musicbuddy
orgazmik hazlar veren bir şarkı, bugünlerde.
devamını gör...
ptt'nin gıda satışına başlaması
ptt ilk önce asli görevi olanı yapmayı becersin, gıda dağıtımına allah kerim.
eminim kargo'ya verilen gıda son kullanma tarihi geçtikten sonra ancak teslim eder.
tabi kaybetmemiş ise.
eminim kargo'ya verilen gıda son kullanma tarihi geçtikten sonra ancak teslim eder.
tabi kaybetmemiş ise.
devamını gör...
kaş
yapayım derken göz çıkarılmaması gereken vücut bölümüdür. (bkz: kaş yapayım derken göz çıkarmak).
devamını gör...
geceye bir şarkı sözü bırak
"her ayrılık zor,
bin yıldır söyler dururum,
öğrenmiyor kalp görüldüğü üzere durumu,
insan biraz olsun akıllanmaz mı?
bin yıldır söyler dururum,
öğrenmiyor kalp görüldüğü üzere durumu,
insan biraz olsun akıllanmaz mı?
devamını gör...
sahibinin sesiyle okunan cümleler
eviriyon çeviriyon lafı çaktırmadan istediğin yere getiriyon.
devamını gör...
varoluşsal kaygılar
bireyin varoluşunun getirdiği endişelerdir. irvin d. yalom'a göre temel olarak 4 varoluşsal kaygı vardır ve bunlar; ölüm, özgürlük, yalıtım(varoluşsal izolasyon) ve anlamsızlıktır.
ölüm (death): yaşayan her canlı bir gün ölümle yüzleşir. yaşam da ölüm de hayatın bir parçasıdır. hayatın bir gün biteceğinin farkında olmak ve zaman zaman (belki de ortalamadan fazla) hayatın bu gerçeği için endişelenmek, ölüm kaygısıdır. bir gün öleceğimizi bilsek de bu gerçeği göz ardı etmeye ya da unutmaya çalışırız. hiç yaşlanmayacak ve ölüm zamanımızın gelmeyeceğine inanırız veya inanmak isteriz. bu savunmalarımızın yanında, ölüm düşüncesi hayatın ertelenmemesi gerektiğini hatırlatır bize. iyi bir insan olabilmek ve hatırlanmak için bir şeyler, gerçek manasıyla bir şeyler yapma isteği uyandırır. iz bırakmak isteriz. ardımızda, bizi unutturmayacak izler... belki ölüm düşüncesi çoğu zaman acıtır insanın içini, fakat tamamıyla yıpratıcı demek de yanlış olacaktır.
özgürlük (freedom): hayatta seçemeyeceğimiz, elimizde olmayan durumlar vardır. ailemizi, doğduğumuz ülkeyi, yetiştirilme tarzımızı vb. seçemeyiz. fakat aynı zamanda kararlarımızı, yaşam tarzımızı, ideallerimizi seçebiliriz, hayallerimiz bize aittir. bunların hepsi bizim sorumluluğumuzdadır. ''sorumluluğun farkında olmak, kişinin kendi benliğini, kaderini, hayattaki durumunu, duygularını, acı çekişini kendisinin yarattığının farkında olması demektir.'' (dicle rojda tasman, varoluşsal kaygılar, 2018). kişi bu farkındalıkla birlikte yaptığı şeyde özgür olduğu için insana aynı zamanda boşluk hissi yaratır. özgürlük kaygısı, ölüm kaygısı gibi kişinin kolayca farkına varabileceği bir kaygı değildir. kişi genelde hayatıyla ilgili çok önemli ve geri dönüşü olmayacağını düşündüğü bir karar alırken özgürlük kaygısını deneyimler.
yalıtım (existential isolation): yalıtım yani izolasyonun ilk anlamı, tahmin edilebileceği üzere diğer insanlardan uzak durma, kendini soyutlama durumudur. fakat aynı zamanda kişinin kendi içindeki yalıtımı (duygularını, arzularını bastırmak) da vardır. yalıtım'ın üzerinde durduğu düşünce ''bu dünyaya tek başımıza geldik, tek başımıza gideceğiz''dir. bu düşünceden tam olarak kurtulmak bence imkansıza yakındır. önemli olan kurtulmaya çalışmaktansa bu gerçeği kabullenip onunla birlikte yaşamaktır. evet dünyaya yalnız geliriz hatta yalnız gideriz fakat içinde bulunduğumuz zamanı yalnız geçirmek zorunda değiliz, güzel ilişkiler kurup güzel anılar biriktirebiliriz.
anlamsızlık (meaningless): ''hayatın anlamı ne?'' sorusuna odaklanır. neden buradayım, ne için ve neden yaşıyorum gibi soruları beraberinde getirir. bu soruların cevabını daha doğrusu anlamsızlığın anlamını kendimiz bulmalı ve yaratmalıyız. eğer bu yarattığımız anlam yeterli gelmezse anlamsızlık kaygısı yaşamış oluruz. anlamsızlık kaygısı kesinlikle hafife alınacak bir kaygı değildir çünkü kişinin yaşamına son vermesine neden olabilir. ben, anlamsızlık kaygısının kişinin kendiyle daha fazla vakit geçirdiğinde çıkma olasılığının fazla olduğunu düşünüyorum. özellikle pandemi ile birlikte içe dönüş yaşadık ve kendimize birçok konuda varoluşsal sorular sormaya başladık. çoğu kişi için (ben de dahil) bu kaygı anlık olabilir ve kişi sonrasında günlük yaşantısına devam eder. bu kaygıyla baş etmenin en iyi yolu bence kişinin kendi içiyle zaman geçirmeye biraz ara verip kendisini meşgul edecek başka şeyler bulmasıdır.
dipnot: tanımım, derste gördüğüm bilgiler ışığında oluşturulmuş ve kendi cümlelerimdir. yukarıdaki alıntıda da belirttiğim gibi tırnak içindeki alıntı dicle rojda tasman'ın yazmış olduğu ''varoluşsal kaygılar'' makalesinden alınmıştır. (pivolka, temmuz 2018, cilt: 8, sayı: 28).
ölüm (death): yaşayan her canlı bir gün ölümle yüzleşir. yaşam da ölüm de hayatın bir parçasıdır. hayatın bir gün biteceğinin farkında olmak ve zaman zaman (belki de ortalamadan fazla) hayatın bu gerçeği için endişelenmek, ölüm kaygısıdır. bir gün öleceğimizi bilsek de bu gerçeği göz ardı etmeye ya da unutmaya çalışırız. hiç yaşlanmayacak ve ölüm zamanımızın gelmeyeceğine inanırız veya inanmak isteriz. bu savunmalarımızın yanında, ölüm düşüncesi hayatın ertelenmemesi gerektiğini hatırlatır bize. iyi bir insan olabilmek ve hatırlanmak için bir şeyler, gerçek manasıyla bir şeyler yapma isteği uyandırır. iz bırakmak isteriz. ardımızda, bizi unutturmayacak izler... belki ölüm düşüncesi çoğu zaman acıtır insanın içini, fakat tamamıyla yıpratıcı demek de yanlış olacaktır.
özgürlük (freedom): hayatta seçemeyeceğimiz, elimizde olmayan durumlar vardır. ailemizi, doğduğumuz ülkeyi, yetiştirilme tarzımızı vb. seçemeyiz. fakat aynı zamanda kararlarımızı, yaşam tarzımızı, ideallerimizi seçebiliriz, hayallerimiz bize aittir. bunların hepsi bizim sorumluluğumuzdadır. ''sorumluluğun farkında olmak, kişinin kendi benliğini, kaderini, hayattaki durumunu, duygularını, acı çekişini kendisinin yarattığının farkında olması demektir.'' (dicle rojda tasman, varoluşsal kaygılar, 2018). kişi bu farkındalıkla birlikte yaptığı şeyde özgür olduğu için insana aynı zamanda boşluk hissi yaratır. özgürlük kaygısı, ölüm kaygısı gibi kişinin kolayca farkına varabileceği bir kaygı değildir. kişi genelde hayatıyla ilgili çok önemli ve geri dönüşü olmayacağını düşündüğü bir karar alırken özgürlük kaygısını deneyimler.
yalıtım (existential isolation): yalıtım yani izolasyonun ilk anlamı, tahmin edilebileceği üzere diğer insanlardan uzak durma, kendini soyutlama durumudur. fakat aynı zamanda kişinin kendi içindeki yalıtımı (duygularını, arzularını bastırmak) da vardır. yalıtım'ın üzerinde durduğu düşünce ''bu dünyaya tek başımıza geldik, tek başımıza gideceğiz''dir. bu düşünceden tam olarak kurtulmak bence imkansıza yakındır. önemli olan kurtulmaya çalışmaktansa bu gerçeği kabullenip onunla birlikte yaşamaktır. evet dünyaya yalnız geliriz hatta yalnız gideriz fakat içinde bulunduğumuz zamanı yalnız geçirmek zorunda değiliz, güzel ilişkiler kurup güzel anılar biriktirebiliriz.
anlamsızlık (meaningless): ''hayatın anlamı ne?'' sorusuna odaklanır. neden buradayım, ne için ve neden yaşıyorum gibi soruları beraberinde getirir. bu soruların cevabını daha doğrusu anlamsızlığın anlamını kendimiz bulmalı ve yaratmalıyız. eğer bu yarattığımız anlam yeterli gelmezse anlamsızlık kaygısı yaşamış oluruz. anlamsızlık kaygısı kesinlikle hafife alınacak bir kaygı değildir çünkü kişinin yaşamına son vermesine neden olabilir. ben, anlamsızlık kaygısının kişinin kendiyle daha fazla vakit geçirdiğinde çıkma olasılığının fazla olduğunu düşünüyorum. özellikle pandemi ile birlikte içe dönüş yaşadık ve kendimize birçok konuda varoluşsal sorular sormaya başladık. çoğu kişi için (ben de dahil) bu kaygı anlık olabilir ve kişi sonrasında günlük yaşantısına devam eder. bu kaygıyla baş etmenin en iyi yolu bence kişinin kendi içiyle zaman geçirmeye biraz ara verip kendisini meşgul edecek başka şeyler bulmasıdır.
dipnot: tanımım, derste gördüğüm bilgiler ışığında oluşturulmuş ve kendi cümlelerimdir. yukarıdaki alıntıda da belirttiğim gibi tırnak içindeki alıntı dicle rojda tasman'ın yazmış olduğu ''varoluşsal kaygılar'' makalesinden alınmıştır. (pivolka, temmuz 2018, cilt: 8, sayı: 28).
devamını gör...
d&r
yakında 100 kişinin * içinden geçeceği, kitaplar da dahil bez çantaların falan da satıldığı ticaret merkezi.
d&r kartımın nedensizce iptal edilmesinden bu yana pek bir ilişkimiz olmamıştı ama kafa sözlük sağ olsun, ısrarla kendilerine dönmemi istediler. *
d&r kartımın nedensizce iptal edilmesinden bu yana pek bir ilişkimiz olmamıştı ama kafa sözlük sağ olsun, ısrarla kendilerine dönmemi istediler. *
devamını gör...
ani işitme kaybı
bir sabah uyandığınızda artık kulağınızın duymadığını düşünün. işte böyle bir şeydir ani işitme kaybı.
acil vakadır. idiopatiktir. iç kulakta bulunan işitme organı olan koklea'nın işitme hücrelerinin bir şekilde hasar görmesi sonucu meydana gelir. bazen vertigo, nistagmus ve tinnitus semptomları da eşlik edebilir.
genellikle kortizon ve hiperbarik oksijen tedavisi uygulanır ama bu tedavilerin beklemeden hemen yapılması gerekir. işitme kaybı tamamen olmasa da bir miktar kalacak şekilde düzeltilir ya da hiç düzelemez.
acil vakadır. idiopatiktir. iç kulakta bulunan işitme organı olan koklea'nın işitme hücrelerinin bir şekilde hasar görmesi sonucu meydana gelir. bazen vertigo, nistagmus ve tinnitus semptomları da eşlik edebilir.
genellikle kortizon ve hiperbarik oksijen tedavisi uygulanır ama bu tedavilerin beklemeden hemen yapılması gerekir. işitme kaybı tamamen olmasa da bir miktar kalacak şekilde düzeltilir ya da hiç düzelemez.
devamını gör...
değişik kelimeler ve anlamları
ehvenişer;
kötülerin en iyisi anlamına gelmektedir.
kötülerin en iyisi anlamına gelmektedir.
devamını gör...
nick mason
pink floyd'un efsane bateristi. david gilmour ve roger waters arasındaki kavgalarda ortada kalmış mütevazı kişilik. bir röportajında david ve roger'ın kavgaları olmasaydı o albümleri yapamazdık demiş üstad.
devamını gör...
isyan etmek
hayatı acılarla dolu müslüm gürses, bir söyleşisinde şöyle diyor; "her şey insanlar için. acı varsa göreceksin, neşesi de varsa yaşayacaksın. isyan etmeye gerek yok."
devamını gör...
az kişinin bildiği muhteşem filmler
dar alanda kısa paslaşmalar. kime sorsam izlemedim diyor. kafayı yiycem valla.
devamını gör...
mahşere kaldı dedikleriniz
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
sadece örnek vatandaş değil, örnek yazardır da. takip edin...
devamını gör...
kalender (yazar)
bu kadar takılmayın, benim beğeniye ihtiyacım yok. hiçbir tanımım beğeni almasa da zerre umurumda değil. ben buraya eğlenmeye ve vakit geçirmeye geliyorum, kim ne yapsın beğenileri. ayrıca genel olarak herkesi seri beğeniyorum. kimse kişisel algılamasın.
devamını gör...
sabahattin ali
kürk mantolu madonna kitabı ile okumaya başladığım ve diline, olaylara yaklaşımına, ifade yeteneğine hayran kaldığım yazar ve şair. edebi yanı ağır basan bir üslubu var.
şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum!”dedi. bu eksik sana değil, bana ait... bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın... seni seviyorum... seni istiyorum... içimde müthiş bir arzu var...
.
kürk mantolu madonna- sabahattin ali
şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum!”dedi. bu eksik sana değil, bana ait... bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar. ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın... seni seviyorum... seni istiyorum... içimde müthiş bir arzu var...
kürk mantolu madonna- sabahattin ali
devamını gör...
elm sokağında kabus
wes craven, zamanında yanlış hatırlamıyorsam los angeles times gazetesinde okuduğu bir haber üzerine bu filmin hikayesinin ilhamını alıyor. haberde sanırım vietnam’dan göç etmiş bir ailenin uyurken kabuslarında tek tek öldüğü anlatılır. koca bir aile bu şekilde göçer gider. olay, craven’da bir şimşek çakmasına yol açar ve insanları uykularında öldüren bir iblis gibi orijinal bir fikir yaratır. daha önce düşünülmemiş, yalnızca rüyalarda gezen, kurbanlarını kabuslarında katleden bir iblis. kabusta ölen kişi gerçek hayatta da ölür. tıpkı o gazete haberindeki gibi.
freddy karakteri ise, wes craven küçücük bir çocukken, herhalde 7 - 8 yaşlarındayken, abisi ile evde yalnız kaldıkları bir akşam camdan dışarı bakar. sokakta lambanın altında tıpkı freddy gibi şapka giymiş bir evsiz dikilmektedir. bu evsiz aniden dönüp craven’a bakar. craven korkuyla geri çekilir. gece kurşun gibi ağırdır. tekrar baktığında adamı hâlâ orada ona bakarken görmüş, korkup geri çekilmişti. uzaklarda öten baykuşlar adeta gecenin getirdiği bu iblisin habercisiydi. craven bir cesaret tekrar bakınca adamı oturdukları apartmanın kapısına doğru gittiğini görmüş ve adam az sonra gözden kaybolmuştu. yıldızlar gökyüzünden bu dehşet anını izlerken silik ışıklarını şehrin üzerine yağdırmaktaydı. wes, abisine adamdan bahsetmeye karar vermişti. sanki zaman yavaşlamış, hava ağırlaşmıştı. wes nefes almakta zorlanırken, abisi beyzbol sopasını alıp hazırlanmıştı. küçük gözleri adeta yuvalarından uğrayan çocuğum, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. apartmanın merdivenlerinde giderek yaklaşan ayak sesleri, abi ve kardeşin kalp atışlarını ezmeye çalışıyormuş gibiydi. adımlar artık onların dairesinin olduğu kattaydı. koridorda evlerinin kapısına doğru biri ağır adımlarla ilerlemekte, ağırlaşan hava wes ve abisinin ciğerlerini yakmaktaydı. abisinin bir an için cesaretini topladığını, kapıya doğru gittiğini gören wes, alnının terlediğini, göz kapaklarının yandığını hissediyordu. ayak sesleri artık kapılarının önüne gelmiş, kapının önünde durmuştu. beyzbol sopasına sarılan abisinin kapıyı ani bir hareketle açtığını gören wes, ellerini kulaklarına götürse de zaten artık tek duyabildiği kendi kalp atışlarıydı. kapının açılması sanki koca bir saat sürmüştü. abisi sopayla kapının hemen yanında hazır bekliyordu. wes, nefesinin kesildiğini, gözlerinin karardığını hissetse de, kendine hakim olmaya çalışmış, gerekirse abisine yardımcı olması gerektiğine kendini ikna etmişti. sonunda kapı ardına kadar açıldı. abisi sopayı sımsıkı tutmuş havaya kaldırmıştı. ancak kapıda hiçkimse yoktu. wes, gözlerine inanamıyordu. abisi derhal apartman koridoruna çıktı sopayla. orada da kimseyi bulamadı. derin bir nefes alarak içeri girdi. wes’le birbirlerine baksalar da tek kelime edemeden öylece kalmışlardı. ayak seslerini ikisi de duymuş, kapıya kadar geldiğini dinlemişlerdi. ama adam artık orada değildi. bunun üzerine birbirlerine tek kelime etmediler.
(bkz: wes craven)
(bkz: korku)
(bkz: los angeles times)
(bkz: kabus)
(bkz: freddy krueger)
freddy karakteri ise, wes craven küçücük bir çocukken, herhalde 7 - 8 yaşlarındayken, abisi ile evde yalnız kaldıkları bir akşam camdan dışarı bakar. sokakta lambanın altında tıpkı freddy gibi şapka giymiş bir evsiz dikilmektedir. bu evsiz aniden dönüp craven’a bakar. craven korkuyla geri çekilir. gece kurşun gibi ağırdır. tekrar baktığında adamı hâlâ orada ona bakarken görmüş, korkup geri çekilmişti. uzaklarda öten baykuşlar adeta gecenin getirdiği bu iblisin habercisiydi. craven bir cesaret tekrar bakınca adamı oturdukları apartmanın kapısına doğru gittiğini görmüş ve adam az sonra gözden kaybolmuştu. yıldızlar gökyüzünden bu dehşet anını izlerken silik ışıklarını şehrin üzerine yağdırmaktaydı. wes, abisine adamdan bahsetmeye karar vermişti. sanki zaman yavaşlamış, hava ağırlaşmıştı. wes nefes almakta zorlanırken, abisi beyzbol sopasını alıp hazırlanmıştı. küçük gözleri adeta yuvalarından uğrayan çocuğum, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. apartmanın merdivenlerinde giderek yaklaşan ayak sesleri, abi ve kardeşin kalp atışlarını ezmeye çalışıyormuş gibiydi. adımlar artık onların dairesinin olduğu kattaydı. koridorda evlerinin kapısına doğru biri ağır adımlarla ilerlemekte, ağırlaşan hava wes ve abisinin ciğerlerini yakmaktaydı. abisinin bir an için cesaretini topladığını, kapıya doğru gittiğini gören wes, alnının terlediğini, göz kapaklarının yandığını hissediyordu. ayak sesleri artık kapılarının önüne gelmiş, kapının önünde durmuştu. beyzbol sopasına sarılan abisinin kapıyı ani bir hareketle açtığını gören wes, ellerini kulaklarına götürse de zaten artık tek duyabildiği kendi kalp atışlarıydı. kapının açılması sanki koca bir saat sürmüştü. abisi sopayla kapının hemen yanında hazır bekliyordu. wes, nefesinin kesildiğini, gözlerinin karardığını hissetse de, kendine hakim olmaya çalışmış, gerekirse abisine yardımcı olması gerektiğine kendini ikna etmişti. sonunda kapı ardına kadar açıldı. abisi sopayı sımsıkı tutmuş havaya kaldırmıştı. ancak kapıda hiçkimse yoktu. wes, gözlerine inanamıyordu. abisi derhal apartman koridoruna çıktı sopayla. orada da kimseyi bulamadı. derin bir nefes alarak içeri girdi. wes’le birbirlerine baksalar da tek kelime edemeden öylece kalmışlardı. ayak seslerini ikisi de duymuş, kapıya kadar geldiğini dinlemişlerdi. ama adam artık orada değildi. bunun üzerine birbirlerine tek kelime etmediler.
(bkz: wes craven)
(bkz: korku)
(bkz: los angeles times)
(bkz: kabus)
(bkz: freddy krueger)
devamını gör...
nickaltı
nedense marketten yeni gelmiş poşetleri açan çocuk heyecanıyla okuduğum hede.
devamını gör...
görgüsüzce davranışlar
konuşmak istemeyen kişiyi çekiniyor sanıp konuşmaya zorlamak. belki sizi sevmiyor ya da derdini sizinle paylaşmak istemiyor olabilir bunu da bir düşünün derim.
devamını gör...