kardeşi olanların bildiği şeyler
çıkar ilişkisi başı çeker.
bir işi de ikimizin çıkarı olmadan yapamayız. ben onun kulaklığını alacaksam o da benim tişörtlerimden birini giymek için sözünü alır,o bana bir şey öğretecekse parasını bile alır *.
evde olmadığında korkutan sessizlik var tabii. sanki bir yerden fırlayacakmış da beni korkutacakmış gibi gelir hep *.
kendime aldığım şey ya da bana alınan şey ayrıca onundur da. alınmadan önce göz koymuştur ona *.
yediğimiz fırçalar bile aynıdır. birimiz bir şey yapmasak bile ikimiz de yeriz o fırçayı istisnasız.
bir işi de ikimizin çıkarı olmadan yapamayız. ben onun kulaklığını alacaksam o da benim tişörtlerimden birini giymek için sözünü alır,o bana bir şey öğretecekse parasını bile alır *.
evde olmadığında korkutan sessizlik var tabii. sanki bir yerden fırlayacakmış da beni korkutacakmış gibi gelir hep *.
kendime aldığım şey ya da bana alınan şey ayrıca onundur da. alınmadan önce göz koymuştur ona *.
yediğimiz fırçalar bile aynıdır. birimiz bir şey yapmasak bile ikimiz de yeriz o fırçayı istisnasız.
devamını gör...
yazarların olmak istediği hayvan
özgür bir kuş olmak isterdim*. yeterki kanatlarım beni gökyüzüne kavuştursun.
devamını gör...
vallahi sizi 15 temmuz'dan beter yaparız
al birini, vur ötekine, ikisinin de söylemleri bir birinden kötü ve tehlikeli.
zaten doğru düzgün bir muhalefet olsaydı , 23 yıl bu iktidar olmazdı, olamazdı.
muhalefet, ancak laf sokmaya çalışıyor elinden başka bir şey gelmiyor , çözüm, yol, yordam , fikir yok, bizde bekliyoruz belki bir çare.
iktidar ,zaten bam başka bir alem , hepsi mağdur, hepsi kandırılmış, hepsi ülke için feda olmuş.
ne adalet, ne hak ne hukuk, ne hazine, ne bütçe kaldı, halk perişan yokluk içinde , verecekleri soğan ve patates e muhtaç kalmış, ama iktidar her söylenen den darbe edebiyatı yapıyor.
allah bu ülkenin yar ve yardımcısı olsun, allah gençlere sabır versin.
zaten doğru düzgün bir muhalefet olsaydı , 23 yıl bu iktidar olmazdı, olamazdı.
muhalefet, ancak laf sokmaya çalışıyor elinden başka bir şey gelmiyor , çözüm, yol, yordam , fikir yok, bizde bekliyoruz belki bir çare.
iktidar ,zaten bam başka bir alem , hepsi mağdur, hepsi kandırılmış, hepsi ülke için feda olmuş.
ne adalet, ne hak ne hukuk, ne hazine, ne bütçe kaldı, halk perişan yokluk içinde , verecekleri soğan ve patates e muhtaç kalmış, ama iktidar her söylenen den darbe edebiyatı yapıyor.
allah bu ülkenin yar ve yardımcısı olsun, allah gençlere sabır versin.
devamını gör...
araf
ne içindeyim zamanın,
ne de büsbütün dışında;
yekpâre, geniş bir ânın
parçalanmaz akışında.
ne de büsbütün dışında;
yekpâre, geniş bir ânın
parçalanmaz akışında.
devamını gör...
tanrı olmak isteyen otobüs şoförü
çocukluğunuzda mutlaka aklınızda bir meslek vardır ve o meslekte kendinizi hayal eder durursunuz. bu meslek bazı insanlarda gelgeç bir hevestir ve durmadan değişebilir. bir sene boyunca pilot olma hayaliyle gözünü gökyüzünden ayırmayan ayran gönüllüler, sonraki sene mimar olmaya karar verdiği için gözlerini biraz daha aşağılara odaklayarak binalar üzerinde gezinebilir ve sonunda iki meslekle de alakası olmayan bir mesleği mutlu mesut sürdürebilir. bazı insanlar ise bu çocukluk aşkı mesleğini ömür boyu bir takıntı haline getirip, başka mesleğe meyletseler bile akıllarının bir bölümü sürekli o meslekle meşguldür. mesela yazar olma hevesiyle yanıp tutuşan biri öğretmen olsa dahi, bir gün pulitzer’i alacağı düşüncesiyle yazar durur. ya dakik ve prensip sahibi olan bir otobüs şoförü tanrı olma düşüncesinden hiç vazgeçmeden direksiyon sallayabilir. etgar keret’in kitabına ismini veren öykü de tanrı olmayı kafasına takmış bir otobüs şoförünün hikayesini anlatırken ona ilk inanan olma yolunda ilerleyen bir adamın secdesini de anlatmakta.
bir mağaradan -isterseniz bunu platon’un mağarası sayın isterseniz mephisto’nun- insanlar yüzyılda sadece bir kez dışarı çıkma hakkına sahiptirler. bu insanlar mahkum değillerdir, bir suç işledikleri kesindir ancak mahkumiyet pek söz konusu değildir. onlar tuzağa kapılmış insanlardır. ve bu tuzağı kuran da hiç birimizin içimizi bir korku sarmadan kafa tutamayacağımız tanrı’dır. insanlar bu cehennemden, evet orası cehennemdir, dışarı çıktıklarında bir gün boyunca hayattaymış gibi geçirirler zamanlarını. genelde bir şeyler yemek ve amaçsızca dolaşmak olsa da günü geçirmek için seçtikleri eylem, bir tanesi daha tensel bir keyife davet edilir henüz ölmemiş bir kadın tarafından ve sonrası “cehennemden bir hatıra” öyküsünde anlatılır bize, keyifle okumamız için.
çocukluk dönemlerimizde dedelerimiz bizim için önemli figürlerdir. onlar yaz tatilinde gördüğümüz, bayramlarda ziyaret ettiğimiz ve bizim için büyük ihtimalle yüklü harçlıklar anlamına gelen ekseriyetle sakallı ya da bastonlu, ziyadesiyle tonton, sevimli ve her zaman bizim tarafımızda oldukları için anne ve babalarımızın zaman zaman bizi şımartmakla suçladıkları büyük insanlardır. onlar hayatta olduklarını bu güzel çağrışımları yansıtırlar bize onlardan uzakta olduğumuz zaman. ama artık hayatta olmadıklarında derinde kalan ve hiç unutulmayan hatıralardır. “ayakkabılar” öyküsündeki küçük arkadaşımızın dedesi ise, yeni alınmış ayakkabılar olarak zaman geçirir torunuyla. hatta attığı bir golden sonra “ne goldü ama!” türünden böbürlenmelerini bile dinler.
bu müthiş üç hikaye dışında bir sürü öykü var etgar keret’in öykü kitabında ve hepsinin konusu birbirinden orijinal ve özgün. farklı bir hayal dünyasına sahip olan yazar eklediği mizah unsurlarıyla bize tadından yenmez bir kitap hediye etmiş. hele sonuna koyduğu uzun öykü dondurmanın üzerine dökülen çikolata sosu gibi olmuş.
bir mağaradan -isterseniz bunu platon’un mağarası sayın isterseniz mephisto’nun- insanlar yüzyılda sadece bir kez dışarı çıkma hakkına sahiptirler. bu insanlar mahkum değillerdir, bir suç işledikleri kesindir ancak mahkumiyet pek söz konusu değildir. onlar tuzağa kapılmış insanlardır. ve bu tuzağı kuran da hiç birimizin içimizi bir korku sarmadan kafa tutamayacağımız tanrı’dır. insanlar bu cehennemden, evet orası cehennemdir, dışarı çıktıklarında bir gün boyunca hayattaymış gibi geçirirler zamanlarını. genelde bir şeyler yemek ve amaçsızca dolaşmak olsa da günü geçirmek için seçtikleri eylem, bir tanesi daha tensel bir keyife davet edilir henüz ölmemiş bir kadın tarafından ve sonrası “cehennemden bir hatıra” öyküsünde anlatılır bize, keyifle okumamız için.
çocukluk dönemlerimizde dedelerimiz bizim için önemli figürlerdir. onlar yaz tatilinde gördüğümüz, bayramlarda ziyaret ettiğimiz ve bizim için büyük ihtimalle yüklü harçlıklar anlamına gelen ekseriyetle sakallı ya da bastonlu, ziyadesiyle tonton, sevimli ve her zaman bizim tarafımızda oldukları için anne ve babalarımızın zaman zaman bizi şımartmakla suçladıkları büyük insanlardır. onlar hayatta olduklarını bu güzel çağrışımları yansıtırlar bize onlardan uzakta olduğumuz zaman. ama artık hayatta olmadıklarında derinde kalan ve hiç unutulmayan hatıralardır. “ayakkabılar” öyküsündeki küçük arkadaşımızın dedesi ise, yeni alınmış ayakkabılar olarak zaman geçirir torunuyla. hatta attığı bir golden sonra “ne goldü ama!” türünden böbürlenmelerini bile dinler.
bu müthiş üç hikaye dışında bir sürü öykü var etgar keret’in öykü kitabında ve hepsinin konusu birbirinden orijinal ve özgün. farklı bir hayal dünyasına sahip olan yazar eklediği mizah unsurlarıyla bize tadından yenmez bir kitap hediye etmiş. hele sonuna koyduğu uzun öykü dondurmanın üzerine dökülen çikolata sosu gibi olmuş.
devamını gör...
evde kalmış kız kurusu
utanç verici benzetmelerde bugün de bunu irdeliyoruz.
kadınların evlenmek için talep edilmesi gereğinden hareket ederek kullanıldığını düşünüyorum.
insanların tercihleri doğrultusunda evlenmemeyi seçme hakları olamaz hele kadınların hiç olamaz.
evliliği ideal yaşam biçimi olarak vurgulamaktan 21. yyda bile vazgeçmiyor insanlar. bu tarz incitici, aşağılayıcı, utanç verici sözlerin, kelime dağarcığımızdan hızla çıkması ve hayata dair yeni bakış açıları geliştirmemiz gerekiyor.
kadınların evlenmek için talep edilmesi gereğinden hareket ederek kullanıldığını düşünüyorum.
insanların tercihleri doğrultusunda evlenmemeyi seçme hakları olamaz hele kadınların hiç olamaz.
evliliği ideal yaşam biçimi olarak vurgulamaktan 21. yyda bile vazgeçmiyor insanlar. bu tarz incitici, aşağılayıcı, utanç verici sözlerin, kelime dağarcığımızdan hızla çıkması ve hayata dair yeni bakış açıları geliştirmemiz gerekiyor.
devamını gör...
mutfakta sinir eden durumlar
birinin ben yemek yaparken. oturduğu yerden müdahale etmesi. geliyorlar o an bana*.
devamını gör...
ankara'da aşık olmak
ankara aşık olmak zor iki gözüm diyen ankarayı ilkbaharda ve sonbaharda görmemiştir diyorum daha da bir şey diyemiyorum.
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
burcu tatlıses-beni öldürür
devamını gör...
neden yapıldığı anlaşılamayan şeyler
(bkz: yere tükürmek)
devamını gör...
kadınlardan kadınlara tavsiyeler
çok makyaj yapmayın, cildinize yazık etmeyin.
saçınızı boyalarla heba etmeyin.
spor yapın.
kendinizi tanımaya çalışın, başkalarının kalıplandırdığı biri olmayın...:)
saçınızı boyalarla heba etmeyin.
spor yapın.
kendinizi tanımaya çalışın, başkalarının kalıplandırdığı biri olmayın...:)
devamını gör...
agatha christie
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kadın polisiye romanı yazarıdır. günümüzde izlediğimiz diziler ve filmlerin çoğu, işleniş yapı ve kurgu bakımından christie'nin kitaplarından izler taşır. bazıları büsbütün bayat, klasik kopyalarıdır. polisiye türü için tüm dünyaya ilham vermiş büyük yazardır.
ayrıca bkz: hercule poirot
ayrıca bkz: hercule poirot
devamını gör...
ankara
içinde nefes almama bile izin verilmeyen şehir. oysa ben onu çok sevmiştim.
devamını gör...
kek
kabartma tozu paketlerinde genellikle görseli bulunan tatlı çörek.
devamını gör...
kars
kışıyla, rus mimarisiyle, şehir yapısıyla türkiye'nin saint petersburg'udur. türkiye'nin en lezzetli kaşarı, balı ve kazı buradadır. her taraf karlar altındayken hava açıksa ve dolunay varsa beyaz gecelere şahit olabilirsiniz.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yaşları
genel istatistik tablolarından bakılabilecek durum veya bilgi.
devamını gör...
winston
ingiltere tarihinin en önemli siyasetçilerinden birisi olan, 2. dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill'in ön adıdır. (bkz: winston churchill)
devamını gör...