#televizyon dizileri
2023 çıkışlı, meşhur korku yönetmeni john carpenter'ın uzun zaman sonra yönetmenliğe döndüğü, gerçek olaylardan konularını aldığı ileri sürülen 6 bölümden oluşan amerikan mini dizisidir. bölümlerinde; dışarıdan sakin ve huzurlu görünen banliyölerde ne türlü dehşetler yaşandığını ve canavarca kötülüklerin yapıldığını yeniden canlandırmalarla seyretmiş olur izleyicileri. başkarakterlerin anlatımlarının yanında, birinci elden şahitlerin ifadeleri, kişisel arşivler ve tarihi yerel basın kayıtlarıyla da anlatılan temel hikayeler desteklenir.
yaratıcı:
john carpenter
oyuncular:
will o'donnell
andrew buzzeo
maria almeida
ben walton-jones
josephine jewers
john carpenter
oyuncular:
will o'donnell
andrew buzzeo
maria almeida
ben walton-jones
josephine jewers
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 16.10.2023 17:19 tarihinde açılmıştır.
1.
birkaç gün önce seyircilere sunulmuş olan 6 bölümlük mini dizidir. en sevdiğim yönetmen olan john carpenter'ın 13 seneden sonra yönetmenlik koltuğuna yeniden oturuşudur ve tv için yaptığı sayılı işlerden biridir. 6 bölümden oluşur. her bir bölüm gerçek olaylardan esinlenilmiştir. en azından böyle iddia edilmektedir. banliyölerde vuku bulmuş dehşetler anlatılır burada.
açıkçası carpenter, yönetmen titriyle her zamanki gibi işini müthiş ve mükemmel yapmış burada kanımca ancak bu hikayeler pek de etkileyici gelmedi bana. çoğu hikaye gerçek hayatta da aynen yaşanabilir olsa da (gerçi ben "paranormal" kısımlara hep şüpheyle yaklaştım. mesela göremediğimiz bir "varlık" bir adamı çekiyor falan... böyle şeyler bana pek inanılası gelmiyor.); gazetede, tv'de falan böyle haberlere rastladığımızda öylesine okuyup geçeceğimiz türden şeyler gibi geldi bunlar bana. ezcümle, yönetmenlik bakımından üstat hakkını sonuna kadar vermiş suburban screams'in (banliyölerden gelen çığlıklar diye çevirebiliriz. banliyö çığlıkları pek olmaz gibi. varoş çığlıkları mı desek. ahah. varoluş sancıları gibi.) ama işte o hikayeler...
hayır, sen the thing, they live, in the mouth of madness gibi akılalmaz hikayeler üzerine filmler yapmışsın. buradaki "gerçek olaylar" diye sunulan şeyler gerçekse de pek ilgi celbedici gelmedi bana.
gene de izletiyor kendini dizi. hatta aşırı rahat ve gayet keyifle izledim tüm epizotları. röportaj kesitleri ve "canlandırma" paslaşmaları zaten işin tv için yapıldığını apaçık ediyor. çeşitli dönemlere "flashback"ler ile gidiyoruz ve 70'leri, 80'leri, 90'ları falan gayet iyi yansıtmışlar yapımda. 1600'lere kısa bir ziyaretimiz de oluyor. (1600'ler diye aklımda kalmış.) burada da tipik kızılderili lanetleri konusu işleniyordu. tek tek bölümlerden bahsetmem abes kaçabilir ama birbiriyle epey alakasız konular işleniyor diyebilirim bu dizide.
totalde carpenter'ın ne kadar süper bir yönetmen olduğunu bir kez daha akıllara kazıyor bu yapım. kamera kullanımı ve çekim stilleri cidden de olağanüstü iyi, dizi boyunca.
fevkalade sahneler geçidi izliyoruz baştan sona dek.
ses montajı/edit'lemesi konusunda da dizi muazzam iyi.
bana göre john carpenter's suburban screams ayrıksı derecede kaliteli bir iş (işlenen konuları soyutlarsak).
carpenter'ın yönetmenliğe geri dönmesi büyük heyecan yaratmıştı ben gibi hayranları arasında. çoğu kişiyi hayal kırıklığına uğratan/uğratacak bir iş olmuş bu, ne yazık ki. benim için, black mirror'ın yeni sezonu gibi oldu durum diyebilirim, beklentiler ve karşılaşılanlar babında; net hayal kırıklığına uğramadım fakat beklediğimi buldum da diyemem.
7.5/10
açıkçası carpenter, yönetmen titriyle her zamanki gibi işini müthiş ve mükemmel yapmış burada kanımca ancak bu hikayeler pek de etkileyici gelmedi bana. çoğu hikaye gerçek hayatta da aynen yaşanabilir olsa da (gerçi ben "paranormal" kısımlara hep şüpheyle yaklaştım. mesela göremediğimiz bir "varlık" bir adamı çekiyor falan... böyle şeyler bana pek inanılası gelmiyor.); gazetede, tv'de falan böyle haberlere rastladığımızda öylesine okuyup geçeceğimiz türden şeyler gibi geldi bunlar bana. ezcümle, yönetmenlik bakımından üstat hakkını sonuna kadar vermiş suburban screams'in (banliyölerden gelen çığlıklar diye çevirebiliriz. banliyö çığlıkları pek olmaz gibi. varoş çığlıkları mı desek. ahah. varoluş sancıları gibi.) ama işte o hikayeler...
hayır, sen the thing, they live, in the mouth of madness gibi akılalmaz hikayeler üzerine filmler yapmışsın. buradaki "gerçek olaylar" diye sunulan şeyler gerçekse de pek ilgi celbedici gelmedi bana.
gene de izletiyor kendini dizi. hatta aşırı rahat ve gayet keyifle izledim tüm epizotları. röportaj kesitleri ve "canlandırma" paslaşmaları zaten işin tv için yapıldığını apaçık ediyor. çeşitli dönemlere "flashback"ler ile gidiyoruz ve 70'leri, 80'leri, 90'ları falan gayet iyi yansıtmışlar yapımda. 1600'lere kısa bir ziyaretimiz de oluyor. (1600'ler diye aklımda kalmış.) burada da tipik kızılderili lanetleri konusu işleniyordu. tek tek bölümlerden bahsetmem abes kaçabilir ama birbiriyle epey alakasız konular işleniyor diyebilirim bu dizide.
totalde carpenter'ın ne kadar süper bir yönetmen olduğunu bir kez daha akıllara kazıyor bu yapım. kamera kullanımı ve çekim stilleri cidden de olağanüstü iyi, dizi boyunca.
fevkalade sahneler geçidi izliyoruz baştan sona dek.
ses montajı/edit'lemesi konusunda da dizi muazzam iyi.
bana göre john carpenter's suburban screams ayrıksı derecede kaliteli bir iş (işlenen konuları soyutlarsak).
carpenter'ın yönetmenliğe geri dönmesi büyük heyecan yaratmıştı ben gibi hayranları arasında. çoğu kişiyi hayal kırıklığına uğratan/uğratacak bir iş olmuş bu, ne yazık ki. benim için, black mirror'ın yeni sezonu gibi oldu durum diyebilirim, beklentiler ve karşılaşılanlar babında; net hayal kırıklığına uğramadım fakat beklediğimi buldum da diyemem.
7.5/10

devamını gör...