kafessiz türkiye

tavukların yaklaşık 1-1,5 yıl boyunca hayatlarının neredeyse tamamında hiçbir şekilde dışarı çıkartılmayan, kanatlarını dahi açacak yerleri olmadığı a4 kağıdından daha küçük demir kafeslerde sıkışık bir şekilde yaşadığı bir hayvancılık kolu olan kafes sistemine tepki olarak kurulmuş bir sivil toplum örgütü.


söz konusu örgütün yayınladığı rapora şuradan erişilebilir: static1.squarespace.com/sta...

söz konusu örgütün güttüğü projenin amacı doğrultusunda destek veren oluşumlar şu şekildedir: çiftlik hayvanlarını koruma platformu, hayvan hakları federasyonu, hayvanların yaşam hakları konfederasyonu, yeşil düşünce derneği.

söz konusu örgütün güttüğü projenin amacı doğrultusunda türkiye’de kafes sistemini terk etme taahhüdünde bulunan firmalar ise şu şekildedir: 7days, accor hotels, aslı börek, barilla, best western, burger king, compass group, dr. oetker, ferrero, four seasons, intercontinental, kellogg's, marriott, metro (market), nestle, radisson hotels, shake shack, sodexo, sofra group, subway, tchibo, unilever, wyndham hotel group.

dış bağlantılar:
- resmi site/ana sayfa
- resmi site/destekçilerimiz
- resmi site/gönüllü ol
- resmi site/ilerleme
- sosyal medya/facebook
- sosyal medya/ınstagram
- sosyal medya/twitter
- change.org/starbucks hayvanlara kafeslerde eziyet etmeyi bırak

ben tavuğu pişirir yerim. okumayı seven ben bile bu kadar linke bakmıyorsam sıradan vatandaş hiç bakmaz. yalnız ilk baştaki pdf'i beğendim.

işte bu yüzden hayvan sömürüsünü bitiremiyoruz. kafessiz olsa sanki tavuklar çok mutlu olacak. serbest gezen tavuk binlerce tavuk arasında adım atacak yer bulamıyor. sözde serbest gezen. elektrikler kesilince havalandırma çalışmaz, sıcak havadan hepsi telef olur. o kadar çaba sarf edeceksiniz başarabilirseniz sonuç işte bu olacak. uzun lafın kısası veganlık çerçevesinde mücadelenizi sürdürün.

kafeslerde sikismalari disinda hormonlu yemlerle beslendikleri, ve karacigerlerinin normal saglikli bir tavuga göre kat kat daha büyük oldugunu da belirtmekte fayda gördügüm basliktir. tüketilen her bir seyin nasil olusturuldugunu arastirmak gerekir. o hayvancagizlar 40 günlük bir sürede speady gonzales hizinda kötü sartlarda yetistirilip sofraniza "lezziz" yemekler olarak geliyorlar. vicdan nasil el veriyor buna? dogadaki canlinin ne kadar hizli yetismesine de karisirsan, küre de isinir, dengeden de cikar, daha hizli da döner. sonu yok bu kötülük cemberinin.

(bkz: yedi ölümcül günah)

ne güzel, ülkemizde her şeye durmaksızın duyar kasan insanlar var. ama toplumun sorunlarından o denli kopuk o kadar çözümden uzak ki...

ülkemizde çalışanların yarısı asgari ücret kazanıyor. kalan yarısı da asgari ücretten çok da fazla kazanmıyor. işsizleri, kayıt dışı çalışanları saymıyorum bile. ülkemizde kişi başına düşen yıllık dana eti tüketimi oecd-fao verilerine göre yalnızca 13 kilo. o 13 kilonun da garibanın karnına girmediği belli.

hal böyleyken orta direk vatandaş protein ihtiyacının neredeyse tamamını tavuktan karşılıyor. yıllık kişi başına tavuk eti tüketimimiz 22 kilo. yumurta tüketimi 214 adet. merak ediyorum, bu kampanyaları başlatanlar tavuk üretim maliyetlerinin artmasının yol açacağı sonuçları düşünüyor mu acaba? hep beraber önce alım gücümüzü arttırmaya çalışmamız daha insani değil mi sizce?

halktan bu kadar kopuk olursanız, halkın gündeminden bu kadar uzak olursanız zaten hiçbir kampanyanızın duyulma ve başarıya ulaşma şansı yok. elbette hayvan halkları önemli ama her şeyin bir sırası var. biz bu ülkede 'önce insan' demek zorundayız. tavuğu ucuz yemek zorunda olan milyonlarca vatandaşımız var.

organik yumurta almaya devam. köy tavukları gibi sağda solda gezip tozup sürtsünler istiyoruz. evet. bunu daha önce de belirttik.

(bkz: üçüncü sınıf yumurta tüketen hayvansever).