(8. bölüm)
(bölüm adı: konyum)
(bkz:
konyaspor)'un klasik orta saha mücadelesi şeklinde geçen, karşılıklı tesadüfler sonucu atılan gollerle 1-1 biten, lig sıralamasında iki takımın da yerini pek değiştirmeyen maçlarından biri bitmişti ve kahramanımız maçtan çıkıp etli ekmek gömme amacındaydı. maçtan önce gömememişti çünkü ne yapsın çocuk aç mı kalsın? etli ekmek bitince arkadaşının yanına gidip biraz ötedeki telleri paslandı paslanacak hâldeki basketbol sahasına gittiler ve basketbol oynamaya başladılar. yaklaşık 1 saat oynadılar ve skor 8-5'ti. konya'da kısır maçlar bir rutin herhâlde. hayır bu kadar iyi savunma yapıyorsanız gidin (bkz:
fenerbahçe beko) seçmelerine katılın kardeşim.
neyse efendim, tam sahadan çıkacakken petrol mavisi renginde, damarları da açık gri ve siyah renkler barındıran bir taş gördüler. bu taşı hayatlarında ilk kez gördükleri için önce fotoğrafını çektiler, sonra da hafif sertlikte vurup ikiye böldüler, bölüştüler. anı olarak saklamayı düşünüp evlerine götürdüler bu rastlanmadık taşı. günler geçince içlerinden biri bu taşın hikmetini merak edip iki kişilik detroit bileti alır ve arkadaşıyla oraya gider. çokça (bkz:
ikinci el kralları) izledikleri belli olan bu iki kafadar programdan gördükleri dükkâna gider ve les gold ile görüşür.
les: hoşgeldiniz ahbaplar, isimleriniz neler?
kafadar 1: serkan.
les: ne?
kafadar 1: serkan.
les: berkan (karşı tarafa sorar bir tavırla)
kafadar 1: yok. samsun, edirne, reşadiye, kırklareli, adana, nevşehir
les: ha, serkan. senin ismin neydi ahbap?
kafadar 2: can.
les: bize ne getirdiniz baylar?
kafadarlar: biz konya'da basketbol sahasında oynarken bu şeyi keşfettik. satmak istemiyoruz fakat değerini ölçtürmek için geldik.
les: hemen taş analistim michael'i çağırıyorum. o bu konunun ustasıdır. size mutlaka gerçek ve makul bir rakam söyleyecektir. michael!
(michael hızlı ve telaşlı adımlarla les'in yanına gelir)
les: michael, bana bir iyilik yap, bu petrol mavisi renkli taşın değerini ölç.
michael: (büyüteçli gözlüğünü gözüne takar ve 8 saniye boyunca taşı inceler) tanrım, vay canına! siz mükemmel bir şey bulmuşsunuz dostum! bu şey tam tamına 100.000 $ eder! siz çıldırmışsınız ahbaplar!
les: hey ahbaplar, bu değerli hazineyi bize satmak ister misiniz? bu kârlı iş için sabırsızlanıyorum!
kafadarlar: bize biraz düşünme süresi verir misiniz?
les: hayhay, süre sizin!
serkan: eğer bu iki değerli taşı satarsak işletme köşeyi dönecek ve biz de parayı bulacağız dostum, ne dersin?
can: baboli, böyle değerli taş bulmuşuz. elin amerikalısının eline mi bırakalım? konyamıza götürelim de konyamızın kültürel ve bilimsel mirasa dünya ölçeğinde katkısı olsun.
serkan: o zaman bu iki taşın birini les amcaya bırakalım, diğeriyle de konyamızı tanıtırız.
can: anlaştık ahbap!
les: evet bayım kararınız nedir?
kafadarlar: bu taşların birini 50.000 $ karşılığında sizlere bırakıyoruz moruk. diğerini de türkiye'de götürüp tanıtır, reklamını yaparız.
les: anlaştık dostum, hadi kasaya geçelim. robbie, arkadaşlara yardım et!
(2 hafta sonra konya meydanında)
kafadarlar: ey ahali, biz bir taş keşfettik. taşımız 50.000 $ değerinde olmakla birlikte rengi petrol mavisidir. metal olduğu tespit edilmiştir ve ileri derecede iletkendir, internet teknolojilerinde kullanılabilir. ismini daha belirlemedik fakat siz belirleyin istedik. haydi bu çiçeği burnunda elemente isim verin, patentini alalım.
- konyuuummm!
kafadarlar: evet, işte bu! konyum... hem konyamızı temsil edip tanıtır hem de bilim kurgu filmlerine ilham olur. (ellerini iki yana açıp tabela işareti yaparak) konyummm! aferin lan, iyi düşündün :)
devamını gör...