kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

adana'da kendisine şiddet uygulayan, fuhuşa sürüklemek isteyen evli olduğu hasan karabulut'u öldürmek zorunda kalan ve 15 yıl hapis cezasına çarptırılan çilem doğan için yargıtay kararını verdi.

ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan doğan, ‘haksız tahrik’ve ‘iyi hal’ indirimleriyle 15 yıl hapis cezasına çarptırılmış, yargıtay tarafından cezası kesinleştirilene kadar 50 bin lira kefaletle serbest bırakılmıştı. öldürdüğü eşinin ailesiyse karara itiraz etmiş, mahkeme ise bu itirazı reddetmişti.

yargıtay, doğan’ın cezasını onadı. bu kararın ardından, eylül 2016’da tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen doğan bir kez daha hapse girecek.

buradan
devamını gör...
avukatları canla başla çalışıp bu kararı iptal ettirirler umarım .
devamını gör...
ceza alsa bile muhtemelen yattıgı ceza gözünün de bulundurarak serbest kalır. o ailede nasıl ailemiş bir pezevenk için kadını yakacaklar.
devamını gör...
adalet kötüler için tıkır tıkır çalışıyor.
devamını gör...
lanet olsun böyle düzene, sisteme. demek ki bir insan kendisini korumak maksadıyla birisini öldürse nefsi müdafaadan yararlanamayacak ha? yazıklar olsun be.

sizin adaletinize, insanlığınıza tüküreyim ben! aşırı şekilde can sıkan bir gelişme lan…
devamını gör...
takım elbise giyip kravat takmamış mı?
belki ondandır.
evet hiç komik değil.
erkek yapsaydı serbestti.
..........................
adalet için şu sözü buraya bırakayım;
ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni tartar.
devamını gör...
evine giren hırsızı bile yatak odasına girmediği sürece müdahale edemiyormuşsun bunu duyunca adalet anlayışım kayboldu.
devamını gör...
harika bir yüksek mahkeme o kadar yüksek ki hukuk nedir ondan bile haberi yok.
devamını gör...
"olay şöyle oldu hakim bey ben anlatayım en baştan;
insan çocukken, anasında babasında ne yoksa onu arıyor demek ki.
14-15 yaş da çocuk yaşı bence. annem sürekli bir evi çekip çevirme telaşında, baba desen ne iş bulsa onun peşinde, kolay değil evde kaç nüfus onun eline bakıyor.
yani evde a’federsin aşk yok hakim bey.
zaten daha yeni genç olmuşum, kalbim her daim ağzımda, televizyonda izliyorum dizileri, nasıl da tutkulu aşklar, kıskançlıklar, vazgeçememeler. çocukmuşum daha ama kazınmış aklıma, “ben aşık olup evleneceğim” dedim.
istedim ki uyurken yüzüne keyifle bakayım, bir bulgur bile pişse evde soframı özenerek kurayım.
ben bunun a’federsin yeşil gözüne kandım hakim bey.
yeşil böyle çayır çimen ormandır ya hani; ruhum kanatlanıp uçacak sandım.
yeşile uzun bakılır, bıkılmaz sandım. çocuk da değildim artık ya işte insanın gönlü kaymayıversin.
kabul ediyorum. buraya kadar benim suçum.
o çok ağladığım film gerçekmiş; sevgi emekmiş, bilemedim. cahilliğime verin.
ama yeminle gerisinin günahı bende değildir.
28 gün sürdü o yeşil gözlerin derinliği, 29. gün yediğim yumrukla al oldu elmacık kemiklerim, sonrasında öğrendiğim; morluklar iyileşirken yeşile dönüyor insan derisinin rengi. o’dur yani.
bitmedi hakim bey.
bir yumrukla bitmedi.
ne iş yaptığını bilemiyordum, dükkanı vardı esnaf sanıyordum.
milleti haraca bağladığından, tefecilikten kazandığı ile benim çorba kaynattığımdan haberim yoktu.
her öğrendiğim yeni bir iz oldu bedenimde. allar mora, morlar yeşile dönüştü.
ben zaten elimden geleni yaptım. mahkemede ben değil, o sanık olsun istedim.
her bir fiskeden sonra karakolda aldım soluğu. insanım sandım devlet nezdinde.
devletin verdiği nikah cüzdanı benim yaralarımdan daha geçer akçe çıktı. her seferinde benzer tavsiyeler ile yollandım karakoldan.
azıcık sabırlı olacaktım, yuva kolay kurulmuyordu, biraz suyuna gideydim, erkeklik onurunu rahat bırakaydım. aile içinde olan biraz da aile içinde kalsındı.
canım çok yanıyordu ama hakim bey.
onun erkeklik onurunun limiti yoktu. fasulye kılçıklıysa onuruna mı dokunuyordu? çocuk yaramazlık yaparsa gururu mu zedeleniyordu? halı bizim namusumuz muydu da leke olunca beynimde patlıyordu?
ellerime bakın hakim bey, çamaşır suyu ile çatlamıştır, bir de ciğerimi görebilsek keşke, kederden ve soluduğum deterjanlardan çoktan solmuştur.
dedim ki kendime, benim canım değilse de, kendi parası, yasası bu devletin önemlidir.
bu adam yasaları çiğniyor, bari gideyim onu ihbar edeyim.
dövmekten yargılanmazsa, eve giren kanlı paradan yatsın bari. en azından soluk alırdık birkaç yıl kızımla ben.
kızım var benim hakim bey, ellerinizden öper.
çok akıllı çok usludur aslında.
bebekken de böyleydi. hamileyken yediğim dayaklardan bir haller oldu sanırdım başlarda. ama demek ki anasına daha da dert olmamak için tanrı vergisi sakin oldu yavrucak.
benim ihbarlar kafi gelmedi. savcıya söyler sandığım polis gitti durumu koca dediğim adama anlattı.
yolun başında göründüğünde anladım. malum olmuştu zaten, kalbim ağzımda atıyordu gün boyu.
analık refleksi de istersen hakim bey, ilk iş kızıma sarılıp kokladım.
insan öleceğini anlıyor biliyor musun?
kırar gibi çaldı kapıyı.
ilk 10-15 dayaktan sonra, insan korkmaz oluyor kaba dayaktan.
canının ne kadar yanacağını biliyorsun. acı eşiğin de yükseliyor. yine de her seferinde yüreğin ağzına geliyor, için kanıyor gibi hissediyorsun. için kanarsa ölürsün.
biz filmlerden, biz ölenlerden öyle gördük.
dayaktan değil de ölmekten korkar oluyor insan.
öyle bir ölüm korkusu vardı yine içime. ama ilk kez o gece, çocukken anamın yaptığı keşkeğin tadı geldi ağzıma.
bir de çocukluğumdan kısacık bir piknik anısı, ayaklarımı dereye sokmuş oynarken annemin elime tutuşturduğu ekmek arası köfte, bir de kızım doğduğu gece kucağımda bir bebek kokusu ile daldığım yorgun ama mutlu ilk uyku.
insanın hayatı bir film şeridi gibi geçiyorsa ölmeden önce gözlerinin önünden; işte benim mutlu sahnelerim de bu kadarcıkmış demek ki.
“çocuğu odaya götür” dedi bana.
ahlakı da bu kadar işte, anasız kalsın çocuk, ama anasını da ölü gözleri tavana bakarken hatırlamasın istedi herhal.
aklımdan o kadar çok şey o kadar kısa sürede geçti ki hakim bey, ben inanın sandığınızdan daha akıllıyım sanırım.
uzattım biraz kızımı odaya götürüp yatırma faslını.
hatta sonra bir de “dur çamaşırları asayım” dedim.
ama bu kadardı yeminle hakim bey. tüm planım azıcık daha hayatta kalabilmekti.
bir kaç dakika daha.
yüzümde patlayan kabza planda yoktu, yatağa savrulmayı planlamadım, elim yeminle kazara girdi yastığın altına.
o yastığın altına daha o sabah silah sakladığını bile bilemezdim.
gözlerini görseniz, kafasından çok daha öndeydi, tükürükleri yüzümde patlıyordu. yumruğu öyle hızlı iniyordu ki aralarda nefes bile alamıyordum.
seyit çavuş’u hatırlayın hakim bey, bize ortaokulda anlattılardı. 200 kiloluk mermiyi kucaklayıveren seyit çavuş.
savaş gibi bir şeydi, memleket değil, ben elden gidiyordum.
elim metale değdi.
200 kiloluk mermiyi kavrar gibi, parmaklarım yerini buluverdi.
yoksa hakim bey yeminle, sahil kenarında balon bile vurmuş değildim.
sıktım mı hatırlamıyorum, kaç kere sıktım hatırlamıyorum.
üzerime düştü bir onu biliyorum, bir de ağırlığından kurtulmaya çalıştığımı.
üzerimde hep bir ağırlıktı zaten ama böylesini ilk yaşadım.
nasıl kalktım bilmiyorum, kızımı nasıl aldım kucakladım, ayağımda terlik var mıydı, üstüm kan mıydı vallaha hatırlamıyorum.
öldüğünü duyunca kendim geldim söyledim hakim bey.
“sanırım ben yaptım” dedim.
nasıl oldu anlamadım ama sanırım ben yaptım.
erkekler takım elbise giyip önüne bakınca cezası iniyor, benim takımım, kravatım yok. annem apar topar bu tişörtü bulabilmiş.
bir de ne yalan söyleyeyim hayatta kalmış olmanın saklayamadığım bir sevinci var içimde.
o ölmese ben ölecektim.
o size, beni pazarlamaya karar verdiğini söylemeyecekti, başka adamların koynuna beni sokma planlarını anlatmayacaktı, benim patlıcan fazla pişti diye, perdeler azıcık kirlendi diye, masada kırıntı kaldı diye yediğim dayakları söylemeyecekti, kaç kere hastanelik olduğumdan bahsetmeyecekti.
çay bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafım var. biraz yan gülmüşüm. belki de o fotoğrafı gösterip namussuz karılar gibi çıkmış filan diyecekti.
karısını başka adamlara satan o değilmiş gibi “namusumu temizledim” diyecekti.
siz onu 3-5 yılla yargılayıp, namusu kirlendi diye mazur görüp, yandan gülüşümü tahrik sayıp bir de üzülecektiniz adama.
oysa namus benimdir hakim bey, bir kağıda imza attık diye kimselere bırakmam.
sonuna kadar idare edebilmiş olmam, elaleme değil de başıma gelenleri hep karakollara anlatmış olmam, kızıma hiç fark ettirmemiş olmam namusumdur.
o utanmamış yaptıklarından, benim utanacak bir şeyim yoktur.
içimdeki hayatta kalma mutluluğunu atamıyorum hakim bey.
ağlayamamam bundandır.
ne yalan söyleyeyim aynı acının çemberinden geçmiş, sağ kalabilmiş kadınlarla aynı koğuşta, bir ömür kazasız belasız da yaşarım ben ama benim bir kızım, bir de memleketin aç kaldığı bir adalet var.
gel sen, ölmedim diye beni cezalandırma, benim bir derdim; kızımın bari mutlu olmasıdır.
yanında ben olayım.
can alan bir katil değil, can derdinde bir kadın de bana.
kurşunla yatıp kurşunla kalkan, yastığın altında silahla yatan adamlar hiç eceliyle ölmüş mü?
hem sevebilseydi o da ölmezdi di mi ama?
öldüyse hepsi benim suçum mu?"

alıntı
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"biz kadınlar 'kirpiğimiz yere düşmesin' diye omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz."
devamını gör...
başka bir şey demeye gerek yok;

(bkz: hukuk iktidarın fahişesidir)
devamını gör...
tacizcinin, tecavüzcünün, kadın katilinin sırtının sıvazlanıp siyasilerin odalarında ağırlandığı türkiyemde tek derdi yaşamak olan bir kadının suçlu bulunduğunu da gördüm ya, daha da güzel günleri beklemem artık.
devamını gör...
ceza adâleti ile bağdaşmayan bir onama kararıdır. dosyadaki somut bilgi ve verileri bilmemekle beraber medyada sanık ve müdâfiinin anlattıklarına göre, sanık çilem doğan, devamlı surette maktul tarafından sistematik bir eziyete tâbi tutulmuş ve fuhşa sürüklenmek istenmiş. her ne kadar dosyadaki somut olgular hakkında bilgimiz olmasa da yargılama sonunda mahkeme başkanı'nın oy çokluğu ile verilen 15 yıllık hapis cezasına koyduğu olumsuz şerh ile yargıtay'ın onadığı ceza kararında ''haksız tahrik olgusunu'' kabul etmesi, ortada yaşam hakkına yönelen ciddi insan hakkı ihlâline karşı suçun işlendiğini doğruluyor. öyle ise neden sanık hakkında sonuç ceza 15 yıl olarak onaylanıyor ? tck.nın 29. maddesine göre, müebbed hapis cezasını müstelzim suçlarda, haksız tahrik indiriminin 12 yıl ilâ 18 yıl arasında gerçekleşeceğini belirtmiş. o halde, sanığa ille ceza verilecek idiyse, neden haksız tahrik indiriminde en alt sınır tatbik edilerek 18 yıl verilmiş ve ardından 1/6 oranında takdiri indirim uygulanıp 15 yıla hükmedilmiş ?, haksız tahrik indirimini en alt sınırdan uygulamanın hukuki gerekçeleri nedir? bunları bilmiyoruz. ağır insan hakkı ihlâlleri ile karşılaştığı yargılama mercilerince de kabul edilen sanık hakkında en azından haksız tahrik indirimi en üst derecede uygulanıp cezası önce 12 yıla, daha sonra takdiri indirim ile 10 yıla düşürülebilirdi. sanık bu suçu, yine maktulün saldırısı sırasında işlemişse, tck.nın 27/2. maddesinin de tartışılarak şartları oluşması halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına da hükmedilebilirdi.
devamını gör...
dayı nefsi müdafaa farklı planlı cinayet farklı. sen elinde pompalı tüfekle eve gelmesini bekleyip kapıdan adımını atar atmaz vurursan bu planlı cinayet olur. nolacaktı ceza almayacak mıydın bi de?
devamını gör...
(bkz: tacize uğrayan birine yardım eder misin sorunsalı)

çilem'e de yardım etmediler. olan şimdilik 8 yaşındaki kızına oldu. ama elbet sıra yardım etmeyen herkese gelecek. herkes adalet isteyecek. onlara da yardım etmeyenler olacak . bazıları çilem gibi direnemeyecek, canından olacak.. hatta bazıları çıkıp diyecek ki (bkz: ölen kadınlara acımıyorum çünkü kapalı değiller) filan..

(bkz: #1367279)

sürekli aynı şeyleri yaşamaktan da yazmaktan da ruhum sıkıldı artık...
devamını gör...
öldürülen kadın için ama o da hemen ölmeseydi diyecek seviyedeki düşman erkek adalet hayatta kaldığı için cezalandırdı desek de olur.
* #1450511
devamını gör...
kadın olduğu için bu karar alınmışa benziyor. kadınların anlatmaya çalıştığı eril yönetimin bir örneği. türkiye 21.yy,'ın basamaklarından inen ilk ülke olacak sanırım. hali hazırda herkes kaçıyor.
devamını gör...
neyi bekliyorsunuz? sokağa çıkıp itiraz etmek için neyi bekliyorsunuz? bu gidişe dur demek, adalet istemek için neyi bekliyorsunuz?
devamını gör...
rezil bir yerel mahkeme kararı ile haksız tahrik hükümleri uygulanarak verilmiş hapis cezası yargıtay tarafından da onandı. oysa ki heyet başkanının çilem'in meşru savunma yaptığı/savunma sınırının aşıldığı (ki bu da ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceği anlamına gelir.) şeklindeki muhalefet şerhi de kimsenin umrunda olmadı.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çilem doğan'ın 15 yıllık hapis cezası onandı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim