kendi kazandığın parayı harcamanın çok zor olması
başlık "ucemak" tarafından 30.12.2020 19:15 tarihinde açılmıştır.
1.
va böyle bir şey sayın yazarlar.insan kendisi kazanınca kolay harcayamıyor daha doğrusu çarçur edemiyor. oysa anne ve babadan alınan harçlıklar çok daha rahat bir şekilde harcaabiliyor.
devamını gör...
2.
katılmadığım durum, benim için zor olan başkasının alın teriyle kazandığı parayı harcamaktır. birinin emeği, zamanı karşılığında elde ettiği bir şeyi kaygısızca harcama düşüncesi beni rahatsız ediyor. kendi kazandığım parayı çok daha kolay ve gönül rahatlığıyla harcıyorum.
devamını gör...
3.
belli bir yaşa kadar doğru olabilecek önerme. kendi ayakları üzerinde duracak yaş diye bilinen yaşlardan önce kendi kazandığın parayı harcamak anne-baba parasını harcamaktan oldukça güç oluyor.
1990'lı yılların ortasında kıt kanaat geçinen bir ailenin iki çocuğundan biri olan ben 13-15 yaşlarındayım. etrafımda bilgisayara sahip arkadaşlarım var ve biz bilgisayarı olmayan diğer çocuklar o arkadaşlarımızın evlerine gidip bilgisayarı görmek hatta oyun oynamak için yanıp tutuşuyoruz. tabii çoğunlukla bu isteğimiz gerçekleşmiyor. gerçekleşse dahi bilgisayar sahibi arkadaşımızın oynadığı oyunları seyredip başımızı öne eğip çıkıyoruz evden.
dayanamayıp annem ve babama bilgisayarım olmasını istediğimi dillendirdim. annem ev hanımı idi ve evin tek çalışanı babam mahçup bir tavırla bilgisayar alacak bütçemizin olmadığını, eğer daha çok para kazanabilirse bana bilgisayar alabileceğini söyledi. hayal kırıklığı yaşamadım değil ama ailemizin maddi olarak durumunu bildiğim için onlara da çok fazla bir şey söyleyemedim. önümüz yaz tatili idi ve okullar kapandığında para kazanmak için çalışmak istediğimi söyledim. para kazanıp bilgisayar alacağım dedim. ilk karşı çıkan annem oldu. sen daha çok küçüksün ne çalışması dedi.
bir süre sonra babam isten geldiğinde patronu ile konuştuğunu ve çalıştığı lokantada onunla birlikte çalışabileceğimi söyledi. o kadar mutlu olmuştum ki. çalışıp para kazanacak ve istediğim bilgisayarı kendi paramla alabilecektim. annemin yine pek rızası yoktu ama okulların kapandığı haftadan sonraki pazartesi günü babam ile sabah kalkıp işe gittim.
ufak tefek işler yaptırıyorlardı önce. bir süre sonra işi kavrayınca daha büyük ve ağır işlerde de kullanmaya başladılar. ne iş olsa yaparım abi diyen insanlar gibi ne iş verirlerse canla başla yapıyordum. bu arada babam ile baba oğul ilişkimiz iş yerinden içeri girince sona eriyordu. sanırım babam sen istedin der gibi ağır işlerin altında ezilmeme göz yumuyordu. bütün bir yaz uzun saatler haftanın yedi günü çalışarak epey para kazandım. kazandığım paraları anneme veriyordum. yaz tatilinin son günü işten eve döndüğümüzde babam, annem ve ben biriktirdiğim paraları saydık. bahşişler, haftalıklarım, babamın ve annemin de katkıları ile aşağı yukarı gazete ve televizyon reklamlarında gördüğüm casper marka bilgisayarı alacak kadar para biriktirmiştim.
ertesi gün gidip bilgisayar almak istiyordum. babam ben anlamam o işlerden amcanı ara onunla gidin alın dedi. amcamı aradım durumu anlattım. yarın gideriz dedi. o gece sevinçten uyuyamadım bile. bir an önce sabah olsa da artık bilgisayarıma kavuşsaydım. amcam ile birlikte mağazaya gidip bilgisayarlara baktık. paramın yeteceği bir model bilgisayar bulduk. amcam bunu alalım o zaman dedi.
işte tam burada bir aydınlanma yaşadım. 3 ay boyunca uzun saatler daha önce hiç yapmadığım işleri yaptım. sabahları yataktan kalkamadım yorgunluktan. bulaşık yıkamaya varana kadar her işi yaptım ve kazandığım parayı şimdi bu aptal alete verecektim. almayalım amca dedim ben vazgeçtim bilgisayar almaktan. neden oğlum dedi buna paran yetiyor işte. yok amca dedim gözlerimin önünden 3 ayda yaşadıklarım geçerken. vazgeçtim ben. peki dedi ve mağazadan çıkıp eve döndük.
babam işteydi. annem neden almadığımızı sordu. vazgeçtiğimi söyledim. 3 ay zorluklar çekerek kazandığım parayı harcayamamıştım. akşam babam geldiğinde de aynı diyaloglar geçti aramızda. kimseye parayı çok zor kazandığım için harcayamadığımı söylemedim ama anlamışlar sanırım.
bir hafta kadar sonra amcam bir akşam kucağında o gün baktığımız bilgisayar ile eve geldi. parayı harcamaya kıyamadığımı anlayıp benim parama dokunmadan kendileri alıp getirmişler bilgisayarı. o gün bugündür kazandığım her bir kuruşun kıymetini biliyorum. o yaz çalışıp ilk defa para kazanmak bana hala taşıdığım önemli bir özellik kazandırdı.
biraz uzun oldu. anlatımda da sıkıntılarım olabilir. vaktinizi ayırıp buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. okunmasa da burada dursun da zaman zaman bakıp hatırlarım yine. *
1990'lı yılların ortasında kıt kanaat geçinen bir ailenin iki çocuğundan biri olan ben 13-15 yaşlarındayım. etrafımda bilgisayara sahip arkadaşlarım var ve biz bilgisayarı olmayan diğer çocuklar o arkadaşlarımızın evlerine gidip bilgisayarı görmek hatta oyun oynamak için yanıp tutuşuyoruz. tabii çoğunlukla bu isteğimiz gerçekleşmiyor. gerçekleşse dahi bilgisayar sahibi arkadaşımızın oynadığı oyunları seyredip başımızı öne eğip çıkıyoruz evden.
dayanamayıp annem ve babama bilgisayarım olmasını istediğimi dillendirdim. annem ev hanımı idi ve evin tek çalışanı babam mahçup bir tavırla bilgisayar alacak bütçemizin olmadığını, eğer daha çok para kazanabilirse bana bilgisayar alabileceğini söyledi. hayal kırıklığı yaşamadım değil ama ailemizin maddi olarak durumunu bildiğim için onlara da çok fazla bir şey söyleyemedim. önümüz yaz tatili idi ve okullar kapandığında para kazanmak için çalışmak istediğimi söyledim. para kazanıp bilgisayar alacağım dedim. ilk karşı çıkan annem oldu. sen daha çok küçüksün ne çalışması dedi.
bir süre sonra babam isten geldiğinde patronu ile konuştuğunu ve çalıştığı lokantada onunla birlikte çalışabileceğimi söyledi. o kadar mutlu olmuştum ki. çalışıp para kazanacak ve istediğim bilgisayarı kendi paramla alabilecektim. annemin yine pek rızası yoktu ama okulların kapandığı haftadan sonraki pazartesi günü babam ile sabah kalkıp işe gittim.
ufak tefek işler yaptırıyorlardı önce. bir süre sonra işi kavrayınca daha büyük ve ağır işlerde de kullanmaya başladılar. ne iş olsa yaparım abi diyen insanlar gibi ne iş verirlerse canla başla yapıyordum. bu arada babam ile baba oğul ilişkimiz iş yerinden içeri girince sona eriyordu. sanırım babam sen istedin der gibi ağır işlerin altında ezilmeme göz yumuyordu. bütün bir yaz uzun saatler haftanın yedi günü çalışarak epey para kazandım. kazandığım paraları anneme veriyordum. yaz tatilinin son günü işten eve döndüğümüzde babam, annem ve ben biriktirdiğim paraları saydık. bahşişler, haftalıklarım, babamın ve annemin de katkıları ile aşağı yukarı gazete ve televizyon reklamlarında gördüğüm casper marka bilgisayarı alacak kadar para biriktirmiştim.
ertesi gün gidip bilgisayar almak istiyordum. babam ben anlamam o işlerden amcanı ara onunla gidin alın dedi. amcamı aradım durumu anlattım. yarın gideriz dedi. o gece sevinçten uyuyamadım bile. bir an önce sabah olsa da artık bilgisayarıma kavuşsaydım. amcam ile birlikte mağazaya gidip bilgisayarlara baktık. paramın yeteceği bir model bilgisayar bulduk. amcam bunu alalım o zaman dedi.
işte tam burada bir aydınlanma yaşadım. 3 ay boyunca uzun saatler daha önce hiç yapmadığım işleri yaptım. sabahları yataktan kalkamadım yorgunluktan. bulaşık yıkamaya varana kadar her işi yaptım ve kazandığım parayı şimdi bu aptal alete verecektim. almayalım amca dedim ben vazgeçtim bilgisayar almaktan. neden oğlum dedi buna paran yetiyor işte. yok amca dedim gözlerimin önünden 3 ayda yaşadıklarım geçerken. vazgeçtim ben. peki dedi ve mağazadan çıkıp eve döndük.
babam işteydi. annem neden almadığımızı sordu. vazgeçtiğimi söyledim. 3 ay zorluklar çekerek kazandığım parayı harcayamamıştım. akşam babam geldiğinde de aynı diyaloglar geçti aramızda. kimseye parayı çok zor kazandığım için harcayamadığımı söylemedim ama anlamışlar sanırım.
bir hafta kadar sonra amcam bir akşam kucağında o gün baktığımız bilgisayar ile eve geldi. parayı harcamaya kıyamadığımı anlayıp benim parama dokunmadan kendileri alıp getirmişler bilgisayarı. o gün bugündür kazandığım her bir kuruşun kıymetini biliyorum. o yaz çalışıp ilk defa para kazanmak bana hala taşıdığım önemli bir özellik kazandırdı.
biraz uzun oldu. anlatımda da sıkıntılarım olabilir. vaktinizi ayırıp buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim. okunmasa da burada dursun da zaman zaman bakıp hatırlarım yine. *
devamını gör...
4.
yok öyle bir şey açıkçası, gülerek hatırlıyorum kendi paranı kazanırsan harcamak zordur mesajı veren hikâyeleri.
çatır çatır harcıyorum hem de.
çatır çatır harcıyorum hem de.
devamını gör...
5.
uydurma tespit, asıl zor olan ürünlerin gereksiz pahalı olup o parayı o ürüne vermek.
devamını gör...
6.
ilk burs paramı çektiğimde başıma gelen olaydır.
devamını gör...
7.
suyu sen taşıyorsan her damlanın kıymetini bilirsin.
devamını gör...
8.
cimri tiplerin hayatsızlığıdır.
çok şükür her kazandığımın evveliyatına kadar miktim diktim fiktim. patlak kredi kartlarıyla geziyorum ama olsundu. yaşadım, yaşıyore .
çok şükür her kazandığımın evveliyatına kadar miktim diktim fiktim. patlak kredi kartlarıyla geziyorum ama olsundu. yaşadım, yaşıyore .
devamını gör...
9.
deneyimlemenin acı olduğu durumdur. kendim kazanınca daha iyi harcarım sanıyosunuz ama insanın eli gitmiyor.
devamını gör...
10.
daha kıymetli oluyor tabii, alacağın şey gerçekten gerekli mi diye durup bi' düşünüyorsun mesela. har vurup harman savuramıyorsun pek içinde emeğin olduğu için ama öyle abartıldığı kadar de zor değil şahsen. çatır çutur yiyorum yani. *
devamını gör...
11.
uzun yıllardırolması gerektiği gibi sadece kendi kazandığım parayı harcıyorum.
onu da çok kolay ve keyifli harcıyorum.
ben sabahın köründe kalkıyorsam, o parayı çatır çatır yemek için kalkıyorum aslında.
pinti pinti biriktirip, emeklilikte rahat ederim kafasına giremiyorum.
hayata 1 kere geliyorum.
eğleneceğim, bu kadar basit.
onu da çok kolay ve keyifli harcıyorum.
ben sabahın köründe kalkıyorsam, o parayı çatır çatır yemek için kalkıyorum aslında.
pinti pinti biriktirip, emeklilikte rahat ederim kafasına giremiyorum.
hayata 1 kere geliyorum.
eğleneceğim, bu kadar basit.
devamını gör...
12.
yoo çatir catır harcıyorum valla.
ınsanin kendi parasini yemesi kadar keyifli bir sey yok.
ınsanin kendi parasini yemesi kadar keyifli bir sey yok.
devamını gör...
13.
bende olmayan özellik. esasen bir başkasından para alma fikri, bana daha zor geliyor, hani öğrencilik zamanlarımda babamdan para istemeye bile utanan biriydim, param bitmesin diye elimden geleni yapardım ama çalışmaya başlayıp kendi paramı kazanmaya başladığımdan beri paramı çok daha kolay harcıyorum. hatta eşime sorsak benim bayağı müsrif biri olduğumu bile söyleyebilir muhtemelen.*
devamını gör...
14.
benım için dereler tersıne akıyor; kendı kazandıgım parayı harcarken; fütursuzca, gözümün değdiği her türlü çula çaputa yarınlar yokmuşcasına hatta alabileceklerimin sınırını zorlarken; eğer onun parasını harcayacaksam 3 kere düşünüp 4 kere izin alıyorum. çünkü kazandıgı parada tasarruf hakkı onun diye düşünüyorum.
devamını gör...
15.
bazen zor geliyor, bazen çatır çutur gidiyor anlam veremiyorum. birikim yapayım diye her ay 10-15 gram altın alıyorum onun harici kredi kartı, kira faturalar vs gidiyor. elde kalan da bazen gollum'un yüzüğe davrandığı gibi kıymetlimissss olurken bazen ya kaç kere geleceğiz dünayya diyerekten fütursuzca harcıyorum
devamını gör...
16.
şayet ilk bir kaç maaşından biriyse bu durum yaşanabiliyor. zamanla alışılan durumdur.
devamını gör...
17.
yeterli bilinç ve duyarlığı olanlar için öteki de zordur. hatta daha zordur.. "kim" olduğunuzu o zaman anlarsınız tabii başkaları da anlar..!
devamını gör...
18.
yanlış bilgi. cüzdan benim kart benim diyerek daha da hırsla harcıyorum.
devamını gör...
19.
çok daha kolay harcıyorum ya. ailem de olsa başkalarının parasını harcamak bana çok zor geliyor. zaten isteme süreci ayrı dert, o mahcubiyeti hissetmemek için bile çalışılır yani.
devamını gör...
20.
çoook eskiden bi adam yaşarmış. bu adam oldukça tutumlu, çalışkan ve haliyle de zenginmiş. bu adamın bir de hayta hayta gezen, sürekli para isteyen asalak bi oğlu varmış. günlerden bir gün demiş ki oğluna "bundan sonra sana harçlık yok, ne zamanki bana bir altın getirdin anca o zaman sana para vermeye başlarım." oğlan tabi tembel teneke hayatında ne zorluk görmüş ne de bir gün çalışmış. babası böyle söyleyince gitmiş alemci arkadaşlarından birinden borç almış bi altın getirip babasına vermiş. babası almış altını ve doğruca evin yakınından geçen dereye fırlatmış. demiş bu altın olmaz, bir daha getir. oğlan gitmiş yine borç bulmuş getirmiş babası yine dereye fırlatmış. derken çocuk artuk borç bulamayacak hale gelmiş ve mecburen o altını kazanmak için iş bulup çalışmaya başlamış. yaklaşık 2 ay sonra getirmiş altını vermiş babasına. babası yine her zamanki gibi altını dereye fırlatcakken yapışmış eline "sen ne yapıyorsun, ben o altını ne zorluklarla kazandım" diye çıkışmış. babası da dönüp demiş ki aferin, bu altın senin alın terin ve gördüğün gibi öylece gitmesine rıza göstermiyorsun. senin har vurup harman savurduğun paralar da benim alın terim. bundan sonra daha dikkatli harca demiş ve oğluna sarılmış.
-evet minikler ne ders çıkardınız bu hikayeden?
+babasının evinin oradaki derede altınlar var, gidip çıkaralım.
-otur prada, sıfır.
-evet minikler ne ders çıkardınız bu hikayeden?
+babasının evinin oradaki derede altınlar var, gidip çıkaralım.
-otur prada, sıfır.
devamını gör...