bulamamak

bulamadığın şey bulana kadar yoktur. bulamamak, aramaya bulandığınla kalmaktır.

daha da kötüsü bulunmamaktır.

bir şeyi bulamayacağı yerde aramanın doğal sonucu.

aramayı alaya almaktır. başka çare yok.

aramayı bırakmaktır belki çözüm... belki vazgeçince gelecektir sana aradığın... belki içinde onu kurban etmeden lütfedilmeyecektir sana... bilmiyorum belki işte...

benim sorunum fiziksel olarak kaybolan şeylerle değil. fiziksel olarak kaybettiğim her şeyi bulmak gibi garip bir yeteneğim var. bu yüzden her şey bana sorulur veya benim aramam istenir. hoş küçükken de aradığım şeyleri gözümün önünde olmasına rağmen bulamadığım için bakar kör derlerdi ya da alnı sakar derlerdi. alnı sakar bir inek ismidir orası da ayrı mesele ya.
benim sorunum fiziksel olarak aradığım şeylerle değil demiştim. zihinsel olarak aradığım şeylerle.
yıllar önce öğretmenimin verdiği bir kitabı arıyorum. telegramdaki kitap gruplarından tutun, kitabı dağıttıklarını hatırladığım amasya belediyesi'nin arşivine bile baktırdım. bulamadım. *
neyse bugün de yıllar önce dinlediğim bir şarkı denk geldi. şimdi de onu bulamıyorum.
sonum alzheimer ya da demans olacak bu gidişle hadi bakalım.
çıkarıp atıcam bu zihnimi şimdi çıldırcam kafayı yiycem kuduruyorum sinirden. taa ki o şarkıyı bulana kadar mağaramdan çıkmak istemiyorum ğğğğğğğvvvvvvvvvvv

neyi aradığını bilmeyen biri için asla söz konusu olmayacak şeydir.

bir daha bulamadım onları - çabucak yitirilen şeyler...
şiirli gözler, solgun yüz...
yolun alacakaranlığında...

bir daha bulamadım onları - rastgele kazanılan şeyler,
kolayca bıraktıklarım;
sonra peşinden koştuğum, acılar içinde.
şiirli gözler, solgun yüz,
bir daha bulamadım o dudakları.

kavafis.

ne güzel demiş sabah sabah, böğrüme işledi, bulamadığım.

şu aralar içinde bulunduğum çoğu durumu tanımlayan kelime.