orijinal ad: kamen no kokuhaku
yazar: yukio mişima
yayım yılı: 1949
japon edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan mişima bu eserinde ergen bir beden üzerinden şiddeti, cinsel tercihleri, intiharı, modern yaşamı çok ince ayrıntılarla mercek altına alıyor.
yazar: yukio mişima
yayım yılı: 1949
japon edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan mişima bu eserinde ergen bir beden üzerinden şiddeti, cinsel tercihleri, intiharı, modern yaşamı çok ince ayrıntılarla mercek altına alıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 12.05.2021 12:10 tarihinde açılmıştır.
1.
yukio mişima romandır.
vurulmuş yatıyor güzel şövalye,
sazlar ve kamışlar içinde.
oscar wilde’ın bu dizeleri bende ilk okuduğum zaman kahramanlığa duyulan hayranlık duygusu, biraz üzüntü, biraz acıma uyandırmıştı. ancak yukio mişima’nın itiraflarını okuduktan sonra çok farklı bir yönden bakılabileceğini de anladım. yukio mişima’nın kitaplarını okumak elbette ki çok büyüleyici bir dünyaya yolculuk anlamı taşıyor ancak yazarın kendisi ve hayatı daha büyüleyici bir yerde duruyor. nedense bana don quijote‘yi hatırlatıyor mişima. mişima şövalyeliği değil ama samuraylığı savunuyordu, zaten samuraylar da doğunun şövalyeleri sayılmaz mı? ona göre japonya kültürel değerlerinden uzaklaşmaktaydı ve buna birinin “dur” demesi gerekiyordu
bir dövüş sanatları ustası olan mişima tatenokai üyeleri ile birlikte japonya silahlı kuvvetleri binalarında birine girip komutanı bağladıktan sonra bir manifesto okur ve beklediği tepkinin tam tersi bir tepki alır askerlerden. seppuku ile hayatına son veren mişima bunu da o ince zekasıyla bir sene önceden planlamış, hatta kafasını kesmesi için görevli ismi bile belirlemiştir. ki bu adam seppuku sırasında daha fazla acı çekmesine neden olacaktır.
hayatını bu şekilde bir intiharla sonlandıran mişima hakkında romanlar ve biyografiler yazılmıştır. kendi ülkesinde aşırı muhalif bulunan mişima dünyayı büyülemeyi başarmıştır.
özyaşamöyküsel romanı bir maskenin itirafları’nda hayatını doğduğu günden başlayarak anlatır, yazar. çünkü iddiası odur ki; mişima doğduğu günü hatırlamaktadır. bunu büyüklerine kanıtlayamamıştır belki ama ben her zaman yaptığım gibi yazarın yanında yer alacak ve ona inandığımı iç rahatlığıyla söyleyeceğim. mişima diğer erkek çocuklarından farklıdır zira “kötü alışkanlığını” ifa ederken kızları düşünmez, daha çok yunan heykellerindeki erkek vücutları ilgisini çekmektedir.palozzo rosso’nun aziz sebastiaus tablosu onun kutsal atlasıdır sanki.
ve ölü askerler, vücutları kanla sarmalanmış adamlar. bu durum onu diğerlerinden ayırır ve kötü bir çocukluk geçirmesine neden olur. ayrıca bedensel açıdan da kendini yetersiz hissetmektedir. bunu yenmek için dövüş sanatlarına merak salar ve öldüğünde önemli bir dövüş sanatı ustasıdır. sevdalandığı kişilere hep platonik bir bağla tutulmuştur. bir kızla geçen ilişkisinde kendini denemiştir. ancak kızla öpüştüğü anda o son umut ışığı da sönmüş ve artık kendini olduğu gibi kabullenme zamanı gelmiştir. o, insanlardan farklıdır, hemcinslerinden tamamen farklıdır. dünyaya herkesten farklı bakmaktadır ancak bunu anlaması uzun sürmüştür. mişima’nın bir maskenin itirafları kitabını okuduktan sonra hemen diğer kitaplarını da sipariş etme isteği uyandı içimde. çok doğrudan,sakınmadan, kendini gizlemeden kurduğu cümleler ona karşı bir acıma değil hayranlık duymanıza neden oluyor çünkü.
üç kez nobele aday gösterilen mişima bu ödülü kazanamamıştır ama çok yakın arkadaşı olan ve onunla aynı kaderi paylaşarak intihar eden yasunari kavabata1968 yılında bu ödülü alabilmiştir.
vurulmuş yatıyor güzel şövalye,
sazlar ve kamışlar içinde.
oscar wilde’ın bu dizeleri bende ilk okuduğum zaman kahramanlığa duyulan hayranlık duygusu, biraz üzüntü, biraz acıma uyandırmıştı. ancak yukio mişima’nın itiraflarını okuduktan sonra çok farklı bir yönden bakılabileceğini de anladım. yukio mişima’nın kitaplarını okumak elbette ki çok büyüleyici bir dünyaya yolculuk anlamı taşıyor ancak yazarın kendisi ve hayatı daha büyüleyici bir yerde duruyor. nedense bana don quijote‘yi hatırlatıyor mişima. mişima şövalyeliği değil ama samuraylığı savunuyordu, zaten samuraylar da doğunun şövalyeleri sayılmaz mı? ona göre japonya kültürel değerlerinden uzaklaşmaktaydı ve buna birinin “dur” demesi gerekiyordu
bir dövüş sanatları ustası olan mişima tatenokai üyeleri ile birlikte japonya silahlı kuvvetleri binalarında birine girip komutanı bağladıktan sonra bir manifesto okur ve beklediği tepkinin tam tersi bir tepki alır askerlerden. seppuku ile hayatına son veren mişima bunu da o ince zekasıyla bir sene önceden planlamış, hatta kafasını kesmesi için görevli ismi bile belirlemiştir. ki bu adam seppuku sırasında daha fazla acı çekmesine neden olacaktır.
hayatını bu şekilde bir intiharla sonlandıran mişima hakkında romanlar ve biyografiler yazılmıştır. kendi ülkesinde aşırı muhalif bulunan mişima dünyayı büyülemeyi başarmıştır.
özyaşamöyküsel romanı bir maskenin itirafları’nda hayatını doğduğu günden başlayarak anlatır, yazar. çünkü iddiası odur ki; mişima doğduğu günü hatırlamaktadır. bunu büyüklerine kanıtlayamamıştır belki ama ben her zaman yaptığım gibi yazarın yanında yer alacak ve ona inandığımı iç rahatlığıyla söyleyeceğim. mişima diğer erkek çocuklarından farklıdır zira “kötü alışkanlığını” ifa ederken kızları düşünmez, daha çok yunan heykellerindeki erkek vücutları ilgisini çekmektedir.palozzo rosso’nun aziz sebastiaus tablosu onun kutsal atlasıdır sanki.
ve ölü askerler, vücutları kanla sarmalanmış adamlar. bu durum onu diğerlerinden ayırır ve kötü bir çocukluk geçirmesine neden olur. ayrıca bedensel açıdan da kendini yetersiz hissetmektedir. bunu yenmek için dövüş sanatlarına merak salar ve öldüğünde önemli bir dövüş sanatı ustasıdır. sevdalandığı kişilere hep platonik bir bağla tutulmuştur. bir kızla geçen ilişkisinde kendini denemiştir. ancak kızla öpüştüğü anda o son umut ışığı da sönmüş ve artık kendini olduğu gibi kabullenme zamanı gelmiştir. o, insanlardan farklıdır, hemcinslerinden tamamen farklıdır. dünyaya herkesten farklı bakmaktadır ancak bunu anlaması uzun sürmüştür. mişima’nın bir maskenin itirafları kitabını okuduktan sonra hemen diğer kitaplarını da sipariş etme isteği uyandı içimde. çok doğrudan,sakınmadan, kendini gizlemeden kurduğu cümleler ona karşı bir acıma değil hayranlık duymanıza neden oluyor çünkü.
üç kez nobele aday gösterilen mişima bu ödülü kazanamamıştır ama çok yakın arkadaşı olan ve onunla aynı kaderi paylaşarak intihar eden yasunari kavabata1968 yılında bu ödülü alabilmiştir.
devamını gör...