tarihin en eski ve en azılı seri katillerinden birisidir. daha genç ve güzel olacağını düşündüğü için şatosuna çalışmaya gelen genç kızları öldürüp kanlarıyla yıkanmıştır.bu yüzden adı kanlı kontes olarak kalmıştır.
bathory 1560 yılında macaristan krallığında soylu bir ailenin mensubu olarak doğmuştur. henüz 12 yaşındayken bir köylüden hamile kalmış ama çocuğunu görememiştir. elizabeth, cinsiyet ayırt etmeden kadın veya erkek herkesle birlikte olabiliyordu. ailesinde de bu tip çarpık ilişkilerle büyüyerek yetişmiştir.

15 yaşında kont ferencz nasdasdy ile evlenmiştir. kont sürekli savaşlara giden biriydi. böylece elizabeth kocasının yokluğunda güzelliğiyle övünüyor ve hizmetçilerle kölelere işkenceler uyguluyordu. yaptığı işkencelerden keyif alıyordu ve bu bir süreklilik haline gelmeye başladı. kontun karısı için bir işkence odası yaptırdığı ve onun yaptığı işkencelere katıldığı söyleniyor.

kont öldüğünde ise bathory kendisinin güzelliğinin solup gideceğini düşünüyordu. saçını tarayan hizmetçisi onun canını yakınca, bathory ona çok sert bir tokat attı ve hizmetkarın yüzünden düşen kan damlası eline geldi. eline dökülen bu kanın kendisini gençleştirdiğini düşündü. daha sonra kızın vücudundaki tüm kanı bir küvete doldurttu ve onun kanıyla banyo yaptı.
böylece çevre köylerdeki genç ve bakire kızları kaçırarak onlara işkence ediyordu.kurbanlarını yakıp,ısırıyordu.600'den fazla kişiyi kurban ettiği tahmin ediliyor.

daha sonra çoğu seri katilin yaptığı gibi kendisi de hatalar yapmaya başlamıştır.köylü kızları yerine soylu kızları görgülü yetiştirme bahanesiyle şatosuna getirmiştir.daha sonra bu kızlardan haber alınamayınca krallık györgy thurzó adında bir soyluyu olayları araştırması için görevlendirmiştir. thurzo bathory'nin artık cesetleri bile saklamadığını söylemiştir ve bathory tutuklanmıştır.kendi kalesinde hapsedilmiştir.
devamını gör...
kimse bşey yazmış mı diye geldim yazmış.. gece gece aklıma düştü yok yere.. bunun düzgün bi filmi var mı acaba izlesek?
devamını gör...
üzerine o kadar çok yazılıp çizildi ki anlatılanları gerçekten yaptı mı diye düşünüyorum.
devamını gör...
kanlı kontes lakabıyla bilinen macar seri katildir. kocasının ölümünden sonra psikolojisi bozulmuş ve büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. at gibi hayvanların katledildiği ayinlere de gidermiş hatta.
işte her şey bunlardan sonra başlıyor.

40 yaşına gelince güzelliğinin kaybolduğunu düşünen elizabeth, bir gün hizmetçisinin saçını tararken canını acıtması üzerine bir tokat atmış, tokadı öyle sert atmış ki kızın yüzünden süzülen kan elizabeth’in eline bulaşmış. sonra elini bulaştığı kanın kendisini güzelleştirdiğini zannetmiş, kızın güzelliğinin de gittiğini sözde fark etmiş. ardından psikopat kadın uşağına emir vererek kızın bütün kanını küvete doldurtmuş ve o kanla banyo yapmıştır.

psikopat manyak kadın iyice yoldan çıkarak 612 bakire kızı toplamış ve kafeste işkence çektirmiş. işkence esnasında kafesten süzülen kanlarla da duş almış. e tabi yaptıkları yanına kar mı kalacaktı? suçunun olduğu anlaşılınca da kendisini hücreye kaparmışlar ve o hücrede de can vermiş. kendisine daha önceden de şizofreni tanısı konulmuştur.

yalnız bu tür katillerin mutlaka çocuklukta yaşadığı belli sıkıntılar vardır. kanlı kontes annesiz babasız olunca amcasının yanında büyümek zorunda kalmıştır. amcası ve yengesi de son derece işkenceyi seven psikopat insanlarmış. kontes’te de küçük yaşlarda çoklu kişilik bozukluğu oluşmuş yaşadıklarından etkilenerek. ama bu onun masum olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

başlığı niye açılmadı bu zamana kadar hayret ettim doğrusu.

hayatı tam olarak şöyledir. okumak isteyenlere viki amcadan alıntı yapalım.


macaristan krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan báthory ailesinden gelen kontes elizabeth báthory ve kızı celile, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyorlar. báthory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili unvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası ferenc nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkence edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan báthory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken báthory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. öte yandan csejte şatosu'nda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. báthory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek eflak prensi vlad tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır. macarca ismiyle erzsébeth báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu ecsed şatosu'nda geçirdi. macaristan’ın osmanlılar ve avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde báthory latince, almanca ve yunanca dillerini iyi derecede bilen bir protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni transilvanya prensi stephen gibi elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve báthory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar báthory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. henüz 14 yaşındayken hamile kalan elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. öte yandan báthory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması báthory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu göstermektedir. öte yandan çocukluğundan beri elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraştığı bilindiğine ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmemesi bilindiğini eklersek, báthory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmesi öngörülebilir. elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan csejte şatosu'na yerleşti. şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve küçük karpat dağları'nın kayalıkları üzerinde yükseliyordu. kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu báthory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. tarihçilere göre báthory bu konuda da oldukça başarılıydı. öte yandan báthory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. báthory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı, sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor. öte yandan báthory’nin bölgedeki savaşta çaresiz kadınların koruyuculuğunu üstelendiği söylentileri de var. örneğin báthory, kocası osmanlıların eline esir düşen bir kadın ya da kızı tecavüze uğrayıp hamile bırakılan bir kadın için politik hünerlerini sergilemekten çekinmemişti. diğer yandan şatosunun bir bölümünde istemeden hamile kadınların çocuklarının düşürüldüğü de biliniyor. báthory bunları kuşkusuz daha fazla genç kızı öldürebilmek için yaptığı düşünülüyor. önceleri sadece köylü kızlarını katlederken kocasının ölümünden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soyluların kızlarına da göz dikmesini sağlıyor. böylece görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyor. öte yandan bölgedeki kız kaçırma olayları da artıyor. saray çevresindeki dedikodular ayyuka çıktığında kralın emriyle görevlendirilen györgy thurzó şatoya incelemeye geliyor ve yaklaşık 300 kişilik bir tanık ordusu dinlendikten sonra korkunç gerçekle yüzleşiyor. kralın bathroy’nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece báthory’den kurtulmak istediği de bir başka korkunç gerçekti. bugüne dek elizabeth’in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. elizabeth báthory, özellikle kocasının ölümünün ardından işkence yöntemlerini giderek artırmıştı. psikologlar báthory’nin yaşlandıkça artan akıl hastalığının bu dönemde iyice kötüleştiğini iddia ediyorlar. iyi ödeme vaatleriyle kandırılan ya da kaçırılan genç kızlar mahzene kapatılıyor ve bedenleri tanınmaz hale gelene dek dövülüyor, sonra da yakılıyor ya da parçalanıyordu. kurbanların ölesiye dövüldüğü, açlığa terk edildiği, canlı olarak yakıldığı, iğnelerle işkenceye uğradığı, kışın dışarıda üzerlerine su dökülerek donmaya bırakıldığı, yüzlerinin, kollarının ve cinsel organlarının ısırıldığı ve cinsel anlamda tacize uğradıkları da biliniyor. báthory’nin bu korkunç işkencelerini 1585 yılından 1610’a kadar sahip olduğu tüm şatolarda gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. 650 kişilik kurban sayısına báthory’nin hâlâ hükümet arşivlerinde saklı olduğuna inanılan günlük ve mektuplarından ulaşılmıştır. báthory, bir seri katil olarak çok da becerikli sayılmazdı, bir asil olmasının avantajlarını sonuna kadar kullanmış fakat işlediği cinayetlerin üzerini örtmek konusunda da yeterince titiz davranmamıştır. tüm bu imtiyaz ona sadece mahkeme aşamasında yaramıştır, yargılanmadan doğruca kendi şatosunda müebbet hapse konulmuştur. öte yandan kralın báthory'e borcunu ödemesine gerek kalmadığı hükmüne de varılmıştır. báthory, csejte şatosu'nda ölü bulunduğunda odasında el sürülmemiş pek çok kap yemek bulunuyordu, bu nedenle tam ölüm tarihi bilinemiyor. önce csejte kilisesinin bahçesine gömülen cesedi csejteli köylülerin ayaklanması sonucu ecsed’deki bathory aile kabristanına defnedilmek üzere buradan taşınmıştır. kontes elizabeth báthory denince aklımıza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendiğini de belirtelim. báthory aleyhine ifade veren tanıklardan hiçbiri bir kan banyosundan söz etmediği ve bunun sadece transilvanya vampir inanışıyla alakalı olarak uydurulmuş olduğu bilinmektedir. báthory’nin hikâyesi farklı perspektifler ya da kurgusal olaylar içeren pek çok filme de konu olmasının yanı sıra sulandırılarak “kontes dracula” ve benzeri filmlerin yapılmasına da esin kaynağı olmuştur.
devamını gör...
tarihin ilk ve en ünlü seri katili olarak bilinen elizabeth bathory, 7 ağustos 1560 tarihinde erzsebet bathory adıyla, macaristan'ın en zengin ve soylu ailelerinden birinin kızı olarak dünyaya geldi.

araştırmacılara göre henüz altı yaşındayken soyluları eğlendirmek üzere görevlendirilen bir çingenenin yaptığı bir hata sebebiyle ölümle cezalandırılması ve karnı yarılan bir atın içine koyularak atın karnının dikilmesine şahit olan elizabeth bu olayın ardından yoğun bir şizofreni hastalığına yakalanmıştı.

yine bu olayın ardından öfke nöbetleri başlayan genç kadın 12 yaşına bastığında bir köylüden hamile kalmış ve doğurduğu kızını bir daha görememiş, 15 yaşına ulaştığında ise kara şövalye olarak da bilinen kont ferencz nasdasdy ile evlenmişti.

evliliklerinin ardından csetjhe kalesi’ne yerleşen çift 25 yıl evli kalmış ancak bu süre boyunca nadir anlarda bir araya gelebilmişti. geçirdikleri 25 yılın çoğunda kont savaşta, kontes ise kalede bir başına kalmıştı.

20'li yaşlara geldiğinde kocasının yokluğunda yalnızlığın verdiği kederi hayvanlara işkence ederek atlatmaya çalışan elizabeth'in bu sapkın eylemleri bir gün genç hizmetçisinin yaptığı bir hatayla bambaşka bir noktalara geldi.

kontes'in saçlarını tarayan hizmetçi yanlışlıkla canını yaktığında ona tokat atan bathory, eline dökülen birkaç damla kanın onu gençleştirdiğini ve daha da güzelleştirdiğini düşünmüştü. bu düşünceyle birlikte uşağını çağırmış ve genç hizmetçinin atar damarını kestirerek akan kanıyla saatlerce banyo yapmıştı.

gün geçtikçe öldürdüğü genç kadınların sayısını artıran elizabeth bir süre sonra işkence yöntemlerini de artırmıştı. genç kadınları ateşe verip yanmalarını izlemek, bazılarının vücuduna bal sürerek onları arıların, böceklerin önüne atmak, üzerine su döküp dışarıya attığı kimi kurbanının da soğuktan donmasını izlemek ve zaman zaman da kurbanlarının etlerini yiyip kanını içmek kanlı kontes'in sapkın eylemlerinden sadece bazılarıydı.

ancak gerçekleştirdiği eylemlerin hiçbiri yaşlanmasını engellemiyor, bu durum da her geçen gün kendini daha çok kaybetmesine sebep oluyordu. bütün bunlar gerçekleşirken önce halktan, sonra da soylu kadınlardan kayıplar olduğunu duyan macaristan imparatoru elizabeth’in kuzeni olan kont cuyorgy thurzo'yu şüphelerin merkezindeki kaleye gönderdi ve kont kaleye adım attığı anda 50 kadın cesediyle karşılaştı.

cesetlerin ortaya çıkmasının ardından kaledeki yardımcılar parmaklarının kesilmesi, kazığa bağlanarak yakılmaları gibi ağır cezalara çarptırılırken kanlı kontes soylu olması sebebiyle ölüm cezasından kurtuldu ve ölene kadar kendi şatosundaki zifiri karanlık zindanda mahkum edilmesine karar verildi. yalnızca yemek ve su vermek için küçük bir deliği olan odasında esaret altında tutulan bathory, 21 ağustos 1614’te ölü olarak bulundu.

kontes'in kendi elleriyle yazdığı söylenen listeye göre elli dört yıl yaşayan kadın, yaşamı boyunca 600 genç kadının ölümüne sebep olmuştu.
devamını gör...
bakire genç kızların kanlarıyla yıkanan ve işkenceyi dibine kadar seven manyak bir o kadar da kurnaz kanlı kontes
devamını gör...

nam-ı değer (bkz: blood mary). (ben bunu kadınların adet günüyle ilgili yapılan iğrenç bir espri sanıyordum bu arada.) báthory, şatolarında 600'den fazla genç kadını öldürmekle suçlanan, genellikle tüm zamanların enlü kadın seri katili ilan edilir. efsaneye göre, bakire kanlarında yıkanmanın ona sonsuz gençliği vereceğine inanıyordu. bunun yerine, rezil bir şekilde uzun süre yaşamayı garantiledi yaptıklarıyla. báthory'nin sözde sadizmi filmlere, oyunlara, operalara, televizyon programlarına ve hatta video oyunlarına ilham kaynağı oldu.korkunç hikayesinde gerçeğin nerede bitip kurgunun nerede başladığını belirlemek artık imkansız, ancak efsanevi bir vampir olarak ününde ona yalnızca kont drakula rakip olabiliyor.

báthory, macaristan'da önde gelen protestan soylularının çocuğu olarak dünyaya geldi. ailesi transilvanya'yı kontrol ediyordu ve amcası stephen báthory polonya kralıydı. macaristan'ın ecséd kentindeki aile şatosunda büyüdü.elizabeth 11 ya da 12 yaşındayken başka bir aristokrat macar aileden ferenc nádasdy ile nişanlandı, ancak bir veya iki yıl sonra alt tabakada bir sevgilisinden bir bebeği oldu. nádasdy'nin onu hadım ettirdiği ve ardından köpeklere parçalattığı yazılır.olan kız çocuk sessizce gözden uzak tutularak gizlendi. elizabeth ve nádasdy 1575'te 14 yaşındayken evlendiler. elizabeth sosyal olarak kocasını geride bıraktığı için, kendisininkine eklediği bathory soyadını korudu. genç çift, macaristan'daki sárvár ve csetje'deki (şimdi slovakya'da) nádasdy ailesinden bir düğün hediyesi olan cˆachtice kalesi'ne taşındı. ferenc hırslı bir askerdi ve genellikle uzaktaydı. elizabeth malikaneleri yönetti, çeşitli sevgilileri vardı 1585'ten 1595'e kadar dört çocuk doğurdu. 1604'te öldüğünde 43 yaşındaydı.

1578'de nádasdy, macar ordusunun baş komutanı oldu ve karısını geniş mülklerinden ve yerel halkın yönetiminden sorumlu bırakarak osmanlı imparatorluğu'na karşı askeri bir sefer başlattı.

ilk başta, her şey bathory'nin liderliği altında iyi görünüyordu. ancak zaman geçtikçe bathory'nin hizmetkarlarına işkence yaptığı söylentileri yayılmaya başladı. ve bathory'nin kocası 1604'te öldüğünde, bu görüşler çok daha yaygın ve dramatik hale geldi. yakında şatosuna giren yüzlerce kız ve kadına sadece işkence etmekle kalmayıp onları öldürmekle de suçlanacaktı.

sadist faaliyetleri hakkında söylentiler yayılmaya başlıyordu. genç kızlara işkence etmekten ve onları öldürmekten zevk aldığı söylendi. ilk başta, yerel köylülerin kızları olan kalelerinde hizmetçiydiler, ancak daha sonra yerel eşraf aileleri tarafından görgü kurallarını öğrenmeleri için ona gönderilen kızları da dahil ettiler. genç kızların kanını içmenin gençliğini ve güzelliğini koruyacağına inanıyordu. tanıklar, kurbanlarını bıçakladığını veya göğüslerini, ellerini, yüzlerini ve kollarını ısırdığını, makasla kestiğini, dudaklarına iğneler sapladığını veya kızgın ütüler, madeni paralar veya anahtarlarla yaktığını anlattı. bazıları ölümüne dövüldü ve bazıları aç bırakıldı. elizabeth'in kanlarında yıkandığı hikaye herşeye daha sonra eklenmiş gibi görünüyor.

tanıklara göre, bathory'nin suçları 1590 ile 1610 yılları arasında işlendi ve cinayetlerin çoğu, kocasının 1604'teki ölümünden sonra gerçekleşti.tarihi kaynalara göre bathory, zengin bir soylu kadın olarak 1610'a kadar yasadan kaçtı. o dönem gerçekten de daha az hakka sahip olan serfleri ve hizmetkarları öldürmek kabaydı, ancak bir soylu için gerçekten yasa dışı değildi zaten.bu noktada bathory'nin, yetkilileri hizmetkarların ölümlerinden çok daha fazla ilgilendiren, asil doğumlu birden fazla kurbanı öldürmekle suçlanmasıydı. bu nedenle, macar kralı ıı. matthias, kendisine yönelik şikayetleri araştırması için en üst düzey temsilcisi györgy thurzó'yu gönderdi(tesadüftür ki bathory'nin kuzenidir kendisi).(ulan fakirlere yine sıkıntı yok soyluya zengine dokununca ucu çarşı karışmış.)

thurzó, kontese karşı gerçekten korkunç suçlamalarda bulunan yaklaşık 300 tanıktan kanıt topladı.báthory'nin cinayet hikayeleri, tutuklandığı sırada sakatlanmış, ölmekte olan veya ölü kurbanların fiziksel kanıtlarıyla daha da doğrulandı.

güncel raporlara ve çok sonra anlatılan hikayelere göre, elizabeth bathory kızlara ve genç kadınlara ağza alınmayacak şekillerde işkence yaptı.

iddialara göre kurbanlarını sıcak demirlerle yaktı, sopalarla öldüresiye dövdü, tırnaklarının altına iğneler batırdı, vücutlarına buzlu su döktü ve onları dışarıda soğukta donmaya bıraktı, böcekler ziyafet çeksin diye üzerlerini bala buladı. açıkta kalan derileri, dudaklarını birbirine dikti ve göğüslerinden ve yüzlerinden et parçalarını ısırdı ve soydu.

tanıklar, bathory'nin en sevdiği işkence yönteminin, kurbanlarının vücutlarını ve yüzlerini parçalamak için makas kullanmak olduğunu iddia etti. sözde aleti ellerini, burunlarını ve cinsel organlarını kesmek için kullandı. hatta bazen kurbanlarının parmakları arasındaki deriyi kesmek için makas bile kullanıyordu.

bu korkunç şiddet eylemleri - ve suçları çevreleyen bazen doğaüstü efsaneler - elizabeth bathory'nin bugünkü korkunç mirasını tanımlamaya yardımcı oluyor. thurzó'nun soruşturması sırasında bazıları onu vampir olmakla suçlarken, diğerleri onun şeytan'la sevişirken gördüğünü iddia etti.

en rezil suçlama - takma adı blood countess'e ilham veren - elizabeth bathory'nin genç bir görünüm elde etmek için genç kurbanlarının kanıyla yıkandığını iddia etti. ancak bu hikaye açık ara en akılda kalan hikaye olsa da, gerçek olma ihtimali de son derece düşük.bu son iddia, bir asırdan fazla bir süredir ölü olana kadar basılı olarak piyasada yoktu oysa...yani öldükten bir asır sonra piyasaya sürülmüştü.

suçlamaları dinledikten sonra thurzó, sonunda bathory'yi 80 kızın ölümüyle suçladı. bununla birlikte, bir tanık, bathory'nin kendisi tarafından tutulan ve tüm kurbanlarının adlarını kaydettiği bir günlük gördüğünü iddia etti toplamda 650 kızın adı yazıyordu. ancak bu günlüğün yalnızca bir efsane olduğu ve hiç bulunamadığı anlaşıldı.

duruşma sona erdiğinde, bathory'nin sözde suç ortaklarından biri kontesin çocukları için sütanne olarak çalışmış olan kimse büyücülükten mahkum edildi ve kazıkta yakıldı. bathory, soylu statüsü nedeniyle infazdan kurtuldu hatta yargılanmadı bile.çünkü bir yargılama ve infaz, kamuda bir skandala yol açar ve transilvanya'yı yöneten önde gelen ve nüfuzlu bir ailenin itibarını zedelemesine yol açardı. ancak, 1614'teki ölümüne kadar dört yıl boyunca ev hapsinde kaldığı csejte kalesi'ndeki bir odaya konuldu ve izole edildi.

ancak bathory'nin davası göründüğü kadar kesin olmayabilir. aslında, bazı modern macar bilim adamları, onun sözde kötülüğünden çok başkalarının gücü ve aç gözlülüğü tarafından motive edilmiş olabileceğini söylüyor.báthory'nin suçlarının muhtemelen onu itibarsızlaştırmak için abartıldığını söylüyorlar .akrabaları ve o zamanlar avusturya ve batı macaristan da dahil olmak üzere avrupa'nın bir bölümünü yöneten bir hanedan olan habsburglar tarafından bir komplo düzenlendiğini belirtiyorlar.

tarihçiler habsburg hükümdarı kral ıı. matthias'ın báthory'ye büyük bir borcu olduğunu ve bu nedenle onun ölümünden yararlandığını savunuyor. kral ayrıca onu, kuzeni gabriel báthory'nin ıı. matthias'ın batı macaristan üzerindeki kontrolüne meydan okuma çabalarını destekleyebilecek siyasi bir tehdit olarak görmüştü.

aynı şekilde, bazı tarihçiler, tanıkların muhtemelen baskı altında suçlayıcı ancak çelişkili ifadeler verdiğini ve bathory'nin ailesi onun adına müdahale edemeden kralın ölüm cezasını talep ettiğini söylüyor. ölüm cezası, kralın onun topraklarına el koyabileceği anlamına geldiğinden, bu da politik olarak motive olmuş olabilir.

yine tarih araştırmacılarına göre kontesin hapsedilmesinin sadece rakiplerine değil, aynı zamanda ona yakın olanlara da yardımcı olması söz konusu. báthory hapse atıldığında, kızlarından biri mülkünden değerli eşyalarını alırken, damatları onun ölmesini beklemek zorunda kalmadan miraslarını almaya hevesliydi.

bir kısım tarihçiler ise bir komplonun hedefi olduğuna ikna olmamıştır. kontesin kocası öldüğünde, onun topraklarını ve borçlarını devralanın oğlu olduğunu belirtiyorlar.

yani özetle bazı tarihçiler, elizabeth bathory'nin gerçek hikayesinin daha çok şuna benzediğini düşünüyor: kontes, ailesinin zaten muazzam servetini artıran, stratejik açıdan önemli bir araziye sahipti. yanında bir erkek olmadan hüküm süren zeki, güçlü bir kadın ve serveti kralın gözünü korkutan bir ailenin üyesi olarak, mahkemesi onu itibarsızlaştırma ve mahvetme görevi üstlendi.

en iyi senaryo, bathory'nin hizmetkarlarını taciz etmesi, ancak duruşmasında iddia edilen şiddet düzeyine yaklaşmamasıdır. en kötü durumda? cehennemden genç kadınları öldürmek için gönderilen kan emici bir iblisti. her ikisi de ikna edici bir hikaye oluşturuyor yalnızca biri gerçekten doğru olsa bile.

hikayesinin doğruluğuna dair artan şüphelere rağmen, seri katil kontesin ürkütücü efsanesinin kaderinde devam edeceğini ise ön görmemek mümkün değil.
devamını gör...
kurbanların kanlarıyla yıkandığı iddiasını doğrulayan hiçbir kanıt bulunamamıştır. efsane olması ihtimali büyüktür.
adı erzsebet bathorydir. elizabeth'in macarcası. önce köylü kızları öldürmeye başlamış, köylü kız bulamayınca da asillerin kızlarına sıra geşmiştir. bu da onun sonu olmuştur. kişiliği, kana olan düşkünlüğü daha sonra (bkz: sheridan le fanu)'nun yazdığı, bildiğim kadarıyla ilk vampir romanının kahramanı kadın vampir carmilla'ya esin kaynağı olmuştur.
yargıç önüne çıkarılmadan yargılandığı mahkeme kendisini karanlık bir odada sonsuza kadar kalma cezası vermiş, cezasını çekerken, üç yıl sonra ölmüş ve şatosunun (bkz: cachtice castle) bahçesine gömülmüştür.
cesedi köylülerin şatoyu basıp mezarı tahrip edeceğinden korkularak daha sonra macaristan'daki aile mezarlığına nakledilmiştir. 1990 yılnda mezar tekrar açılmış ve boş olduğu görülmüştür.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"elizabeth bathory" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim