kılıçdaroğlu'nda liderlik vasfı yok

bugün avrupa nükleer araştırma merkezi'nde de konusu geçen mesele. ben bilmem valla david dedi.

prompter kapandığında peki olan ney?

inandıklarınında durumu ortada.

yandaş medyanın itibarsızlaştırmalarının meyvesi olan önerme. elli gram şundan yüz gram bundam diye bit formülü de yok liderliğin. sen dinlemeyi öğrensen vasıfsız bulduğun adamın aslında çok cesur açıklamaları da mevcuttur. her fani gibi gafları da. ancak sen gaflara odaklanır da hakkı konuştuğu zamanları görmezden gelirsen bu cümleyi kurar, sıyrılmaya çalışırsın. fanboyluk yapacağınıza dinleyin, sadece kılışdarı değil herkesi.

bitik ak partiyi bile devirmek için teröristlere bayrak açmak zorunda kalan. kendisine muhalif tüm isimleri dikdatör gibi partiden uzaklaştıran. 9 belki daha fazla evet yanlış değil 9 seçim kaybederek koltuğunu koruyan. ama hala ona tahammül gösteren yobazlar sayesinde belli ki o koltuğa oturmaya devam edecek olan şahıs. başlık doğrudur. kahveye oraya buraya gitmek önemli değildir. siyaseti sadece twitter'dan ibaret görmeyin yeter.

iddia ediyorum kendisi yerinde başka bir isim olsa çoktan düşürmüştü akpartiyi.

biraz kendisi de böyle bir durum oluşmasına sebep olmadı değil. iki defa bir başkasını aday olarak gösterdi tayyip karşısında. ama yine de o sorumluluğu almadan değerlendirmek nihai olarak doğru bir analiz değil.

ne demişler ; attığın taş ürküttüğün kuşa değsin.

(bkz: ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler)

liderkiği bağırmak, çağırmak, ona bunu ötekileştirmek sanan yurdum insanının söylemidir.

aynı lafları ecevit içinde dediler. çünkü bu halka. neyse, anladınız.

+ devlet bahçeli

ciddi anlamda baymış olan söylemdir artık. liderlik vasfı dediğiniz olay nedir kardeşim? çalmak mı? yolsuzluk yapmak mı? kul hakkı yemek mi? insanları kutuplaştırıp dindar dinsiz diye ayırmak mı? etnik kökene göre yargılamak mı? bunların hiçbiri kılıçdaroğlu’nda mevcut değil, demek ki liderlik vasfı var kanımca.

çok sinirlendim yine, yaktıracaksınız bana gemileri be!

çok debelenmeye gerek yok, olay şu.

kılıçdaroğlu her kadar bilgi birikimli de olsa, doğru noktalara parmak da bassa, değil halk nezdinde kendi seçmeni önünde dahi cumhurbaşkanı adayı olarak istenmeyen biri. bunda geçmişten gelen hataları da var (bkz: ekmek için ekmeleddin), olur olmadık yerlerde yaptığı gafları da var (bkz: gel bakalım muharrem); ama en önemlisi, üzerine dikkat kestirecek bir aura yok adamda.

kılıçdaroğlu'nu dinlemeye başla, yarım saat sonra esnemeye başlıyorsun. pat pat argüman sunamıyor, lafı eveliyor, geveliyor; bakın yanlış bir şey söylüyor demiyorum, ama çoğu zaman vurucu darbeyi sözle dahi olsa gerçekleştiremiyor. aklı başında kesimin liderlik dediği de bu aslında; sündürme kardeşim, neticeye gel.

öte yandan adı geçen mansur yavaş misal, şehir meclisi toplantılarında dahi takır takır üslubunu bozmadan tüm çıkıntıları törpülüyor, her şeyi göz önüne seriyor; kimse de gıkını çıkartamıyor. morarıyor millet.

bu vakitten sonra chp'nin kendi içinde akil adam olsun kılıçdaroğlu, misal, danışılabilir bir seviyede kalsın, ama göz önünde olmasın mümkün mertebe. gizli kahraman olsun gerekiyorsa.

bu ülke, akıllı birisi olsa dahi güçsüz olanı, güçlü görünmeyen lider sevmiyor. sanırım genetiğimizdeki avcı toplum yaşamının bir etkisi. barzolara, güce, kaba görünmeye düşkün bir milletiz.

liderliği kabadayılık zanneden kişi söylemi.

çünkü liderlik kontenjanı 10 kasım 1938'de kapandı.

liderlik vasfından daha önemlisi kendisinde adamlık vasfı yok ne yazık ki.

bence adamın hakkını yememek lazım. %20'lere yaklaşmış iyi partiyi bitirip sağ cenahta yeniden refah partisi gibi partilerin yeniden yükselmesine olanak verdi.

tüm bu süreçte de koltuk hırsı olduğunu son ana kadar çok iyi gizledi. bugün chp karışsın diye saha kenarında ısınan futbolcu gibi bekliyor.

liderlik vasfı olsaydı ilk turdan sonra trajikomik şekilde masaya vurmaya çalışmazdı.

adamda tam köylü alevi tipi var güler geçeriz piroma.