kuran'da kar yağışından hiç bahsedilmemesi

arap çöllerine hiç kar yağmadığı için arap masalları da ona göre şekilleniyor demek ki.
ek: lan işte doğru düzgün bir açıklama yapamıyorsun islamcı kardeş. burda sabah akşam tesla başarısı izleyen, elon musk başarısı takip eden bir sorgulayıcı zihin var ise hesap vermek zorundasın. olm, senin bedevi masalların içinde yaşadığımız çağın gereklerini karşılamıyor ve hatta senin islamcı iktidarın koca bir neslin geleceğini çaldı. önce bunlara cevap vermelisin.
ek 2: harbi islamcı zihin dinamiği çok farklı çalışıyor. bu başlık altında sorgulayabilen ve öznel düşününebilen çoğu insan fikrini açıklamaktan imtina ediyor.
bak kardeşim !
kamer suresindeki ay'ın ikiye bölünmesinin tarihsel hiçbir kaynakta yer almamasın tartışması değil bu. siyasal islamcıların kuran'ı arapça okutmasındaki ısrarın nedenlerinden belki de en önemli nedenlerinden biri bu.

bahsetseydi ne olacaktı?

kelime-i şehadet mi getirecektik?*

kutuplardaki soğuk iklim koşullarından da bahsedilmiyor. amerika kıtasından haber verseydi keşke diyeceğim ama zaten arapların gidemediği yerlerden hiç haber yok. neredeyse komşu coğrafyadaki binlerce yıllık hinduizm, budizm'den de bi' haber. varsa yoksa yahudilik, hristiyanlık. zaten bu ikisine rakip olmak üzere piyasaya sürülmüş bir yeni sürüm din olduğunu kendisi de inkar etmiyor.

yukarıda embasilenin biri bahsetse ne olacaktı demiş.... lan bahsetmemiş işte, bilmiyor çünkü, çünkü yazan bir insan, dünyanın %90 nında var olan bir meteoroloji olayı, allah bunu nasıl es geçer?
edit: basileos dostumu yanlış anlamışım, ironi yapıyormuş, özür.

konunun uzmanı değilim.

başka bir web sitesinde bu soruya yanıt verilmiş.
sorularlaislamiyet.com/kur-...

coğrafya kitabı olmadığı için olabilir. sonuçta kar da yağsa, tsunami de vursa, asit yağmurlarıyla dünya telef de olsa, yapacağın şeyler değişmiyor.

t: önemsiz ayrıntı.

bir arkadaş bu soruya yanıt verilmiş bir sitenin linkini atmış. bu tarz sitelerden nefret ediyorum klasik badem bıyık ağzıyla lafı ne kadar uzattıkça uzatıyorlar bilmem sudan bahsedilmiş kar da zaten suyun donmasıymış bilmem ne. her neyse konuya gelirsem bence her kavram veya olaydan bahsedilmek zorunda değil zaten düşününce bahsedilmeyen daha birçok şey vardır, durumun arabistan'da olmamasıyla alakası yok diye düşünüyorum çünkü bahsettiğimiz tarihler m.ö 8.yüzyıl değil, insanlar dış dünyaya kapalı halde 20-30 kişi bir arada yaşamıyor azıcık ötede yağan kardan pekala haberleri vardır tüccarlar aracılığıyla olsa bile.

muhammedin evine izinsiz gelmeyin, yemek yoksa silktirin gidin diyen allah bu ayrıntıyı atlamış.

konudan bağımsız olarak günümüz insanları geçmiş insanlardan kendilerini daha 'akıllı' sanıyorlar ya. hani şu piramit muhabbetleri de falan nasıl yaptılar ya olamaz hayır. soskspslspsls altıma sıçıyorum gülmekten oğlum size. siz 1000 yıl sonra hala daha gerizekalı kalabilmişsiniz. bu çağda. oh man. oh man. size puanım 1 kanka.

antik yunan'da (mö 1000'ler yani) bir tanrıça vardı adı khione... kar tanrıçasıydı kendileri.

demek bilen biliyormuş.

kadını dövmekten, milleti kırbaçlamaktan falan bahsedilen, inananlarının genelinin sağda solda kendini patlatmasına, kafa kesmesine sebep olan bir kitaptan bahsediyoruz. en büyük problem kar yağışından bahsedilmemesi mi sizce.
ayrıca kimin nasıl yanacağından, kadının erkeğine nasıl hizmet etmesi gerektiğinden, peygamberin evlatlığının boşadığı eşini eş almasına nasıl vahiy geldiğinden falan bahsettiği için o hengamede bu kadar önemsiz bir konuya fırsat gelmemiş de olabilir. malum sadece bu meseleler yaklaşık 700 sayfa. her şeyden bahsetse binlerce sayfa olur. zaten müslüman kesim okumayı da sevmiyor. o yüzden kısa kesmeye gerek görmüş olabilirler.

bu dünyada ne konuşuldaysa insan konuştu ne yazıldıysa insan yazdı.

içli köfte tarifi de yok.. bizzat baktım?

allah "düşünmez misiniz?" "akletmez misiniz?" derken; sarıklı, sakallı ve cüppeli yobazlar ile allahsız yobazları muhatab alıyor.
mesela nur 43 var.. akledilse ve bakılsa görülebilirdi. (akledilebilseydi)

yukarıda bir başkası arıdan bahsedilmiyor falan demiş.. nahl suresi var (nahl arı demek)

okyanusa da bakınca görür.. belki

normal olay.

kuran coğrafya kitabı değil. fen bilimleri kitabı değil. gezi rehberi de değil. tamamen inançla ilgili olan bir kitapta o yok bu yok diye garip çıkarımlara lüzum yok bence. kitapta yazanların geliş amacı insana, allah'a olan kulluk vazifesini hatırlatmak ve bunun için kardan kıştan, fizikten kimyadan bahsetmesine gerek yok.

bıraksak mı bu işin yakasını artık? kendi hâlinde inananların zaten size bir zararı yok. kendi hâlinde olmayıp sağa sola sataşıp kendi inandığını zorla dayatana ise zaten ne deseniz kâr etmeyecek.

var olsa idi, ne değişecekti ?
imana mı gelecektiniz haberimiz yokken.

arap bedevilerini, arap mitolojisini, inananları cartı curtu artık bi salın. size göre, olmamasının ispatı için niye bu kadar cedelleşiyosunuz ?

kuran'ı yazanlar aslında pek çok şeyi bilmiyor. burada bilmemekten kastım kuran'da geçmemesi değil. ben bir ahlak kitabı yazsam ve bunun içinde antep fıstığından söz edip çorum leblebisinden söz etmesem bu benim çorum leblebisini bilmediğimi değil kitaba koymaya gerek görmediğimi gösterir.
bilmiyor derken, kuran'da geçen ama yanlış tanımlanan şeylerden söz ediyorum.
örneğin oruç tutma-bozma zamanları için verilen tanım düz bir dünyayı işaret ediyor. yukarı enlemlere gidilince gün tün sürelerinin değiştiğini bilmiyor kuran yazarları. ta gazneli mahmut dönemine kadar bu konuya el sürülmüyor. ondan sonra içtihat çıkartılmaya başlanıyor (halen de çözümlenmiş bir konu değil, kuranın o maddesinin değiştirilmesi gerek)
örneğin alkol denilen şeyi bilmiyor. sadece mayalı içkiyi haram ilan ediyor. yani siz petrolden ya da toz şekeri kimyasal olarak ikiye bölerek elde edeceğiniz alkolü rahatça içebilirsiniz.
örneğin ayın çok büyük bir küre olduğunu ve parşömen gibi bölünmeyeceğini bilmiyor.
liste uzar gider.
kar önemsiz bir ayrıntıdır.

yazarken unutmuş olabilirler çok da şey yapmamak lazım 6.4 yamasıyla düzelecektir.

yok oğlum haberleri yok. yoksa kıble dön derler miydi?

eski bir bilimci-felesefeci agnostik olarak söyleyebilirim ki kuran-ı kerim'in maksadını siz hic anlamamışsınız.
dinin maksadı insanları maddeye yönlendirmek değil, maddenin gelip geçici olduğunu göstererek manaya yönlendirmektir. şöyle düşünün; bir sarraf (altın ustası) demirden bahseder mi? halbuki demirle ne sanat eserleri ortaya konulabilir. ama bir sarraf bunlardan bahsetmez. çünkü altının yanında demirin değeri yoktur. işte kelamullah da benim burada yaptığım gibi maddi örneklerle manayı ve onun kanunlarını anlatırken madde aleminin ve onun içindeki nimetlerin hakikatte ne kadar değersiz olduğunu anlatır.
kelamullahta bilimsel bilgiler yok diye sızlananlar ne bilimi ne de felsefeyi doğru düzgün tefekkür edememis yüzeysel tiplerdir. durun ben size anlatayım bilimsel ilerlemeci ütopyanın dinin yanında ne kadar anlamsız kaldığını. tabi bundan önce size dinin bazı kaba softa tiplerin öngördüğü gibi "şunu yaparsan 3 sevap, bunu yaparsan beş günah , hepsini topla-çıkar eğer kârdaysan cennettesin" gibi zavallıca bir "allah ile ticaret faaliyeti" olmadığını; aksine dinin bedensel/maddesel hazlardan vazgeçerek keşifle allah'a ulaşıp hic azalmayacak sonsuz bir tatmine ulaşmak olduğunu (ki aslında bu tanımım bile eksik oldu çünkü maddi ihtiyaçları karşılamak icin ortaya çıkmış dillerle anca buraya kadar...) bilmeniz gerekir. bunu anladığınızı farzederek devam ediyorum.

coğrafi keşiflerden önce insanlar okyanusların ötesinde neler olduğunu merak ediyorlardı. ama keşfedilince bütün bu bilgiler sıradanlaştı.
sonra günes sistemi merak edildi, keşfedildi ve sıradanlaştı.
peki bundan sonra ne gelecek?
galaksiler, evren, diğer evrenler, evrenin öncesi...
peki bu merak nereye kadar gidecek?
teoride* allah'a kadar.
işte din ve onun mükaşefesi, seyri süluğu seni bu merak basamaklarının en sonuncusuna götürüyor. bizim bilimci saftiriklerde hayatlarını ilk merak basamaklarında israf ediyorlar.

insanlık medeniyetin bir gün yıkılacak!
baki kalansa sadece ruhun olacak.

o yüzden ruhunu en son basamağa yani allah'a götürmeye çabala. sen çabalarsan devamı gelir.

gördün değil mi? bilim/teknoloji hevesininiz ne kadar gülünç kalıyor. ilginçtir bilim ve teknoloji hevesinin altında yatan da allah'a ulaşma arzusudur. farkında değiller ama hepimize bu arzu kodlanmış. ama nefs bu arzuyu gereksiz şeylere yönlendirerek "subvert" ediyor.

not: buna benzer daha çok tefekkür için sadettin ökten hocayı youtube'da dinlemenizi tavsiye ederim.

edit: bir sahabe efendimize "ne öğrenelim" diye sormuslar ve verdiği cevap;
allah'ı biliyor musunuz? o halde başka birşey bilmenize ihtiyaç yoktur.
anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az.