1.
temelleri antik yunan olimpiyatlarına dayanan insanoğlunun en eski sporlarından biridir. bir ring içinde belli kurallara göre birbirlerini yumrukları ile yenmeye çalışan sporcular tarafından spordur. boks bir kavga değildir. dünyanın en güzel sporudur.
devamını gör...
2.
kimine göre en iyi savunma ile alakalı spor dalıdır. bana sorarsanız keysi, line bilen biri ile bir karşı karşıya gelindiğinde direnmek için bile fırsatı bulunmayan spor dalıdır. ama amatör olmayanlarla karşılaşanlar için ölümcül olabilen bir spordur. ben kick boks severim. iskender oflu'nun öğrencisiyiz.
devamını gör...
3.
herşeyin temelidir.neredeyse tüm strike tarzı dövüş disiplinlerine bakın temel duruşları dahi boks temellidir.boksunuz iyi değilse çoğu disiplinde başarısız olursunuz.
devamını gör...
4.
insanı taşa çeviren spordur.mesela 100 kg mısın ve zayıflayamadın mı ? 6 ay bu sporu yaparsan en az 15 - 20 kg verirsin ve fit olursun.yumrukların sağlamlaşır,nasıl dövüşeceğini bilirsin.sokakta en etkili dövüş sporudur.muay thai,kick boks vb spor yapsanız dahil boksunuz kötüyse başarısız olursunuz.
devamını gör...
5.
özlenendir.
"benim babam, senin babanı döver." bilinçaltı düşüncesi ile yapılacak sporun branşı seçilmez. evet; boks, özellikle son jenerasyon olarak bizim dönemimizde dahi merdiven altı bir spordu. serserilikle özdeşleştirilen (ki dönem özelinde birçok noktada doğru), tamamen kaba kuvvete dayalı yanılgısıyla hor görülen bir spordu. fakat artık son yıllarda artık hemen her branşta olduğu gibi boksta da estetik kaygılar ön plana çıktı. tabii ki yeni antrenman teknikleri ile birlikte daha kompleks bir spor haline gelerek daha kaslı bir sporcu görünümüne kavuşan boksör profilinin daha tercih edilebilir bir profil olmasıyla beraber; (bkz: mike tyson) sonrası boks'un bir dövüş sporundan ziyade, kurallar eşliğinde daha nazikçe yumruk atılan / defansif puantaj sistemi ile birlikte özünden kopan bir spor haline gelmesinin de bu imaj değişikliğindeki payı çok büyük. insanların kendileri veya daha önemlisi çocukları için bir branş tercihi yapmadan önce düşünmeleri gereken şey, başka bir şey olmalı.
hiç kimse çocuğunu, "büyüdüğü önüne geleni dövsün veyahut iyi dövüşsün." niyetiyle boksa yazdırmaz. çocuklar, tıpkı benim gibi genellikle aileden gizli saklı olarak bir şekilde bu dünyanın içine girerler ve sonraki yıllarının istikametini belirlerler.
eğri oturalım, doğru konuşalım; beğenilmek, insanın en temek içgüdüsü. 70 milletten insanla çalıştım; "ay şişko erkeklere bayılıyorum, öf hatunun selülitlerine bak taş gibi." gibi karşı cinse yönelik hayali olan bir kişiye denk gelmedim. kapitalizm, vesaire falan onlara girmeyeceğim.
erkekler için en temel fikir; kaslı olması gerektiğidir. pardon, kaslı gözükmesi. kuvvetli değil, kaslı. bu tip estetik kaygılar, neoliberal pazarlama politikaları (üçkağıtları) ile birleşince, boks sporunda da (bkz: anthony joshua) gibi boksörden ziyade, vücut geliştirmeci arkadaşlar türemeye ve pazarlanmaya başladılar. ve kıymet de gördüler.
her şeyin bir doğası vardır ve modernleştirilmemesi gerekir düşüncesindeyim. hiç şimdi kıçımızı sağa sola atmayalım; boks, arabesk bir spordur ve özünde "dövüşmek" vardır. "kahrol düşman, al sana bomba" tavrıyla boks yapılmaz. yapılması istenir ama yapılamaz. dediğim gibi doğasına aykırıdır.
bir dönem kısa bir süreliğine de olsa birçok kişiye özel program dersleri verdim ama dönüp baktığım zaman halen daha bir şeylerin değişmediğini görüyorum. özellikle kadınlar; fizyolojinize uygun bir spor değil boks. "ayhh erkek sporu bu, siz yapamazsanız." demiyorum; ama inanın sizlere uygun değil.
kadınların en çok önem verdikleri bel altı bölgelerinin daha çok çalışmasına ve şekillenmesine izin veren, daha çok kick boks gibi disiplinleri tercih etmenizi öneririm.
"benim babam, senin babanı döver." bilinçaltı düşüncesi ile yapılacak sporun branşı seçilmez. evet; boks, özellikle son jenerasyon olarak bizim dönemimizde dahi merdiven altı bir spordu. serserilikle özdeşleştirilen (ki dönem özelinde birçok noktada doğru), tamamen kaba kuvvete dayalı yanılgısıyla hor görülen bir spordu. fakat artık son yıllarda artık hemen her branşta olduğu gibi boksta da estetik kaygılar ön plana çıktı. tabii ki yeni antrenman teknikleri ile birlikte daha kompleks bir spor haline gelerek daha kaslı bir sporcu görünümüne kavuşan boksör profilinin daha tercih edilebilir bir profil olmasıyla beraber; (bkz: mike tyson) sonrası boks'un bir dövüş sporundan ziyade, kurallar eşliğinde daha nazikçe yumruk atılan / defansif puantaj sistemi ile birlikte özünden kopan bir spor haline gelmesinin de bu imaj değişikliğindeki payı çok büyük. insanların kendileri veya daha önemlisi çocukları için bir branş tercihi yapmadan önce düşünmeleri gereken şey, başka bir şey olmalı.
hiç kimse çocuğunu, "büyüdüğü önüne geleni dövsün veyahut iyi dövüşsün." niyetiyle boksa yazdırmaz. çocuklar, tıpkı benim gibi genellikle aileden gizli saklı olarak bir şekilde bu dünyanın içine girerler ve sonraki yıllarının istikametini belirlerler.
eğri oturalım, doğru konuşalım; beğenilmek, insanın en temek içgüdüsü. 70 milletten insanla çalıştım; "ay şişko erkeklere bayılıyorum, öf hatunun selülitlerine bak taş gibi." gibi karşı cinse yönelik hayali olan bir kişiye denk gelmedim. kapitalizm, vesaire falan onlara girmeyeceğim.
erkekler için en temel fikir; kaslı olması gerektiğidir. pardon, kaslı gözükmesi. kuvvetli değil, kaslı. bu tip estetik kaygılar, neoliberal pazarlama politikaları (üçkağıtları) ile birleşince, boks sporunda da (bkz: anthony joshua) gibi boksörden ziyade, vücut geliştirmeci arkadaşlar türemeye ve pazarlanmaya başladılar. ve kıymet de gördüler.
her şeyin bir doğası vardır ve modernleştirilmemesi gerekir düşüncesindeyim. hiç şimdi kıçımızı sağa sola atmayalım; boks, arabesk bir spordur ve özünde "dövüşmek" vardır. "kahrol düşman, al sana bomba" tavrıyla boks yapılmaz. yapılması istenir ama yapılamaz. dediğim gibi doğasına aykırıdır.
bir dönem kısa bir süreliğine de olsa birçok kişiye özel program dersleri verdim ama dönüp baktığım zaman halen daha bir şeylerin değişmediğini görüyorum. özellikle kadınlar; fizyolojinize uygun bir spor değil boks. "ayhh erkek sporu bu, siz yapamazsanız." demiyorum; ama inanın sizlere uygun değil.
kadınların en çok önem verdikleri bel altı bölgelerinin daha çok çalışmasına ve şekillenmesine izin veren, daha çok kick boks gibi disiplinleri tercih etmenizi öneririm.
devamını gör...
6.
2016 yılına kadar, norveç'te 33 yıl boyunca profesyonel müsabakaları yasaklı olan spor.
devamını gör...
7.
nüfus kağıdı üzerinde 1 yaş daha küçük gözükmemin,
hayatımdaki birçok dönüm noktasının,
toplumda genel kabul görmüş normlarla yüzleşmemin,
ölümden dönmemin,
aldatılmanın,
arkadan vurulmamın,
bir ömür gerçek dostluğun peşine düşmemin,
gaddar olmamın,
merhametli olmamın,
sahte övgülerin,
iğrenç yalakalıkların,
hala daha her gün buz gibi suyla duş almamın,
gelenlerin,
gidenlerin,
vb,
sebebi..
sabah 5 - akşam 7 arası durmak bilmeyen antrenmanların eziyetini bile özleten, ormana yürüyüşe gittiğimde arada bir ağaçlarla da olsa sparring yaptıran ve "o kadar da ölmemişim" dedirten ama öte yandan "yaşlandın artık oğlum" dercesine acımasızca yüzüme haykıran ve;
hakkında girdi yazmayacağım dememe rağmen bu saatte aklıma gelen..
yok, yok; özlemedim. ne seni, ne o sıkıcı antrenmanlarını, ne de dövüşmeyi.
bizim hikayemiz biteli çok oldu, değil mi dostum ?
hayatımdaki birçok dönüm noktasının,
toplumda genel kabul görmüş normlarla yüzleşmemin,
ölümden dönmemin,
aldatılmanın,
arkadan vurulmamın,
bir ömür gerçek dostluğun peşine düşmemin,
gaddar olmamın,
merhametli olmamın,
sahte övgülerin,
iğrenç yalakalıkların,
hala daha her gün buz gibi suyla duş almamın,
gelenlerin,
gidenlerin,
vb,
sebebi..
sabah 5 - akşam 7 arası durmak bilmeyen antrenmanların eziyetini bile özleten, ormana yürüyüşe gittiğimde arada bir ağaçlarla da olsa sparring yaptıran ve "o kadar da ölmemişim" dedirten ama öte yandan "yaşlandın artık oğlum" dercesine acımasızca yüzüme haykıran ve;
hakkında girdi yazmayacağım dememe rağmen bu saatte aklıma gelen..
yok, yok; özlemedim. ne seni, ne o sıkıcı antrenmanlarını, ne de dövüşmeyi.
bizim hikayemiz biteli çok oldu, değil mi dostum ?
devamını gör...
8.
bir çeşit spor.
devamını gör...
9.
dünya üzerinde var olabilecek en güzel dövüş sporudur. aksini iddia edenler okumaya devam etsin, biraz anı anlatasım var.
14-15 yaşlarındayım, hırçın bir çocuğum. o dönem benden daha iri ergenlerle takışıyorum sürekli. dedim ben dövüş sporlarıyla ilgilenmek istiyorum, hayatımda bu mutlaka olacak.
araştırıyorum da araştırıyorum, tabii o zamanlar bu kadar kaynak yok internette falan da. neyse, önce uzak doğu dövüş sanatları çok ilgimi çekti. wing chun olsun aikido olsun işte dedim böyle bir şeye başlayayım, harika olur. sonra baktım, oturdum izledim bir süre. küçük bir aydınlanma yaşadım o an.
daha önce dövüştüm, evet. hiç de hangi kasa sinire vurduğumla ilgilenmemiştim. dövüşmek o an çok içgüdüsel bir eylemdi benim için. oturup saldırı planlamak, ardı ardına aşırı sistematik bilmem kaç derece açıyla dönüp momentum aldıktan sonra bilmem kaç derece açıyla bacağı kaldırıp vurmalar, ardından rakibin arkasına geçip belinden kavrayarak yere sermeler vs.
dedim kendi kendime spy bu böyle bir şey değil. basit düşün. işte o an mike tyson'ın da anlattığı o kavrama vardım.
"everybody has a plan until they get punched in the mouth."
"ağzının ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır."
boksu araştırmaya başladım. nasıl anlatırım bilmiyorum, mükemmeldi. bunun için doğmuş gibi hissettim o an, hoş onun için doğmamışım o da ayrı ya neyse. salon araştırdım, arkadaşlarımın gittiği merdiven altı bir yer varmış işte. eskiden beşiktaş inönü stadyumu'nun altında boks ve güreş eğitimi almış eski toprak abilerimizden birinin.
zafer kaya.
gittim yanına. dedim ben boks yapmak istiyorum. sokaktaki şarapçının biriyle parkta birbirimize girmiştik. taze dayak yemiştim, gözümün biri kızarık / mor, dudağım patlak. "valla ben de boks yapmak istiyorum" dedi güldü. gülüştük.
sonra başladım işte. arkadaşlar, bu kadar harika bir spor olamaz. felsefesi falan öyle uzak doğu sporlarındaki gibi alengirli değildir. karşında bir rakip var ve onu devirmelisin işte, hepsi bu. eski yumruk dövüşlerinden geliyor olayı. üç tane temel yumruk tipi var, direkt, kroşe ve aparkat. tabii bunların aşağıdan üstten vuruşları falan var ama, karıştırmayalım araya. basit lan işte, üç tane yumruk tipi.
işin aslı öyle değilmiş. footworkler girdi, eskiv çalışmaları girdi, gard tipleri girdi. meğer solakmışım mesela, 14-15 yaşıma kadar öğrenemedim ben bunu. başta da sağ gardı aldığımdan öyle kaldı. deli dehşet sol jab ve aparkatlar atıyordum ister istemez. ergenliğin de verdiği gazla tabii.
sonra hocamız bir gün "vücudunuzu kapatın ulan vücudunuzu maymuna vursan o da bele yüzünü kapatır" diyerek sırıtıp gard aldı. espri amaçlı söylemişti ama hakikaten öyleydi. maymun bile boks yapabilirdi lan. basit ve etkili. harika!
gardımın ne kadar dandik olduğunu ilk sparringimde öğrendim. karşımda yıllardır boks yapan bir eleman vardı, yirmi yaşında. tek koluyla dövdü beni. öyle dövdü ki adeta dayak yememeyi öğrendim. gardımda açık bulduğu her yere geçirdi yumruğu. meğer sadece dümdüz ayakta ve kambur durup ellerimi çeneme dayıyormuşum. iç organlar nedir, hangisi nerede bulunur tek tek öğretti sağ olsun.
basit ve etkili bu dövüş sporu çok yorucuydu. başlamadan önce esneme ve koşularla yarım saat gibi bir sürem gidiyordu ama alev alevim. o bitiyor, alıyorum tırt kilo dambılları haldur huldur biceps curl yapıyorum. normalde torba asılması gereken stantlardan * tutup barfiks çekiyorum falan. sanki bir işe yarayacakmış gibi.
ip atlayamıyordum. yok, ne yaparsam yapayım beceremiyordum. ayna karşısında yapa yapa o da gelişti. her hafta bir kez sparring, bir kez de yarı-sparring denebilecek şekilde çalıştım. bazen daha fazla.
sonra bir gün hocam geldi spy dedi turnuva var katılmak ister misin? isterim dedim, detayları öğrendim. 32 kişi katılacak, 16-8-4-2 diye gidecek işte. çocukluğumdan beri sayılara biraz takığımdır ve saydım.
o güne kadar 96 sparring yapmışım. yani her şey yolunda giderse final maçım 100. maçım olacak. düşünsenize, 100. maçınızda kazanıp şampiyon oluyorsunuz! harika değil mi? değil. 99. maçımda diskalifiye oldum ben. küstüm boksa. hoca da bir ay yasak sana salon dedi.
o bir ay geçti, ben salona hiç gitmedim. diğer dövüş sporlarına/sanatlarına merak sardım. boksu da yalnızca zihnim çok dolu olduğunda, bodrum kattaki kum torbasında devam ettirdim.
ah boks, elmalı turtam. keşke yıllar öncesinde o saf ve hırslı çocuk diskalifiye olmasa, sonrasında yaşanmış hiçbir şey yaşanmamış olsa ve o hep ip atlayamayıp düşse. olmaz mı? olmuyor işte.
14-15 yaşlarındayım, hırçın bir çocuğum. o dönem benden daha iri ergenlerle takışıyorum sürekli. dedim ben dövüş sporlarıyla ilgilenmek istiyorum, hayatımda bu mutlaka olacak.
araştırıyorum da araştırıyorum, tabii o zamanlar bu kadar kaynak yok internette falan da. neyse, önce uzak doğu dövüş sanatları çok ilgimi çekti. wing chun olsun aikido olsun işte dedim böyle bir şeye başlayayım, harika olur. sonra baktım, oturdum izledim bir süre. küçük bir aydınlanma yaşadım o an.
daha önce dövüştüm, evet. hiç de hangi kasa sinire vurduğumla ilgilenmemiştim. dövüşmek o an çok içgüdüsel bir eylemdi benim için. oturup saldırı planlamak, ardı ardına aşırı sistematik bilmem kaç derece açıyla dönüp momentum aldıktan sonra bilmem kaç derece açıyla bacağı kaldırıp vurmalar, ardından rakibin arkasına geçip belinden kavrayarak yere sermeler vs.
dedim kendi kendime spy bu böyle bir şey değil. basit düşün. işte o an mike tyson'ın da anlattığı o kavrama vardım.
"everybody has a plan until they get punched in the mouth."
"ağzının ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır."
boksu araştırmaya başladım. nasıl anlatırım bilmiyorum, mükemmeldi. bunun için doğmuş gibi hissettim o an, hoş onun için doğmamışım o da ayrı ya neyse. salon araştırdım, arkadaşlarımın gittiği merdiven altı bir yer varmış işte. eskiden beşiktaş inönü stadyumu'nun altında boks ve güreş eğitimi almış eski toprak abilerimizden birinin.
zafer kaya.
gittim yanına. dedim ben boks yapmak istiyorum. sokaktaki şarapçının biriyle parkta birbirimize girmiştik. taze dayak yemiştim, gözümün biri kızarık / mor, dudağım patlak. "valla ben de boks yapmak istiyorum" dedi güldü. gülüştük.
sonra başladım işte. arkadaşlar, bu kadar harika bir spor olamaz. felsefesi falan öyle uzak doğu sporlarındaki gibi alengirli değildir. karşında bir rakip var ve onu devirmelisin işte, hepsi bu. eski yumruk dövüşlerinden geliyor olayı. üç tane temel yumruk tipi var, direkt, kroşe ve aparkat. tabii bunların aşağıdan üstten vuruşları falan var ama, karıştırmayalım araya. basit lan işte, üç tane yumruk tipi.
işin aslı öyle değilmiş. footworkler girdi, eskiv çalışmaları girdi, gard tipleri girdi. meğer solakmışım mesela, 14-15 yaşıma kadar öğrenemedim ben bunu. başta da sağ gardı aldığımdan öyle kaldı. deli dehşet sol jab ve aparkatlar atıyordum ister istemez. ergenliğin de verdiği gazla tabii.
sonra hocamız bir gün "vücudunuzu kapatın ulan vücudunuzu maymuna vursan o da bele yüzünü kapatır" diyerek sırıtıp gard aldı. espri amaçlı söylemişti ama hakikaten öyleydi. maymun bile boks yapabilirdi lan. basit ve etkili. harika!
gardımın ne kadar dandik olduğunu ilk sparringimde öğrendim. karşımda yıllardır boks yapan bir eleman vardı, yirmi yaşında. tek koluyla dövdü beni. öyle dövdü ki adeta dayak yememeyi öğrendim. gardımda açık bulduğu her yere geçirdi yumruğu. meğer sadece dümdüz ayakta ve kambur durup ellerimi çeneme dayıyormuşum. iç organlar nedir, hangisi nerede bulunur tek tek öğretti sağ olsun.
basit ve etkili bu dövüş sporu çok yorucuydu. başlamadan önce esneme ve koşularla yarım saat gibi bir sürem gidiyordu ama alev alevim. o bitiyor, alıyorum tırt kilo dambılları haldur huldur biceps curl yapıyorum. normalde torba asılması gereken stantlardan * tutup barfiks çekiyorum falan. sanki bir işe yarayacakmış gibi.
ip atlayamıyordum. yok, ne yaparsam yapayım beceremiyordum. ayna karşısında yapa yapa o da gelişti. her hafta bir kez sparring, bir kez de yarı-sparring denebilecek şekilde çalıştım. bazen daha fazla.
sonra bir gün hocam geldi spy dedi turnuva var katılmak ister misin? isterim dedim, detayları öğrendim. 32 kişi katılacak, 16-8-4-2 diye gidecek işte. çocukluğumdan beri sayılara biraz takığımdır ve saydım.
o güne kadar 96 sparring yapmışım. yani her şey yolunda giderse final maçım 100. maçım olacak. düşünsenize, 100. maçınızda kazanıp şampiyon oluyorsunuz! harika değil mi? değil. 99. maçımda diskalifiye oldum ben. küstüm boksa. hoca da bir ay yasak sana salon dedi.
o bir ay geçti, ben salona hiç gitmedim. diğer dövüş sporlarına/sanatlarına merak sardım. boksu da yalnızca zihnim çok dolu olduğunda, bodrum kattaki kum torbasında devam ettirdim.
ah boks, elmalı turtam. keşke yıllar öncesinde o saf ve hırslı çocuk diskalifiye olmasa, sonrasında yaşanmış hiçbir şey yaşanmamış olsa ve o hep ip atlayamayıp düşse. olmaz mı? olmuyor işte.
devamını gör...
10.
yapmayı düşündüğüm, eğitimini veren hanım bir hoca araştırması içinde olduğum şey. ney? spor heralde bilmiyorum dövüş sanatı oluyor mu?
kimseye vurmadım, çocukken de. darbelerini hep psikolojik savaş yöntemleriyle almış biriyim. hani şu içten içe insanı çürüten ama yaşanılan anda farkedilemeyen yöntemler var ya hah onları diyorum.
neyse stres yönetimim zayıf, hayatım her geçen gün zorlaşıyor. artık takip edemiyorum ama en az iki yıldır böyle. zaten hayat böyle diyorum artık bıraktım sorgulamayı, çözmeye çalışmayı. bitmiyor çünkü sorunlarıma her gün yenisi ekleniyor. artık mücadele yöntemlerimi değiştireyim dedim, rakibimi seçemiyorum çünkü.
o yüzden de bu hiç bilmediğim alana yöneldim. destek olur diye umuyorum. olsun. nolur olsun.
kimseye vurmadım, çocukken de. darbelerini hep psikolojik savaş yöntemleriyle almış biriyim. hani şu içten içe insanı çürüten ama yaşanılan anda farkedilemeyen yöntemler var ya hah onları diyorum.
neyse stres yönetimim zayıf, hayatım her geçen gün zorlaşıyor. artık takip edemiyorum ama en az iki yıldır böyle. zaten hayat böyle diyorum artık bıraktım sorgulamayı, çözmeye çalışmayı. bitmiyor çünkü sorunlarıma her gün yenisi ekleniyor. artık mücadele yöntemlerimi değiştireyim dedim, rakibimi seçemiyorum çünkü.
o yüzden de bu hiç bilmediğim alana yöneldim. destek olur diye umuyorum. olsun. nolur olsun.
devamını gör...
11.
4 sene bilfiil profesyonel olarak ilgilendiğim spordur. zordur dayanıklılık, zeka, iyi kondüsyon ve çok güçlü bir irade ister. müsabık* seviyesindeyseniz düzenli yapılan kilo kontrolleri ve formu kaybetmemeniz için her gün yapılan sert idmanlar hayatınızın bir parçası olur. müsabaka dönemlerindeyse buz torbası ve soğuk duşlar en yakın arkadaşınız. kırık ve çatlakları işin içine katmazsak güzel spordur mücadele gücünüzü ve stresle başa çıkma becerinizi geliştirir.
devamını gör...
12.
en yakın dostum, en acımasız düşmanım;
pişmanlıklarımın sebebi, mükafatlarımın bedeli;
kaç sene oldu sahi ayrılalı ? yok milli takım, yok lisans, yok tartı, yok sauna seansları, vesaire. amma da şikayetçiydim senden oysa.
neyse;
ayrılığın acısı olmazsa, kavuşmanın da sevinci olmazmış. sandıklar açıldı, pörsümüş eldivenler ve bandajlar çıkarıldı; eski fotoğraflar, 2-3 tane madalya görünür yerlere konuldu.
ben hiç olmadığı kadar sevinçliyim ve hazırım; ya sen ?
15 sene sonra tekrar merhaba, hoş geldin, hoş buldum.
ekim ayında görüşmek üzere.
pişmanlıklarımın sebebi, mükafatlarımın bedeli;
kaç sene oldu sahi ayrılalı ? yok milli takım, yok lisans, yok tartı, yok sauna seansları, vesaire. amma da şikayetçiydim senden oysa.
neyse;
ayrılığın acısı olmazsa, kavuşmanın da sevinci olmazmış. sandıklar açıldı, pörsümüş eldivenler ve bandajlar çıkarıldı; eski fotoğraflar, 2-3 tane madalya görünür yerlere konuldu.
ben hiç olmadığı kadar sevinçliyim ve hazırım; ya sen ?
15 sene sonra tekrar merhaba, hoş geldin, hoş buldum.
ekim ayında görüşmek üzere.
devamını gör...
13.
2 insanın sebepsiz bir şekilde birbirini dövdüğü "spor"!!
devamını gör...
14.
sadece antreman bazlı düşünülüp yapıldığında gayet zevkli ve özgüven veren bir spordur. iki üç ders sonra ellik dövebiliyorsunuz diye boksör olduğunuzu düşünmeyin yeterli. tavsiye ederim.
devamını gör...
15.
devamını gör...
16.
antrenman sonrası kendinizi kuş gibi hissedeceğiniz şahane bir dövüş sporu.
devamını gör...
17.
ayağa kalktım; hiç olmadığı kadar hafifim artık; dizlerim temiz; yürüyorum ağrısız bugün.
yıllar sonra, tekrar merhaba eski dost.
yıllar sonra, tekrar merhaba eski dost.
devamını gör...
18.
bir zamanlar sıkı bir şekilde uğraştığım spor. hatta spor salonu 3 km uzaklıktaydı, kondisyon artsın diye koşarak gidip gelirdim, hey yavrum hey! rocky derlerdi mahalleli.
devamını gör...
19.
aşağı yukarı bir yıl olmuş başlayalı, en büyük aptallığım düzenli olarak gitmemek; iki ay git, bir ay bırak, 3 ders git, 5 ders gitme gibi şahsıma münhasır disiplinsizliğim olsa da (bu gitmemelerin sebebi hep depresyon) hayatıma sürekli eşlik edecek bir spor olduğunu düşünüyorum. bağımlılık yapıyor çünkü, sigara gibi, alkol gibi bişey bu. benim için spordan çok daha öte; kendimi bulduğum, kafamın bulanıklıklardan bir saatliğine de olsa arınıp yüzüme soğuk bi su çarpılmış gibi kendime getiren, insanı rahatlatma konusunda yoga ve meditasyondan bi' sekiz-on gömlek yukarıda olan spor. artan testesteron seviyesiyle yanında promosyon olarak salgılanan endorfinin verdiği mutluluk*. bana noldu böyle ya az kaldı golden era'dan bi kaç boksör ismine akrostiş şiir yazacağım*. velhasıl kelam iyi spordur, güzel spordur, yapın, yaptırın.
devamını gör...
20.
gereksiz bir spordur bence bir gün adam dövücem diye on yıl salonda dayak yiyorsun.
devamını gör...