bir kedinin günlüğü

ulan geç de yattık ama sabahın körü yine, su da bayat, sevmiyorum dana pastırmayı.

şu yavşak su koymasa ne bileyim somon falan vermese dakika tutmam evde, iyice yerleşti.

gideyim kaldırayım da suyu değiştirsin, bayat arkadaş, bayat !

iki seksen uzanmış, kocaman yatak, misafir kim belli değil. sarılma yahu, hah şöyle az başımı okşa, biraz gıdımı, tamam yeter lan suyunu çıkarma.

suyumu değiştir yavşak! değiştirdi.

biraz çamaşır makinesi izleyeyim, acıkırım sonra, fıstıksız salam varmış yemekte, kuru mama sevmiyorum zaten, koymasın diye tabak kırmışlığım var.

az siesta, biraz cam önü...

ne ara gitti lan bu, tadını çıkarayım koca evin, şu kuşları mutfağa kilitlemese içinden geçerdim o kafesin ama neyse...

az siesta daha, bi ufak temizleneyim.

çok sıcak ağa, en güzel yer camın önündeki mermer yatak, serin serin, az siesta.

lan dur kapı açılıyor... kalkamayacağım şimdi, ayağıma gelsin dürrük.

misafir birken iki oldu, kim lan bu, değişik kokuyor, dur bi sevdireyim kendimi, fena değil yalnız.

bak ya teras çıktılar, kapıyı da kapattılar.

hay skym, aman ya neyse ne bana ne ben keyfime bakayım, az siesta.

-bugun yine durduk yere gecenin korunde odanin bir kosesinden bir ucuna depar attim

-dur su insanimi bi disleyim de kimin patron oldugunu unutmasin.

kime söveyim
kimlere saldırayım...

şu kuşları bi sal ya, aç şu mutfağın kapısını, sövdürtme kendine yavşak!

bugün serin, serin, serin...

parkenin üzerinde yatmaktan anam ağladı!
sıcakta yenmiyor da, bu ibne serin serin bir şeyler içiyor hergun, bir iki kokladım bana göre değil.

koltuk gibisi yok.

uyuyormuşum gibi çak pampa.