mardinli midyeciler

midyecilerin mardinli olduğu ve olması gerektiği konusunda bir basmakalıp vardır. sonuç olarak mardin, bir deniz memleketi değil ve buradan çıkan adamların nasıl olup da midyeci olabildikleri kafanıza takılabilir. iki söylenti var bu konuda. birincisi istanbul'da rum midye ustasının elemanı olan bir mardinli, 6-7eylül olayları patlak verdikten sonra işini ve bulunduğu yeri terk edip göçen ustasının yerini alarak bu işi büyütmüş ve öncüsü olmuş. diğer söylentiye göre de izmir'de girit kökenli meyhanecilere midye çıkaran ve bunu ticarete döken başka bir mardinli genç buna ön ayak olmuş. hangisinin öncülük ettiğini bilemeyiz ama yaşadıkları fakirlik, güneydoğu anadolu'da yıllarca süren terör ve çatışmalar yüzünden köyleri boşaltılan ve göç etmek zorunda kalan bölge insanı da bu midyecilik işine teşebbüs etmişler, arkadan gelen akraba ve hemşehrileri de bu gelir kapısını paylaşmışlar, birbirlerinden devralmışlar ve aynı şekilde buna benzer tokatlı ve hamamcı ve niğdeli ve hurdacı ilişkisi gibi, böylelikle mardinli ve midyeci algısı ve ilişkisi ortaya çıkmıştır.

dört bir yana yayılmışlardır. şehir fark etmeksizin her midye alışımda midyeciyle aramda şuna benzer diyalog geçer.

(nereli olduğunu sormaksızın)
- abi, mardin'in neresindensin?
- (genelde) kızıltepe. hocam sen nerden bildin mardinliyim?
-içime doğdu abi.

sadece 1-2 sene önce kuşadası'nda bir midyeci bu soruya "he midyeciyim diye bildin mardinli olduğumu, değil?" dedi.

sonrasında muhabbet mardin'in güzellikleri üstüne sürer gider. bu arada hala mardin'i görmemiş olanlar varsa, çok şey kaçırıyorlar, demedi demesinler.

hiçbir zaman o istanbul ermenisi midyeciler kadar lezzetli midye yapamayacaklardır.