tanrıçaların yıkandığı limyra antik kenti
antalya il sınırları finike ilçesi yakınlarında bulunan limyra antik kenti m.ö. 5. yüzyılda kurulmuştur.
likyalı perikles, perslere karşı likya birliği'ni kurmak için limyra'yı başkent olarak kullanmış, likya'nın sönmeyen özgürlük meşalesinin ateşini bu kentte yakmıştır. geçmişte bir liman kenti olan limyra günümüzde denizden 5 km. içeride kalmıştır. dağdan çıkan şifa dolu su kaynağı sütunlar arasında doğal ve berrak bir havuz oluşturur. mitolojiye göre tanrıçalar bu havuzda yıkanıp daha da güzelleşirlerdi. amerikalı sanatçı margaret ross tolbert, anadolu’nun su kültürünü ele alan kapsamlı bir belgesel ve kitap projesi için limyra'ya gittiğinde orada su perisi sirena'nın olduğunu hissettiğini açıklamıştır.

“sirena en güzel, en doğal, en leziz ve billur gibi akan su kaynaklarını seviyor. ama sular kirlenince sirena ve bereket de gider” diyerek su kaynaklarımızı kirletmemiz konusunda yetkilileri uyarmıştır.
likyalı perikles, perslere karşı likya birliği'ni kurmak için limyra'yı başkent olarak kullanmış, likya'nın sönmeyen özgürlük meşalesinin ateşini bu kentte yakmıştır. geçmişte bir liman kenti olan limyra günümüzde denizden 5 km. içeride kalmıştır. dağdan çıkan şifa dolu su kaynağı sütunlar arasında doğal ve berrak bir havuz oluşturur. mitolojiye göre tanrıçalar bu havuzda yıkanıp daha da güzelleşirlerdi. amerikalı sanatçı margaret ross tolbert, anadolu’nun su kültürünü ele alan kapsamlı bir belgesel ve kitap projesi için limyra'ya gittiğinde orada su perisi sirena'nın olduğunu hissettiğini açıklamıştır.

“sirena en güzel, en doğal, en leziz ve billur gibi akan su kaynaklarını seviyor. ama sular kirlenince sirena ve bereket de gider” diyerek su kaynaklarımızı kirletmemiz konusunda yetkilileri uyarmıştır.
devamını gör...
un helvası
hiçbir zaman beni görmeyeceğinizin rahatlığıyla sadece yakın çevreme yaptığım bir itirafı yapıyorum. büyük ihtimalle kendini imha edecek bu yazı ama bu cesareti bulmuşken yapayım.
annem gideli kaç gün oldu bilmiyorum. daha 13 yaşındayım ve canım acayip derecede un helvası çekiyor. kokusu burnuma geliyor o derecede.
sonra kalktım, internetten baktım yaptım. yaptım ama yakarak yaptım. birde onu belki düzelir umuduyla buzdolabına koydum.(yazan kişi burada gülüyor.)
yine de yedim onu, o isli tadı hala damadığımda.
dipnot: şimdi ise birçok kişi benden ister un helvasını. biri öldüğünde veya canı tatlı mı çekti kalkar yaparım. üşenmeden yaptığım nadir şeylerden. ama hiçbiri o ilk yaptığım berbat un helvasının tadını tutmuyor. yanık olsa bile.
annem gideli kaç gün oldu bilmiyorum. daha 13 yaşındayım ve canım acayip derecede un helvası çekiyor. kokusu burnuma geliyor o derecede.
sonra kalktım, internetten baktım yaptım. yaptım ama yakarak yaptım. birde onu belki düzelir umuduyla buzdolabına koydum.(yazan kişi burada gülüyor.)
yine de yedim onu, o isli tadı hala damadığımda.
dipnot: şimdi ise birçok kişi benden ister un helvasını. biri öldüğünde veya canı tatlı mı çekti kalkar yaparım. üşenmeden yaptığım nadir şeylerden. ama hiçbiri o ilk yaptığım berbat un helvasının tadını tutmuyor. yanık olsa bile.
devamını gör...
çaylak
ekşide çaylağım diye buraya sığındım burası da aynıymış hayal kırıklığı...
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
ilişkiyi sadece cinsellikten ibaret sananların yürütemeyeceği ilişki türüdür. aşk, sevgi, sadakat ve özlem denen bir şeyde var ilişki içerisinde. o nedenle gerçekten birbirini seven ve önemseyen insanların gayette güzel sonuçlarla yürütebileceğine inanıyorum.
devamını gör...
nejat altıntaş’ın mutasyonlu virüs görünmez oldu açıklaması
bu beyanı anlamak için aşı nedir, bağışıklık nasıl kazanılır bunu anlamak gerekiyor. şimdi özet geçersem corona virüs adını taç şeklinden alıyor. diken gibi çıkıntılı bir dış yüzeyi var ve bunlara mızrak adı veriliyor. bu mızrak dokuya sağlandığı sırada genetik dizilişi vücut tarafından daha önceden tanındığı zaman bu genetik dizilişi oluşturan nükleotidleri bağışıklık sistemi parçalıyor.
eğer bu diziliş mutasyon geçirdiğinde ki geçirdi, farklılaşma yaşarsa o zaman daha önceden aşı ile gelen antikor bunları tanımıyor yani başlıkta geçtiği haliyle görmüyor.
eğer bu diziliş mutasyon geçirdiğinde ki geçirdi, farklılaşma yaşarsa o zaman daha önceden aşı ile gelen antikor bunları tanımıyor yani başlıkta geçtiği haliyle görmüyor.
devamını gör...
klinik likantropi
insanlara kurt türü hayvanlara dönüştüklerini düşündürten bir çeşit psikolojik rahatsızlıktır. nadir görülmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
dönüşmeye olan inançlarından kaynaklanan bu duruma uyum sağlamak isterler ve parmaklarını pençe gibi kullanmayı severler.
1852 yılında ilk vaka görüldü. hasta garip bir şekilde kurtlara dönüştüğünü düşünüyordu. vücudunu kılların donattığına ve sivri dişleri olduğuna inanıyordu. ısrarla et yemek istiyordu. ondan sonra şimdiye dek yalnızca 14 vaka kaydedildiği bilinmektedir.
devamını gör...
bir kadın bir erkek
emre karayel(ozan) ve demet evgar(zeynep)’ın rol aldığı, ilk olarak türkmax’ta yayınlanmaya başlayan, türk televizyon tarihinin en güldüren dizilerinden biri olarak gösterebileceğim dizidir.
devamını gör...
türkler hristiyanlığı kabul etseydi olabilecekler
haçlı seferleri çok farklı bir boyut kazanmış olacaktı. dünya siyasi haritası günümüzden tamamen farklı bir halde bulunacaktı. en fazla cadı yakılan ülke rekoru bizde olacaktı.
devamını gör...
psilosibin
psilosibin veya 4-phosphoryloxy-n, n-dimethyltryptamine psilocybe cubensis gibi psylocybe türü mantarlardan elde edilen halüsinojen etkileri olan bir maddedir. yapısı insan beyin fonksiyonları için çok önemli fonksiyonları olan serotonine çok benzer.
9 ağır obsesif kompulsif kişi ile yapılan çalışmalar bu maddenin obsesif kompulsif belirtileri 4-24 saat arasında kaldırdığını, bazılarının ise birkaç gün boyunca takıntılarından kurtulduğunu belirtmiştir ancak çalışmayı yürüten dr. moreno halüsinojen etkisi nedeniyle ilaç olarak kullanılamayacağını belirtmiştir. halüsinojen etkisi olmayan kimyasal türevlerini üretmek için çalışmalar sürmektedir.
(bkz: magic mushroom) sihirli mantar da denilen doğada kendi kendine yetişen yada internetten kit satın alıp evde de yetiştirebileceğiniz mantar türünün etken maddesi'dir. ayrıca ülkemizde kullanılması yetiştirilmesi suçtur ve hapis+para cezası ile cezalandırılmaktadır. yatırım tavsiyesi değildir.
9 ağır obsesif kompulsif kişi ile yapılan çalışmalar bu maddenin obsesif kompulsif belirtileri 4-24 saat arasında kaldırdığını, bazılarının ise birkaç gün boyunca takıntılarından kurtulduğunu belirtmiştir ancak çalışmayı yürüten dr. moreno halüsinojen etkisi nedeniyle ilaç olarak kullanılamayacağını belirtmiştir. halüsinojen etkisi olmayan kimyasal türevlerini üretmek için çalışmalar sürmektedir.
(bkz: magic mushroom) sihirli mantar da denilen doğada kendi kendine yetişen yada internetten kit satın alıp evde de yetiştirebileceğiniz mantar türünün etken maddesi'dir. ayrıca ülkemizde kullanılması yetiştirilmesi suçtur ve hapis+para cezası ile cezalandırılmaktadır. yatırım tavsiyesi değildir.
devamını gör...
ses kaydının normal sesten farklı duyulması
dinlerken utanmak.
devamını gör...
kitap alıntıları
doystoyevski'nin yer altından notlar kitabında şu cümle geçmişti:
"belki de çok acı çekiyor olabilirsiniz ama çektiğiniz acılara kendiniz bile saygı duymuyorsunuz."
diyordu... bu cümleyi okuyunca saatlerce ,yok abarttım dakikalarca, bu cümleyi tekrar edip "acaba doğru mu söylüyor?" diye çok düşündüm. ve cevabını buldum. evet doğru söylüyor...
"belki de çok acı çekiyor olabilirsiniz ama çektiğiniz acılara kendiniz bile saygı duymuyorsunuz."
diyordu... bu cümleyi okuyunca saatlerce ,yok abarttım dakikalarca, bu cümleyi tekrar edip "acaba doğru mu söylüyor?" diye çok düşündüm. ve cevabını buldum. evet doğru söylüyor...
devamını gör...
yeraltı edebiyatı
gösteri peygamberi ve dövüş klübü kitapları bu kategoriye girer.
bu iki kitabın da yazarı olan chuck palahniuk önemli yazarlarından biridir.
eskiden süper sonik bulsam da artık oldukça eril geliyor. bol cinsiyetçi küfür bol kan bol cinayet.
bu iki kitabın da yazarı olan chuck palahniuk önemli yazarlarından biridir.
eskiden süper sonik bulsam da artık oldukça eril geliyor. bol cinsiyetçi küfür bol kan bol cinayet.
devamını gör...
en sevilen dizi çifti
devamını gör...
teyze vs hala
benim için birbirinden farkı yoktur. ikisi de karaktersizlikte birbirleriyle yarışmaktadır.
devamını gör...
normal sözlük belgesel veri tabanı
netflix belgesel tavsiyeleri
-social dilemma
-wild wild country
-ıcarus
-cooked
-explained
-cuba and the cameraman
-dirty money
-into the inferno
-ıı. dünya savaşı'nın en önemli olayları
-dünyanın en zorlu hapishaneleri
-dark tourist
-morgan freeman ile inancın hikayesi
-eğlenceli tarih dersleri
-social dilemma
-wild wild country
-ıcarus
-cooked
-explained
-cuba and the cameraman
-dirty money
-into the inferno
-ıı. dünya savaşı'nın en önemli olayları
-dünyanın en zorlu hapishaneleri
-dark tourist
-morgan freeman ile inancın hikayesi
-eğlenceli tarih dersleri
devamını gör...
cheomseongdae gözlemevi
7. yüzyılda inşa edilen cheomseongdae gözlemevi, asya'nın ayakta kalan en eski gözlemevidir. kraliçe seon-deok hükümdarlığında (632-647) inşa edilmiş ve hava tahminlerinde bulunmak amacıyla yıldızları gözetlemek için kullanılmıştır. bu taştan yapıt düz çizgilerin ve kıvrımların güzel bir kombinasyonudur. 9.17m yükseklikte olup zemin taşı her iki tarafta da 5.35m’dir.
buradan
buradan
devamını gör...
türkiye’de kadın olmak
ucu açık bir tanım. sosyo-ekonomik sosyo-politik faktörler göz ardı ediliyor. türkiye’de kadın olmak derken... ama nasıl? kadın var, kadın var. insan var, insan var. hangi kadından bahsediyoruz?
500 metre yanına yaklaşamayacağın, koluna elli bin dolarlık hermes marka çanta takan emine erdoğan mı, çankaya köşkü’nü baştan aşağı yenileyip bizim vergilerimizi çar çur eden, 15 yaşında gelin olmuş hayrünnisa gül mü? hiçbir vasfı olmamasına rağmen, akrabalık ve partizanlık sayesinde devlet mertebelerinde yüksek makamlar elde eden, haksız güç ve zenginliğe kavuşan liyakatsizler mi? okula gitmesi gereken yaşta zorla evlendirilen kızlar, koca dayağı yiyip öldürülen kadınlar mı? tecavüze uğrayan vahşice katledilen özgecan, şule mi? standartların üstünde bir hayat tarzı sürdüklerini tahmin ettiğim dolar milyarderi güler sabancı, arzuhan doğan yalçındağ, semahat arsel, ipek kıraç, caroline koç mu? kendi hayatını mesleği uğrunda ve toplum için feda eden türkan saylan mı? fantazilerini anlatarak toplumu tehlikeli bir şekilde tahrik eden kabataş yalanı baş karakteri yandaş gazeteci elif çakır mı? sırtını önce cemaate, sonra iktidara dayamış, hödük kocasıyla tv’ler de her gün kendisini gösteren yalancı yandaş nagehan mı? pelikancılar mı? yoksa hayatıyla bedel ödeyen aydın yazar bahriye üçok mu? hemcinsleri her gün şiddete uğrayıp öldürülürken, onları yaşatmaya çalışan bir sözleşmenin iptal edilmesini savunan kadınlar mı? kimden bahsediyoruz?
türkiye’de kadın olmak derken, kastedilen türkiye’nin şu an, afganistan ve iran gibi 3.dünya ülkesi durumuna gelmesi. oysa, türkiye’de kadın olmak, 1923 sonbaharında çok güzel olmalı. ya da 1934’te kadınlar seçme ve seçilme hakkı kazandığı zaman. o kadınlar, türkiye’de yaşarken gururlu, mutlu, geleceğe dair umutluydular.
o zamanları yaşamadım elbet, okuduklarımdan biliyorum. ayrıca rahmetli anneannem çocukluğunu ve gençliğini cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış, o dönemi bilen, iki kere atatürk’ü yakından görmüş bir kadındı. onun hatıralarını anlattıklarını ilgiyle dinlerdim. şu an hayatta olsa, haberleri izlerken kahrından ölürdü.
kadınıyla erkeğiyle el ele emperyalizme karşı milli mücadele vermiş kurtuluş savaşı kazanmış, devlet kurmuş, cumhuriyet’i ilan etmiş, medeni kanunlar yapmış bir türkiye’den bugünlere geldik. işin ironik yanı, bugünlerde kadın olmaktan ve türkiye’nin bugünkü durumundan şikayet eden bazı kadınların, bir ara konjönktür ve kendi gündemleri gereği, türk kadınlarına fırsat eşitliği, hak ve özgürlükler veren o zamanları ve atatürk ilkelerini tu kaka ilan etmesi, görmezden gelmesi, milliyetçi-ırkçı diye yaftalaması.
inkilaplar yarım kaldı, tam olarak hayata geçemedi, köy enstitüleri “ahlaksızlık yayıyor” gerekçesiyle kapatıldı, insanlar eğitilemedi, cahil kaldı, öylelerinin işine geldiği için. toprak reformu yapılamadı, feodal ağalar zenginleşirken cumhuriyet’in birey yaptığı insanlar kul kalmaya, fakir yaşamaya devam etti. türkiye nato’ya girdi, abd’nin dayattığı yeşil kuşak siyasal islam'ı adım adım benimsedi, tarikatlar ve cemaatler tekrar güç kazanıp sinsice devletin kılcal damarlarına kadar girdi, darbeler vesaireler ile hak ve özgürlükler yavaş yavaş çiğnenerek bugünlere global çağa kadar gelindi. şimdi kafamızı kaldırıp bakınca, "türkiye nasıl bu hale geldi?" diyor, her gün duyduğumuz acı iğrenç haberlere önce şaşırıp sonra kanıksıyoruz. türkiye’de kadın olmak şöyledir böyledir diyoruz. konu sadece cinsiyet üzerinden değerlendirilecek bir şey değil. roma bir günde inşa edilmedi.
500 metre yanına yaklaşamayacağın, koluna elli bin dolarlık hermes marka çanta takan emine erdoğan mı, çankaya köşkü’nü baştan aşağı yenileyip bizim vergilerimizi çar çur eden, 15 yaşında gelin olmuş hayrünnisa gül mü? hiçbir vasfı olmamasına rağmen, akrabalık ve partizanlık sayesinde devlet mertebelerinde yüksek makamlar elde eden, haksız güç ve zenginliğe kavuşan liyakatsizler mi? okula gitmesi gereken yaşta zorla evlendirilen kızlar, koca dayağı yiyip öldürülen kadınlar mı? tecavüze uğrayan vahşice katledilen özgecan, şule mi? standartların üstünde bir hayat tarzı sürdüklerini tahmin ettiğim dolar milyarderi güler sabancı, arzuhan doğan yalçındağ, semahat arsel, ipek kıraç, caroline koç mu? kendi hayatını mesleği uğrunda ve toplum için feda eden türkan saylan mı? fantazilerini anlatarak toplumu tehlikeli bir şekilde tahrik eden kabataş yalanı baş karakteri yandaş gazeteci elif çakır mı? sırtını önce cemaate, sonra iktidara dayamış, hödük kocasıyla tv’ler de her gün kendisini gösteren yalancı yandaş nagehan mı? pelikancılar mı? yoksa hayatıyla bedel ödeyen aydın yazar bahriye üçok mu? hemcinsleri her gün şiddete uğrayıp öldürülürken, onları yaşatmaya çalışan bir sözleşmenin iptal edilmesini savunan kadınlar mı? kimden bahsediyoruz?
türkiye’de kadın olmak derken, kastedilen türkiye’nin şu an, afganistan ve iran gibi 3.dünya ülkesi durumuna gelmesi. oysa, türkiye’de kadın olmak, 1923 sonbaharında çok güzel olmalı. ya da 1934’te kadınlar seçme ve seçilme hakkı kazandığı zaman. o kadınlar, türkiye’de yaşarken gururlu, mutlu, geleceğe dair umutluydular.
o zamanları yaşamadım elbet, okuduklarımdan biliyorum. ayrıca rahmetli anneannem çocukluğunu ve gençliğini cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış, o dönemi bilen, iki kere atatürk’ü yakından görmüş bir kadındı. onun hatıralarını anlattıklarını ilgiyle dinlerdim. şu an hayatta olsa, haberleri izlerken kahrından ölürdü.
kadınıyla erkeğiyle el ele emperyalizme karşı milli mücadele vermiş kurtuluş savaşı kazanmış, devlet kurmuş, cumhuriyet’i ilan etmiş, medeni kanunlar yapmış bir türkiye’den bugünlere geldik. işin ironik yanı, bugünlerde kadın olmaktan ve türkiye’nin bugünkü durumundan şikayet eden bazı kadınların, bir ara konjönktür ve kendi gündemleri gereği, türk kadınlarına fırsat eşitliği, hak ve özgürlükler veren o zamanları ve atatürk ilkelerini tu kaka ilan etmesi, görmezden gelmesi, milliyetçi-ırkçı diye yaftalaması.
inkilaplar yarım kaldı, tam olarak hayata geçemedi, köy enstitüleri “ahlaksızlık yayıyor” gerekçesiyle kapatıldı, insanlar eğitilemedi, cahil kaldı, öylelerinin işine geldiği için. toprak reformu yapılamadı, feodal ağalar zenginleşirken cumhuriyet’in birey yaptığı insanlar kul kalmaya, fakir yaşamaya devam etti. türkiye nato’ya girdi, abd’nin dayattığı yeşil kuşak siyasal islam'ı adım adım benimsedi, tarikatlar ve cemaatler tekrar güç kazanıp sinsice devletin kılcal damarlarına kadar girdi, darbeler vesaireler ile hak ve özgürlükler yavaş yavaş çiğnenerek bugünlere global çağa kadar gelindi. şimdi kafamızı kaldırıp bakınca, "türkiye nasıl bu hale geldi?" diyor, her gün duyduğumuz acı iğrenç haberlere önce şaşırıp sonra kanıksıyoruz. türkiye’de kadın olmak şöyledir böyledir diyoruz. konu sadece cinsiyet üzerinden değerlendirilecek bir şey değil. roma bir günde inşa edilmedi.
devamını gör...
11 ocak 2021 ümitcan uygun’un tutuklanması
geç kalmış bir tutuklanma. sosyal medyanın etkisiyle yapılan bir tutuklanma olduğu için çok da yoruma gerek yok.
edit : tutuklanma sebebi cinayet değil, ‘uyuşturucu madde kullanımı ve özendirme suçu’.
edit : tutuklanma sebebi cinayet değil, ‘uyuşturucu madde kullanımı ve özendirme suçu’.
devamını gör...