1.
deprem gerçeğini en acı ifadeyle yüzümüze vuran bir söz.
devamını gör...
2.
17 ağustos 1999 gölcük depreminde arama kurtarma yapan ekipler enkazlara bağırıyorlardı. ‘sesimi duyan var mı?’ bir ses bir nefes yakalamak için sesleri kısılana kadar bağıran ekipler yaşam umudu olmak için uğraştılar.
bugün 22 yıl sonra sosyal deney adı altında avcılarda sesimi duyan var mı anonsu yapılmış. gerek var mı? bence yok. evet bazı mühim olayları anımsatmak için iyi niyetli bir hareket gibi düşünmüş olabilirsiniz ama depremi 22 yıl önce kanlı canlı yaşamış bir insan anonsu duyduğunda ne hisseder hiç düşünmediniz mi?
bugün 22 yıl sonra sosyal deney adı altında avcılarda sesimi duyan var mı anonsu yapılmış. gerek var mı? bence yok. evet bazı mühim olayları anımsatmak için iyi niyetli bir hareket gibi düşünmüş olabilirsiniz ama depremi 22 yıl önce kanlı canlı yaşamış bir insan anonsu duyduğunda ne hisseder hiç düşünmediniz mi?
devamını gör...
3.
şunu her duydugumda gözlerim doluyor.
devamını gör...
4.
17 ağustos 1999 tarihinde, bir grup genç ve fedakar insanın, deprem yıkıntılarının içine doğru bağırarak söyledikleri söz. her söylendiğinde tüm dünya susar enkazdan gelebilecek sese kulak kesilirdi. bir ses duyulduğunda umutla enkaz kazılır, eller ayaklar parçalanır, bir umut karanlığa dalınırdı. bir keresinde bir kedi çıkarılmıştı. nasıl korkmuş. kendisini çıkartanın can simidi olduğunu anlamış, pençeleriyle adama sımsıkı sarılmıştı. dışarı çıktığında sanki bir insan kurtarılmış gibi alkışlanmıştı.
bir daha bu sesi duymamak dileğiyle...
bir daha bu sesi duymamak dileğiyle...
devamını gör...
5.
o geceyi ömrümce unutmayacağım. 23 koca yıl... 23...
devamını gör...
6.
devamını gör...
7.
içimi yakan içimi acıtan en ağır cümle bu. ötesi yok.
devamını gör...
8.
maalesef yok.
devamını gör...
9.
bir daha ömrümün sonuna kadar kurmak istemediğim cümle.
devamını gör...
10.
99 gölcük depremi ile hayatımıza girmiş, her söylendiğinde, her yazıldığında, işitenin ve okuyanın tüylerini diken diken eden, güzel türkçemizle belki de 25 yıldır sorulmuş, içinde cevabıyla birlikte bir ülkenin tüm acısını taşıyan, sinir uçları ile dolu bir soru cümlesidir…
lakin, hazır kahramanmaraş depreminin üstünden tam bir yıl geçtiği bugün, bu soruyu enkaz altında hayata tutunmaya çabalayan kulaklara değil; enkaz üstünde tepinen tüm insanlara yöneltmek istiyorum:
seslerini duyan var mı?
ya da daha da ileri giderek, belki de biraz haddimi de aşarak, belki varsa benim gibi düşünen diğer insanlar gibi sormak istiyorum:
sesini duyuran var mı?
ortada ağır bir fatura var… ve bu fatura öyle, üstünden zaman geçtikçe komik bir hale gelen; sağda solda anlatılacak pavyon hesabı gibi bir fatura da değil hanımlar beyler…
soruyorum sizlere eyy yazdıkları/söyledikleri kadar büyük yürekli olduklarından şüphe ettiğim sevgili insanlar:
biz bu faturayı kime keseceğiz?
bir gecede ailesini, sülalesini yitirip, hiç aklında yokken, hiç hesapta yokken kimsesiz kalanlar adına değil,
üstünden bir yıl geçmesine rağmen, afet elinden her şeyi almışken, kaldıysa bir parça umudunu da devletin sorumsuzluğuyla, ilgisizliğiyle yitirmiş, hala çadırda çocuklarıyla kalıp; onlar üşümesin diye kendilerini onlara yorgan, battaniye yapan ana babalar adına değil,
kendi vicdanım adına soruyorum hanımlar beyler:
biz bunu birine fatura edecek miyiz?
20 yıldır yapması gereken bir çok şey gibi bu konu ile ilgili tek bir hazırlık yapmayan, iktidar korkusundan, koltuk sevdasından, günlerce sahaya inmeyip devletin varlığını o insanlardan esirgeyen devlet büyüklerinden,
yıkımın büyüklüğüne bakıp kahrolup utanacağına, sırtlan gibi ağzından salyalar damlata damlata elini ovuşturarak rant hayali kuran patronlardan,
20 yıldır ne yapıldıysa, 20 yıldır ne yapılmadıysa gözünün önünde, gözünün içine baka baka yaptıkları muhalefetten,
ve en önemlisi de;
tüm bunlar yaşandıktan sonra bile, bir ağız olup gerekirse de demokrasi kılıcını elimize alıp, hepiniz sorumlusunuz diye bağıra bağıra sesimizi duyurmak yerine, oturduğumuz yerden sessiz sessiz gözyaşı dökmeye kendini mahkum etmiş, ve her şeye rağmen hala ısrarla partizanlık yapan, kendine inancını yitirmiş bizlerden,
fatura edilmeyecek mi?
lakin, hazır kahramanmaraş depreminin üstünden tam bir yıl geçtiği bugün, bu soruyu enkaz altında hayata tutunmaya çabalayan kulaklara değil; enkaz üstünde tepinen tüm insanlara yöneltmek istiyorum:
seslerini duyan var mı?
ya da daha da ileri giderek, belki de biraz haddimi de aşarak, belki varsa benim gibi düşünen diğer insanlar gibi sormak istiyorum:
sesini duyuran var mı?
ortada ağır bir fatura var… ve bu fatura öyle, üstünden zaman geçtikçe komik bir hale gelen; sağda solda anlatılacak pavyon hesabı gibi bir fatura da değil hanımlar beyler…
soruyorum sizlere eyy yazdıkları/söyledikleri kadar büyük yürekli olduklarından şüphe ettiğim sevgili insanlar:
biz bu faturayı kime keseceğiz?
bir gecede ailesini, sülalesini yitirip, hiç aklında yokken, hiç hesapta yokken kimsesiz kalanlar adına değil,
üstünden bir yıl geçmesine rağmen, afet elinden her şeyi almışken, kaldıysa bir parça umudunu da devletin sorumsuzluğuyla, ilgisizliğiyle yitirmiş, hala çadırda çocuklarıyla kalıp; onlar üşümesin diye kendilerini onlara yorgan, battaniye yapan ana babalar adına değil,
kendi vicdanım adına soruyorum hanımlar beyler:
biz bunu birine fatura edecek miyiz?
20 yıldır yapması gereken bir çok şey gibi bu konu ile ilgili tek bir hazırlık yapmayan, iktidar korkusundan, koltuk sevdasından, günlerce sahaya inmeyip devletin varlığını o insanlardan esirgeyen devlet büyüklerinden,
yıkımın büyüklüğüne bakıp kahrolup utanacağına, sırtlan gibi ağzından salyalar damlata damlata elini ovuşturarak rant hayali kuran patronlardan,
20 yıldır ne yapıldıysa, 20 yıldır ne yapılmadıysa gözünün önünde, gözünün içine baka baka yaptıkları muhalefetten,
ve en önemlisi de;
tüm bunlar yaşandıktan sonra bile, bir ağız olup gerekirse de demokrasi kılıcını elimize alıp, hepiniz sorumlusunuz diye bağıra bağıra sesimizi duyurmak yerine, oturduğumuz yerden sessiz sessiz gözyaşı dökmeye kendini mahkum etmiş, ve her şeye rağmen hala ısrarla partizanlık yapan, kendine inancını yitirmiş bizlerden,
fatura edilmeyecek mi?
devamını gör...
11.
99 gölcük depreminin sabahında uyanıp televizyona baktığımda tek kat olmuş binaları gördüğüm an hafızamdan bir dakika bile silinmedi. günlerce o haberlerde takılı kaldım. sesimi duyan var mı cümlesi yıllarca kulaklarımdan silinmedi. henüz 11 yaşındaydım üstelik. bu acılar benimleydi inşaat mühendisliği okurken. bir daha hiç yaşanmamasını diledim ama olmadı. 6 şubat kahramanmaraş depreminde kahramanmaraş’taydım ve artık o cümle kulaklarımda değil sesimdeydi. nasıl bir şey biliyor musunuz. nefesin kesilene kadar sesin son avazda bağırıp sonrasında bir ses duyar mıyım diye nefes bile almamak. defalarca seslendim bir cevap almayı çok istedim ama sesimi duyan da yoktu sesimizi duyan da.
devamını gör...
12.
bir neslin travması olan, bugüne kadar sorulmuş en acı soru. bir daha bu topraklarda sormak zorunda kalmasak keşke.
devamını gör...
13.
hatay depreminden sonra duyduğumda beni korkutan, aynı zamanda dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlatan yardım cümlesidir.
sesimizi duymadılar o ayrı bir mevzudur.
sesimizi duymadılar o ayrı bir mevzudur.
devamını gör...
14.
ilk 1999 depreminde duymuştum. o gün bugündür o ses hiç aklımdan çıkmaz. son bir gayretin sesidir, hadi başarabilirsinin sesidir, nefesini duymak istiyorum hadi son bir çabanın sesidir.
devamını gör...
15.
ıssız yerlerde sorulan soru
devamını gör...