haz duyulan küçük sapıklıklar

elimle dişlerimin damaklarımın üstüne bastırmak bak aşırı hoşuma gidiyor ha dnnxnx

dudaklarımı soymak. oysş.

güzel omuz görünce bi göz ucuyla bakmak. fazlası itliğe girer

hani bacağını, kolunu falan bir yere çarparsın da hafif bir morluk olur ama acısı az olur. sonra o morluğa parmağınla bastırınca acır. işte o acıdan baya haz duyuyorum.

çiğ kırmızı et yemek...

çikolatayı çiğneyerek değil, ağız içinde emerek tüketmek...

etli yemek yerken, yemeğin sonuna muhakkak bir kaç lokma et bırakıp; sofradan ağzımda et tadıyla kalkmak.

toplu taşımada diğer insanların cinsiyet ayırmaksızın kıyafet seçimlerine dikkat etmek, kombinlerini incelemek.

online erotik shoplarda seks oyuncakları ve iç çamaşırları incelemek. eğer daha önce denemediyseniz, deneyin. bunun yaratıcılığınıza ve fantazilerinize katkıda bulunarak yatak odanızı renklendireceğinden çok eminim.

ayda en fazla 3 ayda bir kere kütüphanemdeki kitapların tek tek tozunu almak, raflara farklı düzende tekrar dizmek.

defterin sağ tarafına geçince sevinmek.

dolma kalemle bir şeyler yazmak. ne olduğunun önemi yok, imza atmak, karalamak, aklıma gelen kitaplardan şiirlerden alıntılar yazmak.

açık yaraya kolonya basmak.*

benzinciye girer girmez sadece burnumdan solumak.

hamburger yemeden önce ekmeğin içini açıp, yağlı boya tablosu boyar gibi köftenin üstüne barbekü sos sürmek.

ve daha bunlar gibi bir sürü irili ufaklı sapıklıklar...

ara sıra nişanlımla farklı bir şekilde tanıştığımı hayal ederim. onunla devamlı farklı hayatlarda farklı biçimlerde tekrar tekrar tanışmak, ve o güzel evreyi defalarca farklı şekillerde tatmak isterdim...

soba borusunu dillemek

arada bir kendi vucuduma dokunmam. evet.

online listesindeki küçük kutucuklara bakmak...

sözlükteki erkekleri taciz etmek. mesajlarımı kapatmadan evvel birçoğunuza yaptım.
artık akıllı uslu aşık bir hanımefendiyim.
tacizlemek güzeldi ama.

burada nude nude nude diyerek sazan avı yapmak ve başımı , kafamı ve saçlarımı, sevmek. hipotalamusumu seviyorum. ona sevgi veriyorum.

dile dolanan bir şarkıyı *okunu çıkarana kadar yüzlerce kez ard arda dinlemek.

pudingi karıştırırken aniden ters yöne doğru devam etmek.

yolda kimse yoksa, yürürken ufak ufak türkü söylemek.

bazen evde herkes tv seyrederken, salona türkü söyleyerek girerek dikkat dağıtmak.

böyle meşajlar atmak.*

çıplakken aynada kendime bakıp vücudumu incelemek

erkeğinin döşündeki kıllara parmağını dolamak.

gerçekten sapıkça olduğundan buraya yazmayacağım ama var birkaç tane gerçekten. en aklı başında olan insanlarda bile var sanırım böyle antin kuntin işler.

belirli aralıklarla kablosuz ağı kapatıp açmak.

zihnimden geçen herhangi bir konuyu, o an aklıma gelen ilk kişiye kendi kendime anlatmak. kendimi bildim bileli aralıksız yaptığım bir şey bu ve gerçekten haz alıyorum. kimseye anlatmadığım, beni aşırı mutlu eden, üzen, korkutan ya da şaşırtan her şeyi en az bir kez kafamda mutlaka anlatıyorum. dışarıdan biri bir şey diyor fakat onu duymuyorum, cevap vermiyorum ya da cevabı içimden verip sesli olarak söylediğimi sanıyorum. "yine mi kulaklık taktın?" diyene kadar da cevap vermediğimi fark etmiyorum. çoğunlukla annem bu duruma kurban gidiyor. her seferinde cevap verdim sanıp susuyorum. oysa ki cevabı içimden vermiş oluyorum.