snowpiercer (film)

sistemsel bir eleştiri gibi yorumlansa da aslında bir eleştiri değildir, sisteme olan övgüdür. düzenin bu şekilde olması gerektiğini, azınlıkta kalan insanlar kaymak tabakasını yaşarken kalan çoğunluğun sürünmesinin gerekli olduğunu savunur. şapkalar için ayakkabılar düzeni devam ettirir. ayrıca ayakkabı olanların iradesi de yoktur. bunu curtis karakterinin başlattığı isyanda da görebiliriz. kendi kararlarıyla sisteme başkaldırdığını sansa da aslında piyondan ibaretti. bunu fark ettiği sahnede oldukça etkilendim. wilford'un bu esnada ona ''daha önce hiç yalnız kaldın mı?'' diye sorması ve düşünceleriyle başbaşa bırakması da şimdiye kadar curtis'in iradesiyle hareket etmedidiğini gösteren bir sahneydi. filmin sonunda trenin devrilmesi, dünyanın ısınması biraz absürd geldi yani tam da curtis isyanını mı bekliyordu bu olaylar? bir de çocukla kıza üzüldüm dünyaya adımlarını atmışken kutup ayısı ile bakışıyorlar. burada filmi nasıl bitirmek istiyorsanız zihninizde öyle tamamlıyorsunuz. bu yönden son sahneyi beğendim. yüksek beklentiler ile izlemezseniz tatmin edici bir film.
filmi izledikten sonra başka bir bakış açısı isterseniz barış özcan'ın film yorumu'nu buraya bırakıyorum. iyi seyirler.

sisteme her bir şeyiyle bağlı olan, ayakkabının ayak, şapkanın baş için olduğunu ve kendisinin bir şapka olduğunu tüm benliğiyle hissederek anlatan mason karakteri anlatılmak istenenin birebir yansımasıydı. çocukların yer altındaki değişmesi gereken parçalara uyum sağlayan kol ve bacak boyutunda olduğunu anlamak için ölçülüp biçilerek ailelerinden toplanması, protein çubuklarının böceklerden yapılması, curtis'in iki kollu lider olmaz dedikten sonra çocuğu kurtarmak için bir kolunu feda etmesi diğer akılda kalan ayrıntılardı. nihayetinde sistemi yok etmenin sistemin liderinin yerine geçmek yerine trenin kapısını yani sistemin kendisini yıkmakla mümkün olması mesajı verildi. oldukça tartışmalı bir mevzu olmakla birlikte sonunda bir bilinmezliğin ortasında kalan iki kişi görmek yerine curtis'in başa geçerek mevcut sistemi daha iyiye taşıdığını görmeyi yeğlerdim sanırım. curtis bu iş için biçilmiş bir kaftan değildi neyse ki, bebek yemiş adam trene ilk geldiğinde o yüzden kararsızım biraz.

dizisini izlemiş biri olarak filmini de izlemek istedim ve bir yerde bulup izledim. açıkçası dizisi bana daha iyi geldi belki her şeyi daha net anlattığı içindir ama yine de filmin içine giremedim. filmde son biraz kötü hatta benim açımdan. onca mücadele veriliyor ve filmin sonunda bir kız ve bir çocuk hayatta kalıyor hem de kışın ortası ve kutup ayılarının olduğu bir ortamda pek mantıklı gelmedi bilemedim. filmde aynı dizi gibi konu olarak insanlar dünyanın soğumaya başlaması üzerine bindikleri bir trende zorla binen insanlara çok farklı davranırlar ve bu insanlar bir yerden sonra çıldırıp treni ele geçirmek için plan yapar ve öne doğru gitmeye başlarlar. iki grup arasında daha doğrusu arkadaki insanlar ile öndekilerin askerleri kapışır galip olarak arkadakiler çıkar gibi gözükse de aslında her iki tarafta kaybetmiştir çünkü öne arkadakilerden sadece bir kaç kişi gider. onlarında en sonunda hepsi ölür tüm trende sadece bir kız ve bir çocuk kalır. şunu da söylemesem olmaz filmde eksik mi anlatılmış bilmiyorum ama benim anladığım dışardaki soğuk canlı yaşamı için tamamı ile sorunlu bir soğuk ama filmin sonunda ayı görüyoruz. tamam adamın hayatı soğukta yaşamak diye düşünmüşler ama bana saçma geldi. üzerinde çok düşünülmemiş bir film dizisi aynı değil onun üzerinde düşünülmüş en azından benim gözlemim öyleydi.