bütün gün lig tv izlemekten usta yorumcu olmuş işsiz enişte

her evde mutlaka bulunan, üstün futbol bilgisiyle ayaklı halit kıvanç gibi dolaşıp çevresine de çoğu zaman şaşkınlık, zaman zaman bıkkınlık veren, fakat özünde de pırlanta gibi olan bir insandır bu enişte. ailedeki herkesin farklı farklı meşgaleleri olurken, kimi okula giderken, kimi ev işlerini yaparken, kimi gezmeye ya da eğlenmeye giderken, kimi sabahın altısında işe giderken bu işsiz güçsüz eniştemiz de sabah uyanır, kahvaltısını yapar ve televizyonun karşısına geçip lig tv, lig tv 2, lig tv 3 gibi kanallar arasında gezinmeye başlar. eski-yeni, gerekli-gereksiz, yerli-yabancı dinlemeden ne kadar maç varsa hepsini izleyip hatmeder ve net yorumlarını bizlere aktarmaya başlar. çoğunlukla da bitirmez.*

kendi takımı beşiktaş hakkında zaten beşiktaş efsanelerinden bile daha bilgilidir bu eniştemiz. ilk 11'i gözü kapalı sayar, olcay şahan'ın sakatlıktan oynayamadığını, veli kavlak'ın dizinin ne zaman düzeleceği konusunda tahminini, daha öncesinde teknik direktör vicente del bosque'nin değerinin anlaşılamadığı yorumunu da ekler. beşiktaş marşlarını ezbere bilir, zorlasa kendisi bile kelimeleri birleştirip yeni beşiktaş marşları üretebilir. akrabalarından, arkadaşlarından daha tepeye koymuştur beşiktaş'ı. ve aslında dünyadaki bütün futbol takımlarını.*

gündemine futbolu böylesine alan eniştemizin daha önce de dediğimiz gibi maç seçme huyu yoktur. her türlü maçı izler, yorumunu yapar. onunla aynı ortamdayken kendinizi turkcell süper lig 2008-2009 sezonu fenerbahçe-ankaraspor maçında guiza'nın aşırtma golünü izlerken de bulabilirsiniz, barclays premier lig 2003-2004 sezonu southampton-crystal palace maçının temposuna kapılırken de. veya eski derbi maçları sunulur hizmete, herhalde yeniden tartışmalar hararetlensin diye. kanal değişince bu sefer de yaz transferleri konuşulur ekranlarda ve o işsiz eniştenin evinde. fenerbahçe daha önce 74158 kere olduğu gibi bir kez daha yüzyılın kadrosunu kuruyordur, ronaldinho'nun galatasaray'a gelmesi için menajerinin kafa sallaması yeterlidir, hatem ben arfa yine türk takımı hasretiyle dolup taşmaktadır ve bu sefer gelmesi kesindir.

öte yandan evin diğer bireyleri konuşulacak konuları bitirip yavaş yavaş uyuklama safhasına geçerken bizim afacan enişte hâlâ dinçtir, dimdik ayaktadır ve uyuma belirtisinin zerresini dahi göstermemektedir. gün içinde içtiği 37. sigarasını da söndürüp lig tv 3'e geçer. orada da yeni sezonda takımların şampiyonluk şansı tartışılmaktadır. 18 takımın olduğu ligde genellikle sadece 3 takımın şampiyonluk ihtimali konuşulur, program sonlarına yaklaşılırken trabzonspor'un olası sürprizi akılları kurcalar ve program biter. iyi ki biter çünkü yapılan muhabbetler zaten nihat hatipoğlu'na ramazan ayında sorulan soruların cevapları gibi her sene aynıdır. galatasaray mayıs ayına lider girerse şampiyon olur, beşiktaş bu hocayla ikinci yarıyı göremez, fenerbahçe'de daha otoriter bir hoca olsa takımdaki çatırdamalar biter ve benzeri konuşmalar bütün programa yayılır.

günün sonunda, hatta gecenin sonunda artık enişteye de bir zahmet bir yorgunluk çöker. kapatır televizyonu ve yatağına geçer. yatağında bir süre yarınki birbirinden yorucu lig tv yayınlarının hayalini kurar, yeni transfer haberleri bekler ve daha önce milyonlarca kez izlemekten her karesini ezberlediği ama buna rağmen aynı şevkle izleyip yorumlayacağı maçın hangisi olacağının merakıyla uykuya dalar. ertesi gün uykusuzluk etkisiyle saat 11.30-12.00 gibi kalkar ve kıramadığı, daha doğrusu hiç kırmak istemediği döngüsünü devam ettirmek için güne başlar. size bir tavsiye, enişteler fanatiktir, enişteler maç bağımlısıdır, enişte olmayın.*