1.
bir tâbiî. tâbiî, hz. muhammed'i görmeyip de sahabeleri görmüş olan kişi demektir. benî isrâil rivayetleriyle tanınır. kab, hz. muhammed'i görmemiş olmasına rağmen rivayete göre yaşça hz. muhammed'den büyüktür. yani rivayete göre yaklaşık miladi 551 yılında doğmuştur. rivayete göre 104 yaşında ölmüştür. fakat ne kadar güvenilir olduğu konusu tartışılmıştır. mesela ibn mesud, kâ'b'ın rivayetlerindeki gerçek dışı hususlardan söz ederek onu eleştirmiştir. fakat nevevî, kâ'b'ın geniş bilgi ve sika(güvenilir) kişiliği üzerinde ittifak bulunduğunu söylemiştir. kâ'b'ın, isrâiliyat'a dair rivayetleri bulunmaktadır. yine de bazı çağdaş ilahiyatçılar kendisini eleştirmişlerdir. kâ'b, ehl-i kitap ravilerinin en güvenilir olanı kabul edilmiştir.
şu sitede kâ'b, hadis uydurmakla suçlanmıştır.
sitenin yazdıklarından neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakalım,
1. israiloğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur hadisini abdullah bin amr'ın naklettiği söylenir. tirmizi, ebu davud ve buhari'de bu hadis geçer. abdullah bin amr, kâ'b el-ahbâr'ın talebelerindendir.
sitede bu hadisten bahsedilerek, hadisi yanlış yazarak, sanki hz. muhammed, israiloğullarında ne varsa hepsi haktır gibi bir şey buyurmuş havası vermeye çalışmışlardır. hadis şöyledir:
benim tarafımdan (tebliğ edilen kur'an'dan) bir ayet olsun halka ulaştırınız. israiloğullarından da (ibretli kıssalar) haber verebilirsiniz. zira bunda bir sakınca yoktur. her kim (benim söylemediğim bir şeyi söyledi diye) bile-bile bana yalan isnâd ederse, o da cehennemdeki yerine yerleşmeye hazırlansın.
buna rağmen isrâiliyatı nakletmeyi yasaklayan rivayetler de bulunur. tevrat ve incil tamamen tahrif edilmemiştir, bunlar arasında kur'an ve sünnete uygun olanlar hak kabul edilir, işte hadisteki isrâiliyatın bu tip bir isrâiliyat olduğu söylenir. fakat kur'an ve sünnete uymayanlar ise batıl olarak kabul edilmiştir, ve isrâiliyattan nakletmeyi yasaklayan rivayetlerde kastedilenin de, batıl olan olduğu söylenmiştir.
2. hz. ömer'in, kâ'b'ı sürgün etmekle tehdit etmesi meselesi.
ilk önce zaten rivayete göre, hz. ömer, kâ'b'ın verdiği bilgilere ilgi göstermiş, kendisinden öğüt istemiş ve tavsiyelerine uymuştur. sürgün meselesi ise şöyledir: kaynaklara göre hz. ömer, kâ'b'a, bazı şeyleri nakletmekten vazgeçmediği takdirde kendisini medine'den süreceğini söylemiştir. dolayısıyla burda zaten kâ'b sen güvenilmezsin, hiçbir şeyi nakletme, söyleme yoksa seni sürgün ederim gibi bir durum yok.
3. kâ'b'ın, hz. ömer'in şehid edilmesinde parmağı vardır. (kaynak olarak mahmud ebu reyye)
mahmud ebu reyye, mısırlı bir yazar olup 1889 doğumludur ve 1970 yılında ölmüştür. hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. hadis ve sünnete karşı şüpheci fikirleri vardır, sahâbe, özellikle de hz. ebu hureyre hakkındaki ithamlarına karşı reddiyeler yazılmıştır ve mahmud ebu reyye de bu sebeple ünlenmiştir. hatta iddiaları sebebiyle onunla görüşmek, kaynaklarını birlikte değerlendirmek isteyen ilim adamlarıyla bir araya gelmekten çoğunlukla kaçınmış biridir.
mahmud ebu reyye, kendisinin imam şafiî ve ebu hanîfe'den daha âlim olduğunu iddia ederek, dört mezhepten hiçbirine mensup olmamıştır.(bunu şiî müellif seyyid murtaza er-razavi) belirtmiştir, yine seyyid murtaza er-razavi'nin belirttiğine göre, mahmud ebu reyye, hz. aişe aleyhinde yazılan kitaba önsöz yazmıştır.
dolayısıyla böylesi uçuk kaçık, kendini üstün gören bir adamın bilgilerine itibar edecek değiliz.
işin en komik tarafı, bu iddiaları paylaşan ilgili site, sırf kâ'b'a güvenmiyor diye, onu katillikle suçlamaya çalışmış. bakın hadis inkârı aşkına. bu sebepten birini katil ilan etmekten bile çekinmiyorlar.
4. aynen siteden alıntılıyorum:
bir adam kab ile karşılaştı. kendisine selam vererek dua etti. kab ona “kimlerdensin?” diye sordu. adam “şamlılardanım” diye cevap verdi. o zaman kab şöyle dedi “belki de sen, şamlıların arasından çıkacak ve hesap ile azaba uğratılmayacak yetmiş bin askerden birisin.” ibni asakir, tarih-1
bu konuda şunu söylemek lazım geliyor, kâ'b bunu kimden duyduğunu söylememiş ki. yani bu sözünü peygamber'e isnat etmemiş ki. zira üstteki alıntıyı okuduğumuzda böyle bir şey göremiyoruz.
5.
kab dedi ki: “allah yeryüzüne baktı ve şöyle dedi; ‘senin bir bölümüne dokunacağım.’ dağlar, o’na koşuştu. kaya aşındı. allah bu yüzden onlara teşekkür edip ayağını üzerlerine koydu.” mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması
buna benzer bir rivayet şu şekildedir: kürsî, allah'ın iki ayağını koyduğu yerdir. fakat bu rivayet sahih değildir. ki üstteki alıntı ne kadar sahih onu da bilmiyorum, ki sahih olsa bile bu cismaniyet ispatı değildir. bu durum üstteki alıntıda geçen rivayetin müteşabihatını gösterir.
6.
hesap için diriltilme ve hesap, beytul makdis’ten olacaktır. beytül makdis’te gömülü olan azaba uğratılmayacaktır. mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması
mahşer yerinin kudüs olduğu kâ'b uydurması değildir. zaten bu konuda çeşitli kaynaklar ve görüşler vardır. fakat bu konuda hz. muhammed'e isnat edilen bir hadisin olup-olmadığını bilmiyorum.
sonsöz:
mahmud ebu reyye, kitabında yer verdiği 5 ve 6-cı alıntıda geçen rivayetlerin kaynağını ne hikmetse vermemektedir. ki bahsi geçen bu rivayetlerin ne kadar sahih olduğu konusunda bir bilgim bulunmamaktadır. zaten hz. ömer'in, kâ'b'ın bazı şeyleri nakletmesini istemediğini söyledik. ki kâ'b'ın bazı isrâiliyat alışkanlıklarını terk edemediğini de biliyoruz. dolayısıyla kâ'b bu rivayetleri isrâiliyattan almış da olabilir, zaten bunlar kütüb-i sitte'de muhtemelen geçmemektedir, fakat kâ'b, isrâiliyat'tan bazı şeyleri aldığı için art niyetlilikle suçlamanın da bir anlamı yoktur.
şu sitede kâ'b, hadis uydurmakla suçlanmıştır.
sitenin yazdıklarından neyin doğru neyin yanlış olduğuna bakalım,
1. israiloğullarından hadis naklinde bulunun, bunda zarar yoktur hadisini abdullah bin amr'ın naklettiği söylenir. tirmizi, ebu davud ve buhari'de bu hadis geçer. abdullah bin amr, kâ'b el-ahbâr'ın talebelerindendir.
sitede bu hadisten bahsedilerek, hadisi yanlış yazarak, sanki hz. muhammed, israiloğullarında ne varsa hepsi haktır gibi bir şey buyurmuş havası vermeye çalışmışlardır. hadis şöyledir:
benim tarafımdan (tebliğ edilen kur'an'dan) bir ayet olsun halka ulaştırınız. israiloğullarından da (ibretli kıssalar) haber verebilirsiniz. zira bunda bir sakınca yoktur. her kim (benim söylemediğim bir şeyi söyledi diye) bile-bile bana yalan isnâd ederse, o da cehennemdeki yerine yerleşmeye hazırlansın.
buna rağmen isrâiliyatı nakletmeyi yasaklayan rivayetler de bulunur. tevrat ve incil tamamen tahrif edilmemiştir, bunlar arasında kur'an ve sünnete uygun olanlar hak kabul edilir, işte hadisteki isrâiliyatın bu tip bir isrâiliyat olduğu söylenir. fakat kur'an ve sünnete uymayanlar ise batıl olarak kabul edilmiştir, ve isrâiliyattan nakletmeyi yasaklayan rivayetlerde kastedilenin de, batıl olan olduğu söylenmiştir.
2. hz. ömer'in, kâ'b'ı sürgün etmekle tehdit etmesi meselesi.
ilk önce zaten rivayete göre, hz. ömer, kâ'b'ın verdiği bilgilere ilgi göstermiş, kendisinden öğüt istemiş ve tavsiyelerine uymuştur. sürgün meselesi ise şöyledir: kaynaklara göre hz. ömer, kâ'b'a, bazı şeyleri nakletmekten vazgeçmediği takdirde kendisini medine'den süreceğini söylemiştir. dolayısıyla burda zaten kâ'b sen güvenilmezsin, hiçbir şeyi nakletme, söyleme yoksa seni sürgün ederim gibi bir durum yok.
3. kâ'b'ın, hz. ömer'in şehid edilmesinde parmağı vardır. (kaynak olarak mahmud ebu reyye)
mahmud ebu reyye, mısırlı bir yazar olup 1889 doğumludur ve 1970 yılında ölmüştür. hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. hadis ve sünnete karşı şüpheci fikirleri vardır, sahâbe, özellikle de hz. ebu hureyre hakkındaki ithamlarına karşı reddiyeler yazılmıştır ve mahmud ebu reyye de bu sebeple ünlenmiştir. hatta iddiaları sebebiyle onunla görüşmek, kaynaklarını birlikte değerlendirmek isteyen ilim adamlarıyla bir araya gelmekten çoğunlukla kaçınmış biridir.
mahmud ebu reyye, kendisinin imam şafiî ve ebu hanîfe'den daha âlim olduğunu iddia ederek, dört mezhepten hiçbirine mensup olmamıştır.(bunu şiî müellif seyyid murtaza er-razavi) belirtmiştir, yine seyyid murtaza er-razavi'nin belirttiğine göre, mahmud ebu reyye, hz. aişe aleyhinde yazılan kitaba önsöz yazmıştır.
dolayısıyla böylesi uçuk kaçık, kendini üstün gören bir adamın bilgilerine itibar edecek değiliz.
işin en komik tarafı, bu iddiaları paylaşan ilgili site, sırf kâ'b'a güvenmiyor diye, onu katillikle suçlamaya çalışmış. bakın hadis inkârı aşkına. bu sebepten birini katil ilan etmekten bile çekinmiyorlar.
4. aynen siteden alıntılıyorum:
bir adam kab ile karşılaştı. kendisine selam vererek dua etti. kab ona “kimlerdensin?” diye sordu. adam “şamlılardanım” diye cevap verdi. o zaman kab şöyle dedi “belki de sen, şamlıların arasından çıkacak ve hesap ile azaba uğratılmayacak yetmiş bin askerden birisin.” ibni asakir, tarih-1
bu konuda şunu söylemek lazım geliyor, kâ'b bunu kimden duyduğunu söylememiş ki. yani bu sözünü peygamber'e isnat etmemiş ki. zira üstteki alıntıyı okuduğumuzda böyle bir şey göremiyoruz.
5.
kab dedi ki: “allah yeryüzüne baktı ve şöyle dedi; ‘senin bir bölümüne dokunacağım.’ dağlar, o’na koşuştu. kaya aşındı. allah bu yüzden onlara teşekkür edip ayağını üzerlerine koydu.” mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması
buna benzer bir rivayet şu şekildedir: kürsî, allah'ın iki ayağını koyduğu yerdir. fakat bu rivayet sahih değildir. ki üstteki alıntı ne kadar sahih onu da bilmiyorum, ki sahih olsa bile bu cismaniyet ispatı değildir. bu durum üstteki alıntıda geçen rivayetin müteşabihatını gösterir.
6.
hesap için diriltilme ve hesap, beytul makdis’ten olacaktır. beytül makdis’te gömülü olan azaba uğratılmayacaktır. mahmud ebu reyye, muhammedi sünnetin aydınlatılması
mahşer yerinin kudüs olduğu kâ'b uydurması değildir. zaten bu konuda çeşitli kaynaklar ve görüşler vardır. fakat bu konuda hz. muhammed'e isnat edilen bir hadisin olup-olmadığını bilmiyorum.
sonsöz:
mahmud ebu reyye, kitabında yer verdiği 5 ve 6-cı alıntıda geçen rivayetlerin kaynağını ne hikmetse vermemektedir. ki bahsi geçen bu rivayetlerin ne kadar sahih olduğu konusunda bir bilgim bulunmamaktadır. zaten hz. ömer'in, kâ'b'ın bazı şeyleri nakletmesini istemediğini söyledik. ki kâ'b'ın bazı isrâiliyat alışkanlıklarını terk edemediğini de biliyoruz. dolayısıyla kâ'b bu rivayetleri isrâiliyattan almış da olabilir, zaten bunlar kütüb-i sitte'de muhtemelen geçmemektedir, fakat kâ'b, isrâiliyat'tan bazı şeyleri aldığı için art niyetlilikle suçlamanın da bir anlamı yoktur.
devamını gör...