1.
sözlükte filmlerle ilgil açılan başlıklara yüklenen afişlerin görüntü kaliteleri gayet iyi.
devamını gör...
2.
önsöz: daha çok korku türüne yanlamış biri olarak, film afişlerinin zaman içinde geçirdiği evrimle içerikli bir yazı olduğunu belirteyim. çoğu gözümüze teknik ve görsel olarak aynı stilde görünse bile, afiş tasarımlarının yıllar içinde hem teknolojik, hem çekicilik, hem de estetik anlayışının nasıl değiştiğinin ''uzmanlar tarafından'' yapılmış kısa analizlerini içeriyor.
şimdi madalya alayım diye, bu yazıyı sabah kalktım kahvaltı hazırlarken ''bugün bu içeriği gireyim bari'' diye karar verdim şeklinde uzatıp, dallandırıp budaklandırmak var ama neyse. * ya da şey gibi; lise yıllarımda psikoloji ve osmanlı tarihi derslerindeki sınav sorularının cevaplarını hoca okumaktan darlansın, çaksın yüksek notu diye saçma sapan uzatırdım. savaş anlatırken ''yok şu buradan saldırmış, ötekiler üstten bastırmış, çok fena kapışma olmuş'' falan gibi. *
bilgiler okunup daraltılmıştır. bencillik edip, içerikte sevdiğim filmlerin afişlerini kullanmış bulunmaktayım, bilgilerinize arz olunur.
1. 1930–1950’ler / gotik ve canavar estetiği: bu dönemde korku unsurları olan canavarlar ve doğaüstü varlıklar ön planda tutulurmuş. teknoloji gelişmediği için afişler genellikle elle çizilir, çoklu renk kullanımı pek tercih edilmezmiş.
dracula (1931)

2. 1960’lar / minimalizm ve psikolojik gerilim: psikolojik korkunun yükselişiyle afişler daha sade ve minimal hale gelmiş. baskı teknikleri biraz daha gelişmiş ve fotoğraf - çizim karışımı kullanılmaya başlanmış.
psycho (1960)

3. 1970’ler / gerçekçilik ve toplumsal kaygılar: bu dönemde dini korkular, bilinmezlik gibi temalar daha hakim olduğu için tek bir ikonik görüntünün kullanılması yaygınmış. baskı kalitesi daha da artmış ve yüksek kaliteli fotoğraf baskıları yaygınlaşmış.
the exorcist (1973)

4. 1980’ler / slasher estetiği: slasher türünün yükselişiyle afişler karakter veya yaratık odaklı hale gelmiş. ön planda vahşi katiller, yaratıklar ve kan temaları kullanılmış. baskı teknikleri daha da gelişmiş; renk geçişli ve yüksek tirajlı basımlar ortaya çıkmış.
a nightmare on elm street (1984)

5. 1990’lar / ünlü yüzler ve televizyon estetiği: bu dönem biraz daha ticari temalara yoğunlaşılmış. oyuncuların yüzlerinin tamamen ön planda olduğu, daha bilgisayar destekli tasarımlara yoğunlaşılmış.
the sixth sense (1999)

6. 2000’ler / rahatsız edici minimalizm: dijitalleşmenin iyice geliştiği bu dönemde görseller daha minimal, rahatsız edici ve çekici hisler uyandıracak şekilde tasarlanmaya başlanmış.
the ring (2002)

7. 2010–2020’ler / sanat filmi estetiği: bu dönemde afişler, izleyiciler artık daha seçici halde geldiği için sade ve sanat filmi tarzında, özgün ve estetik halde tasarlanmaya başlanmış.
hereditary (2018)

8. 2020’ler ve sonrası / retro ile modernin karışımı: afişlerde hem 80’ler nostaljisi hem de çok sade, modern tasarımlar birlikte kullanılır hale gelmiş. telefon gibi küçük ekranlarda afişe bakıldığında dikkat çekmesi teması benimsenmiş.
pearl (2022)

günümüzde afişler ve fragmanlar artık çok stilize ama filmin kendisi çoğu zaman beklentiyi karşılamıyor, aşırı uyuz bir durum. filmlerin çoğu jumpscare’lere yaslanıp, izlenirken bir süre sonra tekrara giriyor ve finalde de taşa takılıp düşüyor. neyse, kendime ''bu da gelir, bu da geçer, ağlama'' diyor; yazımı okuyan arkadaşlarıma da seda sayan gibi kokulu öpücüklerimi gönderiyorum. eksiğimiz, bi' hatamız falan varsa affola; düzeltiriz, sıkıntı yok.
şimdi madalya alayım diye, bu yazıyı sabah kalktım kahvaltı hazırlarken ''bugün bu içeriği gireyim bari'' diye karar verdim şeklinde uzatıp, dallandırıp budaklandırmak var ama neyse. * ya da şey gibi; lise yıllarımda psikoloji ve osmanlı tarihi derslerindeki sınav sorularının cevaplarını hoca okumaktan darlansın, çaksın yüksek notu diye saçma sapan uzatırdım. savaş anlatırken ''yok şu buradan saldırmış, ötekiler üstten bastırmış, çok fena kapışma olmuş'' falan gibi. *
bilgiler okunup daraltılmıştır. bencillik edip, içerikte sevdiğim filmlerin afişlerini kullanmış bulunmaktayım, bilgilerinize arz olunur.
1. 1930–1950’ler / gotik ve canavar estetiği: bu dönemde korku unsurları olan canavarlar ve doğaüstü varlıklar ön planda tutulurmuş. teknoloji gelişmediği için afişler genellikle elle çizilir, çoklu renk kullanımı pek tercih edilmezmiş.
dracula (1931)

2. 1960’lar / minimalizm ve psikolojik gerilim: psikolojik korkunun yükselişiyle afişler daha sade ve minimal hale gelmiş. baskı teknikleri biraz daha gelişmiş ve fotoğraf - çizim karışımı kullanılmaya başlanmış.
psycho (1960)

3. 1970’ler / gerçekçilik ve toplumsal kaygılar: bu dönemde dini korkular, bilinmezlik gibi temalar daha hakim olduğu için tek bir ikonik görüntünün kullanılması yaygınmış. baskı kalitesi daha da artmış ve yüksek kaliteli fotoğraf baskıları yaygınlaşmış.
the exorcist (1973)

4. 1980’ler / slasher estetiği: slasher türünün yükselişiyle afişler karakter veya yaratık odaklı hale gelmiş. ön planda vahşi katiller, yaratıklar ve kan temaları kullanılmış. baskı teknikleri daha da gelişmiş; renk geçişli ve yüksek tirajlı basımlar ortaya çıkmış.
a nightmare on elm street (1984)

5. 1990’lar / ünlü yüzler ve televizyon estetiği: bu dönem biraz daha ticari temalara yoğunlaşılmış. oyuncuların yüzlerinin tamamen ön planda olduğu, daha bilgisayar destekli tasarımlara yoğunlaşılmış.
the sixth sense (1999)

6. 2000’ler / rahatsız edici minimalizm: dijitalleşmenin iyice geliştiği bu dönemde görseller daha minimal, rahatsız edici ve çekici hisler uyandıracak şekilde tasarlanmaya başlanmış.
the ring (2002)

7. 2010–2020’ler / sanat filmi estetiği: bu dönemde afişler, izleyiciler artık daha seçici halde geldiği için sade ve sanat filmi tarzında, özgün ve estetik halde tasarlanmaya başlanmış.
hereditary (2018)

8. 2020’ler ve sonrası / retro ile modernin karışımı: afişlerde hem 80’ler nostaljisi hem de çok sade, modern tasarımlar birlikte kullanılır hale gelmiş. telefon gibi küçük ekranlarda afişe bakıldığında dikkat çekmesi teması benimsenmiş.
pearl (2022)

günümüzde afişler ve fragmanlar artık çok stilize ama filmin kendisi çoğu zaman beklentiyi karşılamıyor, aşırı uyuz bir durum. filmlerin çoğu jumpscare’lere yaslanıp, izlenirken bir süre sonra tekrara giriyor ve finalde de taşa takılıp düşüyor. neyse, kendime ''bu da gelir, bu da geçer, ağlama'' diyor; yazımı okuyan arkadaşlarıma da seda sayan gibi kokulu öpücüklerimi gönderiyorum. eksiğimiz, bi' hatamız falan varsa affola; düzeltiriz, sıkıntı yok.
devamını gör...
3.