haddeden geçmiş nezaket yal ü bal olmuş sana
başlık "sahiri" tarafından 04.08.2024 15:49 tarihinde açılmıştır.
1.
t, nedim'in çok bilinen bir "olmuş sana" redifli, fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün vezinli bir gazelinin başlangıç beytidir; şiirin tamamı şöyledir:
haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
bûy-ı gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
biri olmuş hûy birisi dest-mâl olmuş sana
sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
zülfü hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
şöyle gird olmuş firengistân birikmiş bir yere
sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
el-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana
sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana
leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber nedîm
bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana.
günümüz türkçesi
nezaket haddeden geçmiş, sana boy bos olmuş; şarap şişeden süzülmüş sana kırmızı yanak olmuş.
gülün kokusu damıtılmış, nazın ucu işlenmiş;
biri sana ter, birisi de mendil olmuş.
kalem, senin için sihir ve büyü ile dolmuştur. harut’un zülfü nâl olmuş sana demek mümkündür.
firengistan şöyle toplanmış bir yere birikmiş,
sonra gelmiş kaşının köşesinde sana ben olmuştur.
ey gönül! o hristiyan güzeli sana şarap içer misin demiş,
aman sana ne de meşakkatli soru sormuş.
gönül! sen nasıl bir kadehin sarhoşusun,
allah için [söyle] kimin hayranısın?
kendini aldırdın; noldun, sana ne hâl olmuş?
bûse kelimesindeki sin harfinin dişlerinden dudakların yaralanır.
bu suretle dudağını öptürmek senin için imkânsız olmuştur.
senin anlattığın güzel bu şehirde yoktur nedim!
sen bir hayal görmüşsün, sana peri yüzlü[biri] görünmüş.
”
haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
bûy-ı gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu
biri olmuş hûy birisi dest-mâl olmuş sana
sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem
zülfü hârut’un demek mümkin ki nâl olmuş sana
şöyle gird olmuş firengistân birikmiş bir yere
sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana
ol büt-i tersâ sana mey nûş eder misin demiş
el-amân ey dil ne müşkil-ter suâl olmuş sana
sen ne câmın mestisin âyâ kimin hayrânısın
kendin aldırdın gönül n’oldun ne hal olmuş sana
leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
lâ’lin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber nedîm
bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana.
günümüz türkçesi
nezaket haddeden geçmiş, sana boy bos olmuş; şarap şişeden süzülmüş sana kırmızı yanak olmuş.
gülün kokusu damıtılmış, nazın ucu işlenmiş;
biri sana ter, birisi de mendil olmuş.
kalem, senin için sihir ve büyü ile dolmuştur. harut’un zülfü nâl olmuş sana demek mümkündür.
firengistan şöyle toplanmış bir yere birikmiş,
sonra gelmiş kaşının köşesinde sana ben olmuştur.
ey gönül! o hristiyan güzeli sana şarap içer misin demiş,
aman sana ne de meşakkatli soru sormuş.
gönül! sen nasıl bir kadehin sarhoşusun,
allah için [söyle] kimin hayranısın?
kendini aldırdın; noldun, sana ne hâl olmuş?
bûse kelimesindeki sin harfinin dişlerinden dudakların yaralanır.
bu suretle dudağını öptürmek senin için imkânsız olmuştur.
senin anlattığın güzel bu şehirde yoktur nedim!
sen bir hayal görmüşsün, sana peri yüzlü[biri] görünmüş.
”
devamını gör...
2.
tenasül uzvuna zıbığı zerk eyleyen kişi.
sağlam mabadı vezirde görür.
sağlam mabadı vezirde görür.
devamını gör...