1.
kesinlikle doğuştan gelen bir vasıftır. öyle olmasa bende olurdu. yeri geldiğinde sertliği, hatta gaddarlığı bilmek gerektirir. çok çok donanımlı olmanız yeterli olmuyor, (ha oda varsa yardırırsınız zaten) askerde çavuştum, bana bir bölüğü verdiler mikmem için... cezalılarmış, kelender çavuş, al bunları haşatını çıkar dediler, ulan niye çıkarayım çocukların haşatını? neyse ben, sola dön sağa dön, yat, sürün (kıyamadan) diyorum ama askerde öyle bir anlayış var ki, kelender çavuş insandır bizi mikmez...biliyorlar pneler... neyse bir çavuş vardı, geldi yanıma, emir komuta bende dedi, bölüğü ağustos sıcağında, dikenlerin üstüne istikamet verip süründürdü. her askerin kolu kan revan, bu iş böyle yapılır deyip emir komutayı bana verdi, orda anladım benden bir fik olmaz.
yeni yakın çalıştığım şantiyede "şef" değişikliği oldu, hayran olduğum bir şefi aldılar, yerine köközün birini koydular, o eski şef zamanındaki huzur hiç yok, herkes kafasına göre takılıyor, yeni şef pc de iddia oynuyor. eski şefin deneyimlerinin hepsini hafızama attım, çok ilginçtir; bir gün tüm işçilerin aylık mesai saatlerini çıkarıp print edip koydum masasına. iyi yapmışsın kelender ama bunu işçiler görmesin demişti. geçen günlerde masa üstünde unuttuğum bir raporda mesai saatlerini gören işçiler isyan çıkardı, benim ki niye 30 saatte onunki 40 vs vs... (hepsi hesaplı kitaplı legal) işte bu bir tecrübe başkasının karnesini görmek gibi... neyse benim bu şantiyeden çok malzeme çıkacak sanırım.
yeni yakın çalıştığım şantiyede "şef" değişikliği oldu, hayran olduğum bir şefi aldılar, yerine köközün birini koydular, o eski şef zamanındaki huzur hiç yok, herkes kafasına göre takılıyor, yeni şef pc de iddia oynuyor. eski şefin deneyimlerinin hepsini hafızama attım, çok ilginçtir; bir gün tüm işçilerin aylık mesai saatlerini çıkarıp print edip koydum masasına. iyi yapmışsın kelender ama bunu işçiler görmesin demişti. geçen günlerde masa üstünde unuttuğum bir raporda mesai saatlerini gören işçiler isyan çıkardı, benim ki niye 30 saatte onunki 40 vs vs... (hepsi hesaplı kitaplı legal) işte bu bir tecrübe başkasının karnesini görmek gibi... neyse benim bu şantiyeden çok malzeme çıkacak sanırım.
devamını gör...
2.
kılıçdaroğlu'nda olmayan şey.
devamını gör...
3.
liderlik, yapılmasını arzu ettiğiniz şeyi sanki kendileri arzu ediyormuşçasına başkalarına yaptırabilmektir.
devamını gör...
4.
"alfa" diye tanımladığımız kavramın sahip olduğu özelliklerden biridir.
devamını gör...
5.
doğuştan vardır. sonradan kazanılmaz olan bir özelliktir. kibirle kullanan vardır ama birde olması gerektiği gibi kullananda vardır.
basit örn; şu işi yap hemen*
şu işi yapalım hemen*
basit örn; şu işi yap hemen*
şu işi yapalım hemen*
devamını gör...
6.
doğuştan gelen bir özelliktir. öyle adını '' müdür, amir '' koyunca olmaz yani.
kendini lider zannedenler yüzünden ne kurumlar, ne mecralar ne hale gelmiştir, herkes de şahit olmuştur.
öyle ben '' yöneticiyim '' diyenleri çok gördüm. kendi kendine konulan sıfatlar saman alevinden farksızdır. yaradan nasip etmiştir ya da etmemiştir.
ben 20 sene yaptım yöneticiliği. 13 yaşımda rahmetli babam beni dükkana koyar, 3 ay gelmezdi.*
kendi işyerim de oldu. işe girdiğim her yerde de bir kaç ay içinde o bölümün sorumlusu oldum.
3 sene önce çalışma hayatım sona erdi ama liderlik vasfı ölene kadar benimledir. benim gibi bir çok insan vardır elbet.
ne mutlu lider olana. lider olduğunu sananlara değil...
kendini lider zannedenler yüzünden ne kurumlar, ne mecralar ne hale gelmiştir, herkes de şahit olmuştur.
öyle ben '' yöneticiyim '' diyenleri çok gördüm. kendi kendine konulan sıfatlar saman alevinden farksızdır. yaradan nasip etmiştir ya da etmemiştir.
ben 20 sene yaptım yöneticiliği. 13 yaşımda rahmetli babam beni dükkana koyar, 3 ay gelmezdi.*
kendi işyerim de oldu. işe girdiğim her yerde de bir kaç ay içinde o bölümün sorumlusu oldum.
3 sene önce çalışma hayatım sona erdi ama liderlik vasfı ölene kadar benimledir. benim gibi bir çok insan vardır elbet.
ne mutlu lider olana. lider olduğunu sananlara değil...
devamını gör...
7.
mevcut siyasi figürlerin hiçbirinde olmayandır. henry kissinger "diplomasi" kitabında iii. napoleon'u anlatırken bunun ne olduğunu ve olmadığını gayet iyi anlatır, ve bu satırlar okuyana bence çok tanıdık gelecektir :
"napoleon'un devrimci görüşleri vardı; ama bunların sonuçlarıyla karşılaşınca hemen geri çekildi. gençliğini, xx. yüzyılda kendisine 'protesto' dediğimiz bir yaşam tarzı içinde geçiren napoleon, bir düşüncenin formüle edilmesi ile uygulanması arasındaki boşluğu hiçbir zaman dolduramadı. maksadından ve özellikle meşruiyetinden emin olmadığından, aradaki boşluğu doldurmak için kamuoyuna güvendi. napoleon, dış politikasını, başarısını televizyonun akşam haberlerinin gösterdiği tepkiye göre hesaplayan, modern politik liderlerin stilinde yönetti. onlar gibi kısa süreli hedefler ve hemen sonuç alma üzerinde odaklaşarak kendisini taktiklerin tutsağı haline getirdi; yaratmak istediği baskıyı yapay olarak büyüterek halkı etkilemek yolunu seçti. bu süreçte, dış politika ile bir hokkabazın hareketlerini birbirine karıştırdı. çünkü sonuçta, bir liderin bir fark yaratıp yaratmadığını belirleyen şey, şöhret değil, gerçekliktir.
halk uzun vadeli eğilimler yerine, kendi endişelerini yansıtan veya yalnızca kriz belirtilerini gören liderlere uzun vadede pek değer vermez. bir liderin rolü, olayların yönlerini değerlendirmekte ve onları etkilemekte kendi değerlendirmelerine güvenerek hareket etme yükünü sırtlamaktır. bunda başarısız olunca krizler katlanarak artar ki, bu da liderin olaylar üzerindeki kontrolünü kaybettiğini söylemenin bir başka yoludur. napoleon, garip bir modern fenomenin habercisi oldu: halkın ne istediğini ümitsizce belirlemeye çalışan, yine de sonunda reddedilen belki de hakir görülen politik şahsiyet."
"napoleon'un devrimci görüşleri vardı; ama bunların sonuçlarıyla karşılaşınca hemen geri çekildi. gençliğini, xx. yüzyılda kendisine 'protesto' dediğimiz bir yaşam tarzı içinde geçiren napoleon, bir düşüncenin formüle edilmesi ile uygulanması arasındaki boşluğu hiçbir zaman dolduramadı. maksadından ve özellikle meşruiyetinden emin olmadığından, aradaki boşluğu doldurmak için kamuoyuna güvendi. napoleon, dış politikasını, başarısını televizyonun akşam haberlerinin gösterdiği tepkiye göre hesaplayan, modern politik liderlerin stilinde yönetti. onlar gibi kısa süreli hedefler ve hemen sonuç alma üzerinde odaklaşarak kendisini taktiklerin tutsağı haline getirdi; yaratmak istediği baskıyı yapay olarak büyüterek halkı etkilemek yolunu seçti. bu süreçte, dış politika ile bir hokkabazın hareketlerini birbirine karıştırdı. çünkü sonuçta, bir liderin bir fark yaratıp yaratmadığını belirleyen şey, şöhret değil, gerçekliktir.
halk uzun vadeli eğilimler yerine, kendi endişelerini yansıtan veya yalnızca kriz belirtilerini gören liderlere uzun vadede pek değer vermez. bir liderin rolü, olayların yönlerini değerlendirmekte ve onları etkilemekte kendi değerlendirmelerine güvenerek hareket etme yükünü sırtlamaktır. bunda başarısız olunca krizler katlanarak artar ki, bu da liderin olaylar üzerindeki kontrolünü kaybettiğini söylemenin bir başka yoludur. napoleon, garip bir modern fenomenin habercisi oldu: halkın ne istediğini ümitsizce belirlemeye çalışan, yine de sonunda reddedilen belki de hakir görülen politik şahsiyet."
devamını gör...
8.
cahillere göre bağırıp çağıran kişilerde olan şeydir. öyle olursa liderlik vasfı var demektir.
devamını gör...
9.
çeşit çeşittir.
1- zeka kullanarak yapılan manipülasyon
2- zeka kullanarak gerçekleri ortaya çıkarma.
başka bulamadım ya.
1- zeka kullanarak yapılan manipülasyon
2- zeka kullanarak gerçekleri ortaya çıkarma.
başka bulamadım ya.
devamını gör...
10.
liderlere muhtaç olacak şekilde yetiştirilmiş insanlara liderlik edebilme yeteneği.
yani bir şirket, bir danışmanlar kurulu ya da yapay zekaya bağlı programların yardımı ile sıkıntı çekmeden sahip olabileceğiniz vasıf.
yani bir şirket, bir danışmanlar kurulu ya da yapay zekaya bağlı programların yardımı ile sıkıntı çekmeden sahip olabileceğiniz vasıf.
devamını gör...
11.
olacakları önceden öngörebilmektir.
devamını gör...
12.
13.
kılıçdaroğlu'nda olmayandır.
devamını gör...
14.
muhaliflere göre ince'de var olan ama kılıçdaroğlu'nda var olmayan olgu.
sözde eğitimli ve kültürlü bu tayfaya göre bile bağırıp çağıran, yüzü kırmızı olana kadar yüksek sesle kulak tırmalayan, aykırı sese tahammülü olmayan birisinde liderlik vasfı var.
ancak birleştirici olan, sakin konuşan, bağırıp çağırmayan, ılımlı olan birisinde de de liderlik vasfı yok.
sonra niye rte başta diyorlar. siz bile liderlik vasfı anlayışında bu kadar düşük seviyede olursanız, karşı cephe nerelerde olur hesap edin.
sözde eğitimli ve kültürlü bu tayfaya göre bile bağırıp çağıran, yüzü kırmızı olana kadar yüksek sesle kulak tırmalayan, aykırı sese tahammülü olmayan birisinde liderlik vasfı var.
ancak birleştirici olan, sakin konuşan, bağırıp çağırmayan, ılımlı olan birisinde de de liderlik vasfı yok.
sonra niye rte başta diyorlar. siz bile liderlik vasfı anlayışında bu kadar düşük seviyede olursanız, karşı cephe nerelerde olur hesap edin.
devamını gör...
15.
lan bir kerede bu ülkeyi bir insan yönetsin lan... size sürtük, çöp, şerefsiz, törörst, alçak, hain, kalleş, bölücü diyerek köpük saçanlara ne kadarda hayransınız...ben bunu anlamıyorum, lider vasfı oldu da ne kazandık? ne elimize geçti? o lider değil mi daha dün montaj videoları bas bas yayınlayan sahtekar?
devamını gör...
16.
2002 öncesini unutmadık, ne liderler geldi geçti fakat halk hep kan tükürüyordu derdinden oluk oluk !
devamını gör...