başörtülü akademisyen neşenur akkaya'ya çirkin saldırı

kanada'da sırf müslüman diye aracını aile üzerine sürüp canîliğini tescilleyan varlık ile çarşaflı * olduğu için hemcinslerinin kıyafetini eleştirme hakkı olduğunu sanan teyze ve parkta "size burada yer yok!" diyerek başörtülu itü mimarlık bölümü ar-gör'ünü elindeki şişeyle darp eden islamofobi yandaşları arasında pek bir fark göremiyorum...
kaynak; buradan
edit; işine gelmeyen ya da yazdıklarımı anlamayanlar başlığı kirletmesin lütfen.

kafası karışık yazar tanımı. münferit bir saldırı. türkiye gibi islam rejimi ile idare edilen bir ülkede diğer türlüsüne kimse cesaret edemez. her halükarda yaşam ve düşünce hakkına saygı duyulmalı, bunu yapan vatandaş adil bir yargılama ile hak ettiği cezaya çarptırılmalı.

yanıltıcı içeriğe sahip bir başlık değildir zira ilk tanımda "kanada'da" diye belirtilmemektedir. kanada'daki terör saldırısıyla karşılaştırıldığı için o şekilde başlamaktadır.
bu çirkin saldırı, kutuplaşmanın toplumda ne derece ilerlediğini gösteriyor. artık orta halli kimse yok, yalnızca iki kutup var. ve bu kutuplar son günlerde birbirlerine sıkça saldırmaya başladı. insanların sakinleşip ne yaptıklarını bir düşünmeleri gerekiyor. gerçi kafası biraz çalışsa türbanlı olmanın araştırma görevlisi olmaya engel olamayacağını ve zottirik bir kişilik olarak birini bir yerde isteyip istememe hakkının olmadığını görürdü. neyse.

(bkz: müslümanların sürekli mağdur olması)

ekşide anlatılan haliyle twitterdaki hali farklıdır. diğer sanık da dinlenmelidir. suçu ispat edilmemiş birini hedef gösterip linç ettiremezsiniz. hikayede anlatılmayan, eksik ve tutarsız noktalar vardır. gerçekse de başörtülü bacımızı darp eden adama hukuk sistemi gereğini yapar.

he bu arada bi de olay pazar günü gerçekleşmiş. sokağa çıkma yasağının olduğu gün.

kime ne giyeceğini söylemeye bayılan cehaletten kudurmuş varlıklarla yaşıyoruz, kadın şort giyse dövüyorlar örtünmek istese dövüyorlar, kadın ne giyerse giysin öldürüyorlar. her gün memleketimin bir köşesinden bi insan çıkıp kendinde insanların özgürlüklerine müdahele hakkı buluyor, bi salın ya vallahi şu kadınları bi salın, o muhteşem boş beyinlerinizi şeref yoksunu haysiyetinizle birlikte nesli tükenen hayvanları avlayanlara falan adayın yeter ki kadınları özgür bırakın.

bu ülke kimseye saygısı kalmamış ruh hastası bir topluluk haline geldi. açık,kapalı,müslüman,hristiyan,ateist, çarşaflı,şortlu kimsenin anlamı yok. bizden farklı olana saygımız kalmamış.

bizim problemimiz ne biliyor musun dostum,
*ıçımızın kafamızdan büyük olması haricinde, farklılıklara saygı. herkesin farklı bir inancı, düşüncesi, dünya görüşü var. sana bir şey dayatılmıyorsa ve saldırılmıyorsa kişilik haklarına, önüne bak ve bekleme yapma devam et. işte medeniyet diye buna derim be !

söylemek istediğim onca şey var ki ama ben hepsini tekrar içime atıp şunu söylemek istiyorum: kininizle geberin.

fiziki bir şiddet olayına bile "müslümanların sürekli mağdur olması" bakınızı veren ahlak/karakter/şeref yoksunu kişilerin basitleştirmek istediği çirkin olay.

internette "kurt" gerçek yaşamda "kuzu" olanların içten içe sevindiği iğrenç bir olay.

şeref yoksunu yobazların ısrarla islamofobik göstermeye çalıştığı saldırı. kutuplaştırma siyasetiyle ülkeyi getirdikleri durum bu.

uydurulan sebeple alakası olmayan saldırı. buradan



konu, kediden ne ara islamofobiye ve kadın özgürlüğüne geldi lan? mağdura saldıran kişi sağdan soldan okuduklarıyla, yarım yamalak bilgisiyle darp içeren bir olayda kedi duyarı kasıyor ama karşıdakinin kıyafetine bağlanıyor konu. akıl, fikir. bazı şuursuz, bilgisiz, ezberci hayvan savunucuları; islamofobiklerden daha mı zararsız birilerine göre acaba?

benim türbanlı bacımın üstüne işediler...

ahmet kaya nın da dediği gibi nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça...

ne demişti sedat peker?

'faili meçhul kürt işadamlarının hepsi mehmet ağar'ın arkadaşıydı.' aslında türk solunun gayet iyi bildiği gerçekleri içeriden tasdik etmiş oldu. her iki tarafta da uyuşturucu ve silah trafiğinin getirdiği ranttan faydalanan, bu nedenle gerçekte terörün bitmesini hiç istemeyen kişiler var.

peki sadece uyuşturucu ve silahın mı rantı var? başörtüsünün yok mu?

çok basit bir soru. bu hükümet yıllarca başörtüsü sorununu tartıştırıp sonra basit bir tüzük değişikliğiyle kamudaki kısıtlamayı kaldırmadı mı? peki neden onca sene beklemişlerdi? şimdi 'ama ortam hazır değildi' diyen saflar çıkar. onlara da şunu sorayım, peki kabataş yalanının ortaya atılma gerekçesi neydi?

hükümetin halen daha başı sıkışınca ilk başvurduğu yer başörtüsü mağduriyeti ve türevleri oluveriyor. şimdi ilgili olayla konuyu bağlayalım.

sevgili arkadaşım. eğer sen başörtülüye saldırıdan mağduriyet kasarsan, karşındaki cevap olarak ramazanda dayak yiyenden mağduriyet kasarsa, bu işin sonu ne olur?

tam da birilerinin istediği şey olur. iktidarını insanları şuursuzca kutuplaştırmanın temeline oturtmuş bir hükümet var karşımızda. muhalefet ise tam tersi. alabildiğine kucaklamaya çalışıyor. başörtüsü de dahil hiçbir dini değer kutuplaştırma aracı olarak kullanılmasın istiyor. hatta bu uğurda yer yer muhafazakarlaşmak zorunda kalıyor.

hükümetinse buna karşı hamlesi nefreti ve muhafazakarların üzerindeki korkuyu iyice körüklemek oluyor. diğer taraftan da muhalefeti ve muhalifleri tahrik ederek her daim bir kutuplaşma fitilinin peşinde koşuyor. karşılıklı şiddet olayları ayrım olmaksızın bu siyasetin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

şimdi, müslüman kardeşim. sana düşen ülkeyi 'biz ve onlar' olarak görmemek. inan şu saldırıdan seküler kesimin de neredeyse tamamı hoşnutsuz durumda. sence bu saldırı olayının bize bir faydası var mı? sana atılan yemlere atlama artık. ülkenin gerçek gündemini gözardı etme. gel, senin inancını sömürenden, seni korkutup karşı mahallendeki kardeşlerine düşman edenlerden birlikte hesap soralım.

bak, seküler kesim artık başörtülü düşmanlığını yemiyor. elbette bu kesimin içinde de bu kısır tartışmadan nemalananlar vardı. belki hala vardır, ama en azından artık söz hakları yok. şimdi sıra sende.

insanların ne giydiğine karışmamak gerektiğini tahmini ne zaman öğrenir bu millet? kadın şort giyer sözde has müslümanı tekmeler; kadın başörtü bağlar, çarşafa girer seküler genci darp eder... bunlar böyle sürüp gidiyor. müslüman olan şort giyene, laik olan da çarşaflıya yapılan muameleye ses çıkarmadığı sürece de böyle devam edecek. saygı duymak bu kadar zor bir eylem değil. "o mutluysa bana ne!" demek neyinize ağır geliyor?

kimin ne giydiği ile uğraşmak bu çağda ne büyük garabettir. şunu kabul etmek lazım bu ülkenin en büyük sorunu sağ ve sol radikallerin/bağnazların bol sayıda olmasıdır. bu kişiler sağcı veya solcu olmaları fark etmeksizin kendilerinde giyim-kuşama karışma, karşısındakinin dinî görüşüne ya da inançsızlığına saygı göstermeme, siyasi görüşleri alay konusu yapma hakkını bulmaktadır.

tersi olacak durumda herhangi bir sonuçlandırmaya eriştirilmeden sonlandırılacak olan ama bu durumda olduğu için cezai işlem görecek olan haber başlığıdır. elbet ceza verilmelidir ve kişilerin özel alanlarına (kişilik, mesafe, din, dil, ırk vb.) karışılmamalıdır. ama içinde bulunduğumuz konum nedeniyle tersi durumlardaki haksızlıklardan ötürü rahatsız eden haberdir.

yahu arkadaş fiil ortada fail ortada, olaya siyaset bulaştırmak nasıl bir ahmaklıktır, buna ne tepki veriyorsan, şort giydiği için bir kadını darp eden hayvana da aynı tepkiyi vereceksin hepsi bu, bu kadar basit, zulme uğramanın dini, ırkı, siyaseti, tarafı olur mu arkadaşlar.