1.
ilkbahar, 2018.
çok güzel bir ressamdı. güzel derken kendisinden bahsediyorum, anlarsınız işte küt saçlar, hafif tombul yanaklar ve gülünce kaybolan gözler, bir kadını güzel yapan şeyler işte. her sabah onu seyretmek bile keyif verirdi insana, erkenciydi o, saat yedi gibi kalkar doğruca tuvalin karşısına otururdu. bir şeyler çizemese bile boş tuvale bakardı, işine o denli değer vermesi beni benden alırdı zaten, ben ise tercüme edilecek milyonlarca sayfanın masa üzerinde beni beklemesine rağmen onu seyrederdim, o beni görmezdi.
odamızı birlikte dizmiştik. bana atmak için yalvardığı tuvallerini bile saklamayı adet edinmiştim, "kaç para bir tuval!" diye geçiştirirdim hep onu, takıntılı değilmişim gibi. ancak hiçbirisi duvarda asılı değildi, kendimizce kurallara karşı geliyorduk. benim eski okul daktilom ve dağ gibi yığılmış a4'lerim uzaktan çok havalı görünüyordu, para kazandırdığı yoktu zaten. parayı verdiğim üç beş özel ders ile kazanmayı tercih ediyordum, böylelikle sosyalleşmiş de oluyordum hem.
geceleri kucağımda oturup müzik dinlemeyi çok severdi, sonra da benden gitar çalmamı isterdi. çalabildiğim birkaç şarkıyı sırayla çalardım, hiç değişmedi sırası onca zaman, sevgilim hiç bıkmadı. sonra da sevişip uyurduk. beni özlemiş midir, sanmam.
ikinci sabahıma uyandım o olmadan, nereye gittiğine hiçbir fikrim yok, olması gereken şeyleri sorgulamak gereksizdir. bazı şeylerin bazen bitmesi gerekir. kapat artık şu bilgisayarı.
çok güzel bir ressamdı. güzel derken kendisinden bahsediyorum, anlarsınız işte küt saçlar, hafif tombul yanaklar ve gülünce kaybolan gözler, bir kadını güzel yapan şeyler işte. her sabah onu seyretmek bile keyif verirdi insana, erkenciydi o, saat yedi gibi kalkar doğruca tuvalin karşısına otururdu. bir şeyler çizemese bile boş tuvale bakardı, işine o denli değer vermesi beni benden alırdı zaten, ben ise tercüme edilecek milyonlarca sayfanın masa üzerinde beni beklemesine rağmen onu seyrederdim, o beni görmezdi.
odamızı birlikte dizmiştik. bana atmak için yalvardığı tuvallerini bile saklamayı adet edinmiştim, "kaç para bir tuval!" diye geçiştirirdim hep onu, takıntılı değilmişim gibi. ancak hiçbirisi duvarda asılı değildi, kendimizce kurallara karşı geliyorduk. benim eski okul daktilom ve dağ gibi yığılmış a4'lerim uzaktan çok havalı görünüyordu, para kazandırdığı yoktu zaten. parayı verdiğim üç beş özel ders ile kazanmayı tercih ediyordum, böylelikle sosyalleşmiş de oluyordum hem.
geceleri kucağımda oturup müzik dinlemeyi çok severdi, sonra da benden gitar çalmamı isterdi. çalabildiğim birkaç şarkıyı sırayla çalardım, hiç değişmedi sırası onca zaman, sevgilim hiç bıkmadı. sonra da sevişip uyurduk. beni özlemiş midir, sanmam.
ikinci sabahıma uyandım o olmadan, nereye gittiğine hiçbir fikrim yok, olması gereken şeyleri sorgulamak gereksizdir. bazı şeylerin bazen bitmesi gerekir. kapat artık şu bilgisayarı.
devamını gör...
2.