#ödüllü filmler
2015 yılı yapımı belgeselin yönetmenliğini yann arthus-bertrand yapmıştır. insan ve insana dair sorunları ,mutlulukları ,şiddeti, fakirliği etkileyici bir dille ele alır. imdb: 8,6/10.
yönetmeni: yann arthus-bertrand
* beijing ınternational film festival (2016)
en iyi belgesel
* cineuphoria awards (2017)
ifade özgürlüğü - onur ödülü
* vancouver ınternational film festival (2016)
en popüler uluslararası belgesel filmi
en iyi belgesel
* cineuphoria awards (2017)
ifade özgürlüğü - onur ödülü
* vancouver ınternational film festival (2016)
en popüler uluslararası belgesel filmi
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "momothedog" tarafından 18.04.2022 17:00 tarihinde açılmıştır.
1.
yann arthus bertrand yönetmenliğinde çekilmiş belgeseldir.
dünya üzerindeki 60 farklı şehirde çekilen belgeselde farklı insan gruplarına birkaç soru sorarlar ve soruların cevaplarını dinlersiniz. mutluluk nedir? yoksulluk ve zenginlik nedir? hayatın anlamı nedir? ölüm nedir? bunun gibi soru başlıkları var.
beni en çok etkileyen kısım insanların tam da size bakarak konuşması. umutlarını, umutsuzluklarını, sevinçlerini ve üzüntülerini haykırıyorlar. hatta sesi kapatıp izleseniz bile gözlerinden ne anlatmak istediklerini anlarsınız. ilk izlediğimde hissettiğim şey tam anlamıyla utançtı. çünkü adamın birine mutluluk nedir diye sorduklarında, elektriği olan ve çatısı, yatağı olan bir ev onu mutlu edeceğini söyledi. çocuklarına ışık istedi bu adam. insanların dertlerini dinlerken kendi derdinizden utanıyorsunuz.
konu başlıkları arasındaki geçişler, müzikler ve görüntüler harikaydı. uzun bir süre aklınızdan çıkamayacak bir belgesel. izleyin, izlettirin.
küçük bir alıntı:
büyükannesi ölen biri büyükbabasının yanına gider ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
büyükbaba, bardağın yarısının dolu olduğunu görmeyi ben senle başlatıyorum. arkasına yaslandı ve gözlerime bakıp dedi ki: "bardak da güzel ama."
dünya üzerindeki 60 farklı şehirde çekilen belgeselde farklı insan gruplarına birkaç soru sorarlar ve soruların cevaplarını dinlersiniz. mutluluk nedir? yoksulluk ve zenginlik nedir? hayatın anlamı nedir? ölüm nedir? bunun gibi soru başlıkları var.
beni en çok etkileyen kısım insanların tam da size bakarak konuşması. umutlarını, umutsuzluklarını, sevinçlerini ve üzüntülerini haykırıyorlar. hatta sesi kapatıp izleseniz bile gözlerinden ne anlatmak istediklerini anlarsınız. ilk izlediğimde hissettiğim şey tam anlamıyla utançtı. çünkü adamın birine mutluluk nedir diye sorduklarında, elektriği olan ve çatısı, yatağı olan bir ev onu mutlu edeceğini söyledi. çocuklarına ışık istedi bu adam. insanların dertlerini dinlerken kendi derdinizden utanıyorsunuz.
konu başlıkları arasındaki geçişler, müzikler ve görüntüler harikaydı. uzun bir süre aklınızdan çıkamayacak bir belgesel. izleyin, izlettirin.
küçük bir alıntı:
büyükannesi ölen biri büyükbabasının yanına gider ve aralarında şöyle bir konuşma geçer:
büyükbaba, bardağın yarısının dolu olduğunu görmeyi ben senle başlatıyorum. arkasına yaslandı ve gözlerime bakıp dedi ki: "bardak da güzel ama."
devamını gör...
2.
çevreci aktivist yann arthus-bertrand yönetmenliğinde çekimleri yapılmış, müzikleri de armand amar'a ait olan çok başarılı bir belgeseldir.
okullarda ders niyetine okutulması gereken bir yapımla ilgili bu kadar az tanım girilmesi, can sıkıcı olsa da şimdilik takılmadan sadece kınıyorum efendiler! her güzel şey bilinir ve görünür olmayı hak eder. kendinizden de mi bilmiyorsunuz?
neyse sakinleşip meseleyi çözmeye çalışalım.
sevgilerimizden, düşmanlıklarımızdan, aidiyetlerimizden ya da ön yargılarımızdan arınıp da bir insana, gerçek bir kamera objektifliğinde bakabilmeyi başardığımızda ne görürüz?
işte bu belgeselde bayraklar yok. sınırlar, hamasi ajitasyonlar, abartılı ulus tarihleri yok. sadece insan var. yoksulluğu, umutları, kalbi, aşkları, umutları, hastalığı, şifasıyla...
bazen derilerinin rengi değişiyor bazen yüz hatları, dilleri, iklimleri, evleri ve ezgileri değişiyor bazen. duygular değişmiyor bir tek. tüm insanlık, sanki tek bir ulus olmuşçasına evinize konuk oluyor. siz de sevinç ve gururla ağırlıyorsunuz her birini. sonra tam karşınıza geçip farklı dillerin aynı tonu, aynı sıcaklığında konuşuyorlar sizinle teker teker. hepsinin gözleri o kadar güzel ki...
bizler bu kadar güzeliz de eksik olan ne? diyor, aşina olduğunuz cevaplarla beyniniz karıncalanıyor, dünyayı tekmeleyenlere öfkeniz katlanıyor. kısacası insana, harikulade duygu yoğunluğu yaşatan bir yapım.
60 farklı ülkeden röportaj yapılan insanlar, tek bir siyah fonun önünde eşitleniyor belki de hayatlarında ilk defa ve birbirimize o kadar çok benziyoruz ki...
yetişmeye çalıştığınız günlük sorunlarınızdan, dünyada işgal ettiğiniz yere, bakış açılarınıza kadar sizi uzun uzun düşündürecek muhteşem bir yapım.
izlenilesi...
okullarda ders niyetine okutulması gereken bir yapımla ilgili bu kadar az tanım girilmesi, can sıkıcı olsa da şimdilik takılmadan sadece kınıyorum efendiler! her güzel şey bilinir ve görünür olmayı hak eder. kendinizden de mi bilmiyorsunuz?
neyse sakinleşip meseleyi çözmeye çalışalım.
sevgilerimizden, düşmanlıklarımızdan, aidiyetlerimizden ya da ön yargılarımızdan arınıp da bir insana, gerçek bir kamera objektifliğinde bakabilmeyi başardığımızda ne görürüz?
işte bu belgeselde bayraklar yok. sınırlar, hamasi ajitasyonlar, abartılı ulus tarihleri yok. sadece insan var. yoksulluğu, umutları, kalbi, aşkları, umutları, hastalığı, şifasıyla...
bazen derilerinin rengi değişiyor bazen yüz hatları, dilleri, iklimleri, evleri ve ezgileri değişiyor bazen. duygular değişmiyor bir tek. tüm insanlık, sanki tek bir ulus olmuşçasına evinize konuk oluyor. siz de sevinç ve gururla ağırlıyorsunuz her birini. sonra tam karşınıza geçip farklı dillerin aynı tonu, aynı sıcaklığında konuşuyorlar sizinle teker teker. hepsinin gözleri o kadar güzel ki...
bizler bu kadar güzeliz de eksik olan ne? diyor, aşina olduğunuz cevaplarla beyniniz karıncalanıyor, dünyayı tekmeleyenlere öfkeniz katlanıyor. kısacası insana, harikulade duygu yoğunluğu yaşatan bir yapım.
60 farklı ülkeden röportaj yapılan insanlar, tek bir siyah fonun önünde eşitleniyor belki de hayatlarında ilk defa ve birbirimize o kadar çok benziyoruz ki...
yetişmeye çalıştığınız günlük sorunlarınızdan, dünyada işgal ettiğiniz yere, bakış açılarınıza kadar sizi uzun uzun düşündürecek muhteşem bir yapım.
izlenilesi...
devamını gör...