#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda mimi cave'in yer aldığı 2022 abd yapımı korku ve gerilim filmidir. film 20 ocak tarihinde sundance film festivali'nde prömiyerini yapmış olup 1 saat 54 dakika sürmektedir. konusunda; flört aplikasyonlarını scroll'layarak tanışıp çıktığı kişilerle yaşadığı yavan ve sıkıcı ilişkilerden sıkılan noa, bu app'leri kullanmayı bırakmıştır ve telefon numarasını bir yerde karşılaştığı, garip bir şekilde çekici olan steve'e vererek şansını dener. ancak steve'in gizli "arzularının" oldukça sıra dışı olduğu ortaya çıkacaktır.
yönetmen:
mimi cave
oyuncular:
sebastian stan
daisy edgar-jones
charlotte le bon
brett dier
andrea bang
jonica t. gibbs
dayo okeniyi
mimi cave
oyuncular:
sebastian stan
daisy edgar-jones
charlotte le bon
brett dier
andrea bang
jonica t. gibbs
dayo okeniyi
*hollywood eleştirmenler birliği sezon ortası ödülleri (2022) - en iyi korku: hca ödülü
*reframe (2023) - film: reframe damgası
*reframe (2023) - film: reframe damgası
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "brigadier" tarafından 03.04.2021 00:39 tarihinde açılmıştır.
1.
az evvel izlediğim filmdir, tanım araya kaynayacak mı bilmiyorum ama kısaca yorumumu bırakmadan geçmek istemedim.
fresh, mimi cave tarafından yönetilen, başrollerinde daisy edgar-jones ve sebastian stan yer alan komedi korku karışımı filmdir. bence ne komedi ne de korkuydu maalesef. oyunculuklar kötü değildi kesinlikle ama konu yine klişelerle doluydu. hemen kısaca konudan bahsedeyim. noa adındaki kadın karakterimiz steve adında bir adamla tanışır, birbirlerinden kısa sürede etkilenirler ve ilişki yaşamaya başlarlar. ardından steve, noa’yı sürpriz yapmak üzere telefon çekmeyen evine götürür. evet, şimdiden konunun gidişatı hakkında bilgi sahip olmuş olabilirsiniz. ana konuya girmiyorum spoiler vermemek için yine de.
açıkçası film izlenebilir, ben biraz ilerleterek izlediğimi itiraf etmeliyim. zamanım olsa daha detaylı izleyebilirdim belki ama çok bir şey de kaybettiğimi sanmıyorum. ben 10 üzerinden 4 veriyorum. tabi çok beğenenler de çıkabilir ama önünde sonunda sadece benim fikrim bu şekilde.
fresh, mimi cave tarafından yönetilen, başrollerinde daisy edgar-jones ve sebastian stan yer alan komedi korku karışımı filmdir. bence ne komedi ne de korkuydu maalesef. oyunculuklar kötü değildi kesinlikle ama konu yine klişelerle doluydu. hemen kısaca konudan bahsedeyim. noa adındaki kadın karakterimiz steve adında bir adamla tanışır, birbirlerinden kısa sürede etkilenirler ve ilişki yaşamaya başlarlar. ardından steve, noa’yı sürpriz yapmak üzere telefon çekmeyen evine götürür. evet, şimdiden konunun gidişatı hakkında bilgi sahip olmuş olabilirsiniz. ana konuya girmiyorum spoiler vermemek için yine de.
açıkçası film izlenebilir, ben biraz ilerleterek izlediğimi itiraf etmeliyim. zamanım olsa daha detaylı izleyebilirdim belki ama çok bir şey de kaybettiğimi sanmıyorum. ben 10 üzerinden 4 veriyorum. tabi çok beğenenler de çıkabilir ama önünde sonunda sadece benim fikrim bu şekilde.
devamını gör...
2.
of! sadece of diyorum! hoşgeldin yeni travma bebek.
yazmak istediğim çok şey var ama sıkıcı bilgilerle başlayalım.
lauryn kahn’ın yazdığı ve
mimi cave’in yönettiği 2022 yapımı filmin başrollerini ilk kez izlesem de kendisini de oyunculuğunu da pek beğendiğim daisy edgar-jones hanım ve canımı canına katarcasına, ömrümü uğrunda harcarcasına deliler gibi aşık olduğum biriciğim sebastian stan paylaşıyor.
dating işlerinde pek başarılı olamayan noa isimli genç hanımın bir grocery storeda steve isimli bir beyefendiyle tanışıyor ve olanlar oluyor!
spoiler kısmında baya filmi olduğu gibi anlatacağım, izlemeden okunamadığı öneririm. izledikten sonra okuyun. mutlaka okuyun!. bu hype’ı tek başıma yaşayamam.
tanıştığı beyefendiden hemen hoşlanmaya başlayan, kanma kızım o güzel gülüşlere kanma diye bağırıp çağırsam da kanan kızımız steve’in teklifiyle bir haftasonu tatiline çıkmayı kabul ediyor. tabii en yakın arkadaşı, filmde en sevdiğim karakter o oldu, mollie bu durumdan kıllansa da pek ses etmiyor ve kızcağız gününü gün etsin diyor.
gel gelelim steve ve noa trafik yoğunluğundan dolayı geceyi steve’in evinde geçirmeye karar veriyorlar ve ıssız bir dağ evine gidiyorlar. gider gitmez de bu haysiyetsiz şerefsiz kızın içeceğine ilaç atıp bayıltıyor kızı. güzelim kız gözünü bir açıyor bir odanın içinde kelepçeli!
meğer bu steve cannibalmış, üstüne bir de hanımları kandırıp erlerini keserek kendi gibi manyaklara satıyormuş!
filmdeki ilk yükselme noktası burası oldu. bu noktadan sonra film biraz yavaş, ufaktan da sıkıcı ilerlese de işin içine mollie hanım girince yine bir heyecan bastı beni.
şimdi bu mollie ve noa’nın bir alışkanlığı var, biri seni seviyorum deyince diğeri ben daha çok seviyorum diyor. noa’nın telefonundan mesaj atan steve mollie’nin seni seviyorum mesajına sadece kalp atınca da mollie anlıyor bir bokluk olduğunu, sonra da ne yapıp edip buluyor bu steve’i. bulduğu gibi de hemen evine gidiyor.
işte ikinci patlama noktası burası. mollie noa’nın telefonunu aradığında ve telefon steve’in üstünde olunca tam ben “bu kadar salak değilsindir herhalde” derken booommmm!!!! gerçekten değilmiş. meğer bunun hanımı da bu işin içindeymiş.
bu noktada, birkaç sahne önce noa’nın okuduğu dergiye not bırakan kişinin bu hanım olduğunu düşünsem ve hatta emin olsam da filmin sonunda biraz şüpheye düşmedim değil. neyse devam edelim.
bu steve denen kıl kuyruk mollie’yi de alıp mekana götürüyor. o sırada noa steve’in ona olan zaafını kullanıp sıyrılma peşinde ve gayet de iyi yürütüyor planını ama mollie’nin telefonunu görünce işler değişiyor ve steve ile sevişme ayağına çükünü ısırıyor ve kaçıyor. evet, çükünü ısırıyor. hem de nasıl ısırma.
işte üçüncü patlama noktası da burası. hemen koşup mollie’yi ve oradaki diğer kızı da kurtarıyor derken steve gelmesin mi. geldi.
aha dedim bitti, bunlar bundan sonra kaçamaz. ancak hiç öyle olmadı. bu steve’i bir dövdüler, bir dövdüler aklınız durur! hacıyatmaza döndü herif.
yediği dayak yetmemiş olacak ki yine kızların peşinden geldi ve benim aslanlarım yine bunu tokat manyağı yapıp en sonunda kafasına bir kurşunla işini bitirdi.
ondan sonra gelen steve’in hanımı beyinin ölümünü oldukça sakin karşıladıktan sonra niye kıza saldırdı anlamasam da onu da allah’ına kavuşturdu ve en nihayetinde kurtuldular. helal olsun.
bir kere sebastian’a psikopat rolü çok yakışmış, aşk tanem bal böceğim müthiş bir performans sergilemiş. aynı şekilde daisy hanım da pek güzel oynamış başından sonuna kadar.
film böyle aman aman mükemmellikte bir film değil ancak müthiş keyifli ve heyecanlı olduğunu söyleyebilirim. imdb puanı 6.7, benden de bi 8 çalışır. vaktiniz olursa izleyin.
haydi, erza kaçar.
yazmak istediğim çok şey var ama sıkıcı bilgilerle başlayalım.
lauryn kahn’ın yazdığı ve
mimi cave’in yönettiği 2022 yapımı filmin başrollerini ilk kez izlesem de kendisini de oyunculuğunu da pek beğendiğim daisy edgar-jones hanım ve canımı canına katarcasına, ömrümü uğrunda harcarcasına deliler gibi aşık olduğum biriciğim sebastian stan paylaşıyor.
dating işlerinde pek başarılı olamayan noa isimli genç hanımın bir grocery storeda steve isimli bir beyefendiyle tanışıyor ve olanlar oluyor!
spoiler kısmında baya filmi olduğu gibi anlatacağım, izlemeden okunamadığı öneririm. izledikten sonra okuyun. mutlaka okuyun!. bu hype’ı tek başıma yaşayamam.
tanıştığı beyefendiden hemen hoşlanmaya başlayan, kanma kızım o güzel gülüşlere kanma diye bağırıp çağırsam da kanan kızımız steve’in teklifiyle bir haftasonu tatiline çıkmayı kabul ediyor. tabii en yakın arkadaşı, filmde en sevdiğim karakter o oldu, mollie bu durumdan kıllansa da pek ses etmiyor ve kızcağız gününü gün etsin diyor.
gel gelelim steve ve noa trafik yoğunluğundan dolayı geceyi steve’in evinde geçirmeye karar veriyorlar ve ıssız bir dağ evine gidiyorlar. gider gitmez de bu haysiyetsiz şerefsiz kızın içeceğine ilaç atıp bayıltıyor kızı. güzelim kız gözünü bir açıyor bir odanın içinde kelepçeli!
meğer bu steve cannibalmış, üstüne bir de hanımları kandırıp erlerini keserek kendi gibi manyaklara satıyormuş!
filmdeki ilk yükselme noktası burası oldu. bu noktadan sonra film biraz yavaş, ufaktan da sıkıcı ilerlese de işin içine mollie hanım girince yine bir heyecan bastı beni.
şimdi bu mollie ve noa’nın bir alışkanlığı var, biri seni seviyorum deyince diğeri ben daha çok seviyorum diyor. noa’nın telefonundan mesaj atan steve mollie’nin seni seviyorum mesajına sadece kalp atınca da mollie anlıyor bir bokluk olduğunu, sonra da ne yapıp edip buluyor bu steve’i. bulduğu gibi de hemen evine gidiyor.
işte ikinci patlama noktası burası. mollie noa’nın telefonunu aradığında ve telefon steve’in üstünde olunca tam ben “bu kadar salak değilsindir herhalde” derken booommmm!!!! gerçekten değilmiş. meğer bunun hanımı da bu işin içindeymiş.
bu noktada, birkaç sahne önce noa’nın okuduğu dergiye not bırakan kişinin bu hanım olduğunu düşünsem ve hatta emin olsam da filmin sonunda biraz şüpheye düşmedim değil. neyse devam edelim.
bu steve denen kıl kuyruk mollie’yi de alıp mekana götürüyor. o sırada noa steve’in ona olan zaafını kullanıp sıyrılma peşinde ve gayet de iyi yürütüyor planını ama mollie’nin telefonunu görünce işler değişiyor ve steve ile sevişme ayağına çükünü ısırıyor ve kaçıyor. evet, çükünü ısırıyor. hem de nasıl ısırma.
işte üçüncü patlama noktası da burası. hemen koşup mollie’yi ve oradaki diğer kızı da kurtarıyor derken steve gelmesin mi. geldi.
aha dedim bitti, bunlar bundan sonra kaçamaz. ancak hiç öyle olmadı. bu steve’i bir dövdüler, bir dövdüler aklınız durur! hacıyatmaza döndü herif.
yediği dayak yetmemiş olacak ki yine kızların peşinden geldi ve benim aslanlarım yine bunu tokat manyağı yapıp en sonunda kafasına bir kurşunla işini bitirdi.
ondan sonra gelen steve’in hanımı beyinin ölümünü oldukça sakin karşıladıktan sonra niye kıza saldırdı anlamasam da onu da allah’ına kavuşturdu ve en nihayetinde kurtuldular. helal olsun.
bir kere sebastian’a psikopat rolü çok yakışmış, aşk tanem bal böceğim müthiş bir performans sergilemiş. aynı şekilde daisy hanım da pek güzel oynamış başından sonuna kadar.
film böyle aman aman mükemmellikte bir film değil ancak müthiş keyifli ve heyecanlı olduğunu söyleyebilirim. imdb puanı 6.7, benden de bi 8 çalışır. vaktiniz olursa izleyin.
haydi, erza kaçar.
devamını gör...
3.
vikipedi'ye göre komedi gerilim filmi. *
daisy edgar-jones noa olarak ve sebastian stan da takma adı olan steve ya da gerçek adı ile brendan olarak filmde başroldeler.
olay aslında noa'nın artık klasik flörtleşme uygulamalarından sıkılmasıyla beraber markette bir adama numara vermesi ile başlar. *
ben adamı ilk defa gördüğümde aklım ilk penn badgley'in bakışlarına gitti. aynı çene yapısına sahipler: keskin. ayrıca penn you dizisindeki joe karakteriyle bir katili canlandırıyordu. oradan da aklıma direkt ted bundy geldi. çok benziyorlar bana göre ama siz de bir bakın. çene yapıları, bakışları... ted ile penn çok benziyorlar ama sebastian pek değil.
steve kısacası bir yamyam ve kadın eti tercih ediyor çünkü piyasada daha çok satıldığını söylemişti galiba. kurbanlarından da birkaç eşya tutuyor ki müşterilerine bunları da gönderip yedikleri insanı tanısınlar (bu nasıl laf ya, ürpertici) diye. * ayrıca ekstra gelir.
noa ile steve tanıştıktan kısa süre sonra tatile çıkmaya karar veriyorlar. ancak noa steve'ın hazırladığı içecekten sonra bayılıyor ve kendisini minik bir odada kelepçeli bir şekilde uyanarak buluyor. noa'nın mollie diye arkadaşı ve klasik bir mesajlaşma stilleri olmasaydı o da şüphelenmezdi ve en yakın arkadaşının peşine düşmezdi. peşine düşse de o da kaçırılıyor.
benim sevdiğim noktalardan birisi de noa'nın steve'in ona verdiği magazinin içerisindeki not idi: 'eğer ki bunu okuyorsan senden hoşlanıyordur ve bunu kullan' *noa bunu okuduktan sonra umutla doluyor ve tamamiyle olmayan(?) stratejisini değiştiriyor ve steve'e insan etine olmayan ilgisini varmış gibi gösteriyor. maske takıp oynuyor yani. böylelikle de yakınlaşıyorlar ve noa kendisinin gerçekten de özel birisi olduğunu steve'e 'kanıtlıyor'. ki steve bu düşünceye ondan önce sahip olduğu için de kolaylıkla da noa onu bu inanca itebiliyor. bu yakınlaşma olayı da bana natascha kampusch'u hatırlattı. kadın, 10 yaşında kaçırılıyor ve 8 sene esir tutulduktan sonra tek kaçma fırsatında kaçıyor hemen. onu kaçıran kişi ilk başta hiçbir şeye izin vermezken sonlara doğru onun evde istediği şekilde gezinmesine izin veriyor. *
noa pembe elbisesi ile steve ile yemek yerken steve ona bir tablonun arkasında kurduğu 'kurbanlarının eşyalarının erzağını' gösteriyor. bu erzakta bulunan kenarda duran telefonlardan bir tanesi de mollie'nin telefonu. bunu görünce noa ne kadar kendisini toparlamaya ve her şey normalmiş gibi davranmaya çalışsa da en sonunda duygu yoğunluğundan dolayı göz yaşlarına boğuluyor.
ilerleyen kısımlarda en sonunda kaçmayı başarıyorlar ama ne yazık ki noa'nın ilk tanıdığı iki kurbandan birisi olan melissa kurtulamıyor. elbette ki kaçmaları o kadar basit olmuyor. ilk önce evde steve'in başına tekme atarak bayıltıyorlar. tam öldü gibi bir izlenim bıraksa da tamamiyle tekrar canlanıp 3 kadının da peşinden gidiyor. en sonunda adam başına ateş edilerek dünyaya veda ediyor. ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, steve noa'nın ilk gününde ondan gülümsemesini rica etmişti ve steve ölmeden önce de bu sözleri duydu. ne kadar da ironik.
şimdi şöyle bir sahne de var. dikkatimden kaçmadı. noa ile steve tanıştıkları gecenin ardından dans ediyorlardı. noa'nın steve ile dansı resmen onu aslında ölüme götüren bir danstı. steve dans etmeyi teklif eden kişiydi. ilerleyen sahnelerde, noa steve ile, kumpas kurmadan önceki en son yemeklerinde, dans ediyorlar. bu sefer ise steve ölüme gidiyor. ölüme yakın olan kişi o. filmin en sonunda da 'heads with roll' şarkısı çalıyor. birkaç dizeyi aşağıya bırakıyorum:
off with your head
dance til you're dead
heads will roll
çeviri:
başın kopsun *
ölene kadar dans et
çok can yanacak/kafalar yuvarlanacak, yani vurulacak heads will roll /cambridge english
daisy edgar-jones noa olarak ve sebastian stan da takma adı olan steve ya da gerçek adı ile brendan olarak filmde başroldeler.
olay aslında noa'nın artık klasik flörtleşme uygulamalarından sıkılmasıyla beraber markette bir adama numara vermesi ile başlar. *
ben adamı ilk defa gördüğümde aklım ilk penn badgley'in bakışlarına gitti. aynı çene yapısına sahipler: keskin. ayrıca penn you dizisindeki joe karakteriyle bir katili canlandırıyordu. oradan da aklıma direkt ted bundy geldi. çok benziyorlar bana göre ama siz de bir bakın. çene yapıları, bakışları... ted ile penn çok benziyorlar ama sebastian pek değil.
steve kısacası bir yamyam ve kadın eti tercih ediyor çünkü piyasada daha çok satıldığını söylemişti galiba. kurbanlarından da birkaç eşya tutuyor ki müşterilerine bunları da gönderip yedikleri insanı tanısınlar (bu nasıl laf ya, ürpertici) diye. * ayrıca ekstra gelir.
noa ile steve tanıştıktan kısa süre sonra tatile çıkmaya karar veriyorlar. ancak noa steve'ın hazırladığı içecekten sonra bayılıyor ve kendisini minik bir odada kelepçeli bir şekilde uyanarak buluyor. noa'nın mollie diye arkadaşı ve klasik bir mesajlaşma stilleri olmasaydı o da şüphelenmezdi ve en yakın arkadaşının peşine düşmezdi. peşine düşse de o da kaçırılıyor.
benim sevdiğim noktalardan birisi de noa'nın steve'in ona verdiği magazinin içerisindeki not idi: 'eğer ki bunu okuyorsan senden hoşlanıyordur ve bunu kullan' *noa bunu okuduktan sonra umutla doluyor ve tamamiyle olmayan(?) stratejisini değiştiriyor ve steve'e insan etine olmayan ilgisini varmış gibi gösteriyor. maske takıp oynuyor yani. böylelikle de yakınlaşıyorlar ve noa kendisinin gerçekten de özel birisi olduğunu steve'e 'kanıtlıyor'. ki steve bu düşünceye ondan önce sahip olduğu için de kolaylıkla da noa onu bu inanca itebiliyor. bu yakınlaşma olayı da bana natascha kampusch'u hatırlattı. kadın, 10 yaşında kaçırılıyor ve 8 sene esir tutulduktan sonra tek kaçma fırsatında kaçıyor hemen. onu kaçıran kişi ilk başta hiçbir şeye izin vermezken sonlara doğru onun evde istediği şekilde gezinmesine izin veriyor. *
noa pembe elbisesi ile steve ile yemek yerken steve ona bir tablonun arkasında kurduğu 'kurbanlarının eşyalarının erzağını' gösteriyor. bu erzakta bulunan kenarda duran telefonlardan bir tanesi de mollie'nin telefonu. bunu görünce noa ne kadar kendisini toparlamaya ve her şey normalmiş gibi davranmaya çalışsa da en sonunda duygu yoğunluğundan dolayı göz yaşlarına boğuluyor.
ilerleyen kısımlarda en sonunda kaçmayı başarıyorlar ama ne yazık ki noa'nın ilk tanıdığı iki kurbandan birisi olan melissa kurtulamıyor. elbette ki kaçmaları o kadar basit olmuyor. ilk önce evde steve'in başına tekme atarak bayıltıyorlar. tam öldü gibi bir izlenim bıraksa da tamamiyle tekrar canlanıp 3 kadının da peşinden gidiyor. en sonunda adam başına ateş edilerek dünyaya veda ediyor. ancak şunu unutmamak gerekiyor ki, steve noa'nın ilk gününde ondan gülümsemesini rica etmişti ve steve ölmeden önce de bu sözleri duydu. ne kadar da ironik.
şimdi şöyle bir sahne de var. dikkatimden kaçmadı. noa ile steve tanıştıkları gecenin ardından dans ediyorlardı. noa'nın steve ile dansı resmen onu aslında ölüme götüren bir danstı. steve dans etmeyi teklif eden kişiydi. ilerleyen sahnelerde, noa steve ile, kumpas kurmadan önceki en son yemeklerinde, dans ediyorlar. bu sefer ise steve ölüme gidiyor. ölüme yakın olan kişi o. filmin en sonunda da 'heads with roll' şarkısı çalıyor. birkaç dizeyi aşağıya bırakıyorum:
off with your head
dance til you're dead
heads will roll
çeviri:
başın kopsun *
ölene kadar dans et
çok can yanacak/kafalar yuvarlanacak, yani vurulacak heads will roll /cambridge english
devamını gör...
4.
2022 yapımı korku ve gerilim filmi. 2022 senesi çok güzel filmler çıkmıştı. bu da onlardan biri.
noa ailesi olmayan yalnız yaşayan bir kadın. ilişkiler konusunda da iyi değil. uygulamalardan eşleştiği insanlarla yemeğe çıkıyor. hep hayal kırıklığı ile biten bu buluşmalardan sonra bir gün karşısına markette tanıştığı bir adam çıkıyor. adam komik, yakışıklı, ağzı iyi laf yapıyor. numarasını veren noa birkaç gün sonra steve ile buluşuyor ve güzel bir ilişkileri oluyor. bir süre sonra kendisini haftasonu tatile götürmek isteyen steve'in teklifini kabul eden noa ayvayı yiyeceğinden habersiz.
meğer steve dünyada çok az insanın dahil olduğu tehlikeli bir gruba üye değil miymiş? bak sen! hatta steve bu gruba mal sağlayan biri de çıkmasın mı? güzel filmdi. beğendim.
açıkçası biraz daha kan ve vahşet beklerdim. ameliyat sahnelerini detaylı çekebilirlerdi. etlerin kesimi, dövümü gibi yerler komikti. steve çok korkunç biri. karısı ve çocukları olması da ayrı bir şok oldu. eşi olan kadın kurulduktan sonra kocasını ortadan kaldırmak için niye hiç çaba harcaması acaba? bir de noa'ya saldırıyor. üzüm üzüme baka baka kararmış, o da ruh hastası bir urusbiye dönüşmüş.
noa ailesi olmayan yalnız yaşayan bir kadın. ilişkiler konusunda da iyi değil. uygulamalardan eşleştiği insanlarla yemeğe çıkıyor. hep hayal kırıklığı ile biten bu buluşmalardan sonra bir gün karşısına markette tanıştığı bir adam çıkıyor. adam komik, yakışıklı, ağzı iyi laf yapıyor. numarasını veren noa birkaç gün sonra steve ile buluşuyor ve güzel bir ilişkileri oluyor. bir süre sonra kendisini haftasonu tatile götürmek isteyen steve'in teklifini kabul eden noa ayvayı yiyeceğinden habersiz.
meğer steve dünyada çok az insanın dahil olduğu tehlikeli bir gruba üye değil miymiş? bak sen! hatta steve bu gruba mal sağlayan biri de çıkmasın mı? güzel filmdi. beğendim.
açıkçası biraz daha kan ve vahşet beklerdim. ameliyat sahnelerini detaylı çekebilirlerdi. etlerin kesimi, dövümü gibi yerler komikti. steve çok korkunç biri. karısı ve çocukları olması da ayrı bir şok oldu. eşi olan kadın kurulduktan sonra kocasını ortadan kaldırmak için niye hiç çaba harcaması acaba? bir de noa'ya saldırıyor. üzüm üzüme baka baka kararmış, o da ruh hastası bir urusbiye dönüşmüş.
devamını gör...
5.
romantik komedi tarzında başlayıp yarım saat sonra çok farklı noktalara giden film. filmin isminde büyük spoiler vermişler belirtmeden geçemeyeceğim. ilk buluşmada böbrekten olurum korkusunun bi tık ilerisini fobi olarak edindirmesi muhtemel.
fresh | official trailer | hulu / hulu
fresh | official trailer | hulu / hulu
devamını gör...