night watchman

onu ilk tanıdığımda sözlük yazarlığı, onun tutkulu olduğu işiydi adeta. tanımlarını girdiği zaman parmakları bir piyanist şantör gibi klavye üzerinde ahenkle dans ederdi. bu esnada, beynini sadece yazmaya verir ve çevresindeki olan bitene duyarsız kalırdı. elbette bu ışıltılı hayatı çok sürmeyecekti. başına geleceklerden habersiz yazmaya devam ederken kader, ağlarını ilmek ilmek örüyordu. sözlük ortamı çok bozduğunda yaptığı işten keyif alamadığından ve tanım yazarken odağını verememekten şikayetçiydi. gündüzün geceden kısa olduğu bir gecede, cinnet geçirip yılların klavyesini tereddüt etmeksizin kırıp parçaladı. bana eli titreyen cerrahtan farksızım artık demekle yetinmişti. rehabilitasyon için gittiği hastanede ise ayağı çıplak vaziyette soğuk karolarda yürüyerek ve yatağına uzandığında yeni tanımlarını tavanda hayali olarak yazarak günlerini geçirdi. yıllar sonrasında benim onu buraya önermemle yeniden gözünde bi ışıltı yakaladım fakat istemediğini söyledi bir kez daha. aynı trajik olayların tekrarlanmasından korkuyordu. çok yalvarıp yakardım. o benim için flash tv ekranlarından ağlamaklı halde çağırdığım tülayımdı. söz vermiştik. birlikte atlatacaktık. kendine inancı olmadığı halde bana güvenip tekrar yazar olan night watchman'e bir kez daha selam olsun. her şey için minnettarım.