babamız (belgesel)

netflix yapımı bir belgesel olup 1 saat 37 dakikadır.

her şey jacoba isimli bir kadının kendini ailesinden farklı hissedip evde yapılabilen dna testlerinden almasıyla başlar, test sonucuna göre 7 kardeşi olduğunu öğrenir. araştırmalarına devam ettiğinde yolu tek bir kişiyle kesişir, annesinin tedavi olduğu kadın doğum uzmanı. bu sırada ortaya yeni kardeşler çıkmaya devam eder ve jacoba olayı basına yansıtır. kararlı bir muhabirin sayesinde de kardeşler seslerini duyurmayı başarır.

belgesel bir kadın doğum uzmanının hastalarını kendi spermiyle döllemesini, kardeşlerinin birbirlerini bulmalarını, dava süreçlerini gerçek ses kayıtları ve belgelerle ele alır.

esquire'a* göre belgeselin fragmanının yayınladığı gün yeni bir kardeş daha ortaya çıkmıştır ve kardeş sayısının artması beklenmektedir.

babamız/our father fragman:

yıllar önce bu haberi duyduğumda çok şaşırmıştım ama belgeseli izlerken kelimenin tam anlamıyla dehşete düştüm, mideme ağrılar girdi. jacoba ve kardeşlerin mücadelesi, annelerinin yaşadıkları, seslerini duyurma çabaları çok etkileyiciydi.

doktor ve doktoru savunabilenler için tek söyleyebileceğim şey ise insan olmadıkları. umarım her gece kabuslar görüyorsundur ve uykuların kaçıyordur ruhsuz yaratık.

netflix'te uzun zamandır izlediğim en iyi belgeseldir, 9/10.

düzenleme: imla hataları ve anlatım bozukları düzeltildi, puan eklendi.

bir netflix belgeseli. yeni çıkmış. mayıs 2022.

düşünün ki babanız kısır. siz de bir donör spermi ile dünyaya gelmişsiniz. hiç kardeşiniz yok. ama bir yerlerde size dnasını veren adamın iki tane daha çocuğu olabilir. bir donör en fazla üç kez kullanılıyor. bu size umut oluyor. kardeşlerinizi tanımak istiyorsunuz. ev tipi dna testi alıp yapıyorsunuz. insanların kan bağı olan kişileri gösterdiği bir siteye girip sonuçlarınıza bakıyorsunuz. o da ne? sizin üçten fazla üvey kardeşiniz var. ama bu nasıl olabilir? donörün spermleri üçten fazla kez mi kullanılmış. biliyorsunuz ki akrabalık takibinin zor olması, ya da bilmeden kardeşinizle evlenmemeniz için bu döllemeler çok az kadına yapılır. ne olduğunu anlamıyorsunuz ama araştırmaya devam ediyorsunuz. her sabah kalktığınızda kardeşlerinizin sayısı artıyor. bir sabah on, bir sabah on üç, bir sabah on yedi, bir sabah yirmi bir,... sayaç artıyor artıyor artıyor. bu nasıl olabilir? en fazla kaç kardeşiniz olabilir. ve ortaya bir isim çıkıyor. doktor cline


izlerken her geçen dakikada yok artık diyeceğiniz, midenizin bulanacağı, suçun işlendiği insanlara karşı çok üzüleceğiniz, suçluya gereken cezanın verilmemesi yüzünden çok kızacağınız bir belgesel. suçlu bunu yapma amacını tam olarak açıklamasa da düşünülen gayeler bağnazca, ırkçı, sapıkça. insanı sarsan bir belgesel.

netflix tarafından 2022'de yayınlanmış en ilginç konulu belgesellerden biri.

dikkat! az biraz spoilerımız mevcut.

doğal yollardan çocuk sahibi olamayan hastalarını, onların rızaları ve bilgileri dışında kendi spermleriyle hamile bırakan ve bu şekilde yüze yakın çocuğun biyolojik babası olan bir doktoru konu ediniyor.

sahtekarlığın, parasal olmayan ya da paraya dönüştürülemeyen menfaatler üzerinden yapılması, çok rastlanılan bir durum değil. bu yüzden doktorun bunu yaparken temel motivasyonunun ne olduğu, meselenin beni en çok düşündüren kısmı.
sonuçta, sırf okul taksitlerini ve servis ücretlerini ödemek gibi bir dert yok diye de bu kadar çocuk yapılır mı? kardeşler için birbirlerine haftada ortalama en az iki doğum günü hediyesi alma pahasına da olsa (çekilir dert değil) adam yapmış. ama kendisinin bize "sor bakalım niye?" bizim de kendisine "niye?" deme şansımız yok. belgeselde de bunun net bir cevabı yok.

üreme güdüsü, temel bir içgüdü. doğada, üremek için dişinin aradığı temel özellik güç. bu gücün insanlarda, günümüz itibariyle fiziksel bir güç olmaktan çıkıp ekonomik güç olarak algılanması da mümkün. ama erkekler için, aranan temel özelliğin hiç değişmeden üremeye uygun fiziksel yapı olduğunu düşünebiliriz. güzellik, çekicilik algısının bile dişil uzuvların belirgin ve genç görünümlü bir imajla tamamlandığını söyleyebiliriz.

dr.clein'ın bir tarikat üyesi veya klinik derecede hasta bir vaka olduğunu sanmıyorum. bence mesleki bilgi ve becerilerini kullanarak kendisine yüksek çeşitlilikli bir gen havuzu yarattı. kendisine ait genetik hastalıklar olduğu da düşünülürse, bu çeşitlilik ve birey çokluğu içerisinde sağlıklı nesillerin ortaya çıkma şansı artmış oluyordu. en ideal şekilde tatmin edilmiş bir üreme güdüsü yani. tabii bu sadece benim düşüncem.

olayın herhangi bir cinsel saldırı veya tecavüz kapsamına girmemesi, suç kapsamına girmesini de tartışmalı hale getiriyor. amerikan hukuku, bu olayı "istisnai fiil" olarak tanımlamış.
ne kadar yasal boşlukları cartı curtu olsa da, ne denli tiksinç bir durumla karşı karşıya olsanız da oradaki hukuk, herhangi bir siyasi irade, duygular ya da kamu vicdanı denen şeylerden etkilenmeden kendi işleyişine sadık kalıyor. pardon, hukukun üstünlüğü mü demiştiniz?