1.
hiç unutmam lise 2 zamanıydı. çok uzun ve ezber yapmayı sevmeyen ben için can çıkarıcı bir şiir ezberlememiz istenmişti. ezberlemeyi unuttum ve son gün kala ne yapsam diye düşünürken aklıma efsane bir fikir geldi. akıllı saat. şiiri internette okuyan birini buldum ve saate yükledim. air pods ile saati bağladım. cam kenarında oturduğum için sol kulağıma taktım saçım zaten kulaklığı iyice gizliyordu. gün geldi çattı. sıra bana geldi. saatten şiiri başlattım ve okudum. videoda şiiri okuyan arkadaş dörtlük aralarında küçük molalar verdiği için zorunda olarak ben de durmak zorunda kalıyordum. hiç çaktırmadan güzelce okudum notumu aldım. sınav sonu arkadaşlarla konuşurken yaptığım taktiği onlara anlattım. tabi herkes hayretler içinde beyin bedava modunda. hayatımın en heyecanlı ve sanırım tek kopyasıydı. bize her zaman teknolojiyi yararlı kullanmamızı söylediler. yanlış bir şey yapmadım bence.
devamını gör...
2.
ingilizce sınavında arkadaşıma kopya vermiştim. ben 96 aldım o 24 aldı. meğer kitapçık varmış...
devamını gör...
3.
6. sınıftaydım. ortaokulun ilk yılı. ilk defa sınıf öğretmenini terk etmiş, ders ders değişen branş öğretmenlerine terfi etmiştik.
ilk sınav. tabii tanımıyoruz öğretmenleri bu konularda.
sosyal bilgiler öğretmenimiz "macır hayrullah" aynı zamanda trafik dersimize de giriyordu. trafik sınavında çantadaki defterden baka baka 80'i doğrultmuştuk.
nereden bilebilirim ki adamın asıl branşında külyutmaz kesileceğini.
geldi çattı sosyal bilgiler sınavı. tabi ben döşedim kopyaları. kağıda, silgiye, kaleme, kalemliğe, sıraya.. kafaya koydum bu adam mal, her türlü kopya çeker 100'ü yapıştırırım.
daha sınavın ilk dakikalarında ben malı; çıkarmışım koca a4 kağıdını, katlarını açıyorum haşır huşur sesler çıkıyor dizimin üstüne koyuyorum. neymiş efenim dizime baka baka dolduracakmışım sınav kağıdını! bok doldurursun, daha ilk cümleyi geçirirken bir el uzandı gözümle dizimin arasına. kafayı kaldırmamla hayrullah'ın kulağıma asılıp marsa doğru çekiştirmesi bir oldu. kulağımın kafamdan ayrılmasına engel olmak için çekiştirilen yere doğru koşar adım gitmek zorunda kalmıştım, kendimi tahtanın önünde buldum.
- eyyllahım baa çücuk, sen naa kopya çekarsın baa. (sol yanağa şamar)
- eyyllahım baa bu naasıl şey baa (sağ yanağa şamar-kulakla karışık)
- sen utanmaz mısın baa (sol yanağa ters şamar)
- sen, sen sen nassıı bi çücuksun baa büüle (kulağımdan çekerek kafamı iki kere tahtaya vurdu ibine)
- git yerina baa, git göözümün önünden.
(koşar adım yerime doğru gidiyorum ama dünya dönüyor, yediğim sopanın beynimdeki etkisi hala devam ediyor)
neyse efenim yerime geçtikten sonra, diğer kopya bölgelerime başvurup kağıdı yine dolduruyorum.
böyle bir anı işte.
ilk sınav. tabii tanımıyoruz öğretmenleri bu konularda.
sosyal bilgiler öğretmenimiz "macır hayrullah" aynı zamanda trafik dersimize de giriyordu. trafik sınavında çantadaki defterden baka baka 80'i doğrultmuştuk.
nereden bilebilirim ki adamın asıl branşında külyutmaz kesileceğini.
geldi çattı sosyal bilgiler sınavı. tabi ben döşedim kopyaları. kağıda, silgiye, kaleme, kalemliğe, sıraya.. kafaya koydum bu adam mal, her türlü kopya çeker 100'ü yapıştırırım.
daha sınavın ilk dakikalarında ben malı; çıkarmışım koca a4 kağıdını, katlarını açıyorum haşır huşur sesler çıkıyor dizimin üstüne koyuyorum. neymiş efenim dizime baka baka dolduracakmışım sınav kağıdını! bok doldurursun, daha ilk cümleyi geçirirken bir el uzandı gözümle dizimin arasına. kafayı kaldırmamla hayrullah'ın kulağıma asılıp marsa doğru çekiştirmesi bir oldu. kulağımın kafamdan ayrılmasına engel olmak için çekiştirilen yere doğru koşar adım gitmek zorunda kalmıştım, kendimi tahtanın önünde buldum.
- eyyllahım baa çücuk, sen naa kopya çekarsın baa. (sol yanağa şamar)
- eyyllahım baa bu naasıl şey baa (sağ yanağa şamar-kulakla karışık)
- sen utanmaz mısın baa (sol yanağa ters şamar)
- sen, sen sen nassıı bi çücuksun baa büüle (kulağımdan çekerek kafamı iki kere tahtaya vurdu ibine)
- git yerina baa, git göözümün önünden.
(koşar adım yerime doğru gidiyorum ama dünya dönüyor, yediğim sopanın beynimdeki etkisi hala devam ediyor)
neyse efenim yerime geçtikten sonra, diğer kopya bölgelerime başvurup kağıdı yine dolduruyorum.
böyle bir anı işte.
devamını gör...
4.
efsane değil ama unutamadığım bir kopya anım.
ingilizce her zaman en iyi olduğum dersti. notlarım da haylı yüksek tabii. bir sınavda arkamda oturan okul birincisine kopya verirken yakalanmıştım. hocam “notlarının neden bu kadar yüksek olduğunu şimdi anladım.” diyerek şoka uğratmıştı beni. kopyayı alanın ben olduğumu sanmıştı çünkü okul birincisiydi ya o en iyi o olmalıydı her şeyde.
(bkz: özgüveni zedeleyen öğretmen)
ingilizce her zaman en iyi olduğum dersti. notlarım da haylı yüksek tabii. bir sınavda arkamda oturan okul birincisine kopya verirken yakalanmıştım. hocam “notlarının neden bu kadar yüksek olduğunu şimdi anladım.” diyerek şoka uğratmıştı beni. kopyayı alanın ben olduğumu sanmıştı çünkü okul birincisiydi ya o en iyi o olmalıydı her şeyde.
(bkz: özgüveni zedeleyen öğretmen)
devamını gör...
5.
bir tane daha anlatayım. ortaokul 7. sınıftayız.
öğretmen masasının hemen önünde "gogo" lakaplı kara-kuru diye tabir ettiğimiz tipten bir arkadaşımız oturuyor. fen bilgisi dersinde öğretmenimiz, gogo derste konuştuğu için (evde abisinin 2. dünya savaşından kalma mekanik saç kesme makinesiyle traş ettiği tren yolu kafasına) kafasına sağlam bir şaplak indirdi ve sıraların arasında yoluna devam etti. gogo, öğretmenin görüş alanından çıkmasıyla birlikte ayağa kalktı ve rezil olmuş hissinin verdiği sinirle öğretmenin arkasından senin a... der gibi parmak işareti yaptı ve bir hışımla öğretmen masasındaki dosyasının içinden bir kağıdı çekti aldı (sırf ona zarar ziyan olsun diye). kağıda şöyle bir baktı ve sınıfa dönerek sessiz ama kocaman bir sevinç ünlemi yaptı, şampiyonlar ligi finalinde gol atmış futbolcu edasıyla.
teneffüs vaktinin gelmesiyle birlikte gogo'nun başına üşüştük ve kağıdın, bir hafta sonraki yazılı sınavı kağıdı olduğunu gördük. hemen içimizden bir kişi gönüllü oldu ve kırtasiyeye giderek sınıf mevcudu kadar fotokopi çektirdi. bir hafta sonra sınavda, kağıdı dayadık döşedik. tabii bütün sınıf 5 aldı.
artık sınıfça kolaya alışmıştık. ikinci sınav vakti geldiğinde sınav kağıdını elimize geçirme planları yapıyorduk. sınava bir hafta kala ders esnasında, planlanan 10 kişi öğretmen ayağa kalktığı anda soru sorma bahanesiyle etrafını sardık. o anda gogo fırlayıp masadaki dosyayı açtı ve sınav kağıdını buldu. gözcü arkadaşa okeyi çaktı. gözcü arkadaş öğretmenin etrafını saran bizlere okeyi çaktı ve hepimiz yerimize geçtik.
teneffüs vakti gogo'nun yakasına yapışıp kağıdı aldık ve sınav testti. yine fotokopi ve yine 1 hafta sonra sınavda bütün sınıf 5 aldı. bir sonraki hafta, öğretmen sınıfta notları açıklarken dedi ki:
- sizi bir daha test yapmayacağım, birbirinize bakıyorsunuz :d :d
yıllar yılları kovaladı ve öğretmen oldum. hem de ortaokulda değil, lisede. kendime dedim ki: ortaokullular bunu yapıyorsa liseliler ne yapmaz. ve her sınavı sadece sınavdan önceki teneffüste kağıda döküyorum. fotokopiden aldığım çıktıları da, sadece öğrencilere dağıtırken elimden bırakıyorum.
öğretmen masasının hemen önünde "gogo" lakaplı kara-kuru diye tabir ettiğimiz tipten bir arkadaşımız oturuyor. fen bilgisi dersinde öğretmenimiz, gogo derste konuştuğu için (evde abisinin 2. dünya savaşından kalma mekanik saç kesme makinesiyle traş ettiği tren yolu kafasına) kafasına sağlam bir şaplak indirdi ve sıraların arasında yoluna devam etti. gogo, öğretmenin görüş alanından çıkmasıyla birlikte ayağa kalktı ve rezil olmuş hissinin verdiği sinirle öğretmenin arkasından senin a... der gibi parmak işareti yaptı ve bir hışımla öğretmen masasındaki dosyasının içinden bir kağıdı çekti aldı (sırf ona zarar ziyan olsun diye). kağıda şöyle bir baktı ve sınıfa dönerek sessiz ama kocaman bir sevinç ünlemi yaptı, şampiyonlar ligi finalinde gol atmış futbolcu edasıyla.
teneffüs vaktinin gelmesiyle birlikte gogo'nun başına üşüştük ve kağıdın, bir hafta sonraki yazılı sınavı kağıdı olduğunu gördük. hemen içimizden bir kişi gönüllü oldu ve kırtasiyeye giderek sınıf mevcudu kadar fotokopi çektirdi. bir hafta sonra sınavda, kağıdı dayadık döşedik. tabii bütün sınıf 5 aldı.
artık sınıfça kolaya alışmıştık. ikinci sınav vakti geldiğinde sınav kağıdını elimize geçirme planları yapıyorduk. sınava bir hafta kala ders esnasında, planlanan 10 kişi öğretmen ayağa kalktığı anda soru sorma bahanesiyle etrafını sardık. o anda gogo fırlayıp masadaki dosyayı açtı ve sınav kağıdını buldu. gözcü arkadaşa okeyi çaktı. gözcü arkadaş öğretmenin etrafını saran bizlere okeyi çaktı ve hepimiz yerimize geçtik.
teneffüs vakti gogo'nun yakasına yapışıp kağıdı aldık ve sınav testti. yine fotokopi ve yine 1 hafta sonra sınavda bütün sınıf 5 aldı. bir sonraki hafta, öğretmen sınıfta notları açıklarken dedi ki:
- sizi bir daha test yapmayacağım, birbirinize bakıyorsunuz :d :d
yıllar yılları kovaladı ve öğretmen oldum. hem de ortaokulda değil, lisede. kendime dedim ki: ortaokullular bunu yapıyorsa liseliler ne yapmaz. ve her sınavı sadece sınavdan önceki teneffüste kağıda döküyorum. fotokopiden aldığım çıktıları da, sadece öğrencilere dağıtırken elimden bırakıyorum.
devamını gör...
6.
10. sınıftayız son kimya sınavına giricez kelebek sistemi olduğundan idareden kağıt bekliyoruz. gelen kağıda bir baktık iki arkamda en yakın arkadaşım oturuyor böyle şansın içine derken mesaj geliyor gireceğimiz sınıfın öğretmeni okulun en duyarsız öğretmeni. bi uçtan bi uca konuşursunuz sınav anında oh rahatız dedik. sınıf gittik bi baktık yan sınıftan arkadaşımız tam ortamızda kurduk sistemi ben önde olmama rağmen rahatım çat çat çekiyorum kopyayı telefonu bacağıma sıkıştırmışım bakıp arkama söylüyorum o da yakın arkadaşıma. mis gibi aldık beşi.
devamını gör...
7.
bir kere fizik sınavına hiç çalışmamıştım kötü alacağımı bile bile küçük bir kağıda formülleri yazdım sınavdan önceki tenefüste onu da yanlış yazmışım 45 aldım sınavdan.
bir daha da çekmedim ihtiyacım olmadı.
bir daha da çekmedim ihtiyacım olmadı.
devamını gör...
8.
henüz 1.sınıftayken sınav esnasında düpedüz kitabı çıkarıp cevaba bakmıştım. bir de bunu bir marifetmiş gibi çıkışta tüm bahçeyi ben kopya çektim annee diye geçip annemin yanına gelmiştim. etrafımdakilerin gülüşleri hala aklımda...
devamını gör...
9.
lise 2.sınıfta biyoloji dersinin ilk sınavıydı, derse yoğun katılım sağlıyordum hocanın gözüne iyice girmiştim. sınava bile çalıştım birkaç gün önceden ve o gün geldi çattı. sınav 3.derste yapılacaktı ben işimi şansa bırakmamak adına ilk dersten oturduğum sıraya kopyaları yazmaya başladım. yazım bir doktorun el yazısından daha kötü olduğu için asla anlaşılmıyordu, hala öyle. kelebek sistemde sınav olduğumuz için sınavın olacağı yer bizim sınıfın iki yanıydı. tenefüs zili çaldı ve hemen sıramı sınav olacağım yere taşıdım, sigara içmek için tuvalete gittim geri geldiğimde millette bir telaş vardı, ne oldu diye sordum sınav yerleri değişmiş dediler. alt kata taşınmıştı sınav olacağım yer hemen sırayı alıp öğrenci selinin içinden bir hışımla alt kata hızla ilerlemeye başladım, avengers filmlerindeki kahramanlık sahnelerini aratmayan cinsten sırayı kutsal emanetimmişçesine taşıyordum. başarılı bir şekilde sınıfa ulaştım, sınav gerçekleşti ve yakalanmadan sınavımı bitirdim. birkaç gün sonra sınav açıklandı ve emeklerimin karşılığını almıştım 92. hocam sizden özür dilerim bunu yapmak zorundaydım.
devamını gör...
10.
telefon vs olmadığı zamanlardı bizim zamanlar. kopya çekme şekillerimizi anlatmaya lüzum yok. burada tek kafama takılan soru şu: kelebek sistemi nedir?
devamını gör...
11.
almanca sınavındaydık gözetmen hoca okulun kör hocası olarak nam salmış, öyle boşluğa doğru bakıyor. alttan telefonu çıkarttım translateden her şeyi çevirerek yapıyorum ve yanımdaki 9.sınıf hayretler içerisinde beni izliyor, sınavımı bitirdim arkama yaslanıp etrafı kesecekken 9.sınıf kız dürttü beni ve dedi ki: “ben de telefonundan kopya çekebilir miyim?” duyunca bir tebessüm ettim tabi sonra da telefonumu verdim kız da kullandı.translate almancasına güvenmeyin sınavdan 50 küsür almıştım
devamını gör...
12.
liseyi anadil almanca olarak okumuştum ama okulun anadil ingilizce bölümü de vardı. 11.sınıftım yanımda 9.sınıf ingilizcelerden bir çocuk vardı 2.yabancı dil almanca sınavındaydı. bütün ders kalem oynatmadı ben de üzülüp kendi kağıdıma kopya yazdım buna ama bir türlü bakmıyor çocuk. baksana ya derken öndeki kız döndü o sıra çocuk da benim kağıttan geçiriyor suçüstüyüz yani. kızı da tanıyordum gıcığın teki. hocaya söylemesin diye sanki ona seslenmiş gibi yapıp yapamadığın soru var mı demiştim. 2 kişinin sınavını yapıp kendi sınavımdan 60 alarak yılın enayisi seçildim.
devamını gör...
13.
lisenin son yılları whatsapp'ın yavaş yavaş yaygınlaştığı yıllardı. sürekli konuştuğumuz, telefonu bir saat bıraksan daha sonra eline aldığında 1000 mesajla karşılaştığın yıllar. yazılılarda kopya çekmek için de bir grup kurmuşuz. herkes bulduğu cevabı atıyor, bir tarafına güvenenler de telefondan bakıp yapıyor sınavı. bende güvenenlerdenim ancak bakarken tepemdeki gözetmeni farketmedim, telefonu hocaya kaptırdım sonra. hoca saniyede düşen üç bildirime hayran hayran bakarken kopya grubu kurduğumuzu anladı. bir güzel tüm dönem disipline gittik. neyse ki çoğumuzun disipline ilk gidişi değildi. hala özlerim disiplin tutanağı doldurmayı, kurul önünde gülmemek için yanaklarımın içini ısırmayı.
devamını gör...
14.
lisemin ilk senesi, okulun en yaşlı hocası kimseye kopya çektirmeyen en disiplinli hocası; kimya sınavındayız iki farklı kağıt var benim çalıştığım konular arkadaşımın kağıdında onun çalıştıkları bende arkadaşım bir anda kağıdımı önüne çekti kendi kağıdına bana ittirdi ben panikleyince hoca yanımıza geldi bizi izliyor kağıtlara bakıyor ama isimlerimiz aynı olduğu için ve bizi yeni tanımaya başladığı için kimin kim olduğunu bilmiyordu böylece kurtulduk
devamını gör...
15.
benim değil ama bir arkadaşımın vardı. ispanyolca hocası acayip kül yutmazdı. kopya çekeni görse direkt disipline paketliyordu. inanmayacaksınız belki ama benim tabi o sıralar en yakın arkadaşım dışında herkesi ama herkesi tespit etti. arkadaşımı da hal ve hareketlerinden gözüne kestirmişti. halbuki benim arkadaşımın sahtekarlık ve düzenbazlık'da üstüne yoktur. bu işleri profesyonelce yapar. tabi o da arkadaşına çekmiş. hoca onun yanına gitti ve cebini yokladı. kopya kağıdı'da arkadaşımın cebindeydi. tesadüf eseri elini arkadaşımın hırkasının cebinin derinliklerine doğru götürmedi. ve arkadaşım yakalanmadı. işin tek sinir edici tarafı dostumun bunla 2 hafta boyunca inanılmaz fazla övünmesi oldu. bıkmıştım artık. her neyse bu da böyle bir anı.
devamını gör...
16.
kopya anısı, emek hırsızlığı.
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
devamını gör...
17.
kopya ihtiyacım olmamasına rağmen iki sıra önümde oturan sevgili zeynep, sırf o sütun gibi bacaklarına kopya yazdığın için yanına oturuyordum sınavlarda...
devamını gör...
18.
arkadaşım benim kopya çekme kabiliyetimin olmamasından ötürü kimya dersinde benim kağıdı alıp çözüp geri önüme koymuştu. yazısını da benimkine benzetmişti. ve kopya olduğu anlaşılmasın diye her soruyu farklı bir yöntemle çözmüştü kendi kağıdından. biz buna kral diyoruz.
devamını gör...
19.
ortaokuldayken bir arkadaşla yazışmak için 29 harfli sıfırdan yeni bir alfabe yapmış ve üniv'e kadar bu alfabe üzerinden onunla mektuplaşmıştım. belki de mektuplaşmanın son temsilcileri bizdik. bunun kopya için kullanılabileceği nedense üniv'de aklıma gelmişti ve sanat tarihi gibi zerre ilgimi çekmeyen bir dersi bunun sayesinde geçmiştim. kopyaların orta yerde durmasına ve hocanın da görmesine rağmen hiçbir sorun yaşamamıştım. belki de hoca bunları bir tür hiyeroglif yazısı diye düşünmüştür.
devamını gör...
20.
efsane konya anıları olarak okuyan yazar varsa gelsin hug *
devamını gör...
"efsane kopya anıları" ile benzer başlıklar
kopya çekmek
62