1.
son zamanlarda çıkan yangın haberleri hepimizi üzmüştür. şimdi sizlerle zaman tünelinde bir nostalji turu yapacağız. tarihimizin ilk büyük yangınlarına değineceğiz.
evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... uzun uzun yıllar önce -18. ve 19. yüzyılda- istanbul’un bazı bölgelerinde aynı mevsimde aynı sebeplerden meydana gelen yangınlar olurmuş. yangınların sebebi çok sevilen tadına doyulamayan patlıcanlarmış. bu yüzden bu afetlere de patlıcan yangınları denirmiş. o dönemler toplumun bazı kesiminin patlıcan sevdası yüzünden ağustos ve eylül aylarında istanbul’da sıkça yangınlar görülürmüş. yangınların bazıları evlerin bahçelerinde patlıcan közlemek için yakılan mangallardan oluşurmuş, bazıları ise patlıcan tavasının ateşte unutulması ya da kızgın yağın içine su damlamasıyla oluşurmuş. bu durum seneler seneler sürmüş. şöyle ki bir zamanlar, “patlıcan mevsimi gelince, istanbul’da deliler ile yangınlar çoğalır” diye bir deyim varmış. bu, patlıcan mevsimi olarak bilinen ağustos ayında sıcaktan bunalan insanların sayısının artmasından ve sıcaktan kavrulan ahşap yapıların çabucak yanmasından dolayı türetilen bir deyimdir. dikkatsizlikler yüzünden bu güzeller güzeli şehirde arka arkaya pek çok büyük yangınlar çıkmış. patlıcanı közlerken ya da tavada pişirirken çıkan yangınlar önce bir evi daha sonra bir sokağı ve daha sonra da mahalleyi sarar büyük kayıplara yol açarmış. özellikle yaz mevsiminde patlıcan kızartılırken çıkan bu yangınlara halk “patlıcan yangınları” adını koymuş. evlerin birbirlerine bitişik ya da çok yakın olması, üstüne bir de sokakların dar olması nedeniyle yangınlar kısa sürede mahalleye daha sonra da semte yayılıyormuş. patlıcanı kaynayan yağda kızartma alışkanlığı yangınların başlıca nedenlerinden biriymiş. diğer önemli bir neden ise mangalların söndürülmeden bırakılması ve rüzgârın kıvılcımları dağıtmasıyla oluşan yangınlarmış. bir zamanlar gazetelerde “patlıcan mevsimi geldi. hanımlar, yangına dikkat!” diye ikazlar çıkarmış. o dönemler halk arasında ağustos ve eylül ayları kâbus ayları olarak anılır olmuş. halk bu yangınlardan öyle korkar hâle gelmiş ki yangınlar çıkmasın, zarar görmeyelim diye batıl yollara başvurup muskalar yazdırır adaklar adarmış. bir rivayete göre dönemin padişahı çıkan bu büyük yangınlar yüzünden bir süre patlıcanın istanbul’a girişini yasaklamış. patlıcan yangınları bazen o kadar büyük olurmuş ki yüzlerce evle birlikte sanat eserleri, kütüphaneler, el yazmaları, konaklar ve nice canlar bu yangınlarda kül olmuş.
yararlanılan kaynaklar
kaynak 1, kaynak 2
evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... uzun uzun yıllar önce -18. ve 19. yüzyılda- istanbul’un bazı bölgelerinde aynı mevsimde aynı sebeplerden meydana gelen yangınlar olurmuş. yangınların sebebi çok sevilen tadına doyulamayan patlıcanlarmış. bu yüzden bu afetlere de patlıcan yangınları denirmiş. o dönemler toplumun bazı kesiminin patlıcan sevdası yüzünden ağustos ve eylül aylarında istanbul’da sıkça yangınlar görülürmüş. yangınların bazıları evlerin bahçelerinde patlıcan közlemek için yakılan mangallardan oluşurmuş, bazıları ise patlıcan tavasının ateşte unutulması ya da kızgın yağın içine su damlamasıyla oluşurmuş. bu durum seneler seneler sürmüş. şöyle ki bir zamanlar, “patlıcan mevsimi gelince, istanbul’da deliler ile yangınlar çoğalır” diye bir deyim varmış. bu, patlıcan mevsimi olarak bilinen ağustos ayında sıcaktan bunalan insanların sayısının artmasından ve sıcaktan kavrulan ahşap yapıların çabucak yanmasından dolayı türetilen bir deyimdir. dikkatsizlikler yüzünden bu güzeller güzeli şehirde arka arkaya pek çok büyük yangınlar çıkmış. patlıcanı közlerken ya da tavada pişirirken çıkan yangınlar önce bir evi daha sonra bir sokağı ve daha sonra da mahalleyi sarar büyük kayıplara yol açarmış. özellikle yaz mevsiminde patlıcan kızartılırken çıkan bu yangınlara halk “patlıcan yangınları” adını koymuş. evlerin birbirlerine bitişik ya da çok yakın olması, üstüne bir de sokakların dar olması nedeniyle yangınlar kısa sürede mahalleye daha sonra da semte yayılıyormuş. patlıcanı kaynayan yağda kızartma alışkanlığı yangınların başlıca nedenlerinden biriymiş. diğer önemli bir neden ise mangalların söndürülmeden bırakılması ve rüzgârın kıvılcımları dağıtmasıyla oluşan yangınlarmış. bir zamanlar gazetelerde “patlıcan mevsimi geldi. hanımlar, yangına dikkat!” diye ikazlar çıkarmış. o dönemler halk arasında ağustos ve eylül ayları kâbus ayları olarak anılır olmuş. halk bu yangınlardan öyle korkar hâle gelmiş ki yangınlar çıkmasın, zarar görmeyelim diye batıl yollara başvurup muskalar yazdırır adaklar adarmış. bir rivayete göre dönemin padişahı çıkan bu büyük yangınlar yüzünden bir süre patlıcanın istanbul’a girişini yasaklamış. patlıcan yangınları bazen o kadar büyük olurmuş ki yüzlerce evle birlikte sanat eserleri, kütüphaneler, el yazmaları, konaklar ve nice canlar bu yangınlarda kül olmuş.
yararlanılan kaynaklar
kaynak 1, kaynak 2
devamını gör...