bu ara nedense yaşadığım his. gülmeyin ve sakince okuyun.

içten içe toplumdan soyutlanma, kendimi kaybetme, unutkanlık vb. gibi bazı sorunlardan müzdaribim. eskiden fil gibi bir hafızam varken şu an insanların söylediklerini ya önemsememekten ya da içki tüketimi yüzünden unutabiliyorum. kendimi de bazen bomboş bir şekilde haftaları hatta ayları bitirirken bulabiliyorum. örneğin ; ocak ayı bomboş bir aydı. başından sonuna kadar ne yaptığımı düşündüğümde aklıma sadece işe gidip geldiğim geliyor, ayrıca da o bir ay sanki bir haftaymış gibi geliyor.

toplumdan soyutlanma kısmına gelirsek de burası biraz muğlak. tam bir soyutlanma değil aslında ama ; kendi arkadaşlarım ve ailem dışında kimsenin kıymetli ya da empatiye değer olduğunu düşünmüyorum. insanları yığınlar olarak görüyorum ve böyle gördükçe de hem onlardan hem de kendimden tiksiniyorum.

kıskacıma takılanları zaman zaman manipüle edip, zaman zaman da kullanabiliyorum. bunu da istemsizce yapıyorum, zaten manipüle edip de kötü bir şey yaptığım yok. en fazla kendi sorumluluklarımı ya da sorunlarımı onlara yüklüyorum. tembellik de var bende biraz.

liseden arkadaşlarımla halen sık sık görüşürüm çünkü ; ilkokul ve lise dışında asla derinlikli bir arkadaşlık kuramadım. anaokulundan da görüştüğüm 1-2 kişi var ama onları da senede bir ya da iki kere görüyorum. işin tuhaf yanı hayatımda edindiğim son arkadaşları 11-12 sene evvel edinmek. liseden arkadaşlarım bile “duygusuzsun, üzüntün ya da sevincin yok. üzülünce nefret ediyorsun, sevinince sessizleşiyorsun.” diyorlar.

bu ön bilgilerden sonra asıl konuya gelelim. özellikle demin bahsettiğim hızlı geçmiş gibi gelen ocak ayında bir değişim yaşadım. lisedeki bu tayfamla bir akşam görüşecektik ve tayfadan x ile sözleştiğimiz saatten biraz daha erken buluştuk. “diğerleri gelmeden yemeği halledelim.” dedik. bazı yerleri düşündükten sonra ilginç bir şekilde ikimiz de fiyatlarına zam gelmiş olsa da, hatta kaba tabirle fiyatları kol gibi olsa da bir şekilde kendimizi o kutsal yerde bulduk: mcdonald’s. ne zamandır bir mcdonald’s’ta yemek yemediğimizi düşündüm. koronada zaten kabuğuma çekilmiştim, öncesinde de bir süredir pek gitmiyorduk. seneler olmuştu. o an kendimi lise günlerinde ya da üniversitede aynı tayfayla bir yerde lise nostaljisi yapıyormuş gibi hissettim. mcdonald’s artık bir anlam kazanmıştı. yemekten sonra “bir de çay mı alsak?” dedik. mcdonald’s ciddi ciddi keyif vermeye başlamıştı. önünde har hır sesler çıkartan sokak köpekleri, içeride çizburgeri ekstra ketçaplı değil diye olay çıkartan eskort abla ve ruhu kaybolmuş iki insanın keyif alacağı yer başka neresi olabilirdi? tayfanın geri kalanı geldi ve ilginç bir şekilde onlar da bu ritüelden zevk aldılar. laf olsun diye kalkıp başka bir yere geçtik ama 1 saatlik bir kahve molasından sonra kendimizi yine mcdonald’s’ta bulduk. efsunlanmış gibiydik. o günden sonra her buluşmamızda en az 1-1.5 saat o mcdonald’s şubesinde oturduk. hayattan farklı şekillerde nefret eden dört farklı insan. ben x, y ve z. y mcdonald’s gibi yerlerden normalde tiksinse ve mc’te yemek yemese de o mcdonald’s şubesini seviyor. z ise sağlıklı yaşam vs. zırvalarıyla kafayı yemiş olsa da ara sıra mc yemeye ikna oluyor. x ise mcdonald’s’tan cidden zevk alıyor. koca haftanın geçmesi için tek sebep adeta cuma ya da cumartesi gecesi mcdonald’s’ta yenen o yemek oluyor. ruhsal devrim yaşadık.
devamını gör...
büyük bir ihtimalle mcdonald's'ın ortamından hoşlanmaktır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mcdonald’s’ta takılmaktan hoşlanmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim