#ödüllü filmler
rüşvet karşılığı hile yapması istenen bir boksörün, hayatlarına heyecan katmak isteyen soyguncu bir çiftin ve patronlarının borcunu ödemeyenleri cezalandıran işlerinin ehli iki gangsterin hayatlarının kesişmesini izlemekteyiz.
yönetmen:
quentin tarantino
oyuncular:
john travolta, samuel l. jackson, uma thurman, harvey keitel, tim roth, amanda plummer, maria de medeiros, rosanna arquette, christopher walken, bruce willis
quentin tarantino
oyuncular:
john travolta, samuel l. jackson, uma thurman, harvey keitel, tim roth, amanda plummer, maria de medeiros, rosanna arquette, christopher walken, bruce willis
altın palmiye
1994 quentin tarantino
en iyi özgün senaryo oscar'ı
1995 · quentin tarantino, roger avary
en iyi film dalında mtv film ödülü
1995
bağımsız ruh en iyi erkek oyuncu ödülü
1995 samuel l.jackson
altın küre en iyi senaryo ödülü
1995 quentin tarantino
bafta en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü
1995 samuel l.jackson
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi erkek oyuncu ödülü
1994 john travolta
david di donatello en iyi yabancı erkek oyuncu ödülü
1995 john travolta
en iyi film senaryosu dalında edgar ödülü
1995 quentin tarantino
bafta en iyi özgün senaryo ödülü
1995 · quentin tarantino, roger avary
bağımsız ruh en iyi senaryo ödülü
1995 · quentin tarantino, roger avary
david di donatello en iyi yabancı film ödülü
1995 quentin tarantino
londra film eleştirmenleri birliği yılın erkek oyuncusu ödülü
1994 john travolta
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi senaryo ödülü
1995 quentin tarantino
bağımsız ruh en iyi film ödülü
1995 · lawrence bender
bağımsız ruh en iyi yönetmen ödülü
1995 quentin tarantino
national board of review en iyi yönetmen ödülü
1994 quentin tarantino
national board of review en iyi film ödülü
1994 quentin tarantino
new york film eleştirmenleri birliği en iyi yönetmen
1994 quentin tarantino
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü
1995 quentin tarantino
nme en iyi film ödülü
1995
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi film ödülü
1995
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi yönetmen
1994 quentin tarantino
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi film
1994
1994 quentin tarantino
en iyi özgün senaryo oscar'ı
1995 · quentin tarantino, roger avary
en iyi film dalında mtv film ödülü
1995
bağımsız ruh en iyi erkek oyuncu ödülü
1995 samuel l.jackson
altın küre en iyi senaryo ödülü
1995 quentin tarantino
bafta en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü
1995 samuel l.jackson
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi erkek oyuncu ödülü
1994 john travolta
david di donatello en iyi yabancı erkek oyuncu ödülü
1995 john travolta
en iyi film senaryosu dalında edgar ödülü
1995 quentin tarantino
bafta en iyi özgün senaryo ödülü
1995 · quentin tarantino, roger avary
bağımsız ruh en iyi senaryo ödülü
1995 · quentin tarantino, roger avary
david di donatello en iyi yabancı film ödülü
1995 quentin tarantino
londra film eleştirmenleri birliği yılın erkek oyuncusu ödülü
1994 john travolta
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi senaryo ödülü
1995 quentin tarantino
bağımsız ruh en iyi film ödülü
1995 · lawrence bender
bağımsız ruh en iyi yönetmen ödülü
1995 quentin tarantino
national board of review en iyi yönetmen ödülü
1994 quentin tarantino
national board of review en iyi film ödülü
1994 quentin tarantino
new york film eleştirmenleri birliği en iyi yönetmen
1994 quentin tarantino
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi yönetmen ödülü
1995 quentin tarantino
nme en iyi film ödülü
1995
abd ulusal film eleştirmenleri derneği en iyi film ödülü
1995
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi yönetmen
1994 quentin tarantino
los angeles film eleştirmenleri birliği en iyi film
1994
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ata" tarafından 30.11.2020 22:45 tarihinde açılmıştır.
1.
filmde tüm saatler 4:20 yi gösterir gerçekten bununla ilgili bir kaç teori var:
- filmlerde görürüz polislerin telsizle konuştuğu anda suçu tanımlamak için kullandıkları kodlar vardır. 420 kodu marijuana içimi için kullanılan kodmuş.
- adolf hitler' in doğum günü 20 nisandır. amerikancada bu 4/20 olarak okunur.
- kimisi bob dylan’ın “rainy day women 12 & 35” şarkısını referans gösterir çünkü 12 kere 35 = 420.
en kabul gören teori ise california da bir lisede 1971 yılında beş öğrencinin saat 4:20 pm de buluşarak marijuana içmeleridir. o saatte ortalık boş oluyormuş, onlarda hazır ortalık boş diye çekiyorlarmış.
4/20 yani 20 nisan abd de yanlış bilmiyorsam "weed day" olarak kullanılıyor.
- filmlerde görürüz polislerin telsizle konuştuğu anda suçu tanımlamak için kullandıkları kodlar vardır. 420 kodu marijuana içimi için kullanılan kodmuş.
- adolf hitler' in doğum günü 20 nisandır. amerikancada bu 4/20 olarak okunur.
- kimisi bob dylan’ın “rainy day women 12 & 35” şarkısını referans gösterir çünkü 12 kere 35 = 420.
en kabul gören teori ise california da bir lisede 1971 yılında beş öğrencinin saat 4:20 pm de buluşarak marijuana içmeleridir. o saatte ortalık boş oluyormuş, onlarda hazır ortalık boş diye çekiyorlarmış.
4/20 yani 20 nisan abd de yanlış bilmiyorsam "weed day" olarak kullanılıyor.
devamını gör...
2.
benim için sihirli filmdir. niye olduğunu bilmiyorum fakat ne zaman canım sıkılsa rastgele bir yerini açar izlerim.
(bkz: spoiler)
girişteki vincent ile jules'un konuşmaları olsun (royal with cheese), vincent ile mia'nın restorandaki konuşları ve dans sahneleri olsun, vincent'ın mia'ya adrenalin iğnesi yaptığı yer olsun, buch'un marsellus wallace'yı kurtardığı yer olsun ve geri kalan her sahnesi olsun benim için büyüleyicidir.
(bkz: spoiler)
(bkz: spoiler)
girişteki vincent ile jules'un konuşmaları olsun (royal with cheese), vincent ile mia'nın restorandaki konuşları ve dans sahneleri olsun, vincent'ın mia'ya adrenalin iğnesi yaptığı yer olsun, buch'un marsellus wallace'yı kurtardığı yer olsun ve geri kalan her sahnesi olsun benim için büyüleyicidir.
(bkz: spoiler)
devamını gör...
3.
sinemanın altın yılı olan 1994'te çekilmiş quentin tarantino filmi.
1994 yapımı diğer efsane filmler: (bkz: forrest gump), (bkz: the shawshank redemption), (bkz: leon the professional).
pumpkin ve honey bunny birbirlerine deliler gibi aşık bir soyguncu çifttir ve işlerine biraz heyecan katmak için farklı bir plan yaparlar. jules winnfield ve vincent vega iki profesyonel tetikçidir ve patronları marsellus wallace'ı dolandırmaya çalışan birkaç genci temizlemeye giderler. patron marsellus ise boksör butch coolidge ile bir şike anlaşması yapar. fakat butch final maçında yenilmeyi kendine yediremez ve maçı kazanıp kaçmayı planlar. ayrıca, vincent'ın patronu marsellus'un ricası üzerine, o florida'dayken, patronun karısı mia wallace'ı bir gece dışarı çıkarıp eğlendirmesi gerekmektedir. ancak kimsenin işleri yolunda gitmez ve olaylar karışır.
oyuncu kadrosu:
john travolta (vincent vega)
samuel l. jackson (jules winnfield)
ving rhames (marsellus wallace)
uma thurman (mia wallace)
bruce willis (butch coolidge)
harvey keitel (winston wolf)
tim roth (pumpkin)
amanda plummer (honey bunny)
royale with cheese:
vincent: you know what the funniest thing about europe is?
jules: what?
vincent: it's the little differences. i mean, they got the same shit over there that we got here, but it's just... it's just, there it's a little different.
jules: example?
vincent: all right. well, you can walk into a movie theater in amsterdam and buy a beer. and i don't mean just like in no paper cup; i'm talking about a glass of beer. and in paris, you can buy a beer at mcdonald's. and you know what they call a quarter pounder with cheese in paris?
jules: they don't call it a quarter pounder with cheese?
vincent: nah, man, they got the metric system. they wouldn't know the fuck a quarter pounder is.
jules: what do they call it?
vincent: they call it a "royale with cheese."
jules: "royale with cheese."
vincent: that's right.
jules: what do they call a big mac?
vincent: a big mac's a big mac, but they call it "le big mac."
jules: [fransız aksanıyla] "le big mac." what do they call a whopper?
vincent: i don't know, i didn't go in a burger king, you know what they put on french fries in holland instead of ketchup?
jules: what?
vincent: mayonnaise.
jules: [iğrenerek] goddamn.
vincent: i seen them do it, man, they fucking drown them in that shit.
jules: [iğrenerek] yuck.
say what again:
jules: what does marsellus wallace look like?
brett: what?
jules: [masayı devirerek] what country are you from!?
brett: what?
jules: "what" ain't no country i ever heard of! they speak english in "what"?
brett: what?
jules: english, motherfucker! do you speak it!?
brett: yes!
jules: then you know what i’m saying!
brett: yes!
jules: describe what marsellus wallace looks like!
brett: what?
jules: [silahını brett’in kafasına doğrultarak] say "what" again! say "what" again! i dare you! i double-dare you, motherfucker! say "what" one more goddamn time!
brett: he's black...
jules: go on!
brett: he's bald...
jules: does he look like a bitch?
brett: what?
[jules brett’i omzundan vurur]
brett: aghh! aghh!
jules: [bağırarak] does! he! look! like! a bitch?!?!
brett: no!!!
jules: then why'd you try to fuck him like a bitch, brett?
brett: i didn't!
jules: yes, you did! yes, you did, brett! you tried to fuck him.
brett: no... no...
jules but marsellus wallace don't like to be fucked by anybody except mrs. wallace*. you read the bible, brett?
brett: yes.
jules: well, there's this passage i've got memorized, it sort of fits the occasion. ezekiel 25:17: "the path of the righteous man is beset on all sides by the iniquities of the selfish and the tyranny of evil men. blessed is he who in the name of charity and goodwill shepherds the weak through the valley of darkness, for he is truly his brother's keeper and the finder of lost children. and i will strike down upon thee with great vengeance and furious anger those who attempt to poison and destroy my brothers. and you will know my name is the lord when i lay my vengeance upon thee."
1994 yapımı diğer efsane filmler: (bkz: forrest gump), (bkz: the shawshank redemption), (bkz: leon the professional).
pumpkin ve honey bunny birbirlerine deliler gibi aşık bir soyguncu çifttir ve işlerine biraz heyecan katmak için farklı bir plan yaparlar. jules winnfield ve vincent vega iki profesyonel tetikçidir ve patronları marsellus wallace'ı dolandırmaya çalışan birkaç genci temizlemeye giderler. patron marsellus ise boksör butch coolidge ile bir şike anlaşması yapar. fakat butch final maçında yenilmeyi kendine yediremez ve maçı kazanıp kaçmayı planlar. ayrıca, vincent'ın patronu marsellus'un ricası üzerine, o florida'dayken, patronun karısı mia wallace'ı bir gece dışarı çıkarıp eğlendirmesi gerekmektedir. ancak kimsenin işleri yolunda gitmez ve olaylar karışır.
oyuncu kadrosu:
john travolta (vincent vega)
samuel l. jackson (jules winnfield)
ving rhames (marsellus wallace)
uma thurman (mia wallace)
bruce willis (butch coolidge)
harvey keitel (winston wolf)
tim roth (pumpkin)
amanda plummer (honey bunny)
royale with cheese:
vincent: you know what the funniest thing about europe is?
jules: what?
vincent: it's the little differences. i mean, they got the same shit over there that we got here, but it's just... it's just, there it's a little different.
jules: example?
vincent: all right. well, you can walk into a movie theater in amsterdam and buy a beer. and i don't mean just like in no paper cup; i'm talking about a glass of beer. and in paris, you can buy a beer at mcdonald's. and you know what they call a quarter pounder with cheese in paris?
jules: they don't call it a quarter pounder with cheese?
vincent: nah, man, they got the metric system. they wouldn't know the fuck a quarter pounder is.
jules: what do they call it?
vincent: they call it a "royale with cheese."
jules: "royale with cheese."
vincent: that's right.
jules: what do they call a big mac?
vincent: a big mac's a big mac, but they call it "le big mac."
jules: [fransız aksanıyla] "le big mac." what do they call a whopper?
vincent: i don't know, i didn't go in a burger king, you know what they put on french fries in holland instead of ketchup?
jules: what?
vincent: mayonnaise.
jules: [iğrenerek] goddamn.
vincent: i seen them do it, man, they fucking drown them in that shit.
jules: [iğrenerek] yuck.
say what again:
jules: what does marsellus wallace look like?
brett: what?
jules: [masayı devirerek] what country are you from!?
brett: what?
jules: "what" ain't no country i ever heard of! they speak english in "what"?
brett: what?
jules: english, motherfucker! do you speak it!?
brett: yes!
jules: then you know what i’m saying!
brett: yes!
jules: describe what marsellus wallace looks like!
brett: what?
jules: [silahını brett’in kafasına doğrultarak] say "what" again! say "what" again! i dare you! i double-dare you, motherfucker! say "what" one more goddamn time!
brett: he's black...
jules: go on!
brett: he's bald...
jules: does he look like a bitch?
brett: what?
[jules brett’i omzundan vurur]
brett: aghh! aghh!
jules: [bağırarak] does! he! look! like! a bitch?!?!
brett: no!!!
jules: then why'd you try to fuck him like a bitch, brett?
brett: i didn't!
jules: yes, you did! yes, you did, brett! you tried to fuck him.
brett: no... no...
jules but marsellus wallace don't like to be fucked by anybody except mrs. wallace*. you read the bible, brett?
brett: yes.
jules: well, there's this passage i've got memorized, it sort of fits the occasion. ezekiel 25:17: "the path of the righteous man is beset on all sides by the iniquities of the selfish and the tyranny of evil men. blessed is he who in the name of charity and goodwill shepherds the weak through the valley of darkness, for he is truly his brother's keeper and the finder of lost children. and i will strike down upon thee with great vengeance and furious anger those who attempt to poison and destroy my brothers. and you will know my name is the lord when i lay my vengeance upon thee."
devamını gör...
4.
kült hale gelmiş, the black eyed peas’in de pump it olarak uyarladığı müziğinin, anadolu kökenli olduğunu, hatta zeki müren’in de yaralı gönül isimli uyarlama şarkısını yaptığını bugün öğrendiğim filmdir.
devamını gör...
5.
iki gün önce yorumlarını görmeden izlediğim ve inanılmaz keyif aldığım film. başlarda sizi karşılayan meşhur dance scene sahnesi ne izleyeceğinizi az buçuk tahmin ettiriyor. john travolta'nın her olaya karşı sakin ve şaşkın bakışları, samuel l. jackson'ın öfke püskürürken mimiklerini kullanma şekli beni her sahnede gereksiz bir gülme durumuna itti. tekrar sıkılmadan izleyebileceğim nadir filmlerden.
unutmadan, bu sahne de efsanedir. pulp fiction - girl, you'll be a woman soon
unutmadan, bu sahne de efsanedir. pulp fiction - girl, you'll be a woman soon
devamını gör...
6.
yeni nesil sinemaya alışkın olduğu için izlediği anda hakkında "balon film, nesini seviyonuz ya" gibi tanımlar girilen film. diyalogların kalitesi ve olay örgüsünü sunma sırası yeni bir tarza öncülük etmiştir bence. birkaç hikayeyi birden bu kadar güzel anlatıp sıçmadan bağdaştırmak kolay olmasa gerek.
ayrıca "do i look like a b***h" dediği sahne harika.
ayrıca "do i look like a b***h" dediği sahne harika.
devamını gör...
7.
4 defa izlediğim mükemmel ötesi film. olay akışı olağana aykırı ilerliyor oluşu kafa karıştırsa da büyük zevk veriyor. sahne sıralaması 1 2 3 4 dye değil 2 4 1 3 gibi ilerliyor. tarantino reise saygımı oluşturdu
devamını gör...
8.
》 uma thurman in, kalp krizi geçirdiği sahne de, iğne ile kalbine saplanarak hayata döndürülmesi sahnesinde john travolta'nın yaşadığı gerilim çok komikti,
》samuel lee jackson un, dindar mafya profili çizmesi,
》 john travolta'nın tuvalet çıkışı bruce willis tarafından öldürülmesi çok kötü oldu, en savunmasız anında,
》ırkçılığa göndermeler ve eleştiri vardı, ki çok güzel de yapıyor bunu tarantino.
》 boks maçında ki, şike anlaşması akla; "yılan gözler" , "kapışma/shatch" sahnelerini akla getiriyor;
》tüm tarantino filmleri gibi tekrar tekrar izlenesi bir film;
》samuel lee jackson un, dindar mafya profili çizmesi,
》 john travolta'nın tuvalet çıkışı bruce willis tarafından öldürülmesi çok kötü oldu, en savunmasız anında,
》ırkçılığa göndermeler ve eleştiri vardı, ki çok güzel de yapıyor bunu tarantino.
》 boks maçında ki, şike anlaşması akla; "yılan gözler" , "kapışma/shatch" sahnelerini akla getiriyor;
》tüm tarantino filmleri gibi tekrar tekrar izlenesi bir film;
devamını gör...
9.
bugün izlediğim tarantino filmidir. aslında uzun zamandır izlemek istiyordum ama hayat stresi işte aklımdan çıkmış. sonra ise ''ulan bir film izlicektim ama neydi ya'' diyerek aylar geçirirken, pat diye aklıma geldi ve izledim.
yani öyle normalde yönetmenine göre film izleyen biri değilim ama tarantino'nun seçimlerini çok seviyorum (ayak fetişi hariç). film de zaten ''ben tarantino filmiyim'' diye hönkürüyor.
bazıları tarafından beğenilen dialogları, tam zıttı hiç sevmedim. uzun ve gereksiz çok fazla dialog içeriyor. filmin hikayeleri bağlama noktaları ve detayları çok iyi. müzikler, oyunculuklar çok iyi ama birine izlemesi için tavsiye edebileceğim bir film değil. ekstra uzun süresiyle ise iyice bayıyor.
ayrıca mia karakterinin anlattığı domates ailesi, catch up / ketçap konulu fıkra adeta facebook'daki teyzelerin güleceği bir mizah seviyesinde. son olarak da o çok övülen dans sahnesi ise aşırı abartılmış bir balon. filmi izlemeden önce gerçekten merak ettiğim bir sahneydi. hani bu sahneyi özel yapan nedir? diye merak ediyordum. izledikten sonra, bir insan bunu övecek kadar zevksiz nasıl olur diye düşündüm.
edit: zeds dead baby sahnesi de dahil onu unutmuşum.
yani öyle normalde yönetmenine göre film izleyen biri değilim ama tarantino'nun seçimlerini çok seviyorum (ayak fetişi hariç). film de zaten ''ben tarantino filmiyim'' diye hönkürüyor.
bazıları tarafından beğenilen dialogları, tam zıttı hiç sevmedim. uzun ve gereksiz çok fazla dialog içeriyor. filmin hikayeleri bağlama noktaları ve detayları çok iyi. müzikler, oyunculuklar çok iyi ama birine izlemesi için tavsiye edebileceğim bir film değil. ekstra uzun süresiyle ise iyice bayıyor.
ayrıca mia karakterinin anlattığı domates ailesi, catch up / ketçap konulu fıkra adeta facebook'daki teyzelerin güleceği bir mizah seviyesinde. son olarak da o çok övülen dans sahnesi ise aşırı abartılmış bir balon. filmi izlemeden önce gerçekten merak ettiğim bir sahneydi. hani bu sahneyi özel yapan nedir? diye merak ediyordum. izledikten sonra, bir insan bunu övecek kadar zevksiz nasıl olur diye düşündüm.
edit: zeds dead baby sahnesi de dahil onu unutmuşum.
devamını gör...
10.
"bir gün seyredeyim mutlaka" filmi idi. an itibariyle seyredilenler listesinde yerini aldı. tarantino filmi olduğu için bolca kan görmeye hazırdım zaten. gördük çok şükür. ama konusunu çok çok farklı hayal ediyordum. kült filmleri geç seyretmenin böyle bir olayı var işte. filme dair milyonlarca içerik görüyorsun, o meşhur sahnelerden yola çıkıp kafanda bir şeyler kuruyorsun ama bambaşka bir şey çıkıyor. şikayet ediyormuşum gibi durduğunun farkındayım, asla etmiyorum. çok keyifliydi.
kadro da kadroydu he..
gencecik ufacık minicik bir uma thurman, bruce willis, efsane saçlarıyla john travolta, samuel l. jackson.. öf öf öf. hatta öyle bir kadro ki tarantino'yu da görmek mümkün efendim. yok yok!
filmin konusunu sorsanız size net bir şey söyleyemem belki fakat genel olarak wallace adında bir mafya babamızın etrafında döndüğünü söyleyebilirim. film bölümlerden oluşuyor, kısa bir zaman aralığının birkaç farklı açıdan nasıl geliştiğini gösteriyor. ilk sahnedeki bir detayın son sahnede bir ipucuna dönüştüğünü görüyorsunuz. aksiyon filmi midir? ı ıh, ben öyle demem açıkçası. bolca kan var mı? hı hı. epey ölen var mı? yeterince. fakat yine de sizi yoran, hızlı geçişlere sahip bir film değil. söylemeden geçemeyeceğim. gönül isterdi ki vincent tutsun kolundan kaçırsın kızı. şöyle enrique'nin hero klibine dönsün ortalık. üstü açık arabayla, bir kilise önünde beyaz elbiseleriyle vurulsunlar falan.. ama tabii ki bu kadar klişe meraklısı olduğum için ben buradayım, tarantino orada.
kendisine tek bir sorum var sadece. o çantada ne vardı?
kadro da kadroydu he..
gencecik ufacık minicik bir uma thurman, bruce willis, efsane saçlarıyla john travolta, samuel l. jackson.. öf öf öf. hatta öyle bir kadro ki tarantino'yu da görmek mümkün efendim. yok yok!
filmin konusunu sorsanız size net bir şey söyleyemem belki fakat genel olarak wallace adında bir mafya babamızın etrafında döndüğünü söyleyebilirim. film bölümlerden oluşuyor, kısa bir zaman aralığının birkaç farklı açıdan nasıl geliştiğini gösteriyor. ilk sahnedeki bir detayın son sahnede bir ipucuna dönüştüğünü görüyorsunuz. aksiyon filmi midir? ı ıh, ben öyle demem açıkçası. bolca kan var mı? hı hı. epey ölen var mı? yeterince. fakat yine de sizi yoran, hızlı geçişlere sahip bir film değil. söylemeden geçemeyeceğim. gönül isterdi ki vincent tutsun kolundan kaçırsın kızı. şöyle enrique'nin hero klibine dönsün ortalık. üstü açık arabayla, bir kilise önünde beyaz elbiseleriyle vurulsunlar falan.. ama tabii ki bu kadar klişe meraklısı olduğum için ben buradayım, tarantino orada.
kendisine tek bir sorum var sadece. o çantada ne vardı?
devamını gör...
11.
"girl you will be a woman soon" gibi soundtrackindeki bir şaheseri dünyaya duyurmuş filmdir. vincent ya da mia olmasanız da o geceyi özletir.
devamını gör...
12.
bittiğinde "ne izledim ben" dedirten bir kurguya sahip olan;
1994 yapımlı quentin tarantino'nun çekmiş olduğu filmdir.
iki adamın maceralarını anlatıyor.
iğne yaptığı sahne iyiydi.
1994 yapımlı quentin tarantino'nun çekmiş olduğu filmdir.
iki adamın maceralarını anlatıyor.
iğne yaptığı sahne iyiydi.
devamını gör...
13.
1994 yapımı olan mafya konulu bir tarantino filmi.
yüksek ihtimalle herkesin izlemiş olduğu, benim ise mafya konulu bir film olduğundan dolayı önyargıyla bakıp izlemeyi ertelediğim bir filmdi.
olay akışı, diyaloglar, düşündürücü sahnelerden ötürü önyargımı azalttığını söyleyebilirim.
konusuna gelecek olursam kiralık katillerin , soyguncu çiftlerin, birilerinden kaçmaya çalışan boksörün olaylarını farklı bölümlerde işleyip bu bölümlerin birbirleriyle olan bağlantısını izlediğimizi söyleyebilirim. her bölümde de akılda kalıcı sayılabilecek birçok sahne vardı bence.
sevdiğim fakat bayılmadığım, tekrardan izlemek isteyeceğimi zannetmediğim ama filmde etkilendiğim sahnelerden herhangi birine denk geldiğimde de 'vay anasını, böyle bir film vardı di mi' demekten de çekinmeyeceğim bir film oldu.
fabienne'nin bakışlarına dibim düştüğü için o karakteri ayrı bir sevmiştim. erkek olsaydım o bakışla bana her şeyi yaptırabilirdi. kadın olmama rağmen ve hetero olmama rağmen yine o bakışla her şeyi yaptırabilir gerçi.
yüksek ihtimalle herkesin izlemiş olduğu, benim ise mafya konulu bir film olduğundan dolayı önyargıyla bakıp izlemeyi ertelediğim bir filmdi.
olay akışı, diyaloglar, düşündürücü sahnelerden ötürü önyargımı azalttığını söyleyebilirim.
konusuna gelecek olursam kiralık katillerin , soyguncu çiftlerin, birilerinden kaçmaya çalışan boksörün olaylarını farklı bölümlerde işleyip bu bölümlerin birbirleriyle olan bağlantısını izlediğimizi söyleyebilirim. her bölümde de akılda kalıcı sayılabilecek birçok sahne vardı bence.
sevdiğim fakat bayılmadığım, tekrardan izlemek isteyeceğimi zannetmediğim ama filmde etkilendiğim sahnelerden herhangi birine denk geldiğimde de 'vay anasını, böyle bir film vardı di mi' demekten de çekinmeyeceğim bir film oldu.
fabienne'nin bakışlarına dibim düştüğü için o karakteri ayrı bir sevmiştim. erkek olsaydım o bakışla bana her şeyi yaptırabilirdi. kadın olmama rağmen ve hetero olmama rağmen yine o bakışla her şeyi yaptırabilir gerçi.
devamını gör...
14.
yanılmıyorsam 1994 yılının kült filmlerindendir. sinemanın çılgın dâhisi quentin tarantinonun elinden çıkmış en baba işlerden. başrollerinde john travolta ,,samuel l jackson ,uma thurman ,bruce willis gibi yıldız bir kadroyu barındırması ve alışılmışın dışındaki kurgusu ile olay bir filmdir.
devamını gör...
15.
merhabalar sayın bu filme dair tanımımı okumak arzusunda olan değerli insan, hoş geldin.
pulp fiction benim için, quentin tarantino'ya dair en keyifli ikinci filmdir, ilki, her ne kadar bu filme göre durağan gitse de reservoir dogs filmidir. bendeki yeri, değeri bambaşkadır.
bu film ise hikaye örgüsü diğer filmlerde olduğu gibi biraz farklı ilerleyen, başı kıçı farklı olan bir filmdir. ki bu anlatımı da çok seviyorum, hoşuma gidiyor. filmde birbirinden bağımsız birçok karakteri bir şekilde birbirine bağlama ustası quentin tarantino.
ilk başlarda görünen, bir anda soyguna karar veren tipler, iki silahlı şahıs, ki ikisi de birbirinden muazzam oyunculuğa sahipler. biri john travolta, diğeri ise samuel l. jackson. ikisinin arasındaki diyaloglar muazzam. ki soygun kısmındaki adamı da es geçmemek gerek, o da reservoir dogs filminde oynamıştı. gerçek adıyla tim roth.
not: bu tanımı 2024-05-06 günü 01:27:57 saatinde taslaklara ekleyip öylece bırakmışım, şuan bilgisayardan girince bir farkına vardım, devam etmek istedim ve aradan 20 gün sonra devam ediyorum.
aslında gayet de filmi olması gerektiği gibi açıklamışım oraya kadar, filmde diğer önemli oyunculardan biri de john travolta ile beraber sahneleri olan uma thurman. kill bill'de gelin karakterini canlandıran, saçı sarı olan ablamız. bu filmde saçı siyah şekilde aramızda, kadın gerçekten o kadar güzel ki, her iki saç da mükemmel olmuş. neyse, uma thurman ile john travolta'nın meşhur bir dans sahnesi vardır bu filmde, belki de filmi izlemeyenler dahi o sahneyi biliyor olabilirler, keyifli bir danstı. ben ikili arasında restoranta yemek sırasındaki diyaloglarını da çok severim. zaten quentin tarantino'nun bana göre en keyifli olaylarından biri diyalogları doğal, keyifli şekilde bize yansıttırması olayı. tamam, elbette filmde kan sahneleri de mevcut elbette, ama kan her ne kadar olsa da, diyaloglar kadar bana göre ön plande değiller. buna gerek reservoir dogs, gerek the hateful eight, gerek inglourious basterds filmlerinden örnek verilebilir.
filmde çokça aksiyon arıyorsanız, filmde asla çok büyüleyici, devasa aksiyon sahneleri yok belirteyim, filmi izleyecekseniz, böyle birbirinden bağımsız karakterlerin hikayesinin birbiri ile nasıl kesiştiği durumundan etkilenebilirsiniz diye düşünüyorum ve yukarıda da belirttiğim üzere diyaloglar. bu gibi etkenler ilginizi çekmiyorsa, filmde sizi de çekecek çok faktör olabileceğini düşünmüyorum. ancak her ne olursa olsun, bu film tür olarak, konu olarak size uygun değilse dahi, bir şans verip bakış açınızın güncellenmesine sebebiyet verebilrsiniz diye düşünüyorum.
saygılarımla.
pulp fiction benim için, quentin tarantino'ya dair en keyifli ikinci filmdir, ilki, her ne kadar bu filme göre durağan gitse de reservoir dogs filmidir. bendeki yeri, değeri bambaşkadır.
bu film ise hikaye örgüsü diğer filmlerde olduğu gibi biraz farklı ilerleyen, başı kıçı farklı olan bir filmdir. ki bu anlatımı da çok seviyorum, hoşuma gidiyor. filmde birbirinden bağımsız birçok karakteri bir şekilde birbirine bağlama ustası quentin tarantino.
ilk başlarda görünen, bir anda soyguna karar veren tipler, iki silahlı şahıs, ki ikisi de birbirinden muazzam oyunculuğa sahipler. biri john travolta, diğeri ise samuel l. jackson. ikisinin arasındaki diyaloglar muazzam. ki soygun kısmındaki adamı da es geçmemek gerek, o da reservoir dogs filminde oynamıştı. gerçek adıyla tim roth.
not: bu tanımı 2024-05-06 günü 01:27:57 saatinde taslaklara ekleyip öylece bırakmışım, şuan bilgisayardan girince bir farkına vardım, devam etmek istedim ve aradan 20 gün sonra devam ediyorum.
aslında gayet de filmi olması gerektiği gibi açıklamışım oraya kadar, filmde diğer önemli oyunculardan biri de john travolta ile beraber sahneleri olan uma thurman. kill bill'de gelin karakterini canlandıran, saçı sarı olan ablamız. bu filmde saçı siyah şekilde aramızda, kadın gerçekten o kadar güzel ki, her iki saç da mükemmel olmuş. neyse, uma thurman ile john travolta'nın meşhur bir dans sahnesi vardır bu filmde, belki de filmi izlemeyenler dahi o sahneyi biliyor olabilirler, keyifli bir danstı. ben ikili arasında restoranta yemek sırasındaki diyaloglarını da çok severim. zaten quentin tarantino'nun bana göre en keyifli olaylarından biri diyalogları doğal, keyifli şekilde bize yansıttırması olayı. tamam, elbette filmde kan sahneleri de mevcut elbette, ama kan her ne kadar olsa da, diyaloglar kadar bana göre ön plande değiller. buna gerek reservoir dogs, gerek the hateful eight, gerek inglourious basterds filmlerinden örnek verilebilir.
filmde çokça aksiyon arıyorsanız, filmde asla çok büyüleyici, devasa aksiyon sahneleri yok belirteyim, filmi izleyecekseniz, böyle birbirinden bağımsız karakterlerin hikayesinin birbiri ile nasıl kesiştiği durumundan etkilenebilirsiniz diye düşünüyorum ve yukarıda da belirttiğim üzere diyaloglar. bu gibi etkenler ilginizi çekmiyorsa, filmde sizi de çekecek çok faktör olabileceğini düşünmüyorum. ancak her ne olursa olsun, bu film tür olarak, konu olarak size uygun değilse dahi, bir şans verip bakış açınızın güncellenmesine sebebiyet verebilrsiniz diye düşünüyorum.
saygılarımla.
devamını gör...
16.
izleyin.
devamını gör...
17.
bu filmi izlemeye karar vermemin sebebi jenerik müziğiydi. isminin bile pulp fiction olduğunu sandığım "misirlou" şarkısıyla yani. ilk dinlediğimde büyülenmiştim ve dedim ki bu filmi kesinlikle izlemeliyim. alalede zamanda izlemeyi layık görmediğim, konsantre olabilmek için iyi bir ortam hazırlamayı planladığım bir filmdi. verdiğim önemi siz düşünün. ve sonunda o planlanan ortamın hiç oluşmayacağını düşünerek pes ettim, kahvaltı yaparken açtım koydum karşıma. ve izlerken çok sıkıldım. bittiğindeyse vay be dedim salak bir gülümsemeyle.
bu sabah altı üstü bir yastığı yerden alıp koltuğa koyarken fermuarın başının sallanan kısmı tırnağımın arasına girdi ve kanattı*. çok saçma geldi bu olay bana. sadece yastığı tutacaktım basit bir şekilde ama buna evrildi. filmdeki rastlantıları da buna benzettim bu olay üstüne. yılların mafya adamı tuvalete girerken silahını dışarda bırakıyor ve ölüyor. bir boksörcü ve bir mafya kavga ederken daldıkları eskicide tecavüze uğruyorlar. iki kaçık soyguncu sevgililer lokanta soymaya çalışırken iki gangstera rastlıyorlar. sıradan bir hayat süren adam sabah kahvesini içerken garajına kanlı bir araba gelebiliyor vesaire vesaire. filmdeki yaşantılar alışılmışın dışında olsa da karakterlere göre gayet alışılmış bir yaşam. hayatlarının parçası olan işleri icra ediyorlar her zamanki gibi. fakat bir şey oluyor bir sihirli değnek dokunuyor sanki ve bütün işleyiş bozuluyor. bunun sonucunda bazısı gayet iyi kurtarıyor durumu (butch), kimisi tahtalı köyü boyluyor(vincent), kimisi kıl payı kurtuluyor(mia), kimisi yeni kararlarla yeni bir yol çiziyor(jules), kimisi de hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor(marsellus). hayatın bir portresi olarak okudum ben bunu. dünya böyle. bir sürü insan, tercihlerin şekillendirdiği bir sürü olay ve olayların şekillendirdiği bir sürü yaşam. sizin de bunları düşününce evrenin ne kadar geniş olabileceğini düşününceki gibi bir his doluyor mu içinize?
filme çok mu geniş bir pencereden baktım bilmiyorum ama farklı pencereler yaratmak iyidir. bu da böyle bir yazı denemesiydi. son olarak şunu söyleyeyim. siz siz olun ne ahmet kaya gibi tabancayı helada ne de vincent gibi helada tabancayı unutun. tarantino'ya saygı ve sevgilerlee.*
bu sabah altı üstü bir yastığı yerden alıp koltuğa koyarken fermuarın başının sallanan kısmı tırnağımın arasına girdi ve kanattı*. çok saçma geldi bu olay bana. sadece yastığı tutacaktım basit bir şekilde ama buna evrildi. filmdeki rastlantıları da buna benzettim bu olay üstüne. yılların mafya adamı tuvalete girerken silahını dışarda bırakıyor ve ölüyor. bir boksörcü ve bir mafya kavga ederken daldıkları eskicide tecavüze uğruyorlar. iki kaçık soyguncu sevgililer lokanta soymaya çalışırken iki gangstera rastlıyorlar. sıradan bir hayat süren adam sabah kahvesini içerken garajına kanlı bir araba gelebiliyor vesaire vesaire. filmdeki yaşantılar alışılmışın dışında olsa da karakterlere göre gayet alışılmış bir yaşam. hayatlarının parçası olan işleri icra ediyorlar her zamanki gibi. fakat bir şey oluyor bir sihirli değnek dokunuyor sanki ve bütün işleyiş bozuluyor. bunun sonucunda bazısı gayet iyi kurtarıyor durumu (butch), kimisi tahtalı köyü boyluyor(vincent), kimisi kıl payı kurtuluyor(mia), kimisi yeni kararlarla yeni bir yol çiziyor(jules), kimisi de hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor(marsellus). hayatın bir portresi olarak okudum ben bunu. dünya böyle. bir sürü insan, tercihlerin şekillendirdiği bir sürü olay ve olayların şekillendirdiği bir sürü yaşam. sizin de bunları düşününce evrenin ne kadar geniş olabileceğini düşününceki gibi bir his doluyor mu içinize?
filme çok mu geniş bir pencereden baktım bilmiyorum ama farklı pencereler yaratmak iyidir. bu da böyle bir yazı denemesiydi. son olarak şunu söyleyeyim. siz siz olun ne ahmet kaya gibi tabancayı helada ne de vincent gibi helada tabancayı unutun. tarantino'ya saygı ve sevgilerlee.*
devamını gör...