1.
herkesin hayatı film olabilir diye düşünmüştüm. gerçekten olabilirmiş. önemli olan nasıl anlatıldığıymış. ben filme bayıldım. başında bi yakaladı, sonuna kadar hop oturup hop kalkarak izledim.
o adam bozuntusunun da ateşi bol olsun.
o adam bozuntusunun da ateşi bol olsun.
devamını gör...
2.
yönetmeni tim burton olan biyografik film. ressam margaret keane'nin hayatını ve yaşadıklarını anlatıyor.
margaret film başladığı an baskıcı kocasını terkediyor. ilk sahneden hayatını değiştirmek isteyen bir kadın görüyoruz. yeni hayatında özgürce resim yapan, kendi halinde büyük gözlerini çizen margaret'in karşısına ressam bir adam çıkıyor ve margaret ikinci baharını yaşıyor. ama sorunlar margaret'i rahat bırakır mı hiç?
ikisinin de resimleri satmıyor, kocasının övgüleri ve ondan daha iyi bir ressam olduğunu söylemesi bir işe yaramıyor. filmde bir galeri sahibinin dediği gibi sanatta da bir moda vardır sözü gerçekleşiyor ve büyük gözler moda oluyor. tek sorun margaret'in pazarlama yeteneği olmadığı için kocası tablolarla ilgileniyor. büyük bir sahtekar olduğu için sanat eserlerinin kendisine ait olduğunu söyleyip karısı karşı çıkınca bir kadının tablolarını satın almaktansa erkeklerin tablolarını satması daha kolaydır, önemli olan cebimize para girmesi değil mi diyerek kadını manipüle ediyor. ruhsuz bir adam olduğu için kadının tablolarla kurduğu duygusal bağı umursamıyor ve gerçeği söylemesi karşısında onu tehdit ediyor. oh ne güzel memleket, karın gün boyu boya kokusuyla sarhoş gibi bir odada gizli gizli resim yapsın sen de onları kendin yapmış gibi sat ve dünyanın ilgi odağı ol. neyse ki layığını buldun, fırçalara oturasıca adam.
film iki insanın hayatlarının değişmesini, adaletin yerini bulmasını, saklı şeylerin bir gün elbet ortaya çıkacağını anlatıyor. dünyada kadınların emekleri üzerine çöken herkesin sonu da böyle olur umarım. püh reziller.
margaret.
ve eserlerinden bazıları.
margaret film başladığı an baskıcı kocasını terkediyor. ilk sahneden hayatını değiştirmek isteyen bir kadın görüyoruz. yeni hayatında özgürce resim yapan, kendi halinde büyük gözlerini çizen margaret'in karşısına ressam bir adam çıkıyor ve margaret ikinci baharını yaşıyor. ama sorunlar margaret'i rahat bırakır mı hiç?
ikisinin de resimleri satmıyor, kocasının övgüleri ve ondan daha iyi bir ressam olduğunu söylemesi bir işe yaramıyor. filmde bir galeri sahibinin dediği gibi sanatta da bir moda vardır sözü gerçekleşiyor ve büyük gözler moda oluyor. tek sorun margaret'in pazarlama yeteneği olmadığı için kocası tablolarla ilgileniyor. büyük bir sahtekar olduğu için sanat eserlerinin kendisine ait olduğunu söyleyip karısı karşı çıkınca bir kadının tablolarını satın almaktansa erkeklerin tablolarını satması daha kolaydır, önemli olan cebimize para girmesi değil mi diyerek kadını manipüle ediyor. ruhsuz bir adam olduğu için kadının tablolarla kurduğu duygusal bağı umursamıyor ve gerçeği söylemesi karşısında onu tehdit ediyor. oh ne güzel memleket, karın gün boyu boya kokusuyla sarhoş gibi bir odada gizli gizli resim yapsın sen de onları kendin yapmış gibi sat ve dünyanın ilgi odağı ol. neyse ki layığını buldun, fırçalara oturasıca adam.
film iki insanın hayatlarının değişmesini, adaletin yerini bulmasını, saklı şeylerin bir gün elbet ortaya çıkacağını anlatıyor. dünyada kadınların emekleri üzerine çöken herkesin sonu da böyle olur umarım. püh reziller.
margaret.
ve eserlerinden bazıları.
devamını gör...
3.
harika bir filmdir. başlığı görünce tekrar izleyesim geldi. christoph waltz da efsane oynamış.
ağzı laf yapan ve satışı iyi insanların başarıya ulaşma konusunda ne kadar avantajlı olduklarını da gösteriyor film. karaktersiz olduğu ve layığını bulduğu aşikar walter keane'nin, ama eşinin eserlerinin tanınması ve eşinin popüler olmasında büyük payının olduğu da tartışılmaz. margaret keane'nin hayatına hiç girmemiş olsa margaret keane eserleri aynı şekilde bilinecek miydi bunu asla bilemeyiz ama kişisel fikrim hayır. kadının çektiği çilelerin en azından olumlu bir sonucu oldu diyerek kendimizi avutuyoruz filmin sonunda. kendisi avunuyor mu ya da olmaz olasıca herif diye mi düşünüyor onu da bilemeyiz. zaten bu git geller de hikayeyi ve filmi güzel kalan unsurlar. izleyiniz...
ağzı laf yapan ve satışı iyi insanların başarıya ulaşma konusunda ne kadar avantajlı olduklarını da gösteriyor film. karaktersiz olduğu ve layığını bulduğu aşikar walter keane'nin, ama eşinin eserlerinin tanınması ve eşinin popüler olmasında büyük payının olduğu da tartışılmaz. margaret keane'nin hayatına hiç girmemiş olsa margaret keane eserleri aynı şekilde bilinecek miydi bunu asla bilemeyiz ama kişisel fikrim hayır. kadının çektiği çilelerin en azından olumlu bir sonucu oldu diyerek kendimizi avutuyoruz filmin sonunda. kendisi avunuyor mu ya da olmaz olasıca herif diye mi düşünüyor onu da bilemeyiz. zaten bu git geller de hikayeyi ve filmi güzel kalan unsurlar. izleyiniz...
devamını gör...