1.
iyiler hep kazanır.
sadece sonuç için zamana ihtiyaçları vardır.
1 ay, 1 yıl, belki bir ömür gerekir ama sonuç değişmez. nezaketin ve iyiliğin doğuracagı sonuçları hayal bile edemezsiniz.
sadece sonuç için zamana ihtiyaçları vardır.
1 ay, 1 yıl, belki bir ömür gerekir ama sonuç değişmez. nezaketin ve iyiliğin doğuracagı sonuçları hayal bile edemezsiniz.
devamını gör...
2.
düşündünüz mü hiç bunu? eğer huzursuzsanız, mutsuzsanız ne kadarı iç neden, ne kadarı dış neden? şunu unutmayın: sorunların ana kaynağı dış olabilir. ama iç nedenler dış nedenlerden çok daha fazladır. neden? çünkü sevgi noksanlığından. iç dünyamız, yani yüreğimiz pusulasını şaşırır. doğrudan sapmış... ve bu sapma bize sorunlar getiriyor. bir söz işitiyorsunuz bunu günlerce içinizde kuruyorsunuz, kine nefrete dönüştürüyorsunuz.
"bana nasıl böyle söyler"
"o kim ki"
bu dış neden mi iç neden mi? onun cahilliğine verirsen o dışta kalır seni tehdit etmez. ama sen bunu ağır sorun edersen, problem edersen. işte yaşantına huzursuzluğu, krizi buhranı soktun
bu yüzden sevgililer biz daima bunu düşünelim. çünkü neden bu önemli: sebep ne olursa olsun buhranı ve sorunları yaşayan insanın kendisidir. ha dış sebep, tabi aldın sen bunu kafana taktın, ne oldu? sen kendi dünyanı kararttın. çünkü bu sıkıntıyı, bu huzursuzluğu yaşayan sensin. bu buhranı yaşatan kim? yine sen. yüreğinden atmayarak, kafana takarak, günlerce uykusuz kalarak. öteki sana söyledi lafı geçti gitti. sen hala onu yaşıyorsun. kimin kime zararı dokunuyor? kendine kendin zarar veriyorsun. sonra doktorlara gidiyorsun beni bu dertten kurtar diye, bir de parandan oluyorsun.
o zaman sevgililer demek ki insan kendi sorunlarına çözüm bulabilir. ama eğer benlikte yaşıyorsa bu çok zor. eğer yaşantısında, yüreğinde gurur varsa bu zor. onun için sevgililer dünyaya ait olan her şey benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiğ gurur yüzünden kaynaklanır. bu üç şey: yani insana huzursuzluk veren, açgözlü ve bencil bir yaşam sürmesine neden olan 3 şey: bunlar dünyaya ait her şey. yani benliğin tutkuları. gözün tutkuları. maddi yaşamın verdiği gurur.
onun için biraz önce günah çıkartırken, 7 mahatsu meghker dedi: 7 ölümcül günahlar.
superbia: kibir
avaritia: açgözlülük
luxuria: şehvet
ınvidia: kıskançlık
gula: oburluk
ıra: öfke
acedia: tembellik
neymiş bunların başında gelen?
gurur. kibir.
bunlar babadan değil dünyadandır diyor kutsal kitabımız. o yüzden johanna bizi dünyaya ait, bizi yanlışa sürükleyen bu değerleri ve düşünceleri reddetmeye çağırıyor. çünkü bunlar sayesinde insan tanrıdan çok dünyaya bağlıyor. oysa dünya düzeni geçicidir. oysa tanrı ve kutsal değerlere dayanan sonsuza dek mutlu bir yaşam sürecektir sonunda. galip gelene sonsuz yaşam verilecektir. galip gelen: ebedi hayat tacını takacaktır.
benliğin tutkuları, günahlı doğamızdan kaynaklanan bedensel istekleri temsil eder. gözün tutkuları, gördüklerimizden kaynaklanan kötü isteklerdir. maddi yaşamın verdiği gurur ise, tanrıyı değil kendini yüceltmeyi öngören kutsal olmayan tutkularımız.
her şey görmekle başlıyor. dünyevi düşüncenin bu 3 ögesi nerede başladı biliyor musunuz? ilk günahta. iblis, havva anamızı o meyvanın etrafında dolaşırken gördü, çünkü havva anamız meyvanın görünüşünün güzelliğine kapıldı. gözün tutkuları ...
sonra iblis dedi ki: bundan yersen tanrı gibi olacaksın. tanrı bunu yasakladı size, çünkü kendisi gibi tanrısallaşmayın diye. o an, insan kendini yüceltmek istedi. halbuki biz, tanrıyı yüceltmemiz lazım. yaradılmış her şeyi o bize verdi.
yani onun sonucunda o meyvayı yemekle ne oldu? cennetten kovuldu. eğer biz de cennetten kovulmak istiyorsak; bize vadedilen, sonsuz yaşamın hüküm sürdüğü, acının ve kederin olmadığı o dünyadan mahrum kalmak istiyorsak bu benliğin unsurlarını yapmakta bir sakınca yok. ama orada ebedi bir yaşam sürmek istiyorsak, bu benliğin tutkularına, gözün tutkularına ve gurur denen insanı tanrıdan ve insan kardeşinden ayıran bu tehlikeli günahlardan uzak durmamız gerekiyor.
çünkü neden biliyor musunuz sevgililer? bunlar tanrıyla paydaşlığımızı bozar ve bizi ruhsal yıkıma götürür. bu dünyayı sevmek demek, onun değerlerine, ilgi alanlarına, yollarına, zevklerine yakınlık duymak ve kendini buna adamak demektir. yoksa dünyada giyinmek, kuşanmak, mülk edinmek günah değildir. fakat bundan gayrısını düşünmemek, aç gözlü olmak günah. aç gözlülük de 7 büyük günahtan birisidir. aç gözlü yetinmez... "dünya benim olsa, ay niye benim değil diye düşünürüm" dersin. onu da istersin. ay'ı versen, merkürü ister bu sefer.... marsı ister... diğer gezegenleri ister... günah olan bu.
işte bunlar tanrıyla paydaşlığı bozar ve bizi ruhsal yıkıma götürür. kontrol edilmediğinde ve dizginlenmediğinde kötülüğün kaynağı haline getirir. seni mutsuz ve huzursuz eden her şey günah. tanrıdan, sevgiden, doğruluktan ayıran her şey tehlikelidir.
işte... ruhsal hayat insanı bencil bir yaşamdan, onun karanlığından, keşmekeşliğinden çıkararak manevi hayatın huzuruna kavuşturmak için gereklidir. bu vaazları bunun için veriyoruz. dünyada ol, dünyayı yaşa ama dünyanın kölesi olma... doğruluğun, sevginin, merhametin yörüngesine gir... o zaman aradığın huzuru ve mutluluğu bulursun. maddi şeyler bir şey vermez. duvardan bir şey isteyin verir mi o sana? madde sana bir şey vermez. geçicidir verdiği şeyler. para senin mutlu yaşamanı sağlamaz, rahat yaşamanı sağlar. huzuru ve mutluluk vermez. çünkü yürekteki değerler önemlidir. ve madde, her şey bir gün yok olup gidecek ama sen ebediyen yaşayacaksın eğer doğru değerler içinde kalırsan.
o yüzden kutsal kitap diyor ki, "beden toprağa, ruh kendisini veren allah'a dönmeden önce seni yaratanı hatırla". çünkü benliğin denetiminde bir yaşam huzur ve mutluluk vermez. onu ruhen ve bedenen yıpratır ve yorar.
o yüzden rab jesus bize bir çağrıda bulundu:
"ey yorgunlar. ve bütün yükü ağır olanlar. bana gelin. ben size rahat veririm. boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. böylece canlarınız rahata kavuşur"
boyunduruk nedir biliyor musunuz? köylerde yaşayanlar, harman sürerken iki çift hayvana boyunduruk takarlar ve sürerlerdi. dolayısıyla toprağı yaran tırmık o iki hayvanla birlikte daha kolay, sertleşmiş toprak... tırmığın toprağa girmesi, havalandırması için.
peki ne yaparlardı biliyor musunuz başka bir şey? neden boyunduruğumu takın dedi jesus? eskiden usta çiftçiler harman yapar, toprağı sürerken bir tane tecrübeli bir hayvanın yanına da bir acemi hayvan korlardı. dolayısıyla usta hayvan acemi hayvana yön verirdi. ve acemi hayvan usta hayvandan öğrenirdi. rab de bunu söylüyor. gelin boyunduruğumu takın, ben size öğreteceğim diyor.
yaşamın sorunlarını biliyorum, dertlerini biliyorum, sorunlarını biliyorum; bu dert ve sorunların seni ezdiğini, yorgun düşürdüğünü biliyorum. ama gelin, benim boyunduruğumu takın. ben yaşamın kaynağıyım. seni yormam. benim boyunduruğumun yükü hafiftir diyor. sana öğreteceğim çok şey var, yeter ki sen benimle birlikte bu yaşam içinde. o zaman yorulmazsın. yükünü ben alırım. verdiğimi ben alırım. sorunlarını alır çözüm veririm. ben yüklemeye değil, yükünü almaya geldim.
sana düşen sorumluluk özgür iradenle bunu kabul etmek. işte sevgililer bu rahatlık, çok az insanın tattığı, dünyanın verdiği rahatlıktan daha derinli, anlamlı bir huzur veren rahatlıktır.
- derhayr zaven bıçakçıyan
"bana nasıl böyle söyler"
"o kim ki"
bu dış neden mi iç neden mi? onun cahilliğine verirsen o dışta kalır seni tehdit etmez. ama sen bunu ağır sorun edersen, problem edersen. işte yaşantına huzursuzluğu, krizi buhranı soktun
bu yüzden sevgililer biz daima bunu düşünelim. çünkü neden bu önemli: sebep ne olursa olsun buhranı ve sorunları yaşayan insanın kendisidir. ha dış sebep, tabi aldın sen bunu kafana taktın, ne oldu? sen kendi dünyanı kararttın. çünkü bu sıkıntıyı, bu huzursuzluğu yaşayan sensin. bu buhranı yaşatan kim? yine sen. yüreğinden atmayarak, kafana takarak, günlerce uykusuz kalarak. öteki sana söyledi lafı geçti gitti. sen hala onu yaşıyorsun. kimin kime zararı dokunuyor? kendine kendin zarar veriyorsun. sonra doktorlara gidiyorsun beni bu dertten kurtar diye, bir de parandan oluyorsun.
o zaman sevgililer demek ki insan kendi sorunlarına çözüm bulabilir. ama eğer benlikte yaşıyorsa bu çok zor. eğer yaşantısında, yüreğinde gurur varsa bu zor. onun için sevgililer dünyaya ait olan her şey benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiğ gurur yüzünden kaynaklanır. bu üç şey: yani insana huzursuzluk veren, açgözlü ve bencil bir yaşam sürmesine neden olan 3 şey: bunlar dünyaya ait her şey. yani benliğin tutkuları. gözün tutkuları. maddi yaşamın verdiği gurur.
onun için biraz önce günah çıkartırken, 7 mahatsu meghker dedi: 7 ölümcül günahlar.
superbia: kibir
avaritia: açgözlülük
luxuria: şehvet
ınvidia: kıskançlık
gula: oburluk
ıra: öfke
acedia: tembellik
neymiş bunların başında gelen?
gurur. kibir.
bunlar babadan değil dünyadandır diyor kutsal kitabımız. o yüzden johanna bizi dünyaya ait, bizi yanlışa sürükleyen bu değerleri ve düşünceleri reddetmeye çağırıyor. çünkü bunlar sayesinde insan tanrıdan çok dünyaya bağlıyor. oysa dünya düzeni geçicidir. oysa tanrı ve kutsal değerlere dayanan sonsuza dek mutlu bir yaşam sürecektir sonunda. galip gelene sonsuz yaşam verilecektir. galip gelen: ebedi hayat tacını takacaktır.
benliğin tutkuları, günahlı doğamızdan kaynaklanan bedensel istekleri temsil eder. gözün tutkuları, gördüklerimizden kaynaklanan kötü isteklerdir. maddi yaşamın verdiği gurur ise, tanrıyı değil kendini yüceltmeyi öngören kutsal olmayan tutkularımız.
her şey görmekle başlıyor. dünyevi düşüncenin bu 3 ögesi nerede başladı biliyor musunuz? ilk günahta. iblis, havva anamızı o meyvanın etrafında dolaşırken gördü, çünkü havva anamız meyvanın görünüşünün güzelliğine kapıldı. gözün tutkuları ...
sonra iblis dedi ki: bundan yersen tanrı gibi olacaksın. tanrı bunu yasakladı size, çünkü kendisi gibi tanrısallaşmayın diye. o an, insan kendini yüceltmek istedi. halbuki biz, tanrıyı yüceltmemiz lazım. yaradılmış her şeyi o bize verdi.
yani onun sonucunda o meyvayı yemekle ne oldu? cennetten kovuldu. eğer biz de cennetten kovulmak istiyorsak; bize vadedilen, sonsuz yaşamın hüküm sürdüğü, acının ve kederin olmadığı o dünyadan mahrum kalmak istiyorsak bu benliğin unsurlarını yapmakta bir sakınca yok. ama orada ebedi bir yaşam sürmek istiyorsak, bu benliğin tutkularına, gözün tutkularına ve gurur denen insanı tanrıdan ve insan kardeşinden ayıran bu tehlikeli günahlardan uzak durmamız gerekiyor.
çünkü neden biliyor musunuz sevgililer? bunlar tanrıyla paydaşlığımızı bozar ve bizi ruhsal yıkıma götürür. bu dünyayı sevmek demek, onun değerlerine, ilgi alanlarına, yollarına, zevklerine yakınlık duymak ve kendini buna adamak demektir. yoksa dünyada giyinmek, kuşanmak, mülk edinmek günah değildir. fakat bundan gayrısını düşünmemek, aç gözlü olmak günah. aç gözlülük de 7 büyük günahtan birisidir. aç gözlü yetinmez... "dünya benim olsa, ay niye benim değil diye düşünürüm" dersin. onu da istersin. ay'ı versen, merkürü ister bu sefer.... marsı ister... diğer gezegenleri ister... günah olan bu.
işte bunlar tanrıyla paydaşlığı bozar ve bizi ruhsal yıkıma götürür. kontrol edilmediğinde ve dizginlenmediğinde kötülüğün kaynağı haline getirir. seni mutsuz ve huzursuz eden her şey günah. tanrıdan, sevgiden, doğruluktan ayıran her şey tehlikelidir.
işte... ruhsal hayat insanı bencil bir yaşamdan, onun karanlığından, keşmekeşliğinden çıkararak manevi hayatın huzuruna kavuşturmak için gereklidir. bu vaazları bunun için veriyoruz. dünyada ol, dünyayı yaşa ama dünyanın kölesi olma... doğruluğun, sevginin, merhametin yörüngesine gir... o zaman aradığın huzuru ve mutluluğu bulursun. maddi şeyler bir şey vermez. duvardan bir şey isteyin verir mi o sana? madde sana bir şey vermez. geçicidir verdiği şeyler. para senin mutlu yaşamanı sağlamaz, rahat yaşamanı sağlar. huzuru ve mutluluk vermez. çünkü yürekteki değerler önemlidir. ve madde, her şey bir gün yok olup gidecek ama sen ebediyen yaşayacaksın eğer doğru değerler içinde kalırsan.
o yüzden kutsal kitap diyor ki, "beden toprağa, ruh kendisini veren allah'a dönmeden önce seni yaratanı hatırla". çünkü benliğin denetiminde bir yaşam huzur ve mutluluk vermez. onu ruhen ve bedenen yıpratır ve yorar.
o yüzden rab jesus bize bir çağrıda bulundu:
"ey yorgunlar. ve bütün yükü ağır olanlar. bana gelin. ben size rahat veririm. boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. böylece canlarınız rahata kavuşur"
boyunduruk nedir biliyor musunuz? köylerde yaşayanlar, harman sürerken iki çift hayvana boyunduruk takarlar ve sürerlerdi. dolayısıyla toprağı yaran tırmık o iki hayvanla birlikte daha kolay, sertleşmiş toprak... tırmığın toprağa girmesi, havalandırması için.
peki ne yaparlardı biliyor musunuz başka bir şey? neden boyunduruğumu takın dedi jesus? eskiden usta çiftçiler harman yapar, toprağı sürerken bir tane tecrübeli bir hayvanın yanına da bir acemi hayvan korlardı. dolayısıyla usta hayvan acemi hayvana yön verirdi. ve acemi hayvan usta hayvandan öğrenirdi. rab de bunu söylüyor. gelin boyunduruğumu takın, ben size öğreteceğim diyor.
yaşamın sorunlarını biliyorum, dertlerini biliyorum, sorunlarını biliyorum; bu dert ve sorunların seni ezdiğini, yorgun düşürdüğünü biliyorum. ama gelin, benim boyunduruğumu takın. ben yaşamın kaynağıyım. seni yormam. benim boyunduruğumun yükü hafiftir diyor. sana öğreteceğim çok şey var, yeter ki sen benimle birlikte bu yaşam içinde. o zaman yorulmazsın. yükünü ben alırım. verdiğimi ben alırım. sorunlarını alır çözüm veririm. ben yüklemeye değil, yükünü almaya geldim.
sana düşen sorumluluk özgür iradenle bunu kabul etmek. işte sevgililer bu rahatlık, çok az insanın tattığı, dünyanın verdiği rahatlıktan daha derinli, anlamlı bir huzur veren rahatlıktır.
- derhayr zaven bıçakçıyan
devamını gör...
3.
çok şükür vaaz dinleyecek kadar aklı yitirmedik be. ama yine de sağol şef.
devamını gör...