pembe bir oda, pembe ve sarı saçlı bebekler, pembe kıyafetler. kız çocukları için ne kadar da ilgi çekici değil mi? fakat onlardan daha heyecanlı birileri var; anne-baba.

bir çocuk dünyaya getirdiğiniz zaman o küçük canlıyı bir nevi yaratmışcasına bir tanrılık sergiliyorsunuz; evet kimi anne babaları bu tanıma koyarsam hiç de yanlış olmaz. üzerinde her türlü hakka sahip olduğunu düşünen ebeveyn sayısı ne yazık ki azımsanmayacak boyutlarda. bir çok hareketi yaparken aslında onların direkt olarak psikolojik gelişimlerine müdahale ettiklerinden de habersizler aslında. farkında olmadan cinsiyet ayrımı o "pembe" renk ile başlamış oluyor.

istenilen her şeye koşulsuz sahip olma hakkını tanınıyor; "benim kızım bir prenses!" diyenlerce. sonucunda da böylesi bir sendroma yakalanma riskleri yüksek kız çocukları.

en temel 3 unsuru var bu sendromun:

*yetki verme
*yüksek gurur ve öz- saygı
*hayattan ve insanlardan aşırı yüksek beklentiler

hal böyle olunca da haliyle insanlarla aralarında mesafeler olan bireylerin yetişmesi, iletişim sorunları, özel hayata yansıyan olumsuzluklar, tatminsiz kişilik.

daha çok çocukla zaman geçiren anneyi burada birinci derece sorumlu tutuyorum ben. kadınların akıl almaz güzellik anlayışlarını; bir çocuğun leopar desenli kıyafetinde görmekte neyin nesidir? ya da yüksek topuklu bir çocuk ayakkabısının satışına nasıl izin verilir, keza bunu bir anne-baba nasıl alır? kadın kendisi henüz tam olarak fayda-zarar ayrımı yapamazken çocuğuna ruj sürmeyi nasıl marifet sayar? ... gibi deli sorulara gark olmuş vaziyete geliyor bir anda insan.

erkek ya da kadın ayrımının dışına çıkarak çocuğuna bir birey ve sağlam bir kişilik temeli kazandırmak her ebeveynin birincil göreviyken, ne yazık ki beğenilme güdüsü her ana böyle sirayet ediyor ve çocukların gelişimine de olumsuz katkılar kaçınılmaz oluyor.
devamını gör...
ben en çok soytarı gibi tıraş ettirilen erkek çocuklarını gördüğümde üzülürüm.

bahsedilen tanıma uygun bir aile ile ilişkilerimi kesmeye çalışıyorum. ilkokul 4. sınıf çocuğunun facebook, instagram hesapları var. bize misafirliğe gelen 2011 doğumlu oğlumla arasında 3 gün olan kız çocuğu dudaklarında ruj, ayak tırnaklarına kadar ojeli geldi. pandemi nedeni ile kabul etmiyorum artık.

çocukları sabah kalkıyor, okul, etüd, basket kursu, müzik kursu, ıvır zıvır. peki, çocuk çocukluğunu yaşıyor mu? 7 yaşında memur olmuş.

tamam, insan sosyal bir varlık. insan gibi görünmeyi herkes ister. fakat bu aşırılık neden? neden çocuklar beygir gibi yarıştırılıyor?
devamını gör...
çocuklarına çocukluğunu yaşatmamaya yemin etmiş anne babanın sebep olduğu bir durum.
devamını gör...
bu tek ebeveynlerde oluşan bir algı değil aynı muameleyi partneriniz tarafından da görebilirsiniz.
devamını gör...
dengesini iyi kurmak lazım.

bunun tam tersi bir ailede büyüdüm. giysilerim son derece düz, sıradandı. marka hiçbirşey alınmazdı. parfüm değil babamın havalı traş losyonu bile yoktu aşıracağım. saç traşım dandikti. anladınız.

şimdi bakıyorum, 12-13 yaşlarıma tipim gayet düzgünmüş, hareketli de çocuğum kilolu falan değilim. çok kitap okurdum, en havalı filmleri ilk ben izlerdim. ben konuşunca millet dinlerdi ama gittikçe özellikle bu kız-erkek mevzuları o yaşlarda, yarı şaka yarı ciddi başlayınca kenarda kalan eleman oldum.

ablam liseyi şehir dışında okuyordu, abim benden de maldı. "öyle giyin, böyle süslen" diyen bir role-model yoktu, ben de o yaşta öyle bir gözlem yeteneğine sahip değildim. bazısı o sinyalleri kendi çözdü mesela ben anlamadım.

sözün özü, üstüne başına dikkat etmenin, yerine göre havalı giyinmenin öğretilmemesi, o yaşta ne olduğunu anlayamadığım bir sosyal kayba ve arkasından özgüven problemine neden oldu bende. o yıllarımı kötü hatılıyorum, pek de hatırlamıyorum ama birazcık "prens sendromu" yapsalarmış daha mutlu bir ilkgençliğim olurmuş.
devamını gör...
sabah sabah hiç çekilmeyen bir başka tür. arkadaş şu yaz bir bitse de şu kokonalar surilerle dolu büyükşehirlerine geri dönseler. hadi genç olsalar bir derece bir şey demeyecem de kazık kadar karılar. şu tatil kasabalarının da sıkıntısı bu. bunları görsem aklıma şu video gelir:

devamını gör...
"ay ben yumurta kırmasını bile beceremem" sendromunun alt başlıklarından biridir kanımca. hayır yani, yumurta bu, yere atsan kırılır.
devamını gör...
alemlere iş bitirici ve kotarıcı olarak gönderildiğim için bir gün yakalanabilmek için sabırsızlandığım sendrom.* çünkü biliyorsunuz ki prenseslere hiçbişi olmaz, hayat onlara sunar; bizim gibi sefalet bebekler de uzanıp almaya çalışır. bu böyledir sevgili kızkardeşlerim. malesef.
devamını gör...
hayatın zorlukları, herkesin eşit şartlarda mücadele etmesi gerektiğini öğretir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"prenses sendromu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim