23 temmuz 2025 afrika kentlerindeki sıcaklıklar
başlık "eşrefoğlu süleyman beğ" tarafından 23.07.2025 15:35 tarihinde açılmıştır.
1.
etiyopya'nın başkenti addis adaba'da 19 derece yağmurlu;

kenya'nın başkenti nairobi'de 20 derece yağmurlu;

kongo'nun başkenti kinşasa'da 27 derece güneşli

senegal'in başkenti dakar'da 31 derece güneşli;

cezayir'in başkenti cezayir'de 33 derece güneşli

mısır'ın başkenti kahire'de 39 derece

arabistan'ın başkenti mekke'de 43 derece

olarak ölçülen sıcaklıklardır. biz istanbul sıcaklıklarını konuşup şikayet ederken başka kentlerimizin sıcaklıklarını söyleyip küçümseyen arkadaşlarıma sesleniyorum. gelin;
an itibari ile
istanbul'un 38,
adana'nın 35,
izmir'in 43 derece ile afrika'ya fark atmasının sebeplerini tartışalım.
izmir mekke ile, istanbul kahire ile versus atıyor resmen. normal mi lan bu? daha önce dile getirdiğim kalabalık, toplu taşıma, yoğunluk vs'ye girmicem tekrar. nato mermer nato kafa, yaz mevsimi kar mı yağacaktı diyenler falan çıkıyor sonra. sorun; orda 40 burda 50 olması değil. ülkenin ve ülkenin gayri resmi başkentinin içinde bulunduğu katastrofik durum.

kenya'nın başkenti nairobi'de 20 derece yağmurlu;

kongo'nun başkenti kinşasa'da 27 derece güneşli

senegal'in başkenti dakar'da 31 derece güneşli;

cezayir'in başkenti cezayir'de 33 derece güneşli

mısır'ın başkenti kahire'de 39 derece

arabistan'ın başkenti mekke'de 43 derece

olarak ölçülen sıcaklıklardır. biz istanbul sıcaklıklarını konuşup şikayet ederken başka kentlerimizin sıcaklıklarını söyleyip küçümseyen arkadaşlarıma sesleniyorum. gelin;
an itibari ile
istanbul'un 38,
adana'nın 35,
izmir'in 43 derece ile afrika'ya fark atmasının sebeplerini tartışalım.
izmir mekke ile, istanbul kahire ile versus atıyor resmen. normal mi lan bu? daha önce dile getirdiğim kalabalık, toplu taşıma, yoğunluk vs'ye girmicem tekrar. nato mermer nato kafa, yaz mevsimi kar mı yağacaktı diyenler falan çıkıyor sonra. sorun; orda 40 burda 50 olması değil. ülkenin ve ülkenin gayri resmi başkentinin içinde bulunduğu katastrofik durum.
devamını gör...
2.
oğlum bu adanalılar cehenneme asla girmez. bak emin oldum şimdi. *
yalnız güney afrika'yı niye yazdın kardeş? adamlar kış mevsiminde.*
etiyopya desen minimum 2000 metre rakım.
nairobi 1800 metre rakım.
yalnız güney afrika'yı niye yazdın kardeş? adamlar kış mevsiminde.*
etiyopya desen minimum 2000 metre rakım.
nairobi 1800 metre rakım.
devamını gör...
3.
akçay saatlerdir 43 derece, ani hareket yapınca havada benim şeklimde ter zerrecikleri kalıyor.
devamını gör...
4.
(bkz: mekkeli egosu)
devamını gör...
5.
adana bu listeyi beğenmedi.
devamını gör...
6.
nem %90 görünüyor istanbul'da.. o ülkelerde nem yok pek. bu yüzden istanbul hepsini tokatlıyor gibi görünüyo şu an. oksijen tüpüne bağlanmak istiyorum..
nefes aldırmıyor abi nefes nefes...
sıcağı filan geçtim. oksijen yok havada sanki. ofs.
nefes aldırmıyor abi nefes nefes...
sıcağı filan geçtim. oksijen yok havada sanki. ofs.
devamını gör...
7.
mekke'nin asya'da olması dışında sorun göremediğim hava durumu başlığı.
ek: ayrıca subtropikal ılıman şehirlerden etiyopyanın başkenti mayıstan eylüle kadar yağışlı mevsimi yaşıyor. tıpkı bizim aynı dönemde her yıl yazı yaşamamız gibi. türkiye'deki aşırı sıcaklıklar sadece türkiye'de değil, çöl iklimine sahip dibimizdeki ırak'ta da var, adamlar 47 derece altında yaşıyorlar. yada benzer aşırı sıcaklardan dolayı avrupa da kavruluyor, orman yangınları yunanistan, arnavutluk, karadağ gibi ülkelerde sık sık görülüyor. finlandiya'da bile 31 derece sıcaklar daha sık görülmeye başlanmış. ingiltere'de aşırı sıcaklar, bulutsuzluk ve yağmursuzluk sebebiyle barajlarda sular azalmış. ingiltere lan, insanın aklında hep yağışlı ve kasvetli havasıyla yer etmiş ülke. ha keza, almanya da bu yıl normalde görülmeyen aşırı sıcaklardan dertli. atlantikteki körfez akıntısından dolayı zaten aynı enlemdeki abd şehirlerinden daha ılıman olan avrupa, artık bu konforlu iklimini kaybediyor.
demek istediğim, sorun küresel iklim değişikliği ve çölleşme arkadaşlar. orman varlığı ve doğal hayat her yerde köşeye sıkıştırılmış vaziyette. bizden daha çok ormana sahip avrupa ülkeleri bile bundan muzdarip. ve türkiye maalesef bununla savaşmak için hiç bir şey yapmadığı gibi aksine kötüye gidişatı hızlandırıyor. bizim istanbul gibi ufacık bir alana 20 milyon insanı tıkıştırmak yerine, nüfusu ülkeye yaymamız, orman varlığımızı önemli ölçüde artırmamız, toprak kalitemizi yükseltmemiz, tarımsal üretimimizi sıkı şekilde takip edip artırmamız lazım. sanayideki su kullanımını iyi denetlememiz, çiftçilere su kullanımı konusunda sağlam eğitimler vermemiz lazım. su yönetimi için hem körfez ülkeleri hem de avrupa ülkelerinden bilgi edinmemiz ve türkiye'ye uyarlamamız lazım.
(bkz: ağaç dikmek)
mesela iç anadolu, doğu anadolu ve akdeniz'de ormansızlaştırılmış bölgelerde 10bin hektarlık aralıksız üç orman oluşturmamız ve ağaçların terlemesiyle bulut oluşumuna yardımcı olmamız lazım. yada farklı ormanlık alanları ağaçlandırmayla birleştirebiliriz, var olan ormanları genişletebiliriz. bu alanlar kesinlikle her yere tek tip sık sık çam dikerek doldurulmamalı. gerçek kadim bir ormanı taklit edecek şekilde ağaç, çalı, ot dikimi yapılmalı. uygun yerlerde meyve bahçeleri kurulmalı ve arıcılık faaliyetleri artırılmalı. eskiden orman olan bölgelerde, özellikle dağlık ve tepelik yerlerde, yerel ve kuraklığa dayanıklı bitkilerle biyoçeşitliliği yüksek geniş ormanlar çocuklarımızın ve torunlarımızın hayat kalitesini önemli ölçüde artıracak ve küresel ısınmaya karşı dirençli olabileceğimizi gösterecek. bölgeye uygun kuraklığa dayanıklı akıllı projeler aynı zamanda yer altı sularımızı artırmamıza, derelerin oluşmasına da katkı sağlar. konya veya güneydoğu gibi çöl etkisi altındaki bölgelerimizde yerel çalı ve ot türleriyle toprağı kaplamalıyız, çok su isteyen tarımsal ürünlerin ekimini o bölgelerde yasaklamalı yada minimuma indirmeliyiz. şu videoda adamın teksas'ta çorak bir arazideki çok su isteyen ağaçları kesip bölgeye özgü otlar dikmesiyle yer altı sularını artırmasını ve araziyi yeşillendirip yaban hayatı koruma bölgesi haline getirmesini izleyin. çok da zor değil yani, ayağına yorganına göre uzatmak gibi. adam susuz bölgede su isteyen ağaçları kesip kuraklığa dayanıklı bitkiler dikerek başarmış bunu.
elbette bunlar dünden bugüne olacak şeyler değil. her gün adım adım ilerlenmeli. bugün kararlı şekilde başlasak ormanları 4-5 yıla anca kurarız. aralıksız geniş ormanlardaki ağaçların bulut ve hatta yağmur oluşumuna yönelik belirgin ölçüdeki faydalarını da 15-20 yıl sonra görmeye başlarız. çünkü ağaçların olgunlaşması, mikro iklimin ve toprağın yavaş yavaş dönüşmesi, yaban hayatının, kuşların arıların geri dönmesi, toplumun yaban hayatının önemini öğrenmesi zaman alır. bu süreçte ciddi bir emek, organizasyon, bilimsel yaklaşım, özveri ve para gerekli. gösteri amacıyla 1 milyon ağaç diktik deyip sonra o ağaçlara ne olduğu hakkında bir şey öğrenemediğimiz bir yönetim anlayışıyla olmaz.
yanan ormanlarımızı önümüzdeki sonbaharda yeşillendirerek buna başlayabiliriz. bugün yaşadığımız sıcakları hatırlayıp ileride belki de mecburi su kesintilerine gidebileceğimizi düşünerek radikal ve kapsamlı bir şekilde sürdürülebilir, doğayla uyumlu hayat felsefesini benimsememiz gerek. şehirlerimizde caddelerimiz çift sıra ağaçla kaplı olmalı, yağmur suyu yönetimi için altyapımızı geliştirmemiz gerek, mimari anlayışımızı tüm arsayı betonla kaplamaktan arındırmamız gerek. yağan yağmur toprağa ulaşmalı, derinlere inen ağaçların köklerini kullanarak yer altı su katmanlarını doldurmalı. ağaçların yaprakları hızla düşen su damlalarını yavaşlatıp erozyonu önlemeli, yaz aylarında da gölgesiyle bizi sıcaklardan korumalı. bunları yapabiliriz, ilk adımımız sivil toplum örgütlenmesiyle bu anlayışı yaygınlaştırmak, bilgi paylaşımı yapmak ve durumun vehametini anlattığımız kadar savaşma yöntemleri olduğundan da bahsetmek olmalı. çin'in gobi çölüyle ve afrika'nın sahra'yla savaştığı gibi biz de aşırı sıcaklar, çölleşme, erozyon ve yaban hayatının yok olmasıyla savaşabiliriz.
ek: ayrıca subtropikal ılıman şehirlerden etiyopyanın başkenti mayıstan eylüle kadar yağışlı mevsimi yaşıyor. tıpkı bizim aynı dönemde her yıl yazı yaşamamız gibi. türkiye'deki aşırı sıcaklıklar sadece türkiye'de değil, çöl iklimine sahip dibimizdeki ırak'ta da var, adamlar 47 derece altında yaşıyorlar. yada benzer aşırı sıcaklardan dolayı avrupa da kavruluyor, orman yangınları yunanistan, arnavutluk, karadağ gibi ülkelerde sık sık görülüyor. finlandiya'da bile 31 derece sıcaklar daha sık görülmeye başlanmış. ingiltere'de aşırı sıcaklar, bulutsuzluk ve yağmursuzluk sebebiyle barajlarda sular azalmış. ingiltere lan, insanın aklında hep yağışlı ve kasvetli havasıyla yer etmiş ülke. ha keza, almanya da bu yıl normalde görülmeyen aşırı sıcaklardan dertli. atlantikteki körfez akıntısından dolayı zaten aynı enlemdeki abd şehirlerinden daha ılıman olan avrupa, artık bu konforlu iklimini kaybediyor.
demek istediğim, sorun küresel iklim değişikliği ve çölleşme arkadaşlar. orman varlığı ve doğal hayat her yerde köşeye sıkıştırılmış vaziyette. bizden daha çok ormana sahip avrupa ülkeleri bile bundan muzdarip. ve türkiye maalesef bununla savaşmak için hiç bir şey yapmadığı gibi aksine kötüye gidişatı hızlandırıyor. bizim istanbul gibi ufacık bir alana 20 milyon insanı tıkıştırmak yerine, nüfusu ülkeye yaymamız, orman varlığımızı önemli ölçüde artırmamız, toprak kalitemizi yükseltmemiz, tarımsal üretimimizi sıkı şekilde takip edip artırmamız lazım. sanayideki su kullanımını iyi denetlememiz, çiftçilere su kullanımı konusunda sağlam eğitimler vermemiz lazım. su yönetimi için hem körfez ülkeleri hem de avrupa ülkelerinden bilgi edinmemiz ve türkiye'ye uyarlamamız lazım.
(bkz: ağaç dikmek)
mesela iç anadolu, doğu anadolu ve akdeniz'de ormansızlaştırılmış bölgelerde 10bin hektarlık aralıksız üç orman oluşturmamız ve ağaçların terlemesiyle bulut oluşumuna yardımcı olmamız lazım. yada farklı ormanlık alanları ağaçlandırmayla birleştirebiliriz, var olan ormanları genişletebiliriz. bu alanlar kesinlikle her yere tek tip sık sık çam dikerek doldurulmamalı. gerçek kadim bir ormanı taklit edecek şekilde ağaç, çalı, ot dikimi yapılmalı. uygun yerlerde meyve bahçeleri kurulmalı ve arıcılık faaliyetleri artırılmalı. eskiden orman olan bölgelerde, özellikle dağlık ve tepelik yerlerde, yerel ve kuraklığa dayanıklı bitkilerle biyoçeşitliliği yüksek geniş ormanlar çocuklarımızın ve torunlarımızın hayat kalitesini önemli ölçüde artıracak ve küresel ısınmaya karşı dirençli olabileceğimizi gösterecek. bölgeye uygun kuraklığa dayanıklı akıllı projeler aynı zamanda yer altı sularımızı artırmamıza, derelerin oluşmasına da katkı sağlar. konya veya güneydoğu gibi çöl etkisi altındaki bölgelerimizde yerel çalı ve ot türleriyle toprağı kaplamalıyız, çok su isteyen tarımsal ürünlerin ekimini o bölgelerde yasaklamalı yada minimuma indirmeliyiz. şu videoda adamın teksas'ta çorak bir arazideki çok su isteyen ağaçları kesip bölgeye özgü otlar dikmesiyle yer altı sularını artırmasını ve araziyi yeşillendirip yaban hayatı koruma bölgesi haline getirmesini izleyin. çok da zor değil yani, ayağına yorganına göre uzatmak gibi. adam susuz bölgede su isteyen ağaçları kesip kuraklığa dayanıklı bitkiler dikerek başarmış bunu.
elbette bunlar dünden bugüne olacak şeyler değil. her gün adım adım ilerlenmeli. bugün kararlı şekilde başlasak ormanları 4-5 yıla anca kurarız. aralıksız geniş ormanlardaki ağaçların bulut ve hatta yağmur oluşumuna yönelik belirgin ölçüdeki faydalarını da 15-20 yıl sonra görmeye başlarız. çünkü ağaçların olgunlaşması, mikro iklimin ve toprağın yavaş yavaş dönüşmesi, yaban hayatının, kuşların arıların geri dönmesi, toplumun yaban hayatının önemini öğrenmesi zaman alır. bu süreçte ciddi bir emek, organizasyon, bilimsel yaklaşım, özveri ve para gerekli. gösteri amacıyla 1 milyon ağaç diktik deyip sonra o ağaçlara ne olduğu hakkında bir şey öğrenemediğimiz bir yönetim anlayışıyla olmaz.
yanan ormanlarımızı önümüzdeki sonbaharda yeşillendirerek buna başlayabiliriz. bugün yaşadığımız sıcakları hatırlayıp ileride belki de mecburi su kesintilerine gidebileceğimizi düşünerek radikal ve kapsamlı bir şekilde sürdürülebilir, doğayla uyumlu hayat felsefesini benimsememiz gerek. şehirlerimizde caddelerimiz çift sıra ağaçla kaplı olmalı, yağmur suyu yönetimi için altyapımızı geliştirmemiz gerek, mimari anlayışımızı tüm arsayı betonla kaplamaktan arındırmamız gerek. yağan yağmur toprağa ulaşmalı, derinlere inen ağaçların köklerini kullanarak yer altı su katmanlarını doldurmalı. ağaçların yaprakları hızla düşen su damlalarını yavaşlatıp erozyonu önlemeli, yaz aylarında da gölgesiyle bizi sıcaklardan korumalı. bunları yapabiliriz, ilk adımımız sivil toplum örgütlenmesiyle bu anlayışı yaygınlaştırmak, bilgi paylaşımı yapmak ve durumun vehametini anlattığımız kadar savaşma yöntemleri olduğundan da bahsetmek olmalı. çin'in gobi çölüyle ve afrika'nın sahra'yla savaştığı gibi biz de aşırı sıcaklar, çölleşme, erozyon ve yaban hayatının yok olmasıyla savaşabiliriz.
devamını gör...
8.
bu ne bilimsizlik ve coğrafya özürlülüktür kardeşim. yazdığın afrika ülkelerinde senegal hariç temmuz ayı serin geçer ve yağışlı sezondur. senegal için de aynı şekilde muson yağmuru başlangıç dönemidir.
devamını gör...