yazar: zülfü livaneli
yayım yılı: 2009
bir adada mutlu mesut yaşayan insanlar, eski bir siyasetçinin adaya gelmesiyle, başka bir serüvene doğru yolculuğa başlar. son derece politik bir roman olan bu eser, alışılmış livaneli romanlarının dışındadır.
yayım yılı: 2009
bir adada mutlu mesut yaşayan insanlar, eski bir siyasetçinin adaya gelmesiyle, başka bir serüvene doğru yolculuğa başlar. son derece politik bir roman olan bu eser, alışılmış livaneli romanlarının dışındadır.
- orhan kemal roman armağanı (2009)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "different utopia" tarafından 07.11.2020 20:46 tarihinde açılmıştır.
1.
''zaten bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur.''
--! spoiler !--
bir gün, adaya görevden ayrılan albayın gelmesiyle ada kabusa dönüşüyor. işte tüm olay burada başlıyor. geldiği günden itibaren "medeniyet" ve "demokrasi" adı altında yaptıkları doğa ve toplumun tüm dengesini bozuyor. sözde bunların hepsini oy birliği ile milletin birlik ve beraberliği için yaptığını söylüyor. ancak alınan kararların sonucu umdukları gibi olmuyor. adayı git gide bir felakete sürüklüyor. bu sırada ada halkı ise sonuçta devlet adamı diye düşünerek bir sonraki kurtarıcı projeyi heyecanla destekliyor. karşı çıkanlara düşman gözüyle bakılıyor, ötekileştiriliyor. bir zamanlar neşeyle sohbet ettikleri insanlar, zenginlik vaadi için dostlarının yüzüne bakmıyor.
kitapta geçen bu olaylar bana günümüz düzenini hatırlattı. hatta kitapta belli bir yer adının olmaması ve karakterlerin noterci, bakkal, başkan, yazar, müzisyen gibi isimlerle geçmesinin de buna bağlı olduğunu düşünüyorum. akıcı bir üslupla sorgulayarak okuyabilirsiniz.
--! spoiler !--
bir gün, adaya görevden ayrılan albayın gelmesiyle ada kabusa dönüşüyor. işte tüm olay burada başlıyor. geldiği günden itibaren "medeniyet" ve "demokrasi" adı altında yaptıkları doğa ve toplumun tüm dengesini bozuyor. sözde bunların hepsini oy birliği ile milletin birlik ve beraberliği için yaptığını söylüyor. ancak alınan kararların sonucu umdukları gibi olmuyor. adayı git gide bir felakete sürüklüyor. bu sırada ada halkı ise sonuçta devlet adamı diye düşünerek bir sonraki kurtarıcı projeyi heyecanla destekliyor. karşı çıkanlara düşman gözüyle bakılıyor, ötekileştiriliyor. bir zamanlar neşeyle sohbet ettikleri insanlar, zenginlik vaadi için dostlarının yüzüne bakmıyor.
kitapta geçen bu olaylar bana günümüz düzenini hatırlattı. hatta kitapta belli bir yer adının olmaması ve karakterlerin noterci, bakkal, başkan, yazar, müzisyen gibi isimlerle geçmesinin de buna bağlı olduğunu düşünüyorum. akıcı bir üslupla sorgulayarak okuyabilirsiniz.
devamını gör...
2.
(bkz: zülfü livaneli) tarafından 2008 yılında yazılmış, bitene kadar elimden düşmeyen kitaptır. düzensiz, acımasız, kötü dünyadan kopmak isteyen insanların bir adada, uzakta kurdukları dünyayı ve gelişimi anlatan bir kitap. fazla sade bir dil anlatımı var keşke biraz daha edebi bir anlatımı olsaydı
--! spoiler !--
doğanın mükemmel uyumunun içinde kötülükten uzakta, uyum içinde yaşayan insanların, satılığa çıkarılan bir evi yaşlanan başkan'ın alması ile değişen hayatlarını anlatan roman.ada sakinlerinin uzaktan izledikleri, manzarasına hayran kaldıkları martılarla bile düşman olmasını hatta öldürmeye yeltenmesini ve bu düşünceye karşı olanları anarşist diyebilecek kadar değişebileceğini, cennet olarak tasvir edilebilecek yerin insan eliyle nasıl bozulduğunu mükemmel bir dille anlatmış zülfü livaneli. bu ada sakinleri ile bize ütopik bir dünyanın nasıl distopyaya dönüşebileceğini ve bunun ne kadar kolay olabileceğini anlatmış yazar.
"gündelik yaşamımız içinde küçük boyun eğişlerimizden oluşan küçük günahların hikayesi bu"
--! spoiler !--
okudukça içinde günümüzden ve geçmişten kesitler bulanan bir roman.
--! spoiler !--
doğanın mükemmel uyumunun içinde kötülükten uzakta, uyum içinde yaşayan insanların, satılığa çıkarılan bir evi yaşlanan başkan'ın alması ile değişen hayatlarını anlatan roman.ada sakinlerinin uzaktan izledikleri, manzarasına hayran kaldıkları martılarla bile düşman olmasını hatta öldürmeye yeltenmesini ve bu düşünceye karşı olanları anarşist diyebilecek kadar değişebileceğini, cennet olarak tasvir edilebilecek yerin insan eliyle nasıl bozulduğunu mükemmel bir dille anlatmış zülfü livaneli. bu ada sakinleri ile bize ütopik bir dünyanın nasıl distopyaya dönüşebileceğini ve bunun ne kadar kolay olabileceğini anlatmış yazar.
"gündelik yaşamımız içinde küçük boyun eğişlerimizden oluşan küçük günahların hikayesi bu"
--! spoiler !--
okudukça içinde günümüzden ve geçmişten kesitler bulanan bir roman.
devamını gör...
3.
zülfü livaneli'nin okunması ve okutulması gereken nadide eseri. kitabı okurken kendinizi eşleştireceğiniz karakter size hayatla ilgili güzel çıkarımlar yaptırabilir. herkes olabilirsiniz romanda, halktan, zalimlerden hatta martılar ya da yılanlardan biri bile olabilirsiniz, ama kitap bittiğinde eminim yutkunmakta zorlanacaksınız.
devamını gör...
4.
zülfü livaneli'nin en güzel kitaplarından biri bence. distopik bir romandır. son ada denilen yer; cennet gibi, huzurlu, sessiz sakin bir adadır. adaya taşınan başkan lakabındaki adam manipülatif kişiliğiyle adadaki düzenin tüm gidişatını değiştirir. beni çok etkileyen bir roman olmuştu, günümüze bakılınca da bir benzeriyle karşı karşıyayız aslında.
devamını gör...
5.
dün bitirdiğim kitap. zülfü livaneli'nin şaheserlerinden biri gerçekten ve benim de en beğendiğim kitabı. okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. bazen deriz ya insanlar nasıl bu kadar kör, nasıl olanları hızlıca unutuyorlar, olayların çıkış nedenini nasıl göremezler diye işte bu kitapta hepsi o kadar güzel anlatılıyor ki. gözünüzün önünde dönen sahterkarlıklar ve sizin hiçbir şey yapamamanız sonucu. okurken gözünüzde türkiye canlanacak.
devamını gör...
6.
livaneli'nin bu romanı edebiyat dünyasının en kıdenli edebiyatçılarından geçer not almıştır. yaşar kemal'in tabiri ile " livaneli edebiyatın büyük kapısından geçmiştir." diğer bir referans ise orhan kemal ödülü almasıdır. yazar kendi benliğini katarak oluhşturduğu bu dünyada aşina olduğu müziği kullanmıştır. en çarpıcı özelliklerinden biri de şu dur: gezi olaylarının tam anlamıyla kitabın basımından 5 yıl sonra yaşanmasına karşı kitabın ağaç kesimiyle afallayan bir insan topluluğunun ve doğanın ekolojisinin bozulmasıyla sarsılmanın yaşanmasıyla başlamasıdır. sanatçının önsezileri gerçekten güçlüdür. politik bir eserdir.
alegorik olarak ele alınmış ve klasik eserlerin tadını veren çok güzel bir kitaptır.
alegorik olarak ele alınmış ve klasik eserlerin tadını veren çok güzel bir kitaptır.
devamını gör...
7.
bir zülfü livaneli kitabı.
zengin bir adam tarafından yıllar önce cennet gibi içinde doğal güzellikler barındıran bir ada satı n alması üzerine ve bu adada tek yaşamak için dostlarını adaya davet etmiştir. bu adada toplam kırk tane ev bulunur. adada yaşayan insanlara oturdukları evin numarasına göre hitap edilmiştir. bu adada herkes huzur içinde yaşamaktadır. bir gün bir kişinin ölmesi ölen kişinin evine kimin taşınacağı büyük bir merak konusu olmuştur. bu ev satılığa çıktığında evi satın alan kişi ise emekliye ayrılmış bir darbeci başkandır. adaya yerleştiğinde orada da huzurlu ve mutlu günlerden eser kalmamıştır. başkan ada halkına turizm bakımından gelişebileceği kanısında söylentiler çıkarmıştır. ardından bu söylentiler üzerine birkaç kişi hariç bu duruma büyük bir inanç içerisinde yolda bile gölge yapan ağaçları kesmeye başlar. ondan sonra herkes martıları öldürmek için seferber olurlar. ama bu sefer de adanın doğal güzelliğini yitirmesi an meselesidir. önce kendileri tüfeklerle martı avı gerçekleştirip beceremeyince adaya martı yumurtalarını yemek için tilki getirtirler. martılar azaldığı için bu kez de ortaya yılanlar çıkar. yılanlar evlere girerek insanlara zarar vermeye başlarlar, bunun önüne geçmek için yılanlara yedirmek amacıyla siyanürlü et getirtirler. fakat bu etleri sadece yılanlar değil, diğer etçil hayvanlarda yer ve zehirlenirler. bir çare daha düşünüp, adaya leylekleri getirerek yılanları azaltmayı amaçlarlar. bunun için bir uzman çağırıp direkler diktirirler ama gelen kişi ada halkını dolandırarak kaçar. ormanı yakmaktan başka çare kalmaz artık. yangında kaçan tilkileri öldüreceklerdir. fakat bu plan da başarılı olamaz ve yangın evleri dahil her yeri yakıp kül eder.
yapacak bir şey kalmayınca başkan adadan ayrılmaya karar verir. adadan ayrılırken adsız yazarımızın sevgilisi ile bir tartışma yaşarlar, bu esnada adanın tek bakkalının dilsiz oğlu başkanın üstüne atlar ve ikisi birlikte uçurumdan düşerek ölürler. adaya gelen askerler halkı tutuklar ve doğa insanlarla verdiği savaşı kazanır.
zengin bir adam tarafından yıllar önce cennet gibi içinde doğal güzellikler barındıran bir ada satı n alması üzerine ve bu adada tek yaşamak için dostlarını adaya davet etmiştir. bu adada toplam kırk tane ev bulunur. adada yaşayan insanlara oturdukları evin numarasına göre hitap edilmiştir. bu adada herkes huzur içinde yaşamaktadır. bir gün bir kişinin ölmesi ölen kişinin evine kimin taşınacağı büyük bir merak konusu olmuştur. bu ev satılığa çıktığında evi satın alan kişi ise emekliye ayrılmış bir darbeci başkandır. adaya yerleştiğinde orada da huzurlu ve mutlu günlerden eser kalmamıştır. başkan ada halkına turizm bakımından gelişebileceği kanısında söylentiler çıkarmıştır. ardından bu söylentiler üzerine birkaç kişi hariç bu duruma büyük bir inanç içerisinde yolda bile gölge yapan ağaçları kesmeye başlar. ondan sonra herkes martıları öldürmek için seferber olurlar. ama bu sefer de adanın doğal güzelliğini yitirmesi an meselesidir. önce kendileri tüfeklerle martı avı gerçekleştirip beceremeyince adaya martı yumurtalarını yemek için tilki getirtirler. martılar azaldığı için bu kez de ortaya yılanlar çıkar. yılanlar evlere girerek insanlara zarar vermeye başlarlar, bunun önüne geçmek için yılanlara yedirmek amacıyla siyanürlü et getirtirler. fakat bu etleri sadece yılanlar değil, diğer etçil hayvanlarda yer ve zehirlenirler. bir çare daha düşünüp, adaya leylekleri getirerek yılanları azaltmayı amaçlarlar. bunun için bir uzman çağırıp direkler diktirirler ama gelen kişi ada halkını dolandırarak kaçar. ormanı yakmaktan başka çare kalmaz artık. yangında kaçan tilkileri öldüreceklerdir. fakat bu plan da başarılı olamaz ve yangın evleri dahil her yeri yakıp kül eder.
yapacak bir şey kalmayınca başkan adadan ayrılmaya karar verir. adadan ayrılırken adsız yazarımızın sevgilisi ile bir tartışma yaşarlar, bu esnada adanın tek bakkalının dilsiz oğlu başkanın üstüne atlar ve ikisi birlikte uçurumdan düşerek ölürler. adaya gelen askerler halkı tutuklar ve doğa insanlarla verdiği savaşı kazanır.
devamını gör...
8.
bir zülfü livaneli kitabıdır.
ege’de emekli olmayı beklerken birden darbe söylentilerinin çıkması ile tuhaf bir şekilde yolu açılan ve genelkurmay başkanlığına yükselen bir orgeneral bu terfinin ardından darbe yaparak kendini devlet başkanı ilan eder.
atatürkçü olduğunu iddia eden, hatta atatürk uluslararası barış ödülünü bile kazanan bu asker siyasetçi ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmekle kalmaz, üstüne üstlük ülkeyi düze çıkaracağı iddiasıyla insanların kesilip biçilmesine, işkencelerle can vermesine de zemin hazırlar.
ortaya çıkarttığı ucube bir anayasa ile baskıcı rejimini güçlendiren asker siyasetçiye halk da büyük bir destek verir, ister gerçek bir sevgiden deyin, ister korkudan, isterse yalakalıktan.
kötü resimler yapan asker siyasetçi, ne kadar yeteneksiz olduğunun farkına asla varamaz çünkü herkes resimlerine bayılır, hatta yaptığı atatürk resmi rekor bir fiyata satılır ve ülkenin yaşayan en pahalı ressamı bile olur. kötü ressamlardan neler çekti bu dünya! sanırım başka bir ülkede başka bir asker daha vardı hem kötü ressam hem de diktatör olan.
yıllar sonra artık güçten düştüğünde hakkında yapılan suçlamalar sonucunda müebbet hapis cezasına çarptırılan ve rütbesi erliğe kadar düşürülen bu zat öldüğünde cenazesinde sadede bir avuç insan bulunur. ne kadar yüksekten düşerse insanoğlu şiddeti o kadar büyük olur elbet düşüşün.
velhasıl, zülfü livaneli bu romanında benzer bir hikaye anlatır. belki rütbeler birbirini tutmamaktadır ama hikaye çok benzer. benim güzel ülkemde gerçeklik kurgudan daha tuhaftır her zaman.
ege’de emekli olmayı beklerken birden darbe söylentilerinin çıkması ile tuhaf bir şekilde yolu açılan ve genelkurmay başkanlığına yükselen bir orgeneral bu terfinin ardından darbe yaparak kendini devlet başkanı ilan eder.
atatürkçü olduğunu iddia eden, hatta atatürk uluslararası barış ödülünü bile kazanan bu asker siyasetçi ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmekle kalmaz, üstüne üstlük ülkeyi düze çıkaracağı iddiasıyla insanların kesilip biçilmesine, işkencelerle can vermesine de zemin hazırlar.
ortaya çıkarttığı ucube bir anayasa ile baskıcı rejimini güçlendiren asker siyasetçiye halk da büyük bir destek verir, ister gerçek bir sevgiden deyin, ister korkudan, isterse yalakalıktan.
kötü resimler yapan asker siyasetçi, ne kadar yeteneksiz olduğunun farkına asla varamaz çünkü herkes resimlerine bayılır, hatta yaptığı atatürk resmi rekor bir fiyata satılır ve ülkenin yaşayan en pahalı ressamı bile olur. kötü ressamlardan neler çekti bu dünya! sanırım başka bir ülkede başka bir asker daha vardı hem kötü ressam hem de diktatör olan.
yıllar sonra artık güçten düştüğünde hakkında yapılan suçlamalar sonucunda müebbet hapis cezasına çarptırılan ve rütbesi erliğe kadar düşürülen bu zat öldüğünde cenazesinde sadede bir avuç insan bulunur. ne kadar yüksekten düşerse insanoğlu şiddeti o kadar büyük olur elbet düşüşün.
velhasıl, zülfü livaneli bu romanında benzer bir hikaye anlatır. belki rütbeler birbirini tutmamaktadır ama hikaye çok benzer. benim güzel ülkemde gerçeklik kurgudan daha tuhaftır her zaman.
devamını gör...
9.
zülfü livaneli 'nin "belli bir ülkeyi anlatmamasına karşın belki de benim en politik romanım" dediği, 2008 yılında edebiyat dünyasına kazandırdığı eserdir.günümüz dünyasından da izler bulabileceğiniz bu kitap halk kitlelerini yönlendirme de bir diktatörün etkisini anlatıyor.kitabın adının da geldiği "son ada" doğadaki diğer canlı dostlarımızla ortak alanı paylaşıp haklarına saygı duyulan,kimsenin kimseye karışmadığı bir yer olma özelliği gösteriyor.sayıları belli olan ada halkı kendi kendilerini yönetmeyi başarmışken ve kardeşçe yaşarken eski bir devlet başkanının adaya gelmesiyle bu güzel büyü bozuluyor.kitapta dostluğun önemine cesarete,aşka bolca yer verilmesi kitabın bir solukta okunmasını sağlıyor.
devamını gör...
10.
cennetten bir köşeymişcesine güzel olan, herkesin birbirini sevip saydığı, dallarında barış kokan çiçeklerin açtığı, zifiri gürültüden uzakta, despotluğun hüküm sürmediği adadan; alınan her kararda giderek parçalanan ve yok olmaya yüz tutan adaya... tam da son ada.
çocukluğunda bazı duyguların yoksunluğunu yaşayarak büyüyen insanlar girdiği her ortamda liderlik yapmaya kalkışır. benliğinin bütün benliklerden üstün tutulmasını, düşüncelerinin herkes tarafından benimsenmesini isterler. aksi bir düşüncenin varlığını dahi kabul edemezler, her aksi düşünceyi kişiliğine yapılmış bir hakaret olarak algılarlar. onlara göre aksi bir düşüncenin varlığı bulunan ortamı zehirler. bir de bunun bir diktatör olduğunu düşünün. ne tür felaketlere yol açacağını aklınıza getirin. ne kadar korkunç olur. gözyaşları, ölümler, sürgünler... işte bu adanın bütün güzelliklerini solduran da böyle biri ve onun fikirleri.
zülfü livaneli, bu romanında üç tiplemeye yer veriyor; birinci tip otoriter olmaya çalışan insan modeli, ikinci tip birinci tipin g*tyalaklığını yapan insan modeli, üçüncü tip ise iktidarın aldığı yanlış kararlara karşı çıkan cesur muhalif insan modeli olarak karşımıza çıkıyor. bu romandan anladığım kadarıyla bir halkı, önce bir şeyin varlığı yahutta yokluğuyla korkutarak ve sonra bu durumdan kurtulmak için ortaya atılmış vasat çözüm öneriler yardımıyla yanınıza çekebilirsiniz.(günümüz siyasetine uyarlanmaya açıktır.) korkuyu düşmanca gösterip ortaya çözüm gibi görünmesi bile yeterli olan bir fikir atıp kendinizi kahraman ilan ederseniz bütün korkaklar yanınıza doluşur ve sizi ayakta alkışlarlar. çoğunluğun peşinden gittiği ideoloji bir çöp yığını da olsa çoğunluk her zaman azınlığı yok eder, yaşamasına fırsat vermez. tabii bu da beraberinde kargaşaya yol açar. haklı ama azınlık ve haksız ama çoğunluk çatışmasına dönüşür. roman biraz da bu çatışmanın üzerine kurulu. güzel, beğendim, başarılı.
çocukluğunda bazı duyguların yoksunluğunu yaşayarak büyüyen insanlar girdiği her ortamda liderlik yapmaya kalkışır. benliğinin bütün benliklerden üstün tutulmasını, düşüncelerinin herkes tarafından benimsenmesini isterler. aksi bir düşüncenin varlığını dahi kabul edemezler, her aksi düşünceyi kişiliğine yapılmış bir hakaret olarak algılarlar. onlara göre aksi bir düşüncenin varlığı bulunan ortamı zehirler. bir de bunun bir diktatör olduğunu düşünün. ne tür felaketlere yol açacağını aklınıza getirin. ne kadar korkunç olur. gözyaşları, ölümler, sürgünler... işte bu adanın bütün güzelliklerini solduran da böyle biri ve onun fikirleri.
zülfü livaneli, bu romanında üç tiplemeye yer veriyor; birinci tip otoriter olmaya çalışan insan modeli, ikinci tip birinci tipin g*tyalaklığını yapan insan modeli, üçüncü tip ise iktidarın aldığı yanlış kararlara karşı çıkan cesur muhalif insan modeli olarak karşımıza çıkıyor. bu romandan anladığım kadarıyla bir halkı, önce bir şeyin varlığı yahutta yokluğuyla korkutarak ve sonra bu durumdan kurtulmak için ortaya atılmış vasat çözüm öneriler yardımıyla yanınıza çekebilirsiniz.(günümüz siyasetine uyarlanmaya açıktır.) korkuyu düşmanca gösterip ortaya çözüm gibi görünmesi bile yeterli olan bir fikir atıp kendinizi kahraman ilan ederseniz bütün korkaklar yanınıza doluşur ve sizi ayakta alkışlarlar. çoğunluğun peşinden gittiği ideoloji bir çöp yığını da olsa çoğunluk her zaman azınlığı yok eder, yaşamasına fırsat vermez. tabii bu da beraberinde kargaşaya yol açar. haklı ama azınlık ve haksız ama çoğunluk çatışmasına dönüşür. roman biraz da bu çatışmanın üzerine kurulu. güzel, beğendim, başarılı.
devamını gör...