zeytenma yazar profili

kronik bir hastalıktır.

hepsi bitirdikten sonra üzerimden tır geçmiş gibi hissettiğim filmlerdir:
-perfect blue
-midsommar
-mother!
-the killing of a sacred deer
-we need to talk about kevin
-nocturnal animals

klibinde döner dükkanındaki amcayı görünce çok şaşırmıştım.

sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler,
yalan her şey gibi aşklarınız da.

izlediğiniz filmin kalitesini arttıran, müziğiyle sizi bambaşka boyutlara çıkartan bestecidir. ramin djawadi ile birlikte ortak bir projede çalışmaları için dua ediyorum her gece.

famous blue raincoat. şarkının istediğiniz coverını dinleyebilirsiniz.

1. the hauting of hill house- hem korkup hem ağlamak istiyorum diyorsanız,
2.after life-hayatla ilgili anekdotlar görüp çerezlik bir dizi istiyorsanız,
3.erased- gizem gerilimle karışık fantastik bir anime arayışındaysanız,
4.the it crowd -gülmekten ağlamak istiyorsanız,
5.bojack horseman- şöhret ve şöhretin getirdiği baskıyı, uyuşturucu/alkol bağımlılığını, depresyonu ve mental sağlıkla ilgili etkileyici bir yapım arıyorsanız,
6.the umbrella academy- çizgi roman eserlerini sevip eğlenmek istiyorsanız,
7.mindhunter- seri katillere, suça, gizeme merakınız varsa,
8.bodyguard- sürükleyici, aksiyonu bol, politik meseleleri inceleyen bir dizi arıyorsanız,
9.tell me who i am- korkunç ve gerçek bir olayın anlatıldığı belgesel istiyorsanız,
10. modern family- yemek yerken eğlenip gülmek istiyorum diyorsanız,

önerimdir.

barbara palvin ile vini uehara'nın sponsoru olduğunu düşündüğüm uygulama. tacizi, tecavüzü ve erkek zorbalığını romantikleştiren, bu gibi davranışları meşrulaştıran kitapların en çok okunan kitaplar arasında olması beni çok üzüyor. gençlerimizin zehirli cümleleri hayatlarına entegre etmeye çalışmaları o kadar korkunç ki. wattpad'de okumayı geçtim bir zamanlarda orada kitap yazdığımı düşününce bile utanıyorum. gerçi özgün, keşfedilmemiş hikayeler yazan amatör yazarlar da var içinde. fakat kurunun yanında yaş da yanıyor.

en iyisi uzak durmak.

scorpions- born to touch your feelings

you were born just to lose or to win
to be someone's chime in the wind
to live between your mind and feelings
buradan

wheadon'ın çektiği jl filminden sonra snyder versiyonunun filme ekstra katacak bir şeyi olmayacağını düşünüyordum. bvs faciasından sonra beklentim baya bir düşmüştü çünkü. ama yanılmışım. justice league aslında o kadar farklı bir film olacakmış ki...önceki filmde cyborg ve flash prittle yapıştırılmış karakterler gibi duruyorlardı. origin hikayelerinin altı çok boş kalmıştı. meğerse asıl kahramanlarımız onlarmış. özellikle flash'ın kısımlarını keyifle izledim. wonder woman'ın üzerine düşüp araya cinsel şakalar serpiştirenin de wheadon olduğunu gördük bu sayede.

batman konusunda geliştirilmesi gereken çok detay olsa da alfred'in ekran süresinin uzaması doğru bir tercih olmuş. aralarında geçen repliklerden bile özlediğim çizgi roman tadını alabildim.

wonder woman bu filmde daha güçlü bir şekilde resmedilmiş ama sahnede gal gadot'u her gördüğümüzde aeeeeaaaaaeğğğ diye bağıran müzik kulak tırmalıyor. bir yerden sonra cidden sinirlerim bozuldu.

uzun lafın kısası karakterlerimizin origin hikayelerinin altı dolu ve dengeli bir tonda işlenmesini, senaryonun daha tutarlı olmasını ve araya koydukları sürprizleri çok sevdim. 4 saat olmasına da bakmayın su gibi akıp gidiyor. dc yapımlarını izlemeyi özlediyseniz kesinlikle sizi tatmin edecek bir filmdir kendisi.

başlangıç sahnesinden itibaren temposunu hiç düşürmeyen mad max fury road aklıma geldi hemen. filmin %85inin cgı olmaması şimdiki yönetmenlere ders vermesi gereken bir nokta.

ne yazık ki aksiyon filmi diye önümüze konulan çoğu film yeşil perde önünde bilgisayar oyunu dinamiklerine benzer dövüş sahnelerinden oluşuyor artık. hiçbirinin eski tadı yok. dolayısıyla eski heyecanlar da yok.

muhtaç olduğun güç, damarlarındaki soylu kanda mevcuttur.

-mustafa kemal atatürk, nutuk.