1.
bence göreceli olabilen bir alt türdür. (bkz: bu göreceli bir şey vs hem katılıyorum hem de katılmıyorum)
şöyle ki... örneğin cinli, şeytan çıkarmalı korku romanları/filmleri falan... yani bunlara inananlar için bu tür korku filmleri fantastik, yani hayal ürünü olmayabilir.
paranormal filmler/romanlar da elbette bu şekilde; yani ben böyle filmleri/kitapları fantastik olarak değerlendirsem de kimisi için işte bunlar tabiatüstü olsa bile gerçek hayatta yaşanabilen şeylerdir.
favori fantastik korku filmlerim...
malpertuis, bunlardan biridir.
hellbound: hellraiser ii... bu da aynı şekilde.
lord of illusions ise bir diğeridir.
üçünün de başlığını açıp detaylı tanımlar girmiştim. yani daha fazla örnek vermeme de gerek yok sanırım. aslında sayısız örnekle gelebilirim zira gizem ögesi/ögeleri de içeren fantastik korku en sevdiğim film çeşididir zaten.
favori fantastik romanlarımdan bazıları ise...
(bkz: lanetlenme oyunu)
(bkz: büyücü ve cam küre)
bir de (bkz: azalin rex) başlığında bahsettiğim romanları sayabilirim...
fantastik korku, edebiyatta da çok sevdiğim bir tür olsa da düz fantastik eserleri, mesela dungeons and dragons romanlarını da çok sevebiliyorum. bunların da birçoğunda korku ögesi olabiliyor zaten, yani azında baskın sayılsa da.
sözlükte az kitap tanımı girdiğimden bunları saydım. yani bunların başlıklarını açmıştım.
bu türe dark fantasy de denebiliyor. yani bu ve fantastik korku [fantasy horror], birbirinin yerine kullanılabiliyor. bence sanki korku ögesi baskınsa fantastik korku, fantezi elementi baskınsaysa dark fantasy dememiz daha ideal olabilir. dark fantasy'ye sanki midnight chronicles filmini örnek gösterebilirim. yani o başlığı açsam da midnight campaign setting'ini de kapsamlıca anlattığım akılalmaz uzunlukta bir yazı yazmıştım orada. ama işte mesela o kırmızı gözlü bir nene vardı mesela orada ki direkt bir korku karakteriydi o. film de baştan sona çok karanlıktı zaten. böyle kısaca bir iki şeyinden bahsedeyim dedim. dark fantasy'ye, yine benim başlığını açtığım mükemmel bir diğer film örneği ise tale of tales'tir. sanki bunlara wishmaster ve warlock (1989) filmlerini de dahil edebiliriz... yani bunların "korku" boyutu sanki fantastik boyutunun biraz gerisinde kalıyor. bence bunlar tam arada da olabilir. hem dark fantasy hem de fantastik korku olarak yani. kaldı ki zaten böyle net kategorizasyonları da her filme uyarlayamayız diye düşünüyorum.
fantastik korku denince h.p. lovecraft da akla gelmeli tabii ki. hatta üstte saymayı unuttuğum in the mouth of madness filmi nasıl aklıma gelmedi, kendime şaşırdım şu anda. * bu bir lovecraft uyarlaması olmasa da lovecraftian bir eserdir. buradaki sutter cane karakteri de fantastik korku türündeki bir romandaki bir fantastik korku yazarı olan fantastik ve korkunç bir karakterdir. cidden kendisini ancak böyle özetleyebilirdim. haha. burada da böyle insanı dehşete düşüren bir korkudan bahsedemeyebiliriz o yüzden dark fantasy denmesinde de sakınca olmayabilir bu yapıma. gerçi bir daha düşündüm de... yok, aslında bu bayağı net bir korku filmi, fantastik de olsa. yani buna fantastik korku filmi dememiz yerinde olur.
sözlükte lovecraft uyarlaması olan kimi filmlerin de başlıklarını açmıştım aslında. pickman's muse ve dagon, bir anda aklıma gelenler oldu. the resurrected da hemen ardından aklıma geldi ve elbette necronomicon: book of the dead de. başka da açtığım böyle lovecraft uyarlaması film başlıkları olabilir sözlükte. lovecraft uyarlamalarının müthiş az bilinenlerinin bile birçoğunu izledim aslında. hatta bir tanesi imdb'de bile yoktu. yani torrent'lerde falan da yoktu. sadece bir internet sitesinde bulabilmiştim ve allahtan beleşti ve izleyebilmiştim. gayet güzeldi bu arada. the dream-quest of unknown kadath'ın bir animasyon film uyarlamasıydı. hatta teknik adını bilmiyorum da, böyle görsel ardından görsel şeklinde giden, arada da animasyonlu kısımları olan bir yapımdı galiba. tam animasyon filmi de değildi yani diye aklımda kalmış.
stephen king'in modern fantastik korku dünyasına vurduğu damga zaten malum. lovecraft'ı da etkileyen algernon blackwood'u da unutmamalıyız tabii. king'e dönersek... onun da yüzyılın fırtınası gibi şahane bir mini dizisinin de başlığını açmıştım. bunu ayrıksı yapan şeyse... yani bu bir kitap uyarlaması değil diye biliyorum. king, bu senaryoyu direkt ekran için yazmış ve bu, daha sonra bir roman haline getirildi. ben böyle hatırlıyorum en azından... king'e tam dalarsam çıkamam zira kendisi bana 90'ların başlarında, yani ergenliğimden bir süre önce okumayı sevdiren yazar olmuştur ve sayısız romanını okuyup, sayısız film/dizi uyarlamasının da minimum %80'ini seyretmişimdir king dedenin. o yüzden şöyle bir başımı uzatmış olsam da king evrenine tam girmeyeyim diyorum, aksi takdirde bu yazı inanılmaz uzayabilir. haha.
gene de şu "genel" gözlemimden bahsedebilirim king ile alakalı. bence kendisinin insanları korkutabilmesinin en büyük sırrı, her şeyin çok inandırıcı olduğu bir kurguya fantastik bir yaratık sokuyor king amca ve işte biz de, "mahallemize böyle bir yaratık dadansa biz neler yapardık acaba" diyoruz. yani karakterleri de sağlam çiziyor. zaten en iyi bildiği yer olan maine'de geçiyor konularının çoğu. işte böylelikle insanların hayal gücüne yaratıcı kancasını takabiliyor ve eserleriyle sürükleyebiliyor büyük usta. fantastik korku mu? evet. ama işte gerçekçilik/inandırıcılık boyutu da çok yüksektir birçok king romanının. bir tek o yaratıklara inanmayız çoğumuz. ama böyle bişeyle karşılaşsak biz ne yaparız diye de düşünmekten kendimizi alamayız.
son olarak da hayatımın fantastik roman serisi olan kara kule serisinden bahsetmek istiyorum, king'in. kısa tutacağım gerçi de işte dark fantasy denince romanlardan da buna bir örnek vereyim diye düşündüm ve zihnimde ilk olarak bu roman serisi belirdi. cidden de harika ve aşırı sürükleyici bir fantastik seridir bu. tam bir dark fantasy başyapıtıdır hatta...
aklıma gelmişken... stephen king kadar meşhur olmasa da epey bilindik bir fantastik korku yazarı olan dean koontz'u da es geçmek olmaz. onun da kimi eserleri ekrana uyarlansa da elbette bir king ile boy ölçüşemez bu bakımdan, koontz. buna rağmen bazı romanlarını ve bunlardan uyarlanan bazı romanları ben gerçekten bayağı seviyorum.
peki ya bram stoker? adamın dracula'sı hala edebiyat ve sinema dünyasını zenginleştirmeye devam ediyor. daha yeni çıkmış sayılabilecek nosferatu (2024)'nun bile ardında bu yazardan gelen ilham var. veya 2 sene önceki the last voyage of the demeter... bu da aynı şekilde. pek kimsenin bilmediği ama bence şahane bir fantastik korku filmi olan shadow builder da bir stoker uyarlamasıdır. bunun da başlığını açıp nispeten kapsamlı bir tanım girmiştim filmle alakalı... yahu drakula'nın şatosu diye, bran kalesi'nde hala keriz silkeliyorlar. siz neyden bahsediyorsunuz allasen? haha!
edgar allan poe da apayrı bir boyut tabii, mevzubahis fantastik korku türü ise... ve elbette oscar wilde'ın dorian gray'in portresi adlı muazzam eseri...
bazı eserler işte gene de ikirciklendirebiliyor bizleri bence. yani fantezi nerede biter, gerçek nerede başlar... veya kime göre korkunç, kime göre değil... birinin ödünü patlatan bir film diğerini kahkahaya boğabiliyor misal. ya da birine "gerçek hayatta böyle bir şey olamaz" dedirten fantastik bir kurgu, başkasına "valla çok benzerine şahit oldum" dedirtebiliyor. veya bir zamanlar çok uçuk ve gerçek dışı bulduğumuz bir kurgu, hayatımızın çok ileriki bir döneminde bize son derece "olabilitesi var" dedirtebiliyor.
mesela karanlığın gölgesi filmini ben eskiden fantastik olarak değerlendirirdim. medyum, psişik falan... bunlar bana tamamen safsata gibi gelirdi. ama bir zaman sonra belirli gözlem ve deneyimlerimin neticesinde artık tam olarak öyle bakmıyorum böyle yapımlara.
yani anlayacağınız, fantastik korku evreni epey geniş bir şey ve bunun üzerine daha çok konuşulabilir ama işte yazımı da bir yerde sonlandırmam gerekiyor. iyi ki de böyle bir tür var, fakat bir yandan da dünya iyi ki o tür kurgulardaki kadar tekinsiz değil... geçenlerde açtığım evil genius başlığındaki tanımımda da altını çizdiğim gibi: bazı şeyler sadece kurgularda güzel. gerçi şimdi baktım da, orada altını çizmemişim, yani en azından bold yapmamışım. burada yapmış olayım bunu madem. haha.
fantastik olmayan korkulardan farklarından bahsetmeme gerek yok sanırım. yani işte adı üstünde zaten. haha. gerçek hayatta rastlayabileceğimiz türden korkular. bu bağlamda bana göre en iyi film, tobe hooper'ın the texas chain saw massacre adlı efsane filmidir. valla fantastik korkularda kendinizi avutabilirsiniz böyle şeyler başıma nasılsa gelmez diye ama o elektrikli testere katliamı tüm acımasız gerçekçiliğiyle orada duruyor!
ben ağırlıkla fantastik korku filmlerini/romanlarını tercih ederim bu arada. yani gerçek hayatı her yönüyle deneyimledim/deneyimliyorum zaten. bana deneyimleyemeyeceğim, hayal gücümü zenginleştirebilecek kurgularla gelin, arkadaşım! *
farklı tanımlarımda da bundan bahsetsem de, nick'imin kaynağı olan count dahlvier da bir fantastik korku karakteri sayılabilir bence. yani bu başlıkta da bundan bahsetmem yerinde olur gibime geldi. ama işte o "gerçek ben" değil... yani işte bazı şeyler kurgularda güzel derken, böyle konuları da kapsıyor söylediklerim. şöyle mi desek? kurgularda: "yaşasın kötülük!", gerçek hayatta: "iyilik yap, iyilik bul, kim kazanmış kötülükten?.."
şöyle ki... örneğin cinli, şeytan çıkarmalı korku romanları/filmleri falan... yani bunlara inananlar için bu tür korku filmleri fantastik, yani hayal ürünü olmayabilir.
paranormal filmler/romanlar da elbette bu şekilde; yani ben böyle filmleri/kitapları fantastik olarak değerlendirsem de kimisi için işte bunlar tabiatüstü olsa bile gerçek hayatta yaşanabilen şeylerdir.
favori fantastik korku filmlerim...
malpertuis, bunlardan biridir.
hellbound: hellraiser ii... bu da aynı şekilde.
lord of illusions ise bir diğeridir.
üçünün de başlığını açıp detaylı tanımlar girmiştim. yani daha fazla örnek vermeme de gerek yok sanırım. aslında sayısız örnekle gelebilirim zira gizem ögesi/ögeleri de içeren fantastik korku en sevdiğim film çeşididir zaten.
favori fantastik romanlarımdan bazıları ise...
(bkz: lanetlenme oyunu)
(bkz: büyücü ve cam küre)
bir de (bkz: azalin rex) başlığında bahsettiğim romanları sayabilirim...
fantastik korku, edebiyatta da çok sevdiğim bir tür olsa da düz fantastik eserleri, mesela dungeons and dragons romanlarını da çok sevebiliyorum. bunların da birçoğunda korku ögesi olabiliyor zaten, yani azında baskın sayılsa da.
sözlükte az kitap tanımı girdiğimden bunları saydım. yani bunların başlıklarını açmıştım.
bu türe dark fantasy de denebiliyor. yani bu ve fantastik korku [fantasy horror], birbirinin yerine kullanılabiliyor. bence sanki korku ögesi baskınsa fantastik korku, fantezi elementi baskınsaysa dark fantasy dememiz daha ideal olabilir. dark fantasy'ye sanki midnight chronicles filmini örnek gösterebilirim. yani o başlığı açsam da midnight campaign setting'ini de kapsamlıca anlattığım akılalmaz uzunlukta bir yazı yazmıştım orada. ama işte mesela o kırmızı gözlü bir nene vardı mesela orada ki direkt bir korku karakteriydi o. film de baştan sona çok karanlıktı zaten. böyle kısaca bir iki şeyinden bahsedeyim dedim. dark fantasy'ye, yine benim başlığını açtığım mükemmel bir diğer film örneği ise tale of tales'tir. sanki bunlara wishmaster ve warlock (1989) filmlerini de dahil edebiliriz... yani bunların "korku" boyutu sanki fantastik boyutunun biraz gerisinde kalıyor. bence bunlar tam arada da olabilir. hem dark fantasy hem de fantastik korku olarak yani. kaldı ki zaten böyle net kategorizasyonları da her filme uyarlayamayız diye düşünüyorum.
fantastik korku denince h.p. lovecraft da akla gelmeli tabii ki. hatta üstte saymayı unuttuğum in the mouth of madness filmi nasıl aklıma gelmedi, kendime şaşırdım şu anda. * bu bir lovecraft uyarlaması olmasa da lovecraftian bir eserdir. buradaki sutter cane karakteri de fantastik korku türündeki bir romandaki bir fantastik korku yazarı olan fantastik ve korkunç bir karakterdir. cidden kendisini ancak böyle özetleyebilirdim. haha. burada da böyle insanı dehşete düşüren bir korkudan bahsedemeyebiliriz o yüzden dark fantasy denmesinde de sakınca olmayabilir bu yapıma. gerçi bir daha düşündüm de... yok, aslında bu bayağı net bir korku filmi, fantastik de olsa. yani buna fantastik korku filmi dememiz yerinde olur.
sözlükte lovecraft uyarlaması olan kimi filmlerin de başlıklarını açmıştım aslında. pickman's muse ve dagon, bir anda aklıma gelenler oldu. the resurrected da hemen ardından aklıma geldi ve elbette necronomicon: book of the dead de. başka da açtığım böyle lovecraft uyarlaması film başlıkları olabilir sözlükte. lovecraft uyarlamalarının müthiş az bilinenlerinin bile birçoğunu izledim aslında. hatta bir tanesi imdb'de bile yoktu. yani torrent'lerde falan da yoktu. sadece bir internet sitesinde bulabilmiştim ve allahtan beleşti ve izleyebilmiştim. gayet güzeldi bu arada. the dream-quest of unknown kadath'ın bir animasyon film uyarlamasıydı. hatta teknik adını bilmiyorum da, böyle görsel ardından görsel şeklinde giden, arada da animasyonlu kısımları olan bir yapımdı galiba. tam animasyon filmi de değildi yani diye aklımda kalmış.
stephen king'in modern fantastik korku dünyasına vurduğu damga zaten malum. lovecraft'ı da etkileyen algernon blackwood'u da unutmamalıyız tabii. king'e dönersek... onun da yüzyılın fırtınası gibi şahane bir mini dizisinin de başlığını açmıştım. bunu ayrıksı yapan şeyse... yani bu bir kitap uyarlaması değil diye biliyorum. king, bu senaryoyu direkt ekran için yazmış ve bu, daha sonra bir roman haline getirildi. ben böyle hatırlıyorum en azından... king'e tam dalarsam çıkamam zira kendisi bana 90'ların başlarında, yani ergenliğimden bir süre önce okumayı sevdiren yazar olmuştur ve sayısız romanını okuyup, sayısız film/dizi uyarlamasının da minimum %80'ini seyretmişimdir king dedenin. o yüzden şöyle bir başımı uzatmış olsam da king evrenine tam girmeyeyim diyorum, aksi takdirde bu yazı inanılmaz uzayabilir. haha.
gene de şu "genel" gözlemimden bahsedebilirim king ile alakalı. bence kendisinin insanları korkutabilmesinin en büyük sırrı, her şeyin çok inandırıcı olduğu bir kurguya fantastik bir yaratık sokuyor king amca ve işte biz de, "mahallemize böyle bir yaratık dadansa biz neler yapardık acaba" diyoruz. yani karakterleri de sağlam çiziyor. zaten en iyi bildiği yer olan maine'de geçiyor konularının çoğu. işte böylelikle insanların hayal gücüne yaratıcı kancasını takabiliyor ve eserleriyle sürükleyebiliyor büyük usta. fantastik korku mu? evet. ama işte gerçekçilik/inandırıcılık boyutu da çok yüksektir birçok king romanının. bir tek o yaratıklara inanmayız çoğumuz. ama böyle bişeyle karşılaşsak biz ne yaparız diye de düşünmekten kendimizi alamayız.
son olarak da hayatımın fantastik roman serisi olan kara kule serisinden bahsetmek istiyorum, king'in. kısa tutacağım gerçi de işte dark fantasy denince romanlardan da buna bir örnek vereyim diye düşündüm ve zihnimde ilk olarak bu roman serisi belirdi. cidden de harika ve aşırı sürükleyici bir fantastik seridir bu. tam bir dark fantasy başyapıtıdır hatta...
aklıma gelmişken... stephen king kadar meşhur olmasa da epey bilindik bir fantastik korku yazarı olan dean koontz'u da es geçmek olmaz. onun da kimi eserleri ekrana uyarlansa da elbette bir king ile boy ölçüşemez bu bakımdan, koontz. buna rağmen bazı romanlarını ve bunlardan uyarlanan bazı romanları ben gerçekten bayağı seviyorum.
peki ya bram stoker? adamın dracula'sı hala edebiyat ve sinema dünyasını zenginleştirmeye devam ediyor. daha yeni çıkmış sayılabilecek nosferatu (2024)'nun bile ardında bu yazardan gelen ilham var. veya 2 sene önceki the last voyage of the demeter... bu da aynı şekilde. pek kimsenin bilmediği ama bence şahane bir fantastik korku filmi olan shadow builder da bir stoker uyarlamasıdır. bunun da başlığını açıp nispeten kapsamlı bir tanım girmiştim filmle alakalı... yahu drakula'nın şatosu diye, bran kalesi'nde hala keriz silkeliyorlar. siz neyden bahsediyorsunuz allasen? haha!
edgar allan poe da apayrı bir boyut tabii, mevzubahis fantastik korku türü ise... ve elbette oscar wilde'ın dorian gray'in portresi adlı muazzam eseri...
bazı eserler işte gene de ikirciklendirebiliyor bizleri bence. yani fantezi nerede biter, gerçek nerede başlar... veya kime göre korkunç, kime göre değil... birinin ödünü patlatan bir film diğerini kahkahaya boğabiliyor misal. ya da birine "gerçek hayatta böyle bir şey olamaz" dedirten fantastik bir kurgu, başkasına "valla çok benzerine şahit oldum" dedirtebiliyor. veya bir zamanlar çok uçuk ve gerçek dışı bulduğumuz bir kurgu, hayatımızın çok ileriki bir döneminde bize son derece "olabilitesi var" dedirtebiliyor.
mesela karanlığın gölgesi filmini ben eskiden fantastik olarak değerlendirirdim. medyum, psişik falan... bunlar bana tamamen safsata gibi gelirdi. ama bir zaman sonra belirli gözlem ve deneyimlerimin neticesinde artık tam olarak öyle bakmıyorum böyle yapımlara.
yani anlayacağınız, fantastik korku evreni epey geniş bir şey ve bunun üzerine daha çok konuşulabilir ama işte yazımı da bir yerde sonlandırmam gerekiyor. iyi ki de böyle bir tür var, fakat bir yandan da dünya iyi ki o tür kurgulardaki kadar tekinsiz değil... geçenlerde açtığım evil genius başlığındaki tanımımda da altını çizdiğim gibi: bazı şeyler sadece kurgularda güzel. gerçi şimdi baktım da, orada altını çizmemişim, yani en azından bold yapmamışım. burada yapmış olayım bunu madem. haha.
fantastik olmayan korkulardan farklarından bahsetmeme gerek yok sanırım. yani işte adı üstünde zaten. haha. gerçek hayatta rastlayabileceğimiz türden korkular. bu bağlamda bana göre en iyi film, tobe hooper'ın the texas chain saw massacre adlı efsane filmidir. valla fantastik korkularda kendinizi avutabilirsiniz böyle şeyler başıma nasılsa gelmez diye ama o elektrikli testere katliamı tüm acımasız gerçekçiliğiyle orada duruyor!
ben ağırlıkla fantastik korku filmlerini/romanlarını tercih ederim bu arada. yani gerçek hayatı her yönüyle deneyimledim/deneyimliyorum zaten. bana deneyimleyemeyeceğim, hayal gücümü zenginleştirebilecek kurgularla gelin, arkadaşım! *
farklı tanımlarımda da bundan bahsetsem de, nick'imin kaynağı olan count dahlvier da bir fantastik korku karakteri sayılabilir bence. yani bu başlıkta da bundan bahsetmem yerinde olur gibime geldi. ama işte o "gerçek ben" değil... yani işte bazı şeyler kurgularda güzel derken, böyle konuları da kapsıyor söylediklerim. şöyle mi desek? kurgularda: "yaşasın kötülük!", gerçek hayatta: "iyilik yap, iyilik bul, kim kazanmış kötülükten?.."
devamını gör...