1.
(bkz: m4nm) familyasından; (bkz: ağçkakan) ve (bkz: i'mpty)'nin oluşturduğu müzik topluluğu.
gri terminal var mesela. hem sözlerini hem beatini sevdiğim. şöyle ses veriyorlar bize;
......
damarına eroin konulup, sürgün edilen adamın tükenen onuru
ağırlaşır sol omuzu, çünkü insandan yoruluyorum.
.............
(bkz: duende) var mesela. sevgili yazarımız @duende duy bu şarkıyı. gerçi galiba senin nick altına da bu şarkı ile ilgili bi entry girmiştim sanırım.
dışarıda şarapnel biraz kum ucuna kol saatin
sessizlik vakitsiz bir tanrı tanımaz evindeydi
o yüzden yaşıtlarımın kulak zarına değmeyen
her cinayet postal gürültüsüyle temizlenirdi
et ve kemikten kamufle kıyafetim
içine sığamadım ve sanki başka zamana aitim
inanmadığın hayaletim insandan doğmayan
ve çalakalem yazılmış kusursuzluk kadar tedirgin
en müşfik umursamazlık bir girdap açıyor
içine sürüklenen güruhtan zamanla kalıyor
akla bir gemi bir de yelken düşüyor
ve uzaklaşıp şehirlerden limanı terk ediyor
lodostan kaçmak için kuzeye daha da kuzeye
ta ki düşene kadar kuzeyin en kuzeyine
dingin denizlerden çalınan şüphe
poseidon'un maharetinden kaçamıyor rotamız atlantis'e
aklımda çınlayan yorulmuş şarkılar
tekerrür etmeyen nakarat kadar korkarak
nadastan sıkılmış tütün gibi sarılsana
gölgene zira rastlamadım ben güneşten ötesine
mühürlü soluklar latince nefes alıp
terk eder bu adayı denizlerini yakılmaz sanıp
yalnızlık hoş değil, kalabalık kötü
en nihayetinde insan dediğin insanın dölü
buraya kadar dünya'nın kıyısına gelen
ve düşmek için sırada bekleyen çok insan var
hiç umut kalmadığında akla yağmur kazındı
devrim kente en az yağmur kadar yabancı
bu boşluk adına yazılan her şiire el koyan 3 numara saçlı kurşunlar
gün azalarak biterken o karşımda
mıhlanıp bir sandalyenin üzerine
uvertür mırıldanır kokuşmuş cenaze marşında
katilin sanrısı maktulün rüyası
aynı görüntü ve zamanın eşitti parçası
silah kelepçelendi saplandığı organların içinde
her insan bir kez ölüyor uyandığında ağır çekimde
gömlek yakalarından cadde topladığın adam
ve birdenbire yaşamak zorunluluğu yine de saçma sapan
içgüdü mantığımdan kaç saniyede kaçar
ya da vesaire vesaireyi nerede parçalar
sana fransa'dan ihtilal, transilvanya'dan günaydın getirdim istersen kaldır at
biliyorum ki zaman dediğin yelkovandan kalıntı
devrim kente en az darbe kadar yakındı
(bkz: fjellgat) var mesela, eğer duende uymadıysa.
peki kabul zamanlama kehanet bekliyor
ve devrik cümlelerde özneye müdavim aranıyor
ıçilmeyen şaraplar içinde maketten transatlantik
mesajı tanımadığı bi adama yolluyor
bi zarf açıldı içinde küflenmiş tekerrür
ya terk edersin ya da yalnız başına ölürsün
tevazudan yıkılmış çatı katında pinekler
bi kargaşayı kolaçan eden martı kadar gebersen
ışte o anda kamaştı iğne batan gözleri
fayanstan yansıyan bi' iblis kadar temizdi
eğildi yerden topladığı ufalmış simetrilerden
birini seçti itiraz etmedi
göz kapaklarında mütevazı hatıralar gizleyen
kaçık dilinde erittiği turnusol kağıdı kırmızı
herhangi tarafta değil farabinin sıfırına
hem artıdır hem eksidir
aksak tramplen altında uzanmış paçavranın
düşmek mirasıdır kanatsız insanın
çakıldığında zemine gökyüzünü anlamaz
ve düşüyor olmanın uçmaktan ne farkı var
yerküreye saplanınca kaçmak ister insan
geçmişe antikörtiye yok olmuş mavzere
fakat seçimden müzdarip gelecektir kaybolan
ve kaçıyor olmanın kalmaktan ne farkı var
müstakbel hafıza kanattı beyni
krem kaplı hatıralardan herhangi birini
sakinleşiyor durmadan durmadan ve unutuyor olmanın anımsamaktan ne farkı var
bu bir bant kaydı walkman'den armağan
bu bir tin aybı tamamen olmadan
bu bir kan kaybı emanet martıdan
ve tam olmanın yarım adamlıktan ne farkı var
düşüyor olmanın, seçimden muzdarip, kaçıyor olmanın, unutuyor olmanın, tam olmanın yarım adamlıktan ne farkı var? yok tabi.
gri terminal var mesela. hem sözlerini hem beatini sevdiğim. şöyle ses veriyorlar bize;
......
damarına eroin konulup, sürgün edilen adamın tükenen onuru
ağırlaşır sol omuzu, çünkü insandan yoruluyorum.
.............
(bkz: duende) var mesela. sevgili yazarımız @duende duy bu şarkıyı. gerçi galiba senin nick altına da bu şarkı ile ilgili bi entry girmiştim sanırım.
dışarıda şarapnel biraz kum ucuna kol saatin
sessizlik vakitsiz bir tanrı tanımaz evindeydi
o yüzden yaşıtlarımın kulak zarına değmeyen
her cinayet postal gürültüsüyle temizlenirdi
et ve kemikten kamufle kıyafetim
içine sığamadım ve sanki başka zamana aitim
inanmadığın hayaletim insandan doğmayan
ve çalakalem yazılmış kusursuzluk kadar tedirgin
en müşfik umursamazlık bir girdap açıyor
içine sürüklenen güruhtan zamanla kalıyor
akla bir gemi bir de yelken düşüyor
ve uzaklaşıp şehirlerden limanı terk ediyor
lodostan kaçmak için kuzeye daha da kuzeye
ta ki düşene kadar kuzeyin en kuzeyine
dingin denizlerden çalınan şüphe
poseidon'un maharetinden kaçamıyor rotamız atlantis'e
aklımda çınlayan yorulmuş şarkılar
tekerrür etmeyen nakarat kadar korkarak
nadastan sıkılmış tütün gibi sarılsana
gölgene zira rastlamadım ben güneşten ötesine
mühürlü soluklar latince nefes alıp
terk eder bu adayı denizlerini yakılmaz sanıp
yalnızlık hoş değil, kalabalık kötü
en nihayetinde insan dediğin insanın dölü
buraya kadar dünya'nın kıyısına gelen
ve düşmek için sırada bekleyen çok insan var
hiç umut kalmadığında akla yağmur kazındı
devrim kente en az yağmur kadar yabancı
bu boşluk adına yazılan her şiire el koyan 3 numara saçlı kurşunlar
gün azalarak biterken o karşımda
mıhlanıp bir sandalyenin üzerine
uvertür mırıldanır kokuşmuş cenaze marşında
katilin sanrısı maktulün rüyası
aynı görüntü ve zamanın eşitti parçası
silah kelepçelendi saplandığı organların içinde
her insan bir kez ölüyor uyandığında ağır çekimde
gömlek yakalarından cadde topladığın adam
ve birdenbire yaşamak zorunluluğu yine de saçma sapan
içgüdü mantığımdan kaç saniyede kaçar
ya da vesaire vesaireyi nerede parçalar
sana fransa'dan ihtilal, transilvanya'dan günaydın getirdim istersen kaldır at
biliyorum ki zaman dediğin yelkovandan kalıntı
devrim kente en az darbe kadar yakındı
(bkz: fjellgat) var mesela, eğer duende uymadıysa.
peki kabul zamanlama kehanet bekliyor
ve devrik cümlelerde özneye müdavim aranıyor
ıçilmeyen şaraplar içinde maketten transatlantik
mesajı tanımadığı bi adama yolluyor
bi zarf açıldı içinde küflenmiş tekerrür
ya terk edersin ya da yalnız başına ölürsün
tevazudan yıkılmış çatı katında pinekler
bi kargaşayı kolaçan eden martı kadar gebersen
ışte o anda kamaştı iğne batan gözleri
fayanstan yansıyan bi' iblis kadar temizdi
eğildi yerden topladığı ufalmış simetrilerden
birini seçti itiraz etmedi
göz kapaklarında mütevazı hatıralar gizleyen
kaçık dilinde erittiği turnusol kağıdı kırmızı
herhangi tarafta değil farabinin sıfırına
hem artıdır hem eksidir
aksak tramplen altında uzanmış paçavranın
düşmek mirasıdır kanatsız insanın
çakıldığında zemine gökyüzünü anlamaz
ve düşüyor olmanın uçmaktan ne farkı var
yerküreye saplanınca kaçmak ister insan
geçmişe antikörtiye yok olmuş mavzere
fakat seçimden müzdarip gelecektir kaybolan
ve kaçıyor olmanın kalmaktan ne farkı var
müstakbel hafıza kanattı beyni
krem kaplı hatıralardan herhangi birini
sakinleşiyor durmadan durmadan ve unutuyor olmanın anımsamaktan ne farkı var
bu bir bant kaydı walkman'den armağan
bu bir tin aybı tamamen olmadan
bu bir kan kaybı emanet martıdan
ve tam olmanın yarım adamlıktan ne farkı var
düşüyor olmanın, seçimden muzdarip, kaçıyor olmanın, unutuyor olmanın, tam olmanın yarım adamlıktan ne farkı var? yok tabi.
devamını gör...
2.
bir de kanyak iç cebi kaç saniyede deler vardır ki kana batmış posta pulu efekti yaratır. havası itibariyle yatağın altındaki ölü bebekler de muazzamdır. eskilerden gömlek'i de güzeldir. georges perec diye bi şarkısı olan oluşumun kötü şarkısı olma ihtimali zaten bilimsel olarak yoktur.
devamını gör...