1.
yönetmenliğini ve senaristliğini yavuz turgul’un üstlendiği 1992 yılında yayımlanmış gölge oyunu adlı filmin bir sahnesinde geçen bir replik.
bu sahne öncesinde mahmut [şevket altuğ] ve abidin [şener şen] komedyen ikilisi sağır ve dilsiz kumru’nun [larissa litichevskaya] kendilerine ikide bir gösterdiği vesikalıktaki kişinin annesi olduğunu yaptığı gölge oyunuyla fark edip teyit ederler. vesikalığı incelerken de bu kişinin adının [zehra kumru olduğu ilerleyen sahnelerde öğreneceklerdir] yazılı olduğunu fark ederler. orada ne yazılı olduğunu anlayabilmek için çalıştıkları rüya gazinosu’nda çalışan foto mahir’den [cengiz tünay] yararlanmaya karar verirler. mahir o vesikalığı incelerken mahmut’un vesikalığı kendisine çevirmesi üzerine yüzünü sağına çevirerek başlığa adını veren şu diyalogların yaşanmasına vesile olmuştur: [şu videoda 38.45/40.55 zaman aralığında geçiyor: youtube: gölge oyunu/erler film]
- bak! kadının yüzünde izi var.
+ çevirme!
- hayır, şey için—
+ çevirme! ben fotoğrafta yüze bakamam.
- niye?
+ anlatırım ama dalga geçmek yok. kimseye söylemeyeceksin. söz mü?
- söz.
+ ben fotoğraflarda ölümü görüyorum.
- ne?
+ ölümü görüyorum.
- hangi ölümü?
+ fotoğrafını çekeceğim kişinin hemen öleceğini önceden görüyorum.
- haydi lan! saçmalama.
+ bak! sen de inanmadın. doktorlar da inanmadı ama öyle. 3 yıl evvel bir adamın fotoğrafını çektim. tam karta basarken -ve o zamanlar böyle polaroidpolaroid fotoğraf makinesi yoktu- birden ürperdim. içimden bir ses bu adamın öleceğini söyledi. (bu durum karşısında) tabii ki güldüm. ama adam kapıdan çıkarken kalp krizi geçirdi ve oracıkta gitti.
- canım, hepimizin başından geçen böyle şeyler arada bir olur. ben de bir şeyler olur, ‘aa! ben bu olayı daha önce yaşadım.” derim.
+ bu öyle değil. bir keresinde yine karta basarken bir başkasının ölümünü hissettim. 5 dakika sonra bıçaklandı. hasımları öldürdü. 2 yıl içinde 3 defa ölenlerin yüzünü (kartlarında) gördüm. doktorlara gittim. evham olduğunu dediler. bir hoca ‘sen bir büyünün altındasın.’ dedi ama büyüyü de bozamadı. artık hiçbir yaşayanın fotoğrafına bakamıyorum.
bu sahne öncesinde mahmut [şevket altuğ] ve abidin [şener şen] komedyen ikilisi sağır ve dilsiz kumru’nun [larissa litichevskaya] kendilerine ikide bir gösterdiği vesikalıktaki kişinin annesi olduğunu yaptığı gölge oyunuyla fark edip teyit ederler. vesikalığı incelerken de bu kişinin adının [zehra kumru olduğu ilerleyen sahnelerde öğreneceklerdir] yazılı olduğunu fark ederler. orada ne yazılı olduğunu anlayabilmek için çalıştıkları rüya gazinosu’nda çalışan foto mahir’den [cengiz tünay] yararlanmaya karar verirler. mahir o vesikalığı incelerken mahmut’un vesikalığı kendisine çevirmesi üzerine yüzünü sağına çevirerek başlığa adını veren şu diyalogların yaşanmasına vesile olmuştur: [şu videoda 38.45/40.55 zaman aralığında geçiyor: youtube: gölge oyunu/erler film]
- bak! kadının yüzünde izi var.
+ çevirme!
- hayır, şey için—
+ çevirme! ben fotoğrafta yüze bakamam.
- niye?
+ anlatırım ama dalga geçmek yok. kimseye söylemeyeceksin. söz mü?
- söz.
+ ben fotoğraflarda ölümü görüyorum.
- ne?
+ ölümü görüyorum.
- hangi ölümü?
+ fotoğrafını çekeceğim kişinin hemen öleceğini önceden görüyorum.
- haydi lan! saçmalama.
+ bak! sen de inanmadın. doktorlar da inanmadı ama öyle. 3 yıl evvel bir adamın fotoğrafını çektim. tam karta basarken -ve o zamanlar böyle polaroidpolaroid fotoğraf makinesi yoktu- birden ürperdim. içimden bir ses bu adamın öleceğini söyledi. (bu durum karşısında) tabii ki güldüm. ama adam kapıdan çıkarken kalp krizi geçirdi ve oracıkta gitti.
- canım, hepimizin başından geçen böyle şeyler arada bir olur. ben de bir şeyler olur, ‘aa! ben bu olayı daha önce yaşadım.” derim.
+ bu öyle değil. bir keresinde yine karta basarken bir başkasının ölümünü hissettim. 5 dakika sonra bıçaklandı. hasımları öldürdü. 2 yıl içinde 3 defa ölenlerin yüzünü (kartlarında) gördüm. doktorlara gittim. evham olduğunu dediler. bir hoca ‘sen bir büyünün altındasın.’ dedi ama büyüyü de bozamadı. artık hiçbir yaşayanın fotoğrafına bakamıyorum.
devamını gör...
2.
devamını gör...
3.
4.
hiçbiri hayatta değil, ihtimal ki garson da. o sırada, o güzelim masada şöyle bir muhabbetin döndüğü rivayet edilir:
garson: efendim, sizleri burada görmek büyük mutluluk!
cemal süreya: kim istemez ki mutlu olmayı? ama mutsuzluğa da var mısın?
garson: anlamadım efendim?
can yücel: geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun.
garson: anlıyorum efendim… neyse, ne alırdınız?
nilgün marmara: sen ne getirdin bana çocukluğundan?
garson: çocukluğumdan mı? siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.
edip cansever: bu aralar ellerim hep üşür benim. doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.
nilgün marmara: üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.
garson: ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!
tomris uyar: bazen sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
garson: estağfurullah efendim, ne kırılması, bugün kötü bir gün sanırım benim için.
yaşar kemal: gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık, dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.
garson: ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum…
garson: efendim, sizleri burada görmek büyük mutluluk!
cemal süreya: kim istemez ki mutlu olmayı? ama mutsuzluğa da var mısın?
garson: anlamadım efendim?
can yücel: geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil, hak ettiğin kadar unutulursun.
garson: anlıyorum efendim… neyse, ne alırdınız?
nilgün marmara: sen ne getirdin bana çocukluğundan?
garson: çocukluğumdan mı? siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.
edip cansever: bu aralar ellerim hep üşür benim. doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.
nilgün marmara: üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.
garson: ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!
tomris uyar: bazen sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
garson: estağfurullah efendim, ne kırılması, bugün kötü bir gün sanırım benim için.
yaşar kemal: gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık, dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.
garson: ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum…

devamını gör...