echabrenef7091 yazar profili

echabrenef7091 kapak fotoğrafı
echabrenef7091 profil fotoğrafı
rozet
karma: 9884 tanım: 608 başlık: 261 takipçi: 45

son tanımları


elazığspor

vanspor kendi evinde çıkardığı olaylardan dolayı hükmen mağlubiyet cezası almamışken federasyonun gücü canım takımım elazığspor'a yetti ve hükmen mağlubiyet kararı geldi. o kadar emek harcanmışken seneye yine aynı ligde oynayacak olmak işi zorlaştırdı. vanspor fk - batman petrolspor finalinde de batman petrolspor'u destekliyorum. küçük şehrin takımı çıksın üst lig görsün. belki onlar bizimle karşılaşsa yine aynı olaylar gelişecekti ama olsun.
devamını gör...

türk kültürü üzerinden başarı değersizleştirmek

öncelikle bu eleştirel yazı normal sözlük'te yazılmış olsa da bütün bir sosyal medya kitlesine yöneliktir. bu yazının konusu emek verilmiş, başarı için hayatların belli bölümlerinden ferâgat edilmişken bu başarının önemsiz görülmesidir.

mâlumunuz, fenerbahçe beko pazar günü euroleague şampiyonu oldu. ben bu şampiyonluğu tebrik eden çok kişiye rastlamakla birlikte bir kısım insanın "ya basketbolu kimse izlemiyor ki" dediğini ve fenerbahçe'nin aslında o kadar başarılı olmadığını iddia ettiğini gördüm. sorun da bu aslında. basketbol neden izlenmiyor? ya da bir sporun izlenmemiş olması o sporda elde edilen başarıyı neden değersiz kılsın? spor dalları arasında bir hiyerarşi mi var ki en çok izlenen spor dalındaki başarı en çok takdir edilsin? saatlerce antrenman yapan sporculara ve taktiksel üstünlük sağlamak için kafa patlatan koça desen ki "ya bizim ülkede bu sporu kimse izlemiyor. senin başarın önemsiz." vereceği tepki nasıl olurdu hiç düşünüyor musunuz?

bu dayanaksız görüşü doğru kabul ettiğimizde de yine tutarsızlık karşılıyor bizi. mete gazoz örneğinden gidelim. 2021 ve 2024'te düzenlenen olimpiyatlarda mete gazoz madalya alırken okçuluğu kaç kişi takip ediyordu? aynı şekilde yusuf dikeç ikinci olduğunda atıcılık dalını bütün ülke takip ediyor muydu ki herkes sevindi? diyeceksiniz ki, o başarıları milli takım kazandı. fakat fenerbahçe beko'nun da başarısı uluslararası. sonuçta başka ülkenin takımlarına galip gelerek geldi o kupa.

basketbol izlemeyip de izlemiş gibi yapanlara yöneltilen eleştiriler anlaşılır benim gözümde. melih mahmutoğlu gibi ülke içindeki rakibine laf atanları da eleştirebiliriz fakat salt "basketbol önemsiz" düşüncesiyle başarı değersizleştirmek bana yanlış gelmekte, ruhumu örselemektedir. bütün sporların insan fizyolojisine çeşitli faydaları vardır ve hiyerarşik olarak hepsi eşittir. abd'de de futbol izlenmiyor pek ama abd'nin bir futbol takımı kıtalararası bir turnuvada başarı sağlasa "ya bizde futbol önemsiz" deyip de başarı kutlaması değersizleştirilmez. ha, kutlayan sayısı basketbola göre az olur muhakkak fakat futbol başarısını kutlayan da saygı görür.

bu sebepledir ki bütün spor dallarının bâki eşitliği kabul edilmeli, bu dallarda her takımımızın özellikle uluslararası alanda sergilediği yüksek başarılar takdir, tasdik ve tebrik edilmelidir. türk kültürünün yüceliğine ve içerdiği ögelere tüm kalbimle saygı duymakla birlikte bu kültürün az izlenen sporlardaki başarıyı kutlamayı engel kıldığı yanılgısı da kül olup bitmelidir. sevgilerimle, saygılarımla...
devamını gör...

kendi yazdığım hikayeler

(8. bölüm)
(bölüm adı: konyum)

(bkz: konyaspor)'un klasik orta saha mücadelesi şeklinde geçen, karşılıklı tesadüfler sonucu atılan gollerle 1-1 biten, lig sıralamasında iki takımın da yerini pek değiştirmeyen maçlarından biri bitmişti ve kahramanımız maçtan çıkıp etli ekmek gömme amacındaydı. maçtan önce gömememişti çünkü ne yapsın çocuk aç mı kalsın? etli ekmek bitince arkadaşının yanına gidip biraz ötedeki telleri paslandı paslanacak hâldeki basketbol sahasına gittiler ve basketbol oynamaya başladılar. yaklaşık 1 saat oynadılar ve skor 8-5'ti. konya'da kısır maçlar bir rutin herhâlde. hayır bu kadar iyi savunma yapıyorsanız gidin (bkz: fenerbahçe beko) seçmelerine katılın kardeşim.

neyse efendim, tam sahadan çıkacakken petrol mavisi renginde, damarları da açık gri ve siyah renkler barındıran bir taş gördüler. bu taşı hayatlarında ilk kez gördükleri için önce fotoğrafını çektiler, sonra da hafif sertlikte vurup ikiye böldüler, bölüştüler. anı olarak saklamayı düşünüp evlerine götürdüler bu rastlanmadık taşı. günler geçince içlerinden biri bu taşın hikmetini merak edip iki kişilik detroit bileti alır ve arkadaşıyla oraya gider. çokça (bkz: ikinci el kralları) izledikleri belli olan bu iki kafadar programdan gördükleri dükkâna gider ve les gold ile görüşür.

les: hoşgeldiniz ahbaplar, isimleriniz neler?

kafadar 1: serkan.

les: ne?

kafadar 1: serkan.

les: berkan (karşı tarafa sorar bir tavırla)

kafadar 1: yok. samsun, edirne, reşadiye, kırklareli, adana, nevşehir

les: ha, serkan. senin ismin neydi ahbap?

kafadar 2: can.

les: bize ne getirdiniz baylar?

kafadarlar: biz konya'da basketbol sahasında oynarken bu şeyi keşfettik. satmak istemiyoruz fakat değerini ölçtürmek için geldik.

les: hemen taş analistim michael'i çağırıyorum. o bu konunun ustasıdır. size mutlaka gerçek ve makul bir rakam söyleyecektir. michael!

(michael hızlı ve telaşlı adımlarla les'in yanına gelir)

les: michael, bana bir iyilik yap, bu petrol mavisi renkli taşın değerini ölç.

michael: (büyüteçli gözlüğünü gözüne takar ve 8 saniye boyunca taşı inceler) tanrım, vay canına! siz mükemmel bir şey bulmuşsunuz dostum! bu şey tam tamına 100.000 $ eder! siz çıldırmışsınız ahbaplar!

les: hey ahbaplar, bu değerli hazineyi bize satmak ister misiniz? bu kârlı iş için sabırsızlanıyorum!

kafadarlar: bize biraz düşünme süresi verir misiniz?

les: hayhay, süre sizin!

serkan: eğer bu iki değerli taşı satarsak işletme köşeyi dönecek ve biz de parayı bulacağız dostum, ne dersin?

can: baboli, böyle değerli taş bulmuşuz. elin amerikalısının eline mi bırakalım? konyamıza götürelim de konyamızın kültürel ve bilimsel mirasa dünya ölçeğinde katkısı olsun.

serkan: o zaman bu iki taşın birini les amcaya bırakalım, diğeriyle de konyamızı tanıtırız.

can: anlaştık ahbap!

les: evet bayım kararınız nedir?

kafadarlar: bu taşların birini 50.000 $ karşılığında sizlere bırakıyoruz moruk. diğerini de türkiye'de götürüp tanıtır, reklamını yaparız.

les: anlaştık dostum, hadi kasaya geçelim. robbie, arkadaşlara yardım et!

(2 hafta sonra konya meydanında)

kafadarlar: ey ahali, biz bir taş keşfettik. taşımız 50.000 $ değerinde olmakla birlikte rengi petrol mavisidir. metal olduğu tespit edilmiştir ve ileri derecede iletkendir, internet teknolojilerinde kullanılabilir. ismini daha belirlemedik fakat siz belirleyin istedik. haydi bu çiçeği burnunda elemente isim verin, patentini alalım.

- konyuuummm!

kafadarlar: evet, işte bu! konyum... hem konyamızı temsil edip tanıtır hem de bilim kurgu filmlerine ilham olur. (ellerini iki yana açıp tabela işareti yaparak) konyummm! aferin lan, iyi düşündün :)
devamını gör...

25 mayıs 2025 fenerbahçe beko as monaco maçı

ilk çeyreğin başında korkmadım değil ama sonrasında o sayıları çok iyi telafi ettik ve büyük takıma yakışanı yaptık. umarım bu başarıyı istikrarla taçlandırırız. tebrikler beyler :)
devamını gör...

sports tv izlerken gelen ben yerel kanal mı izliyorum hissi

ne zaman kanallarda (bkz: sports tv)'ye denk gelsem yaşadığım his. bilirsiniz, spor kanalları çoğu evde peş peşedir ki bağlamdan kopmayın, amacınız spor kanalı izlemek olduğu için aralara başka tür kanallar karışmasın. işte ben de spor kanallarına ne zaman bakınsam önce gayet profesyonel görüntü kalitesine sahip (bkz: trt spor), (bkz: a spor), ne bileyim işte (bkz: s sport) gibi kanallara bakıyorum. sonra sports tv'ye bakınca sanki amatör, yerel bir kanala geçmişim gibi hissediyorum. konseptle, ekranla, konuyla hiç alakaları yok gibi.

aslen güzel içerikler sundukları söyleniyor çoğu kişi tarafından fakat ambalajları o denli albeniden uzak ki içeriklerini tüketme isteği oluşmuyor insanda. yani en azından bende :) tam olarak ''erkekler dışını güzel bulmadıkları kızın içini de merak etmezler.'' düşüncesine paralel gidiyor benim sports tv ile ilişkim.

hani sanki bir kanal ileri gidince (bkz: gaziantep olay tv), (bkz: kanal 23), (bkz: kon tv) gibi bölgesel kanallar tüm içtenliğiyle ve niteliksizliğiyle beni bekliyor gibi. birisi yerel kanalları saysa ve sports tv'yi de saydığı kanallar içinde geçirse ben cevap olarak ''yok ismet yanlışın var, sports tv amatör kanal değil.'' demezmişim gibi hissediyorum. sports tv aslen profesyonel bir kanal fakat sırf görüntü kalitesiyle ve olduğu gibi görünmesiyle amatörlüğe meyilli adeta. insanlar da onun amatörlüğünü kabullenmeye dünden razı. bu enteresan kabullenmeler zinciri ve sports tv'nin böylesine garip hâli daha ne zamana dek devam eder bilinmez. ama garip olduğu kesin.
devamını gör...

ilkay akkaya

(bkz: adıyaman türküsü)'nü o kadar dokunaklı söyler ki zaten çok duygulu olan parçayı daha da vurucu bir seviyeye çeker. dinlemekten keyif aldığım bir sanatçıdır.
devamını gör...

arel üniversitesi öğrencilerinin geliştirdiği yapay zeka

ben daha çok bu üç öğrencinin proje başarısız olursa boğaz köprüsü'nde sallandırılacaklarmış gibi gergin duruşlarına takıldım. zorla sunum yapıyor gibiler ve gerginlikleri yüzlerinden okunuyor. genşler silah zoruyla orada tutuluyorsanız robota ''help'' falan dedirtin biz anlarız :)
devamını gör...

her gittiği yerin türküsünü çığıran gezi programı sunucusu

vardır böyle garip insanlar. (bkz: kanal 7), (bkz: tv2), (bkz: 360 tv) gibi az bilindik kanallarda veya yerel kanalların cumartesi-pazar gündüz kuşaklarında gezi ve yemek programları düzenlenir. erkekse hafif kilolu ve dandik komedi dizisi oyuncusu tipli biri; kadınsa dudakları botokslu, konuşması hafif delice ve patavatsızca biri sunuculuk yapar ve ülkenin dört bir yanını gezer. bu programlarda en olmazsa olmaz olaylardan biri de gidilen yerin aslında hiç bilinmeyen, muhtemelen program öncesi araştırılıp öğrenilmiş türkülerinden biri çığrılır.

bu durum adeta çay reklamında çayı içince şivesi karadeniz'e dönen, kebap yiyince en urfalıdan da urfalı olan, lay's mevsim yeşillikli cips reklamında cips ağzında kıtırdayınca ''geliver gidiver yapıver'' tarzı konuşmaya başlayan oyuncuların durumuna benziyor. meselâ adam gidiyor karaman'a, önce karaman'ın tarihi yerlerini geziyor, birkaç yemeğini yiyor aç gibi, sonra şehre dair hiç gerekli ve komik olmayan şakalar yapıyor (karaman koyunundan bahsederken ''bak bunun da oyunu sonra çıkıyor hehehe tarzı espriler yapar meselâ), sonra da en incesinden şöyle bir ses duyuyorsun ekranda:

''garaman'ınnn bayırına, garaman'ııın bayırına, at bağladııım çayırına, aman at bağladım çayırııınaaa, bir şeftaliiii versen bana, anan baban hayırına''

artık ''aman'' derken yediği lokmalar çarpıntı mı yapıyor bilmiyorum. bir maden suyu iç usta kendine gelirsin. hayır meselâ ingiltere'de abd'de böyle bir program olsa sunucu nasıl sunar böyle bir programı? düşünsene herif sosisli sandviç yiyip yanında da birasını gömerken birden başlıyor:

''oh my love, my darling
ı've hungered for your touch, a long lonely time''

ne garip olur değil mi? işte bizim kültürde çok normal. yarın günün birinde ben de az ünlü gezi programlarının ünlenmemiş sunucusu olursam bu gidilen yerin türküsünü çığırma özelliği bana da yüklenecekmiş gibi hissediyorum. kim bilir :)
devamını gör...

fikret dedeoğlu

duygusal şarkılarının verdiği hissiyatı az şarkı veriyor gerçekten. bizden uzak olsun, haspam, bizi bitirdin, unutmayacağım (ibrahim erkal'ın şarkısıydı ve fikret dedeoğlu yeniden söyledi ama muazzamdı), göç mevsimi gibi etkileyici şarkıları var. sesinin yumuşaklığı da dinlerken yorulmamayı sağlıyor.
devamını gör...

mehmet yozgatlı

ilginçtir, çocukluğumda hiç futbol izlemezken sağdan soldan en çok duyduğum 2 fenerbahçe futbolcusundan biridir. diğeri de roberto carlos'tur. mehmet yozgatlı'nın fenerbahçe kariyeri bir alex, tuncay şanlı veya marcio nobre kadar parlak geçmemekle birlikte (118 maç - 17 gol - 21 asist) hafızamda o günlere dair kıymetli bir anıdır. var olsun.
devamını gör...

çabuk bozulan tükenmez kalemin hüznü var içimde

çabuk bozulan, çöpe atılan, parası boşa giden
görevi yarıda kalmış tükenmez kalemin hüznü var içimde
yeni bir renk katabilecekken defterlere, not kağıtlarına
niteliksizce yapılmışlığın pişmanlığıyla
hizmet edemedim beni kullanan o adama
o masum, o arayışta, o beyaz sayfa açmış adam
ardımdan üç dakika baktı, dehlizdeki sekiz yıllık eski kalemini
çıkarıp özenle tıraş etti
benim hikâyedeki olası büyük rolüm bitti

tam bir şey izleyecekken kolamı mutfakta unuttuğumu fark edip gerisin geriye dönmüş
ve o sırada en güzel sahneyi kaçırıp geri kalan sahneleri en baştan anlamsızlaştırmış gibiyim
her şey ölü doğdu
doğacak nice güzel gün
aslında kaçırdığım günlerin yakınından bile geçmezmiş
ama dünyanın sonu mu? değil elbet
akabinde akasya durağı açıp her şeyi unutmayı ve hunharca gülebilmeyi en basit şakalara
mutluluğu üretmeyi bilmeli insan
ben de mutluluk ürettim hüznümden
çabuk bozulup işlevini kaybetmiş çok güzel renkli tükenmez kalemden bana ne artık?
devamını gör...

18 mayıs 2025 fenerbahçe eyüpspor maçı

eyüpspor beyaz forma ve şortla çıkmış, bizimkiler hâlâ bütün sezon giydikleri o sarı ağırlıklı berbat çubuklu ile maça çıkıyor. lacivert forma yapmışsın, hem de 2 tane. giysene birini. yani şu bile yönetim zaafiyetinin derecesini ortaya koyuyor.
devamını gör...

kendi yaptığım stand up

vocaroo.com/14sNlSn7n65I

merhaba dostlar. yeni sezonun ikinci, tüm sezonların dokuzuncu stand up kaydına hoşgeldiniz. bugün sizi mizah şelalesi, bugün sizi kahkaha kasırgaları, bugün sizi tespit bombardımanları karşılıyor olacak. gülün, eğlenin, mizahla kalın efendim :)
devamını gör...

beşer

ayrı yazılmak kaydıyla ''beş asker'' anlamına da gelebilmektedir efendim.
devamını gör...

16 mayıs 2012 fenerbahçe bursaspor maçı

alex'in yıldızlaştığı maç. paslarıyla, asist ve golleriyle domine etmiş maçı resmen. bu maç ve 2023'te izmir'de başakşehir'i 2-0 yendiğimiz maçın gol dakikalarında baktığımda şunu fark ettim, finallerde erken gol atarsak o maç çok rahat geçiyor. gol dakikası geciktikçe stres biniyor takımın üstüne ve finaller kaybediliyor. bu maçta da 2. dakikada caner atmış ve iş kolaylaşmış. bu maçın üzerinden de 13 yıl geçmiş. zamana yetişilmiyor...

devamını gör...

kendi yazdığım hikayeler

(7. bölüm)
(bölüm adı: öykülü öfkem)

- öfkeliyim birader. yaşayamadıklarıma, kutlayamadıklarıma, sevinemediklerime, benim olmayana öfkeliyim. erdal! şu çayı tazelesene ya. ne diyordum? öfke diyordum, hani şu insanı geri dönemeyeceği yollarda tüketen. o öfke bende bir türlü bitmedi. her şeyin bir sonu vardır cümlesinden hareketle bir gün biter diye düşündüm. düşüncem daha çabuk bitti.

- duran abi, ilk ne zaman başladı bu kontrolsüz ve bandrolsüz öfken?

- tarihlerden 5 kasım 2006. değilse de ona yakınsayan, beni de sinirseyen bir tarih işte. hatırlamak bile acı veriyor. 1. sınıftaydım o zaman. hocamız olacak işgüzar 60 saniye tutup hepimizin kaç kelime okuduğunu ölçüyordu. sanki yıldız kenter tiyatrosu'na adam seçiyor. başlarda iyiydim, tempoluca okuyordum. 150-200 arası kelime okurdum ve birinciliği kimselere kaptırmazdım. yazılı sınavların, test sınavların, ıq testlerinin ve hızlı okumanın kralıydım. az önce belirttiğim tarihte bir şey oldu. pek haz etmediğim bir arkadaş beni geçip 211 kelime okudu. ilk defa ikincilik acısını yaşamıştım. o güne dek kendimi "şeylerin birincisi" addederdim.

- erdal abi bana da bir çay be!

- öfkeliyim ismet! bölme beni. o an bir kırılma yaşattı bünyeme. sonrasında ise hep ikinciydim. o 211 kelime okuyan gözlüklü gıcık hep birinciydi. bense bugüne dek süregelen bir olacakken olamama, ikinciliğe razı kalma ve sürekli yarışta olmanın yorgunluğu üçgeninde açıortaylandım. merkezindeydim acının. bankamatikte hep bir kişi vardı önümde. sınıfta hocaya bir şey soracakken hep önümdeki meraklı kişinin gereksiz sorusunun uzun uzadıya cevaplanışını dinlerdim. fenerliyim. bir takım son şampiyonluğundan sonraki 11 sene içinde 8 kez ikinci olur mu ya? oluyor işte. tuvalete girecekken mutlaka bir aile üyesi sıkışır ve benden önce girer. öfkeliyim ismet, öfkem derin. erdal! nerede çaylar oğlum? kes artık lan şu tavşanı! ama önce bana getir, bir ikinciliği daha kaldıramam.

- abi yok saymayı denedin mi? sonuçta adam birinci, değiştiremezsin bunu. olmuşa ne çare? ama görmezden gel. birinciyi görmezden gelirsen kalanlar arasında birinci sen olursun.

- ikinci, kaybedenlerin birincisidir diyorsun yani?

- aynen öyle duran abi, kaybedenlerin kazananısın sen. şeylerin ikincisisin.

- duran abi buyur çayın. afiyet olsun :)

- eyvallah erdal. ismet, beni görmezden gel de birinci ol ehehehe :)

- abi ikinciliğin öfkesi öyle çok bir şey değilmiş ya. acısı sonradan geliyor herhâlde.

- dur oğlum daha yenisin bu yolda. benim gibi yıllar yılı acıyla demleneceksin. sonra anlatıp anlatıp kendi acına güleceksin. daha yolun çok başındasın sen.

- haklısın abi, hadi şerefe!

- şerefe!
devamını gör...

haki forma

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


güzel tasarlanmış ve sahada farklı duran beşiktaş forması. önce taraftar forması olarak düşünülmüş fakat sonra (bkz: 11 mayıs 2025 beşiktaş adana demirspor maçı)'nda futbolcular tarafından giyilmiştir. uzaktan bakınca siyaha ve griye çok benzemekle birlikte yakından bakınca güzelliği ve yeşile benzerliği anlaşılıyor. kendi şortu da olsa daha iyi olurmuş ama siyah şort ile de fena durmamış.
devamını gör...

11 mayıs 2025 beşiktaş adana demirspor maçı

saat 19.00'da tüpraş stadyumu'nda başlamış olup şu an 0-0 devam etmektedir.

beşiktaş'ın haki formayla çıkması da yenilikçi bir tutum olmuş. formanın güzelliğine bakınca önceki maçlarda giymemeleri kabahatmiş.
devamını gör...

hakan dibek



(bkz: sus) isimli şarkısını yaklaşık 7-8 yıldır aralıklarla dinlediğim ve çok başarılı bulduğum sakin sesli şarkıcı. ilk albümünü hazırlayıp sunduktan sonra çok da tutmaması nedeniyle anladığım kadarıyla başka bir kariyer yolu seçmiş fakat devam etse belli bir seviyeye gelebilir izlenimi bıraktı bende. hareketli şarkıları da iyidir. piyasaya göre fena değildir, dinlenir.
devamını gör...

günün alakasız bir dakikasında sınıfa giren bağımsız çocuk

her okulda, her sınıfta en az bir adet bulunan bir çocuktur. sanki özellikle serpiştirilmiştir sınıflara. kendine hastır, gariptir, bağımsızdır. ilk ders başlar ve sınıfa kimin geldiği, kimin gelmediği az çok bellidir. bir kısım öğrenci ilk derse geç kalabilir ulaşım sorunlarından mütevellit, fakat ilk dersin sonuna gelinince o günkü sınıf mevcudu az çok bellidir. bir süre sonra, yani ikinci üçüncü dersler gelip çatınca artık kimin sınıfa gelip gelmediği gündemden düşer, unutulur.

işte tam öyle sanılırken, üçüncü dersin ortasındayken, fizik dersi işlenip tüm öğrenciler hocaya odaklanmışken "tak tak tak" sesi gelir ve bağımsız arkadaşımız sınıfa girer. o kadar alakâsız olur ki bu, hani belli bir yerden sonra gelmemen lazım çünkü ders akmış gidiyor. bunun bir de gitmesi var. iki ders için mi geliyorsun yani :) bir de öyle bir havası vardır ki gelirken, sanki gün boyunca sınıftaymış da 2 dakika lavaboya gidip gelmiş gibidir. kendimizi sorgularız, acaba ders saati şimdi mi başlıyordu? sınıfça ve öğretmen kadrosunca bir erken geliş yanılgısına mı düşüldü diye beyin fırtınasına gireriz. öyle bir özgüvendir yani.

bir yandan da severim bu tavrı. kişinin bulunduğu ortamdan, şartlardan, kişilerden ve onların olası tepkilerinden izole olmuş hâlidir bu. özgüvendir, ışıltıdır, dik duruştur. severim, sayarım bu hâli. geç geledur çocuk.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim