1.
yalan dünya evreninden, gülistan kocabaş çakaler'in, içinde bulunduğu ilişkiye, aile kültürüne vedahi ağzına oturmayan "sevgilim", "sürpriz" vb gibi kelimeleri her telaffuz ettiğinde, piknik tip selahattin tarafından sarfedilen repliktir. zaman zaman babası şehmus kocabaş da söyler.
bu replik bana hem komik geliyor yukarıdaki bahsettiğim kültürel özelliklerden dolayı hem de selahattin'e sinir olup, gülistan için de üzülmeme neden olarak karmaşık duygular içerisinde acı acı gülümsüyorum. gülistan da şımarabilse keşke mesela, gülistan'ın da bu lüksü olabilse.
bir önceki açtığım gülistan kocabaş çakaler başlığının asıl sebebi bu replik olsa da, bu başlığın asıl amacı; selahattin karakterinin yansıttığı erkek örneğinin suçu bastırırken suçlama taktiğini irdelemek değil ama kısaca dokunabilirim. bu replikte, aslında bir miktar aşağılama, bir miktar hor görme, bir miktar da layık görememe var. bu bakımdan ele alındığında aslında oldukça kırıcı bir replik. üstelik hem eş hem de zaman zaman baba tarafından kullanılıyor. yanlış hatırlamıyorsam bir kere orçun da "şımarma anne" demişti. net değilim o konuda; ama bir şeyde netim, gülistan, hayatında yer alan bütün önemli erkekler tarafından sadece hor görülen klasik bir türk kadını aslında. asla şımarma lüksü olmayan birçok kadından sadece biri.
replik ile ilgili ufak irdelememden sonra bu başlığı neden açtığıma gelelim. gerek gülistan, gerek gülistan karakterinin yansıttığı zümre heran her yerde, özellikle de sermayenin olumsuz bir şekilde el değiştirmesinden dolayı sık sık karşılaşabileceğimiz kişiler. işte benim de son bir haftadır, aklıma gelen ama muhatabına söyleme lüksümün olmadığı bir replik aynı zamanda.
yaklaşık yirmi gündür denizdeyim. tekne yaşamı hem lükstür hem de kendi içinde imkansızlığı ve fukaralığı kendine özgüdür. çünkü denizde, sınırlı bir alan içerisinde ve her şeye erişimin de kısıtlı olduğu bir yerdir. yapılması mümkün olmayan şeyler vardır bütün imkânlara rağmen. lüks bir mahrem ve mahrumiyettir.
fakat bunun bilincinde olmayan üç kadın* ile bir haftadır verdiğim büyük bir psikolojik savaş var. psikolojik savaşa dönme sebebi de bir türlü iletişim kuramıyor oluşum. konuşma özürlü biri değilim, bilakis gayet güzel konuşurum ve anlatırım ama müthiş bir algı kirliliği var ve bunun yorgunluğu ile artık sadece basit cümleler kurmaya başladım. bir de işte, içimden "şımarma gülistan" repliği geçiyor.
örneğin; teknede bir tane kahve makinası var, o da kapsül kahve makinası. ilk çıkanlardan. sadece espresso ve americano yapabilir. bunu da alan ve tekneye getiren kendileri, fakat istekler asla bu yönde değil. "ice latte" almak istiyorlar. böyle saçma sapan istekler. inek alıp, memesinden sıkınca yoğurt aksın istemek gibi.
yirmi gündür guecamole yapıyorum, hep aynı yapıyorum. bu sabah yine yaptım, bir tane daha istediler. dereotsuz. yirmi gün sonra dereotu sevmediğini fark eden insanüstü bir zekaya sahipler nzjdjajs. yok başka avokado dedim. bunu da birkaç gündür her "şımarma gülistan" diyesim gelen yerlerde adet edindim. mutlu etmek istemiyorum ve varsa bile kalmadı diyorum. acayip zevkli bu kısım.
bugün kahvaltıdan sonra gitti bu çarli'nin kezbanları. gitmeden de kahvaltıda dün sabah yaptığım poğaçaladan vardı, onu göstererek "biz bunlardan yolluk almak istiyoruz mümkünse" dedi. "benim için mahsuru yok" dedim. o sırada çarli konuya dahil oldu ve dedi ki "burası fırın mı tülin?" afsfafs. aklıma orada da geldi bu replik. birkaç defa daha şahit olmuştum adamın kadına, buranın tekne olduğunu hatırlatmasına. sgsfsg. şöyle bi baktım, boy pos da biraz andırıyor selahattin çakaler'i. dedim bunlardan olur... tülin de çakma sarışın.
neyse işte. şımarma gülistan!!!
bu replik bana hem komik geliyor yukarıdaki bahsettiğim kültürel özelliklerden dolayı hem de selahattin'e sinir olup, gülistan için de üzülmeme neden olarak karmaşık duygular içerisinde acı acı gülümsüyorum. gülistan da şımarabilse keşke mesela, gülistan'ın da bu lüksü olabilse.
bir önceki açtığım gülistan kocabaş çakaler başlığının asıl sebebi bu replik olsa da, bu başlığın asıl amacı; selahattin karakterinin yansıttığı erkek örneğinin suçu bastırırken suçlama taktiğini irdelemek değil ama kısaca dokunabilirim. bu replikte, aslında bir miktar aşağılama, bir miktar hor görme, bir miktar da layık görememe var. bu bakımdan ele alındığında aslında oldukça kırıcı bir replik. üstelik hem eş hem de zaman zaman baba tarafından kullanılıyor. yanlış hatırlamıyorsam bir kere orçun da "şımarma anne" demişti. net değilim o konuda; ama bir şeyde netim, gülistan, hayatında yer alan bütün önemli erkekler tarafından sadece hor görülen klasik bir türk kadını aslında. asla şımarma lüksü olmayan birçok kadından sadece biri.
replik ile ilgili ufak irdelememden sonra bu başlığı neden açtığıma gelelim. gerek gülistan, gerek gülistan karakterinin yansıttığı zümre heran her yerde, özellikle de sermayenin olumsuz bir şekilde el değiştirmesinden dolayı sık sık karşılaşabileceğimiz kişiler. işte benim de son bir haftadır, aklıma gelen ama muhatabına söyleme lüksümün olmadığı bir replik aynı zamanda.
yaklaşık yirmi gündür denizdeyim. tekne yaşamı hem lükstür hem de kendi içinde imkansızlığı ve fukaralığı kendine özgüdür. çünkü denizde, sınırlı bir alan içerisinde ve her şeye erişimin de kısıtlı olduğu bir yerdir. yapılması mümkün olmayan şeyler vardır bütün imkânlara rağmen. lüks bir mahrem ve mahrumiyettir.
fakat bunun bilincinde olmayan üç kadın* ile bir haftadır verdiğim büyük bir psikolojik savaş var. psikolojik savaşa dönme sebebi de bir türlü iletişim kuramıyor oluşum. konuşma özürlü biri değilim, bilakis gayet güzel konuşurum ve anlatırım ama müthiş bir algı kirliliği var ve bunun yorgunluğu ile artık sadece basit cümleler kurmaya başladım. bir de işte, içimden "şımarma gülistan" repliği geçiyor.
örneğin; teknede bir tane kahve makinası var, o da kapsül kahve makinası. ilk çıkanlardan. sadece espresso ve americano yapabilir. bunu da alan ve tekneye getiren kendileri, fakat istekler asla bu yönde değil. "ice latte" almak istiyorlar. böyle saçma sapan istekler. inek alıp, memesinden sıkınca yoğurt aksın istemek gibi.
yirmi gündür guecamole yapıyorum, hep aynı yapıyorum. bu sabah yine yaptım, bir tane daha istediler. dereotsuz. yirmi gün sonra dereotu sevmediğini fark eden insanüstü bir zekaya sahipler nzjdjajs. yok başka avokado dedim. bunu da birkaç gündür her "şımarma gülistan" diyesim gelen yerlerde adet edindim. mutlu etmek istemiyorum ve varsa bile kalmadı diyorum. acayip zevkli bu kısım.
bugün kahvaltıdan sonra gitti bu çarli'nin kezbanları. gitmeden de kahvaltıda dün sabah yaptığım poğaçaladan vardı, onu göstererek "biz bunlardan yolluk almak istiyoruz mümkünse" dedi. "benim için mahsuru yok" dedim. o sırada çarli konuya dahil oldu ve dedi ki "burası fırın mı tülin?" afsfafs. aklıma orada da geldi bu replik. birkaç defa daha şahit olmuştum adamın kadına, buranın tekne olduğunu hatırlatmasına. sgsfsg. şöyle bi baktım, boy pos da biraz andırıyor selahattin çakaler'i. dedim bunlardan olur... tülin de çakma sarışın.
neyse işte. şımarma gülistan!!!
devamını gör...