1.
türkçeye mavi ışık olarak çevrilen, 1932 yılında vizyona giren, yönetmen koltuğunda leni riefenstahl ve bela balazs'ın bulunduğu, izlediğim en masalsı filmlerden bir tanesi...
spoiler vermeden konusundan biraz bahsetmek istiyorum sizlere. bir dağın yamacına kurulmuş köyün hanına bir adam geliyor, handa oturmuş keyfine bakarken, bir anda gözüne bir kadının portesi çarpıyor. bu kadın öyle güzel, öyle masum ve öyle ışıltılı gözüküyor ki, adam dayanamıyor ve soruyor, "bu kadın da kim böyle?!"
hanın sahibi de, hanı birlikte işlettiği oğluna "koş kitabı getir!" diye bağırıyor ve o kadının hayatını anlatan kitabı bizim gezgin ağabeyimizin önüne bırakıveriyor. gezgin de başlıyor okumaya... bir zamanlar, dolunay geldiği vakit bu köyün üzerinde bir lanet belirirmiş... dolunay, dağın yamacında bir yeri masmavi aydınlatırmış ve köyün gençleri o mavi ışığa gitmek isterler ama ne yazık ki yamaçtan düşerek hayatlarını kaybederlermiş. bu mavi ışığın yanına gidebilen tek bir insan varmış, o da insanların şeytan, büyücü bu kadın diye nitelendirdiği, adına kitap yazılmış bu kadınmış... bu kadın kimmiş ve sahi, bu mavi ışık neyin nesiymiş acaba?
böylesine gizemli bir öyküyü anlatan bu film, sinematografik olarak ikinci dünya savaşı öncesi alman filmlerini yansıtan filmlerin başına geliyor. tamam, bir (bkz: das cabinet des dr. caligari) kadar olağanüstü değil ama 1932 yılı için inanılmaz iyi çekim açıları, harika sahneler ve çok hoş manzaralar barındırıyor. bugün bu filmdeki birçok sahneyi çekemeyecek türk dizileri mevcut, siz hesap edin.
dahası da, benim aşık olduğum o güzel kadın, leni riefenstahl'ın oyuncuğu öyle güzel, öyle içten ki, hem yönetmen koltuğu hem de başrolde olmasını gram yadırgamıyor insan... leni'nin mistik oyunculuğu ile gizemli olan bu flm, masalsı bi tatla da buluşuyor ister istemez.
izleyin, izlettirin diyorum. mavi ışığı siz de görün, olur mu?
spoiler vermeden konusundan biraz bahsetmek istiyorum sizlere. bir dağın yamacına kurulmuş köyün hanına bir adam geliyor, handa oturmuş keyfine bakarken, bir anda gözüne bir kadının portesi çarpıyor. bu kadın öyle güzel, öyle masum ve öyle ışıltılı gözüküyor ki, adam dayanamıyor ve soruyor, "bu kadın da kim böyle?!"
hanın sahibi de, hanı birlikte işlettiği oğluna "koş kitabı getir!" diye bağırıyor ve o kadının hayatını anlatan kitabı bizim gezgin ağabeyimizin önüne bırakıveriyor. gezgin de başlıyor okumaya... bir zamanlar, dolunay geldiği vakit bu köyün üzerinde bir lanet belirirmiş... dolunay, dağın yamacında bir yeri masmavi aydınlatırmış ve köyün gençleri o mavi ışığa gitmek isterler ama ne yazık ki yamaçtan düşerek hayatlarını kaybederlermiş. bu mavi ışığın yanına gidebilen tek bir insan varmış, o da insanların şeytan, büyücü bu kadın diye nitelendirdiği, adına kitap yazılmış bu kadınmış... bu kadın kimmiş ve sahi, bu mavi ışık neyin nesiymiş acaba?
böylesine gizemli bir öyküyü anlatan bu film, sinematografik olarak ikinci dünya savaşı öncesi alman filmlerini yansıtan filmlerin başına geliyor. tamam, bir (bkz: das cabinet des dr. caligari) kadar olağanüstü değil ama 1932 yılı için inanılmaz iyi çekim açıları, harika sahneler ve çok hoş manzaralar barındırıyor. bugün bu filmdeki birçok sahneyi çekemeyecek türk dizileri mevcut, siz hesap edin.
dahası da, benim aşık olduğum o güzel kadın, leni riefenstahl'ın oyuncuğu öyle güzel, öyle içten ki, hem yönetmen koltuğu hem de başrolde olmasını gram yadırgamıyor insan... leni'nin mistik oyunculuğu ile gizemli olan bu flm, masalsı bi tatla da buluşuyor ister istemez.
izleyin, izlettirin diyorum. mavi ışığı siz de görün, olur mu?
devamını gör...