1.
sultan 2.osman’ın tahttan indirilmesine giden süreci tarihçiler haile-i osmaniye şeklinde adlandırırlar. bu haile yani türkçe meali ile facia 18 mayıs 1622 sabahı patlak vermiş ve bu olayın tesirleri çok uzun yıllar boyunca koca imparatorluğu etkisi altında bırakmıştır.
18 mayıs sabahı padişah tuğları, üsküdar sahrasına dikildi. sebebi ise padişahın hacca gideceğini ilan etmesiydi. fakat asiler tam tersini düşünüyor padişahın anadolu ve asya kıtalarından ordu toplayıp kendilerini ortadan kaldıracağını ve yeni bir devlet idaresi kurmak istediğini düşünüyorlardı.
zira haklılardı çünkü saray’dan kovulan hizmetli takımı bu dedikoduyu epeydir kapıkulu ocaklarına yayıyorlardı. konuya dönecek olursak sultan 2. osman hacca gidecek, eski sadrazam ohrili hüseyin paşa, saltanat naibi olarak istanbul’da kalacaktı. padişah edirne muhafızlığına gürcü mehmed paşayı, bursa muhafızlığına da vezir topal recep paşayı getirmişti. kapdan-ı derya damat halil paşa donanmayı lübnan’a götürmek üzere padişahın emrini bekliyordu. sultan osman, en güvendiği yeniçeri ve kapıkulu sipahileri’nden 1000 tanesini, müteferrikalardan 40 kişiyi ve 30 tanede divan katibini yanına almıştı. bunların yanında sadrazam, nişancı ve defterdar gibi devlet adamlarını ve onların maiyetlerini de yanında götürüyordu. tabii 1500 civarı askerin dışında kalanların dikkatini çekti bu durum. zira padişah nereye giderse gitsin tüm kapıkulu ocaklarına mensup askerleri yanına alırdı.
tuğlar üsküdar’a dikilir dikilmez yeniçerilen kazan kaldırmıştı. süleymaniye’de toplanan yeniçeriler, hızlı bir şekilde at meydanına yani şimdiki sultanahmet meydanına geldiler. ellerinde şeyhülislam esad efendiden aldıkları “padişaha hac lazım değildir, yerinde oturup adl eylemek evladır. caiz ki bir fitne zuhur eyliye!” yazılı fetva vardı. türkçe mealine gelecek olursak; “osman, icat çıkarma otur oturduğun yerde canına yandığım, şimdiye kadar kim hacca gitmiş ki sen böyle dellendin, hem sen yokken bir b**luk olsa buraları kim idare edecek”, şeklinde bir çeviri yapmak mümkün. tabii bu fetvayı vermeden çok önceleri damadı olan padişahı defalarca ikaz etti esad efendi ama sultan osman kimseyi sallamadığı gibi onu da şeyine sallamadı. bu durum karşısında esad efendi yeniçerilerin istediği fetvayı yazıp ellerine vermiş ve oda muhalefetini açıkça beyan etmişti.
öğlen saatlerine gelindiğin de istanbul’da normal hayat durma noktasına gelmişti. kapıkulu ocakları’nın sultanahmed meydanın da toplandığını ve her taraftan aynı istikamete aktığını gören halk, evlerine çekilmiş, bütün çarşılar, pazar yerleri ve dükkanlar kapanmıştı. tabi bu kadar olay olurken padişah ne yaptı, asilerin gönderdiği fetvayı onlara küfürler ederek yırtıp attı ve niyetinden vazgeçmeyeceğini yineledi.
tabi tüm bunlar olurken kapıkulu askerleride akıllı davranıyor ve toplanırken silahsız bir şekilde toplanıyorlardı, zira öbür türlü asi durumuna düşebilirlerdi ki, aslında çoktan padişahın gözünde düşmüşlerdi bile. kapıkulu askerlerinin padişaha gönderdikleri 2. not şu şekildeydi; “padişahın bu tarik ile hicaz’a gitmesi, mücerred bizden i’raz-u nefrete mebni olup bir gayri mucibi yokdur. nizam-ı alem için padişahlar hacc-ı şerifi terk edegelmişlerdir. düşman zuhuru ve a-danın şerr-ü şuru ihtimali var iken memalik-i mahrusayı koyup gitmek hatadır, bu karardan ferakat olunmak gereklidir”. yani çevirecek olursak kısaca;” padişahım, otur oturduğun yerde, biz senin gerçek niyetini biliyoruz, ya bu karardan dön ya da senin için çok kötü olur”.
tüm bunlar olurken ocak ağaları da boş durmuyor ve sultan osman’ı kışkırtıp üzerlerine salan kişiler için esad efendiden fetva katli vacip şeklinde fetva alıyorlardı. fetva tam olarak şöyleydi;” padişah-ı cihanban’ı azdırıp devlet hazinesini telef ettirip bunca fitne ve fesada sebep olan kişilere ne lazım gelir? cevap; o kişilerin katledilmeleri gerekir.”
fetva parçalamayı alışkanlık haline getiren sultan osman, bu fetvayı da parçalayarak ulemanın suratına fırlattı. bu sırada donanmadan kaçan bazı levend ve azebler de sultanahmed meydanına gelmiş, buralar karışsa da güzel bir yağma yapsak düşüncesinde ortalıkta fink atıyordu. bu yağmadan ilk nasibini alan padişahın hocası olan ömer efendi olmuştur. sarayına giden kapıkulu askerleri öldürmek için aradılarsa da onu bulamamış ama sarayını bir güzel yağma etmişlerdir. tüm bunlar olurken sultan osman hacca gitmekten vazgeçtiğini askerlere bildirdi.
19 mayıs 1622 yani haile-i osmaniye’nin ikinci günü, tüm kapıkulu ocakları artık silahlı olarak , on binleri aşan bir kalabalık ile fatih’te toplandılar. fatih camii’nde sabah namazı kılındı. oradan yürüyüşe geçerek sultanahmed’e gelindi. askerlerin davetiyle ulema sınıfı da orada toplanmıştı. müzakereler başladı ve padişahtan 6 kişinin kellesinin istenmesine karar verdiler. bunlar tam liste olarak; veziriazam diver paşa, hoca ömer efendi, darussade ağası süleyman ağa, istanbul muhafızı vezir ahmed paşa, başdefterdar baki paşa ve sekbanbaşı nasuh ağadır.
sekbanbaşı nasuh ağa’nın kellesinin istenmesine sebep olan şey padişaha yakın olması ya da onu etkilemesi değildi, sadece mevcut isyana karşı çıktığı için kellesi isteniyordu.asilerin bu istekleri ulemadan 12 kişi tarafından tasdik edildi. ulema hoca ömer efendi ve darüssade ağası süleyman ağanın katledilmesine zaten dünden razıydı, fakat diğer 4 isim konusunda asilere direndiler. fakat asilerin her biri için bir bahanesi vardı. ocak ağalarına göre veziriazamın suçu, silahsız yeniçerileri ok atışına tutmak, defterdarın suçu ayarı bozuk akçe ile ulufe ödemesi yapmak, nişancının suçu emekli subayların maaşını kesmesi ve sekbanbaşının suçu da ocağı savunacağı yerde nişancıya yalakalık yapmasıydı.
ulema’dan bir heyet bu kararı topkapı sarayına getirip, sultan osman’a sundu. padişah bahsi geçen kişilerin azlini kabul edeceğini ama kesinlikle katledilmelerine rızası olmadığını kendine has üslubu ile cevapladı.
ulema sözcüsü: “padişahım, istediklerini veri yoksa halimiz harap olur, epey kalabalıklar istediklerini almak isterlerse zorla alırlar, konuyu uzatmayalım hiçbir şey devletin bekasın’dan önemli değil” dediyse de padişah;” korkmaya gerek yok bunlar başsız asker, çabuk dağılırlar” şeklinde son derece cahilce bir cevap vermiştir. bunun üzerine söz alan ihtiyar ulema;” işler bu raddeye geldikten sonra bu asiler istediklerini alırlar, atalarınızdan da aldılar, sizden de alırlar, istediklerini verin dediyse de padişaha dinletemez. hatta padişah;” bunları da siz tahrik etmişe benzersiniz, evvel sizi kırarım, sonra da onları” şeklinde son derece cahilce bir cevap daha verir. acaba o sırada ulemanın iç sesi” senin ben aklının sapına saplayayım hay osman” demiş midir hep merak etmişimdir.
bu sırada diğer vezirler arasından çıkıp gelen ohrili hüseyin paşa;” padişahım duru vahim, beni dahi isteseler verin, yeter ki siz sağolun” dese de lafını dinletemez. hatta padişah bir adım daha ileri giderek kendisine elçi gelen heyeti tevkif ettirmek gibi son derece büyük bir aptallık daha yapar. bunların istedikleri cevaplarla birlikte gelmesini bekleyen asiler, gelmediklerini görünce saraya doğru yürümeye başlamışlardır.
sarayın dış kapısına dayanan on binlerce asker hiçbir zorlukla karşılaşmadan içeriye daldılar. beklediklerinin aksine hiçbir direnişle karşılaşmadılar ve iç avluya geldiklerin zaman padişahı “ayak divanı”’na davet ettiler. tabi padişah bunu da kabul etmeyerek son büyük cahilliğini yapmış oldu. sultan mustafa harem’deki dairesinden alındı ve sultan osman tevkif edildi. ulema asilere mustafa’nın bir deli olduğunu ve taht için gerekli akla sahip olmadığını yinelese de asiler dinlemediler. zira işin ucunda yüklü bir cülus bahşişi vardı.
böylece sultan 2. osman’ın 4 yıl 2 ay 21 gün süren saltanatı 19 mayıs 1622 günü sona erdi. devam eden süreçte önce yedikule zindanların da hapsedildi, sonrasında 20 mayıs 1622 günü orada boğdurularak öldürüldü, kimi kaynaklara göre bazı yeniçerilerin tecavüz ettiği de söylenir fakat kesin değildir.
kaynak: yılmaz öztuna büyük türkiye tarihi 5.cilt.
18 mayıs sabahı padişah tuğları, üsküdar sahrasına dikildi. sebebi ise padişahın hacca gideceğini ilan etmesiydi. fakat asiler tam tersini düşünüyor padişahın anadolu ve asya kıtalarından ordu toplayıp kendilerini ortadan kaldıracağını ve yeni bir devlet idaresi kurmak istediğini düşünüyorlardı.
zira haklılardı çünkü saray’dan kovulan hizmetli takımı bu dedikoduyu epeydir kapıkulu ocaklarına yayıyorlardı. konuya dönecek olursak sultan 2. osman hacca gidecek, eski sadrazam ohrili hüseyin paşa, saltanat naibi olarak istanbul’da kalacaktı. padişah edirne muhafızlığına gürcü mehmed paşayı, bursa muhafızlığına da vezir topal recep paşayı getirmişti. kapdan-ı derya damat halil paşa donanmayı lübnan’a götürmek üzere padişahın emrini bekliyordu. sultan osman, en güvendiği yeniçeri ve kapıkulu sipahileri’nden 1000 tanesini, müteferrikalardan 40 kişiyi ve 30 tanede divan katibini yanına almıştı. bunların yanında sadrazam, nişancı ve defterdar gibi devlet adamlarını ve onların maiyetlerini de yanında götürüyordu. tabii 1500 civarı askerin dışında kalanların dikkatini çekti bu durum. zira padişah nereye giderse gitsin tüm kapıkulu ocaklarına mensup askerleri yanına alırdı.
tuğlar üsküdar’a dikilir dikilmez yeniçerilen kazan kaldırmıştı. süleymaniye’de toplanan yeniçeriler, hızlı bir şekilde at meydanına yani şimdiki sultanahmet meydanına geldiler. ellerinde şeyhülislam esad efendiden aldıkları “padişaha hac lazım değildir, yerinde oturup adl eylemek evladır. caiz ki bir fitne zuhur eyliye!” yazılı fetva vardı. türkçe mealine gelecek olursak; “osman, icat çıkarma otur oturduğun yerde canına yandığım, şimdiye kadar kim hacca gitmiş ki sen böyle dellendin, hem sen yokken bir b**luk olsa buraları kim idare edecek”, şeklinde bir çeviri yapmak mümkün. tabii bu fetvayı vermeden çok önceleri damadı olan padişahı defalarca ikaz etti esad efendi ama sultan osman kimseyi sallamadığı gibi onu da şeyine sallamadı. bu durum karşısında esad efendi yeniçerilerin istediği fetvayı yazıp ellerine vermiş ve oda muhalefetini açıkça beyan etmişti.
öğlen saatlerine gelindiğin de istanbul’da normal hayat durma noktasına gelmişti. kapıkulu ocakları’nın sultanahmed meydanın da toplandığını ve her taraftan aynı istikamete aktığını gören halk, evlerine çekilmiş, bütün çarşılar, pazar yerleri ve dükkanlar kapanmıştı. tabi bu kadar olay olurken padişah ne yaptı, asilerin gönderdiği fetvayı onlara küfürler ederek yırtıp attı ve niyetinden vazgeçmeyeceğini yineledi.
tabi tüm bunlar olurken kapıkulu askerleride akıllı davranıyor ve toplanırken silahsız bir şekilde toplanıyorlardı, zira öbür türlü asi durumuna düşebilirlerdi ki, aslında çoktan padişahın gözünde düşmüşlerdi bile. kapıkulu askerlerinin padişaha gönderdikleri 2. not şu şekildeydi; “padişahın bu tarik ile hicaz’a gitmesi, mücerred bizden i’raz-u nefrete mebni olup bir gayri mucibi yokdur. nizam-ı alem için padişahlar hacc-ı şerifi terk edegelmişlerdir. düşman zuhuru ve a-danın şerr-ü şuru ihtimali var iken memalik-i mahrusayı koyup gitmek hatadır, bu karardan ferakat olunmak gereklidir”. yani çevirecek olursak kısaca;” padişahım, otur oturduğun yerde, biz senin gerçek niyetini biliyoruz, ya bu karardan dön ya da senin için çok kötü olur”.
tüm bunlar olurken ocak ağaları da boş durmuyor ve sultan osman’ı kışkırtıp üzerlerine salan kişiler için esad efendiden fetva katli vacip şeklinde fetva alıyorlardı. fetva tam olarak şöyleydi;” padişah-ı cihanban’ı azdırıp devlet hazinesini telef ettirip bunca fitne ve fesada sebep olan kişilere ne lazım gelir? cevap; o kişilerin katledilmeleri gerekir.”
fetva parçalamayı alışkanlık haline getiren sultan osman, bu fetvayı da parçalayarak ulemanın suratına fırlattı. bu sırada donanmadan kaçan bazı levend ve azebler de sultanahmed meydanına gelmiş, buralar karışsa da güzel bir yağma yapsak düşüncesinde ortalıkta fink atıyordu. bu yağmadan ilk nasibini alan padişahın hocası olan ömer efendi olmuştur. sarayına giden kapıkulu askerleri öldürmek için aradılarsa da onu bulamamış ama sarayını bir güzel yağma etmişlerdir. tüm bunlar olurken sultan osman hacca gitmekten vazgeçtiğini askerlere bildirdi.
19 mayıs 1622 yani haile-i osmaniye’nin ikinci günü, tüm kapıkulu ocakları artık silahlı olarak , on binleri aşan bir kalabalık ile fatih’te toplandılar. fatih camii’nde sabah namazı kılındı. oradan yürüyüşe geçerek sultanahmed’e gelindi. askerlerin davetiyle ulema sınıfı da orada toplanmıştı. müzakereler başladı ve padişahtan 6 kişinin kellesinin istenmesine karar verdiler. bunlar tam liste olarak; veziriazam diver paşa, hoca ömer efendi, darussade ağası süleyman ağa, istanbul muhafızı vezir ahmed paşa, başdefterdar baki paşa ve sekbanbaşı nasuh ağadır.
sekbanbaşı nasuh ağa’nın kellesinin istenmesine sebep olan şey padişaha yakın olması ya da onu etkilemesi değildi, sadece mevcut isyana karşı çıktığı için kellesi isteniyordu.asilerin bu istekleri ulemadan 12 kişi tarafından tasdik edildi. ulema hoca ömer efendi ve darüssade ağası süleyman ağanın katledilmesine zaten dünden razıydı, fakat diğer 4 isim konusunda asilere direndiler. fakat asilerin her biri için bir bahanesi vardı. ocak ağalarına göre veziriazamın suçu, silahsız yeniçerileri ok atışına tutmak, defterdarın suçu ayarı bozuk akçe ile ulufe ödemesi yapmak, nişancının suçu emekli subayların maaşını kesmesi ve sekbanbaşının suçu da ocağı savunacağı yerde nişancıya yalakalık yapmasıydı.
ulema’dan bir heyet bu kararı topkapı sarayına getirip, sultan osman’a sundu. padişah bahsi geçen kişilerin azlini kabul edeceğini ama kesinlikle katledilmelerine rızası olmadığını kendine has üslubu ile cevapladı.
ulema sözcüsü: “padişahım, istediklerini veri yoksa halimiz harap olur, epey kalabalıklar istediklerini almak isterlerse zorla alırlar, konuyu uzatmayalım hiçbir şey devletin bekasın’dan önemli değil” dediyse de padişah;” korkmaya gerek yok bunlar başsız asker, çabuk dağılırlar” şeklinde son derece cahilce bir cevap vermiştir. bunun üzerine söz alan ihtiyar ulema;” işler bu raddeye geldikten sonra bu asiler istediklerini alırlar, atalarınızdan da aldılar, sizden de alırlar, istediklerini verin dediyse de padişaha dinletemez. hatta padişah;” bunları da siz tahrik etmişe benzersiniz, evvel sizi kırarım, sonra da onları” şeklinde son derece cahilce bir cevap daha verir. acaba o sırada ulemanın iç sesi” senin ben aklının sapına saplayayım hay osman” demiş midir hep merak etmişimdir.
bu sırada diğer vezirler arasından çıkıp gelen ohrili hüseyin paşa;” padişahım duru vahim, beni dahi isteseler verin, yeter ki siz sağolun” dese de lafını dinletemez. hatta padişah bir adım daha ileri giderek kendisine elçi gelen heyeti tevkif ettirmek gibi son derece büyük bir aptallık daha yapar. bunların istedikleri cevaplarla birlikte gelmesini bekleyen asiler, gelmediklerini görünce saraya doğru yürümeye başlamışlardır.
sarayın dış kapısına dayanan on binlerce asker hiçbir zorlukla karşılaşmadan içeriye daldılar. beklediklerinin aksine hiçbir direnişle karşılaşmadılar ve iç avluya geldiklerin zaman padişahı “ayak divanı”’na davet ettiler. tabi padişah bunu da kabul etmeyerek son büyük cahilliğini yapmış oldu. sultan mustafa harem’deki dairesinden alındı ve sultan osman tevkif edildi. ulema asilere mustafa’nın bir deli olduğunu ve taht için gerekli akla sahip olmadığını yinelese de asiler dinlemediler. zira işin ucunda yüklü bir cülus bahşişi vardı.
böylece sultan 2. osman’ın 4 yıl 2 ay 21 gün süren saltanatı 19 mayıs 1622 günü sona erdi. devam eden süreçte önce yedikule zindanların da hapsedildi, sonrasında 20 mayıs 1622 günü orada boğdurularak öldürüldü, kimi kaynaklara göre bazı yeniçerilerin tecavüz ettiği de söylenir fakat kesin değildir.
kaynak: yılmaz öztuna büyük türkiye tarihi 5.cilt.
devamını gör...