üst sıralarına çıkan güzel eylem. kış aylarının buhranı ve düşünmekle geçen uzun geceler neticesinde çeşitli kararlar aldım. kilo verip evlenecem ben. bu göbekle evlenilmez. önce göbek gitmeli. sonrası çok kolay. bilgi de vereyim, genel kültür dolu çaylak olduğum anlaşılsın. bozuk glükoz töleransı olan kişiler kilo veremez kolay kolay. hastaneye gidip test yaptırın böyle bi durum varsa. gizli şeker olabilirsiniz.
devamını gör...

gaslighting

bir psikolojik taciz yöntemi. ilişkilerde, özellikle kadınlar buna sıkça maruz kalır ama anlamazlar. aldatılan kadını, kendini sorgulamaya itmek ve kendi kusurları yüzünden aldatıldığını ona empoze etmeye çalışmak, yaygınca yapılan bir gaslighting örneğidir kanımca. bazı ince çizgiler ile kavramları ayırmak gerekiyor işte... kişiye kendini sorgulatmayı, hatalarını anlamasını ve görmesini sağlamayı çok seviyorum. bunun gaslighting ile akalası olduğunu sanmıyorum. olay baskılayıp sindirmek. öyle bir noktaya geliyorsun ki, artık yaptığın davranışların tümünü karşıyı memnun etmek için yapıyorsun ve karşıdakinin memnun olduğu şeyler hatalı davranışlar. onunla ilişkini bitirdikten aylar sonra oturup ; ben nasıl bunlara onay vermişim diyorsanız o konuda tek değilsiniz yani. bu bir manüplasyon yöntemi ve çok güzel bir filmi bile var 1944 yapımı. boş vaktinizde izlenmeli.
devamını gör...

canın sağolsun

altında, iyilikle ezme isteği de yatabilen cümle. egolu insanlar kullanıyor. mesela ben. şimdi adam/kadın bizi çok kırdı... biz de gittik "canın sağ olsun" dedik. ben bunu yaparken, hem olgun görüneyim diyorum kendi kendime, ama asıl amacım, karşıdaki kişinin, bu muhteşem olgunluğum karşısında utanmasını sağlamak. kendine dönüp düşünmeye sevk etmek. iyilikle ezmek oluyor bu. çok piç bir bakış var yaa, bunu hesaplayan bir kadından kaçıcaksınız. ikinci olarak da , skimde olmayan ama bir yandan kırmak istemediğim kişilere derim böyle. anlatır da anlatır çünkü, "ben onu demek istemedim, böyle yapmak istemedim, şöyle dedim ama inan çok kötü bir haldeydim" vs. anlatır da anlatır. susmaz da susmaz. "canın sağolsun be müdür" tonlamasıyla söylerim hemen. "insanız hepimiz olur öyle" diyerek de eklerim. yeter ki bsg manası taşımaktadır. hala konuşur. bu ikinciyi geçiyorum da, şu ilk durumlar insanı travmaya sokuyor. olgunlukla demiştik bunu hatırlarsak. ben olgun olurum ama kalamam... baktım karşı taraf "canın sağolsun" cümlesindeki inceliği ve güzelliği dahi görmüyor, baktım 3-4 gün geçmiş, hala düşünmüyor, etmiyor. farkında değil. aniden "senin canını da skriiiim, sana da sokarıııım"diye başlayan ani saldırılar geliyor ve olay kopuyor. sonra da adımız manyak anasını satim. yooo, hiç de bile. ilk canın sağ olduğunda, "senin canın sağolsun len" diyecektin sen de.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim