öne çıkanlar | diğer yorumlar

eru ilúvatar belamı verdiği için*, xxi. yüzyılda -üstelik bu saatte- george berkeley'e karşı argüman sunayım dedim. aydınlanma çağında bile kimse dikkate alıp da karşı görüş sunmadı adama.**** o kadar saçma ki bu şeyi nasıl rasyonel açıdan eleştirebilirim bilmiyorum bile... yine de deneyeceğim. önce bir tanıma ihtiyacımız var ama sanırım. george berkeley tarafından tanrının gardiyanlığını yapmak üzere 1700'lerin ikinci çeyreğinde yazılmış zırvalıklar bütünü. bu 'şey' özünde bir felsefi savunma metni gibi görünse de, yakından incelediğimizde açıkça tanrı’yı ontolojik bir garantör ve ahlâkı ise ilahi bir polis gücü olarak yeniden işlevselleştirme çabasından ibaret bir savunma refleksinden fazlası olmadığı açığa çıkar. ki hâlihazırda xvii. yüzyılın aydınlanmacı ivmesine karşı geliştirilmiş diyalojik bir yapı olduğunu da hesaba katarsak, modernliğin epistemik özgüvenine karşı konumlanmış ve oradan peydah olmuş teistik bir huzursuzluğun tezahürü diyebiliriz.

berkeley’nin temel problemi * natüralist etik, deneyimci bilgi anlayışı ve seküler bireysellik karşısında tanrı’yı yalnızca metafiziksel bir varlık olarak değil; toplumsal düzenin koşulu hatta dilin kurucu kaynağı ve epistemolojik istikrarın sigortası olarak muhafaza etmeye çalışması ancak bu muhafazakâr hamle özünde ne ontolojik düzlemde ne de etik teoride tutarlılık arz ediyor. alciphron görünürde diyalektik bir tartışma metni olarak kabul edilebilir belki ancak karakterlerin kurgusal yapısı ve argümanların yedeğine aldığı örtük önkabuller; berkeley’nin felsefi pozisyonunun sezgisel içeriksizliğinden ötürü eseri kaçınılmaz bir anakronizme mahkûm edecektir ki zaten etmiştir de. biraz içeriği kurcalarsak şu yapı ortaya çıkar; berkeley’nin idealizmi, varlığın algıya indirgenmesi ilkesine -bu tarz metinleri okuyan herkesin en az bir defa sinir krizine sürüklenmesine sebep olan esse est percipi ilkesi işte- dayanır ancak bu doktrin temelde kusurludur zira ilk bakışta radikal gibi görünse de aslında tanrı hipotezi olmadan çözümsüz kalan ontolojik bir boşluğa yaslanıyor  zira eğer tüm varlık algılanmakla sınırlıysa ve insan zihni sınırlı bir algılayıcıysa varlığın devamlılığı için her şeyi her an algılayan aşkın bir zihin gerekir. böylece tanrı, yalnızca inançsal değil, ontolojik bir zorunluluk haline getirilmiş olur ancak bu mantıksal olarak bir petitio principii'den fazlası değil.  burada tanrı’nın varlığı varlığın devamlılığını açıklamak için varsayılır ve varlığın sürekliliği ise tanrı’nın varlığına delil gösterilir. yani elde kısır bir döngüden başka bir şey kalmıyor. bu noktada da zaten berkeley’nin idealizmi kendi kendini iptal eden bir epistemik ikilem üretiyor. yani özetle: 'algılanamayan şey yoktur,' ancak her şeyin algılanması tanrı’ya mecbur kılınarak felsefi bağımsızlığını yitirir. oysa zaten hume’un daha sonra işaret edeceği üzere deneyim akışının sürekliliği, herhangi bir metafizik varlık olmaksızın da istatistiksel ve alışkanlığa dayalı olarak kavranabilir durumdadır. adamı david hume ile dahi çürütebiliyorsun... utanç verici. neyse. berkeley’nin en problemli yönlerinden birine dönecek olursak, dilin doğasına ilişkin yaklaşımının da epey problematik olduğunu söyleyebiliriz. euphranor karakteri aracılığıyla dilin ilahi bir düzenin yansıması olduğunu ve kelimelerin anlamlarının yalnızca ilahi düzen bağlamında sabitlenebileceğini öne sürüyor ve bu yaklaşımı, wittgenstein sonrası dil felsefesi perspektifinden bakıldığında anakronik ve içeriksiz kalır sadece. dilin oyunlar, bağlamlar ve toplumsal ilişkiler içinde kazanılan bir pratik olduğu gerçeği -evet, ne yazık ki gerçeği- berkeley’nin evrensel-semantik kurucu tanrı anlayışını geçersiz kılacaktır kuşkusuz. dahası, berkeley’nin nominalizmi eleştirirken düştüğü indirgemeci tutum, dilin keyfiliği ile anlamsızlık arasında zorunlu bir ilişki olduğunu varsayıyor ve anlamın yalnızca sabit referanslarla değil aynı zamanda kullanımla, pratikle ve bağlamsal normlarla inşa edildiği gerçeğini göz ardı ediyor.

eserin özünde en açık biçimde ideolojik -ben değilmişim gibi- olduğu yer etik bölümler. eserde açıkça seküler etik anlayışını toplumsal çözülmeye yol açacak bir nihilizm olarak resmeden berkeley, en az benim kadar tarafsız sahiden(!) tanrı inancını ahlaki düzenin önkoşulu olarak sunduğundan daha önce söz etmiştim. bu durum etik otonominin temelden inkârı anlamına geliyor. kant’ın daha sonra geliştireceği 'ahlak yasası, yalnızca aklın kendisinden türeyebilir' teziyle karşılaştırıldığında berkeley’nin teizmi etik düşünceyi bebeklik çağına hapsetmeye çalışan bir paternalizmden başka bir şey değildir. insan, yalnızca ödül-ceza sistemleriyle ahlaklı oluyorsa bu durumda erdem değil, korku ve çıkar belirleyici kabul edilebilir ve  berkeley’nin erdem anlayışı platonik bir idealizmden ziyade daha skolastik bir itaate dayanıyor bu sebeple. seküler birey için ise ahlâk aşkın bir tanrı’ya değil içkin bir akla ve toplumsal sözleşmeye dayandığından bu bakış açısını tek başına çürütmek için yeterli. alciphron kendi içerisinde tutarlı argümanlardan çok felsefi reaksiyonlar toplamı. bu sebeple şakası bir yana ortaya koyduğu bir argüman yok özünde. modernitenin epistemik otonomisi karşısında berkeley’nin argümanları tanrı’yı mantıksal dayanak olarak değil de felsefi korkuların retoriği olarak sunuyor zira. açıklama değil kaçış var burada. bu yalnızca berkeley’nin değil bir bütün olarak teistik felsefenin zihinsel daralmasını gösteriyor bana kalırsa. felsefeyi tanrı adına bir retorik oyununa indirgemek onu hem etik hem ontolojik anlamda sterilize eder ve böylesi bir şeyi mevcut şartlar altında eleştirmek de mümkün olmayacaktır. 390 sayfa, arkadaş. zehirlenmiş hissediyorum. insan kendini böyle cezalandırmamalı. gerçi ben pierre bayle hakkında da yazdım ya vakti zamanında... kepazelik gerçekten. daha sonra alıntı bırakırım tanımı revize edip. migrenim tuttu.

edit: benim neyim var bilmiyorum, çok dürtüselim. küfür edip durmuşum. onu kaldırdım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"alciphron or the minute philosopher" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim