1.
bir seyirci topluluğu önünde, küçük bir sahne ya da yükselti üzerinde hikaye anlatan, meddah oyunu icra eden kişi. hikaye anlatıcılığı (storytelling) ile uğraşır kısaca. nispeten günümüzün tek kişilik sahne icralarına benzer bir performans sergiler. ya da eski zamanın barış özcan'ı bile denebilir belki.
devamını gör...
2.
günümüze stand up olarak evrilmiştir.
devamını gör...
3.
devamını gör...
4.
eski zaman stand-up insanı.
devamını gör...
5.
bir eline mendil bir eline değnek alan kişidir. mendili farklı karakterleri taklit edebilmek için kullanır. değneği de oyunu başlatmak, seyirciyi suskunluğa çağırmak, kapıyı vurmak için ya da saz, süpürge, tüfek, at yerine kullanır. "hak dostum! hak!" sözüyle bastonunu yere vurarak oyuna başlar. bitirişte ise oyundan çıkan sonucu söyler ve "sürç-i lisan ettiysek affola" der.
devamını gör...
6.
sonuncusu ektedir. ah be ferhan abi.
devamını gör...
7.
edeyim meclise bir kıssa beyan, kıssadan hisse alır arif olan...
ya da,
hak dostum hak. selam ile başlayalım hikayemize...
ne diyor bu deli diyeceksiniz. efendim; klasik türk tiyatrosu’nda meddah denen adam, hikayesine başlamadan önce bu tekerlemeleri kullanırmış. eğer işin içine hiciv girecekse ''edeyim meclise bir kıssa beyan...'' diyerek, yok eğer sadece güldürme amaçlı hikayeler anlatacaksa (günümüzün kendi deyimiyle mesaj kaygısız beyin fırtınası cem yılmaz’ı gibi) ''hak dostum hak...'' diyerek başlarmış anlatmaya.
gerçi söyleyeceklerimiz var diyerekten ''edeyim meclise bir kıssa beyan...'' cümlesiyle başladık tanıma ama bir yanlış anlama olmasın. kağıt üzerinde meddahlık olmaz. yemin et diyeceksiniz, ekmek çarpsın! meddahlıkta yalan yere yemin etmek de mübah. seyirciyi inandırmak isteyen meddah, oyun gereği yemin edebiliyor. osmanlı döneminde bile. ünlü meddahlar var tarihte. bugün insanlar ismail dümbüllü’ye kadar inebiliyor; dedelerinden duydukları kadarıyla. babalarımız münir özkul’u anlatıyor. orta yaş insanlar ise ferhan şensoy’u... kavuk hadisesini duymuşsunuzdur. usta bir meddah, kendinden sonra hak ettiğine inandığı genç bir meddaha devrediyor kavuğunu. manevi değeri sanatçı açısından çok büyük. düşünsenize meddah olduğunuzu. ismail dümbüllü kavuğunu size devretmiş. bu gururu münir özkul yaşamış. o da ismail dümbüllü’den aldığı kavuğu ferhan şensoy’a devretmiş. ferhan şensoy ise devretmemekte kararlıydı: nuh diyor, ünvanıyla hitap etmiyor derken bir gece ansızın rasim öztekin'e devretti. şimdiki sahibi ise şevket çoruh.
ferhan şensoy demişken, taksiciyle anısını anlatıyor;
-taksiye bindim, galatasaray canım kardeşim dedim, bir itiraz yok. taksi çalışmaya başladı, taksimetre çalışmaya başladı, ben de onun anormal huzuruyla sigaramdan bir nefes almamıştım ki ''ne tarafta oluyor abi bu galatasaray?'' dedi... bir an iç geçirmişim. siz nerenin taksisisiniz kardeş? bolu abant taksi abi... bundan sonra başladım yol tarifine; oraya sapılmaz, oraya girilmez, orası ters yön, orası tercihli... ''tamam abi ben de tercih ederim'' dedi girdi tercihli yola... sonunda galata kulesi’nin önüne geldi durdu. ''geldik işte aaabey; işte galata kulesi!...'' kulesine değil, sarayına gidicez canım kardeşimmmm!!
ya da,
hak dostum hak. selam ile başlayalım hikayemize...
ne diyor bu deli diyeceksiniz. efendim; klasik türk tiyatrosu’nda meddah denen adam, hikayesine başlamadan önce bu tekerlemeleri kullanırmış. eğer işin içine hiciv girecekse ''edeyim meclise bir kıssa beyan...'' diyerek, yok eğer sadece güldürme amaçlı hikayeler anlatacaksa (günümüzün kendi deyimiyle mesaj kaygısız beyin fırtınası cem yılmaz’ı gibi) ''hak dostum hak...'' diyerek başlarmış anlatmaya.
gerçi söyleyeceklerimiz var diyerekten ''edeyim meclise bir kıssa beyan...'' cümlesiyle başladık tanıma ama bir yanlış anlama olmasın. kağıt üzerinde meddahlık olmaz. yemin et diyeceksiniz, ekmek çarpsın! meddahlıkta yalan yere yemin etmek de mübah. seyirciyi inandırmak isteyen meddah, oyun gereği yemin edebiliyor. osmanlı döneminde bile. ünlü meddahlar var tarihte. bugün insanlar ismail dümbüllü’ye kadar inebiliyor; dedelerinden duydukları kadarıyla. babalarımız münir özkul’u anlatıyor. orta yaş insanlar ise ferhan şensoy’u... kavuk hadisesini duymuşsunuzdur. usta bir meddah, kendinden sonra hak ettiğine inandığı genç bir meddaha devrediyor kavuğunu. manevi değeri sanatçı açısından çok büyük. düşünsenize meddah olduğunuzu. ismail dümbüllü kavuğunu size devretmiş. bu gururu münir özkul yaşamış. o da ismail dümbüllü’den aldığı kavuğu ferhan şensoy’a devretmiş. ferhan şensoy ise devretmemekte kararlıydı: nuh diyor, ünvanıyla hitap etmiyor derken bir gece ansızın rasim öztekin'e devretti. şimdiki sahibi ise şevket çoruh.
ferhan şensoy demişken, taksiciyle anısını anlatıyor;
-taksiye bindim, galatasaray canım kardeşim dedim, bir itiraz yok. taksi çalışmaya başladı, taksimetre çalışmaya başladı, ben de onun anormal huzuruyla sigaramdan bir nefes almamıştım ki ''ne tarafta oluyor abi bu galatasaray?'' dedi... bir an iç geçirmişim. siz nerenin taksisisiniz kardeş? bolu abant taksi abi... bundan sonra başladım yol tarifine; oraya sapılmaz, oraya girilmez, orası ters yön, orası tercihli... ''tamam abi ben de tercih ederim'' dedi girdi tercihli yola... sonunda galata kulesi’nin önüne geldi durdu. ''geldik işte aaabey; işte galata kulesi!...'' kulesine değil, sarayına gidicez canım kardeşimmmm!!
devamını gör...
8.
sözcük anlamı çok öven olup, göstermeye bağlı edebi metin türlerinden biridir.
meddâh arapça مدخ kökünden türetilmiş olup ilk zamanlarda hz. muhammed'i överek topluluk önünde konuşan, eğlendiren, abartan konuşmacılar için kullanılmıştır.
meddahın elinde bir değnek, bir mendil ve kafasında bir takke vardır.

araplarda bu kimselere “kāss” (çoğulu: (gbkz: kussâs)), “kassâs, iranlılarda ve osmanlı türklerinde ise “kıssahân” ve “şehnâmehân” denmiştir.
bazı temsilcileri
aşkî
sururî
yusufi (xvıı. yy)
görsel ve alıntı kaynak/ wikipedia.
meddâh arapça مدخ kökünden türetilmiş olup ilk zamanlarda hz. muhammed'i överek topluluk önünde konuşan, eğlendiren, abartan konuşmacılar için kullanılmıştır.
meddahın elinde bir değnek, bir mendil ve kafasında bir takke vardır.

araplarda bu kimselere “kāss” (çoğulu: (gbkz: kussâs)), “kassâs, iranlılarda ve osmanlı türklerinde ise “kıssahân” ve “şehnâmehân” denmiştir.
bazı temsilcileri
aşkî
sururî
yusufi (xvıı. yy)
görsel ve alıntı kaynak/ wikipedia.
devamını gör...
9.
hiç izlemediğim ama zamanında dedemlerin izlediği kişi. dedemle konuşmuştum bu meddah olayını, bana şöyle demişti:
"meddah kış günü gelmişti. herkes kahvedeydi. soba yanıyordu bir yandan ve üzerinde kestaneler vardı. hepimizin elinde çay/kahve. meddah çıktı ortaya. rast gele birimizin taklidini yapmaya başladı. o kadar komik yapıyordu ki kahkahadan kim olduğunu düşünemedim bile. çayım bitmek üzereyken birisi atladı araya; ben biliyorum, falancayı taklit ediyorsun. dedi. meddah güldü. sonra birimizi daha taklit etmeye başladı. o gün eve biraz geç döndüm ama değmişti. neticede köye her zaman meddah gelmiyor."
"meddah kış günü gelmişti. herkes kahvedeydi. soba yanıyordu bir yandan ve üzerinde kestaneler vardı. hepimizin elinde çay/kahve. meddah çıktı ortaya. rast gele birimizin taklidini yapmaya başladı. o kadar komik yapıyordu ki kahkahadan kim olduğunu düşünemedim bile. çayım bitmek üzereyken birisi atladı araya; ben biliyorum, falancayı taklit ediyorsun. dedi. meddah güldü. sonra birimizi daha taklit etmeye başladı. o gün eve biraz geç döndüm ama değmişti. neticede köye her zaman meddah gelmiyor."
devamını gör...