orijinal adı: concrete
yazar: thomas bernhard
yayım yılı: 1982
ağır derecede akciğer hastalığı olan müzikolog rudolf çok sevdiği bir besteci ile ilgili kusursuz bir eser yazmak ister ancak hiçbir şey yazamaz. bunun üzerine bir yolculuğa çıkmaya karar verir. tamamlanıp mutlu son ile bitemeyen, insana dair her şeyin beton gibi soğuk ve ruhsuz olana verilmesini anlatır.
yazar: thomas bernhard
yayım yılı: 1982
ağır derecede akciğer hastalığı olan müzikolog rudolf çok sevdiği bir besteci ile ilgili kusursuz bir eser yazmak ister ancak hiçbir şey yazamaz. bunun üzerine bir yolculuğa çıkmaya karar verir. tamamlanıp mutlu son ile bitemeyen, insana dair her şeyin beton gibi soğuk ve ruhsuz olana verilmesini anlatır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "wertheimer" tarafından 06.02.2021 01:11 tarihinde açılmıştır.
1.
t: thomas bernhard'ın 1982 yılında yayımlanan kitabıdır. orijinal ismi der beton'dur. türkçeye sezer duru tarafından çevrilmiştir. klasik bernhard üslubunda yazılmıştır: tek paragraf, sürekli tekrarlar, arasına birçok cümlecik eklenen cümleler.
romanın derdine gelecek olursak, ana karakterimiz rudolf, felix mendelsshon bartholdy adlı müzisyen hakkında bir kitap yazmak istemesidir. tüm veriler hazırdır fakat 10 yıl boyunca kitabı yazmaya bir türlü başlayamaz. işte bu başlayamama serüveni içinde bernhard romanlarındaki zıtlık konusu işlenir. bu zıtlık rudolf ve ablası arasındadır. bernhard, rudolf'un ablası üzerinden, yüksek zümredeki insanların aslında içi boş insanlar olduklarını ve her şeyi yüzeysel bildiklerini düşünür, eleştirir. romanda rudolf bir "düşün insanı", toplumdan pek hoşnut olmayan biriyken ablası ise aşırı sosyal biridir. yani, biraz önce eleştirdiği yüksek zümre tipidir. bunların dışında rudolf, kilisenin riyakarlığı, devletin politikaları, toplumun boşluğu gibi konuları da eleştirir.
ablasından rudolf'a: "sen yalnız ölülerle uğraşıyorsun, bense yaşayanlarla, fark bu. benim çevremde yaşayan insanlar var, seninkinde yalnız ölüler."
çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben emindim kesinlikle birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum."
romanın derdine gelecek olursak, ana karakterimiz rudolf, felix mendelsshon bartholdy adlı müzisyen hakkında bir kitap yazmak istemesidir. tüm veriler hazırdır fakat 10 yıl boyunca kitabı yazmaya bir türlü başlayamaz. işte bu başlayamama serüveni içinde bernhard romanlarındaki zıtlık konusu işlenir. bu zıtlık rudolf ve ablası arasındadır. bernhard, rudolf'un ablası üzerinden, yüksek zümredeki insanların aslında içi boş insanlar olduklarını ve her şeyi yüzeysel bildiklerini düşünür, eleştirir. romanda rudolf bir "düşün insanı", toplumdan pek hoşnut olmayan biriyken ablası ise aşırı sosyal biridir. yani, biraz önce eleştirdiği yüksek zümre tipidir. bunların dışında rudolf, kilisenin riyakarlığı, devletin politikaları, toplumun boşluğu gibi konuları da eleştirir.
ablasından rudolf'a: "sen yalnız ölülerle uğraşıyorsun, bense yaşayanlarla, fark bu. benim çevremde yaşayan insanlar var, seninkinde yalnız ölüler."
çok eskiden beri hiç ama hiç kimsem olmadı, diğer herkesin bir kimsesi oldu, benim olmadı, hiç değilse ben olmadığını biliyordum, diğerleriyse hep benim de bir kimsem olduğunu öne sürüyorlardı durmadan, senin de bir kimsen var diyorlardı, oysa ben emindim kesinlikle birinin olmadığına, belki de bu düşünceydi egemen olan, mahveden, kimseye gereksinim duymamam yani. ben bir insana gereksinimim olduğunu sanıyordum, bugün bile öyle sanıyorum."
devamını gör...
2.
thomas bernhard imzalı eser;
1982 yılında yayınlanmış ve türkçe'ye ise sezer duru tarafından çevrilmiştir.
yazarın okuduğum ikinci kitabı oldu,
kiler (kitap) adlı eserini de severek okumuştum.
şimdi ise beton adlı kitap hakkında biraz konuşalım;
bir ablası olan ve adı rudolf olan viyanalı bir adam mendelssohn bartholdy adındaki besteci hakkında kitap yazmaya karar vermiş ama 10 yıldır bu işe başlayamıyor, her şey hazır, binlerce not almış ve ne yaparsa yapsın kitabın giriş cümlesi ona gelmiyor.
karakterimizin bir de elisabeth adında ablası var, ablası ile kendisi öyle zıt iki insanlar ki ablasından hem nefret ediyor hem de onun vâroluşuna saygı duyuyor, belki de başka kimsesi olmadığı içindir..
ablasından hazzetmeme sebebi ise ablasının onu edebî ruhundan ve seçmiş olduğu hayattan dolayı küçümsemesi, ciddiye almaması ve topluluk içinde kardeşiyle alay etmekten geri kalmayacak kadar pervâsız yâhut patavatsız olması..
rudolf cemiyet hayatından ve bütün sahteliklerden, paradan, cennete gidebilmek için, sırf bunun için kiliselere bağış yapanlardan, bu tür insanlardan da nefret ediyor.
ayrıkotu bir yaşamı var, evlenmemek ve çocuk sahibi olmamak, belli başlı konularda toplumdan sıyrılmak, benzememek gibi.
baş karakterimiz yine de yoksul değil, maddi açıdan lüks bir hayat yaşadığı bile söylenebilir, biraz hasta, nârin bir vücudu var yılda üç dört kez hastalanabilen birisi.
düşünce tarzı ve sosyolojik eleştirileri, felsefik çıkarımları, hayata bakış açısı ve yalnızlığı onu sevmeye yetiyor.
kitabın sonuna doğru adının neden beton olduğunu anlıyoruz.
karakterin çevresindeki insanların aslında sahte, seçkin ama ruhen bomboş ve beton gibi soğuk bir ruha sahip olmalarından dolayı yazarın kitabına bu adı verdiğini söylemek mümkün olacaktır.
okurken nedense baş karakterin aslında yazarın takendisi olduğunu düşündüm, neticede herkes aslında biraz da kendisini yazar, yazarın kitaptaki en güçlü karakteri bence rudolf idi, onu bu kadar gerçekçi kılan şey belki de bir ihtimâl kendi iç dünyasıyla benzer özellikler taşımasıdır.
kitabın sonunu böyle beklemiyordum,
okuduğuma sevindiğim bir kitap oldu.
yazarın anlatım tarzı oldukça iyiydi.

zihinsel bir çalışmaya başlayacaksak herkes tarafından terk edilmiş ve yalnız olmalıyız.
bana karşı merhametsizliği daha da keskinleşti.
onun gibi bir insanın seni seviyorum demesi yalnızca sahtekârlıktır.
yoksa ben miyim ürkütücü olan?
ne kadar ölmüş olsak da yolculuğa çıktığımızda gene canlanırız.
herhalde iki gün için de birkaç kez her şey her açıdan değişebilir.
seni gaddarca varoluşunun kıyısına getiren şeyi geride bırakırsın, duygusallığa kapılmadan.
hiç farkında olmadan her şeyden vazgeçiyoruz ve her şey yok oluyor.
herkes yaşamak ister, hiç kimse ölmek istemez, bunun dışında her şey yalandır.
1982 yılında yayınlanmış ve türkçe'ye ise sezer duru tarafından çevrilmiştir.
yazarın okuduğum ikinci kitabı oldu,
kiler (kitap) adlı eserini de severek okumuştum.
şimdi ise beton adlı kitap hakkında biraz konuşalım;
bir ablası olan ve adı rudolf olan viyanalı bir adam mendelssohn bartholdy adındaki besteci hakkında kitap yazmaya karar vermiş ama 10 yıldır bu işe başlayamıyor, her şey hazır, binlerce not almış ve ne yaparsa yapsın kitabın giriş cümlesi ona gelmiyor.
karakterimizin bir de elisabeth adında ablası var, ablası ile kendisi öyle zıt iki insanlar ki ablasından hem nefret ediyor hem de onun vâroluşuna saygı duyuyor, belki de başka kimsesi olmadığı içindir..
ablasından hazzetmeme sebebi ise ablasının onu edebî ruhundan ve seçmiş olduğu hayattan dolayı küçümsemesi, ciddiye almaması ve topluluk içinde kardeşiyle alay etmekten geri kalmayacak kadar pervâsız yâhut patavatsız olması..
rudolf cemiyet hayatından ve bütün sahteliklerden, paradan, cennete gidebilmek için, sırf bunun için kiliselere bağış yapanlardan, bu tür insanlardan da nefret ediyor.
ayrıkotu bir yaşamı var, evlenmemek ve çocuk sahibi olmamak, belli başlı konularda toplumdan sıyrılmak, benzememek gibi.
baş karakterimiz yine de yoksul değil, maddi açıdan lüks bir hayat yaşadığı bile söylenebilir, biraz hasta, nârin bir vücudu var yılda üç dört kez hastalanabilen birisi.
düşünce tarzı ve sosyolojik eleştirileri, felsefik çıkarımları, hayata bakış açısı ve yalnızlığı onu sevmeye yetiyor.
kitabın sonuna doğru adının neden beton olduğunu anlıyoruz.
karakterin çevresindeki insanların aslında sahte, seçkin ama ruhen bomboş ve beton gibi soğuk bir ruha sahip olmalarından dolayı yazarın kitabına bu adı verdiğini söylemek mümkün olacaktır.
okurken nedense baş karakterin aslında yazarın takendisi olduğunu düşündüm, neticede herkes aslında biraz da kendisini yazar, yazarın kitaptaki en güçlü karakteri bence rudolf idi, onu bu kadar gerçekçi kılan şey belki de bir ihtimâl kendi iç dünyasıyla benzer özellikler taşımasıdır.
kitabın sonunu böyle beklemiyordum,
okuduğuma sevindiğim bir kitap oldu.
yazarın anlatım tarzı oldukça iyiydi.

zihinsel bir çalışmaya başlayacaksak herkes tarafından terk edilmiş ve yalnız olmalıyız.
bana karşı merhametsizliği daha da keskinleşti.
onun gibi bir insanın seni seviyorum demesi yalnızca sahtekârlıktır.
yoksa ben miyim ürkütücü olan?
ne kadar ölmüş olsak da yolculuğa çıktığımızda gene canlanırız.
herhalde iki gün için de birkaç kez her şey her açıdan değişebilir.
seni gaddarca varoluşunun kıyısına getiren şeyi geride bırakırsın, duygusallığa kapılmadan.
hiç farkında olmadan her şeyden vazgeçiyoruz ve her şey yok oluyor.
herkes yaşamak ister, hiç kimse ölmek istemez, bunun dışında her şey yalandır.
devamını gör...
"beton (kitap)" ile benzer başlıklar
beton
5