2024 senesinde izleyicisiyle buluşan amerikan post-apokaliptik aksiyon, macera ve drama filmidir ve aynı adlı meşhur rol yapma bazlı video oyunlarından temelini almıştır. eleştirmenlerin genel beğenisiyle karşılaşan dizinin ikinci sezonu da ilkinden kısa süre sonra seyircilere sunulmuştur. konusu gelecekteki fantastik ve post-apokaliptik los angeles'ta geçen yapımda; şehirde kıyamet kopalı 200 sene kadar olmuştur ve hayatta kalabilenlerin birçoğu bu süreçte yer altında, nükleer sığınaklarda yaşamlarını sürdürebiliyorlardır. lucy isimli kahramanımız babasını bulabilmek için yüzeye çıkar ve kendisini dışarıda oldukça zorlu ve tehlikeli koşullar bekliyordur ancak bu serüveninde yalnız olmayacaktır.
yaratıcılar:
graham wagner
geneva robertson-dworet
oyuncular:
ella purnell
aaron moten
kyle maclachlan
moises arias
xelia mendes-jones
walton goggins
graham wagner
geneva robertson-dworet
oyuncular:
ella purnell
aaron moten
kyle maclachlan
moises arias
xelia mendes-jones
walton goggins
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "editör" tarafından 21.04.2024 20:29 tarihinde açılmıştır.
1.
oyunlarını da seven biri olarak başarılı buldum. dekorlar, sinematografi güzel. daha iyi olur ileride belki ama şimdiden tüm sezonu yayımalamalrı güzel. invincible gibi beklemek yoruyordu
devamını gör...
2.
oyundan ve evreninden bi haber olarak açıp baktığım ve epey saran bir dizi olmuştur.bir amazon prime yapımı olmasına oldukça kaliteli bir iş çıkarmışlar.
devamını gör...
3.
oyuna bağımlı kalmaları güzel olmuş. atmosfer oyunculuklar tatmin edici bir dizi olmuş. hikayesi zaten dünyanın sonu nasıl olur alternatiflerinin başında geliyor. iki günde bitmesi tadını damağımda bıraktı.
devamını gör...
4.
dizi oyunun dünyasına o kadar uygun ki dizi değil oyun videosu seyrediyormuşum hissi veriyor çoğu zaman. hele o tam fallout ayarındaki absürt mizahı. war... war never changes.
devamını gör...
5.
radyo istasyonu ayrıntısı da güzeldi. fallout 3'de hiç susmayan bir spikeri vardı radyonun. öyle gıcık olmuştum ki bir gün radyoyu basıp öldürmüştüm sunucuyu. ohh sessizlik. çok uzun sürmedi ama olsun.
devamını gör...
6.
amazon prime'da gösterime giren, başrollerinde ella purnell (lucy), walton goggins (the ghoul yada cooper howard) ve aaron clifton moten (maximus) yer aldığı, yapımında bizzat todd howard ve bethesda'nın da olduğu post apokaliptik evrende geçen aynı isme sahip bilgisayar oyununun tv uyarlaması olan dizi.
bundan sonrası spoiler..
genel anlamda bir karakter incelemesi yapacak olursam eğer bu dizi ile ilgili;
lucy *; vault dweller karakterine sahip bir saf ancak bir o kadar da iyi kalpli bir karakter kendisi, zaten bunu en iyi şekilde "okey-dokey" dediği zaman görebiliyorsunuz. yüzeye çıktıktan sonra içinde bulunduğu acımasız dünya'ya bir şekilde kendisini adapte etmeye çalışıyor, ancak bunda çoğu zaman için zorlandığını söyleyebiliriz. lucy karakterinin en büyük düşmanı dizi de kendisinden başka birisi değil, saflığı ve durumu tam olarak idrak edemeyişi çoğu zaman başına dert açıyor...
the ghoul *; dizideki diğer adı ile cooper howard, savaşta asker olarak görev almış ondan sonra ise yeniden sinemaya dönüp kovboy filmlerinde nükleer savaşa dek rol almış daha sonra bir şekilde hayatta kalmayı başarmış olan bir karakter "the ghoul". 200 yıl boyunca bildiğiniz ödül avcılığı yapmış para için insan avına çıkmıştır hayatta kalmak için, bu serüvende bir şekilde kendi karakterini kaybetmiş onun yerine çok daha acımasız bir kişiliğe dönüşmüş olan birisi. dizi boyunca lucy'e yapmadığı kötülük kalmamıştır, sebepsiz yere, en sonunda lucy'nin iyi kalpliliğine yenik düşüp yavaş yavaş eski kişiliğine geri dönmeye başlar... bence the ghoul karakterinin en büyük düşmanı kendi geçmişinden başkası değil, zaten kendi yaşamını sonlandırmayıp ailesini yıllardan beri aramasının en büyük sebebi bu, sanırım dizideki en felsefik ve bir o kadar da en dramatik karakter diyebiliriz kendisine *.
maximus *; dizideki en fazla sinirimi bozan karakter kendisi, yalancı, loser ve salak... the brotherhood of steel tarafından shady sands'den çocukken kurtarılmış daha sonra "knight" olabilmek ve kendi "power armor"'a sahip olmak için elinden geleni yapan bir kişi, buna peş peşe yalanlar söylemekte dahil, olmadığı bir kişi gibi davranmakta dahil... dizi boyunca kendisinin hayatta kalması sadece senaryo öyle istediği için başka bir açıklaması yok. yoksa bu kadar "total failure" olan bir karakterin gerçek zamanda hayatta kalması imkansız hele hele fallout evreninde. sanırım ihanet edip yalan söylemediği tek kişi "ghoul" oldu dizi boyunca, gerçi zaten bu iki karakter savaşmak dışında pek karşı karşıya gelmedi. maximus karakterinin en büyük düşmanını anlatmak istesem şu atasözü yeterli olacaktır kanımca, "dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar" *.
dizideki fallout evreni; oyunlarla kıyasladığınız da çok fazla bir eksiği yok, sezon sonunda deathclaw'ın kafatasını bile gösteriyor yani öyle diyeyim*. olabildiğince oyunlara sadık kalmaya çalışmışlar diyebiliriz, tabi bunda todd howard ve bethesda'nın rolü büyük, tek yadırgadığım nokta ise araçlar oldu dizide, pek fallout evreninin araçları değiller daha çok 1950 model klasik araçlar var, birkaç ufak tefek modifikasyonla...
senaryo; gelelim konuya, konu biraz cortlamış durumda dizide, çok fazla detaya girmeden kısa kısa söyleyecek olursam, ilk bölümde cooper howard nükleer patlamadan atla kaçmaya çalışıyor, evet bildiğiniz at, beygir yani*, fallout evreninde mizah varda bu kadar absürt değil yalnız*. maximus the brotherhood of steel'e ihanet etmesine rağmen hala hayatta, iki biraz göz yaşı döküyor sümüğü akarken ve hop bunu bağışlıyorlar*, birde shady sands'te nasıl oluryor da buzdolabının içerisine saklanıp nükleer patlamada hayatta kalmayı başardı bu? daha çok fallout oyunundaki kid in a fridge yan görevine gönderme gibi duruyor, ancak yine de saçma*. moldaver karakteri hani şu ilk bölümde raider'ların patronu olan kadın, lucy'nin babası olan hank'i tanıyor aynı şekilde hank'te bunu tanıyor, nasıl oluryor da hank hiç bir şeyin farkına varmadan bu raider'ları içeri alıyor?* ondan sonra görüyoruz ki dizi ncr'ı yok etmekle iyice fallout evreninin içine ediyor, fallout 3'ün üzerinden buldozer gibi geçiyor yani, aferim! the enclave ve vault-tec bir şekilde iç içe geçmeyi başarmışlar nasıl becerdilerse, buna da aferim!* ancak ikinci sezonda bu evrenin içerisine daha fazla saçmalık katarlarsa ellerinde patlayacak gibi duruyor bu proje, şuan için fena değil çok fazla detaylara takılmazsanız, şu haliyle izlettiriyor kendisini...
puan verecek olursam, 10 üzerinden 6 verebilirim en fazla bu diziye, neyseki çok fazla woke saçmalığına bulaşmamışlar ki bu yüzden biraz kendine has yapısı var...
bundan sonrası spoiler..
genel anlamda bir karakter incelemesi yapacak olursam eğer bu dizi ile ilgili;
lucy *; vault dweller karakterine sahip bir saf ancak bir o kadar da iyi kalpli bir karakter kendisi, zaten bunu en iyi şekilde "okey-dokey" dediği zaman görebiliyorsunuz. yüzeye çıktıktan sonra içinde bulunduğu acımasız dünya'ya bir şekilde kendisini adapte etmeye çalışıyor, ancak bunda çoğu zaman için zorlandığını söyleyebiliriz. lucy karakterinin en büyük düşmanı dizi de kendisinden başka birisi değil, saflığı ve durumu tam olarak idrak edemeyişi çoğu zaman başına dert açıyor...
the ghoul *; dizideki diğer adı ile cooper howard, savaşta asker olarak görev almış ondan sonra ise yeniden sinemaya dönüp kovboy filmlerinde nükleer savaşa dek rol almış daha sonra bir şekilde hayatta kalmayı başarmış olan bir karakter "the ghoul". 200 yıl boyunca bildiğiniz ödül avcılığı yapmış para için insan avına çıkmıştır hayatta kalmak için, bu serüvende bir şekilde kendi karakterini kaybetmiş onun yerine çok daha acımasız bir kişiliğe dönüşmüş olan birisi. dizi boyunca lucy'e yapmadığı kötülük kalmamıştır, sebepsiz yere, en sonunda lucy'nin iyi kalpliliğine yenik düşüp yavaş yavaş eski kişiliğine geri dönmeye başlar... bence the ghoul karakterinin en büyük düşmanı kendi geçmişinden başkası değil, zaten kendi yaşamını sonlandırmayıp ailesini yıllardan beri aramasının en büyük sebebi bu, sanırım dizideki en felsefik ve bir o kadar da en dramatik karakter diyebiliriz kendisine *.
maximus *; dizideki en fazla sinirimi bozan karakter kendisi, yalancı, loser ve salak... the brotherhood of steel tarafından shady sands'den çocukken kurtarılmış daha sonra "knight" olabilmek ve kendi "power armor"'a sahip olmak için elinden geleni yapan bir kişi, buna peş peşe yalanlar söylemekte dahil, olmadığı bir kişi gibi davranmakta dahil... dizi boyunca kendisinin hayatta kalması sadece senaryo öyle istediği için başka bir açıklaması yok. yoksa bu kadar "total failure" olan bir karakterin gerçek zamanda hayatta kalması imkansız hele hele fallout evreninde. sanırım ihanet edip yalan söylemediği tek kişi "ghoul" oldu dizi boyunca, gerçi zaten bu iki karakter savaşmak dışında pek karşı karşıya gelmedi. maximus karakterinin en büyük düşmanını anlatmak istesem şu atasözü yeterli olacaktır kanımca, "dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar" *.
dizideki fallout evreni; oyunlarla kıyasladığınız da çok fazla bir eksiği yok, sezon sonunda deathclaw'ın kafatasını bile gösteriyor yani öyle diyeyim*. olabildiğince oyunlara sadık kalmaya çalışmışlar diyebiliriz, tabi bunda todd howard ve bethesda'nın rolü büyük, tek yadırgadığım nokta ise araçlar oldu dizide, pek fallout evreninin araçları değiller daha çok 1950 model klasik araçlar var, birkaç ufak tefek modifikasyonla...
senaryo; gelelim konuya, konu biraz cortlamış durumda dizide, çok fazla detaya girmeden kısa kısa söyleyecek olursam, ilk bölümde cooper howard nükleer patlamadan atla kaçmaya çalışıyor, evet bildiğiniz at, beygir yani*, fallout evreninde mizah varda bu kadar absürt değil yalnız*. maximus the brotherhood of steel'e ihanet etmesine rağmen hala hayatta, iki biraz göz yaşı döküyor sümüğü akarken ve hop bunu bağışlıyorlar*, birde shady sands'te nasıl oluryor da buzdolabının içerisine saklanıp nükleer patlamada hayatta kalmayı başardı bu? daha çok fallout oyunundaki kid in a fridge yan görevine gönderme gibi duruyor, ancak yine de saçma*. moldaver karakteri hani şu ilk bölümde raider'ların patronu olan kadın, lucy'nin babası olan hank'i tanıyor aynı şekilde hank'te bunu tanıyor, nasıl oluryor da hank hiç bir şeyin farkına varmadan bu raider'ları içeri alıyor?* ondan sonra görüyoruz ki dizi ncr'ı yok etmekle iyice fallout evreninin içine ediyor, fallout 3'ün üzerinden buldozer gibi geçiyor yani, aferim! the enclave ve vault-tec bir şekilde iç içe geçmeyi başarmışlar nasıl becerdilerse, buna da aferim!* ancak ikinci sezonda bu evrenin içerisine daha fazla saçmalık katarlarsa ellerinde patlayacak gibi duruyor bu proje, şuan için fena değil çok fazla detaylara takılmazsanız, şu haliyle izlettiriyor kendisini...
puan verecek olursam, 10 üzerinden 6 verebilirim en fazla bu diziye, neyseki çok fazla woke saçmalığına bulaşmamışlar ki bu yüzden biraz kendine has yapısı var...
devamını gör...
7.
sinematografi, çekim ve kurgular üst düzey. akıcılık idare eder. oyun uyarlaması imiş, oyun dünyasından bihaber olduğum için yeni öğrendim. güzel bir dizi genel olarak. bilim kurgu sevmeyenler için saçmalık yumağı olarak görülebilir, saygı duyarım.
belki eleştiri getirilebilecek noktalardan birisi dizinin/oyunun çıkış noktası hikayesi olabilir. hala ama hala soğuk savaş anlatıları, 50'li yılların müzikleri, elbiseleri, dansları bence çok baydı. hep mutlu toplum, dans ediyoruz, vuhuuu refah toplumu falan. geçin artık bu ayakları ya. 50'li yıllarda amerika zengin ama komünist avına çıkan, dünyanın her yerinde sol rejimler gelmesin diye müdahalelerde bulunan ceberrut bir devletti ve halkın bir kısmı da bu emperyalist dayılığı destekliyordu. gerçek bu.
bir de amerika'ya atom bombası/nükleer silah atılırlarsa hikayelerinin de defteri çoktan dürüldü. işin diğer yanında sürekli ah bize atom/nükleer bomba atılırsa noluru gösterenler, japonya'ya bizzat atom bombası atanlar. bir de işin öyle bir tarafı var.
bana kalırsa bilim kurgu sineması, bilim kurgu edebiyatından beslenmeyi bıraktığından beri cepten yiyor. ya efektlerle kotarıyorlar, ya oyunculuklar ile, ya da olay yaratacak kurgular ile. hikayeler tamamen tıkanmış ve tekrara düşmüş bir halde. bakalım nereye kadar gidecekler.
belki eleştiri getirilebilecek noktalardan birisi dizinin/oyunun çıkış noktası hikayesi olabilir. hala ama hala soğuk savaş anlatıları, 50'li yılların müzikleri, elbiseleri, dansları bence çok baydı. hep mutlu toplum, dans ediyoruz, vuhuuu refah toplumu falan. geçin artık bu ayakları ya. 50'li yıllarda amerika zengin ama komünist avına çıkan, dünyanın her yerinde sol rejimler gelmesin diye müdahalelerde bulunan ceberrut bir devletti ve halkın bir kısmı da bu emperyalist dayılığı destekliyordu. gerçek bu.
bir de amerika'ya atom bombası/nükleer silah atılırlarsa hikayelerinin de defteri çoktan dürüldü. işin diğer yanında sürekli ah bize atom/nükleer bomba atılırsa noluru gösterenler, japonya'ya bizzat atom bombası atanlar. bir de işin öyle bir tarafı var.
bana kalırsa bilim kurgu sineması, bilim kurgu edebiyatından beslenmeyi bıraktığından beri cepten yiyor. ya efektlerle kotarıyorlar, ya oyunculuklar ile, ya da olay yaratacak kurgular ile. hikayeler tamamen tıkanmış ve tekrara düşmüş bir halde. bakalım nereye kadar gidecekler.
devamını gör...
8.
oyununu oynamadan izlediğim dizi. dolasıyla oyunla ilgili bir kıyaslama yapmayacağım ama genel duyduğum/gördüğüm kadarıyla oyun loreundan çok fazla sapmamış. bunlardan bağımsız olarak konusunu sevdim. güzel bir distopya yaratmışlar, 50'li yıllarla 200 yıl sonrası güzel harmanlanmış. çok yükseldiğim bir oyunculuk yok ancak ghoul karakterine bayıldım. tam bir kovboy ağzıyla konuşması karakteri yükseltmiş. gerçi karakteri canlandıran walton goggins, the hateful eight filminde de aynı şekilde taşralı kovboyu canlandırmıştı. kovboyluk adamın kanında var sanırım *
hatırlamak isteyenler için ufak bir sekansını izleyebilir.
youtube.com/shorts/BDtutVdo...
konudan fazla sapmadan yan karakterleri çok fazla sevemedim. mekanlar da bir tık daha iyi olabilirmiş ama fena değil. bayıldığım başka bir nokta ise soundtrackleri. dönemin en güzel parçaları. unutmayın ki bir yapımı güzel kılan en güzel ayrıntılardan birisi de o filmin ya da dizinin soundtrackleridir.
özetle diziyi beğendim. sırf bunun için oyunlarını alıp oynayabilirim. en azından 2. sezona kadar vakit geçer.
hatırlamak isteyenler için ufak bir sekansını izleyebilir.
youtube.com/shorts/BDtutVdo...
konudan fazla sapmadan yan karakterleri çok fazla sevemedim. mekanlar da bir tık daha iyi olabilirmiş ama fena değil. bayıldığım başka bir nokta ise soundtrackleri. dönemin en güzel parçaları. unutmayın ki bir yapımı güzel kılan en güzel ayrıntılardan birisi de o filmin ya da dizinin soundtrackleridir.
özetle diziyi beğendim. sırf bunun için oyunlarını alıp oynayabilirim. en azından 2. sezona kadar vakit geçer.
devamını gör...