1.
ülkemizde daha çok aforizmalar olarak çevrilmiş koleksiyonu ile bilinse de şiirlerinde dili çok keskin kullanabilen hiciv ustası polonyalı şair. bu kısa şiirlerden en etkileyici olanı şüphesiz kendi mezarını kazan mezarcı* hakkında olanıdır ki bu şiirin altında oldukça trajikomik bir hikaye ve garip bir dehşet yatar. aslen yahudi olan lec, 1941 yıllarında tarnopol'de nazi toplama kamplarından birine düşer fakat iki defa kaçma girişiminde bulunduktan sonra ölüm cezasına çarptırılır. kendi mezarını kazmaya başladığı sırada başına dikilmiş olan askeri elindeki kürek ile yaralayıp/öldürüp kendi için kazdığı mezara atar ve kaçmayı başarır. bu kısa şiir tamamen bu olaya bir atıftır. lec'in hayatı bu ve bunun gibi onlarca garip tesadüfler ile doludur esasında. ikinci dünya savaşı yıllarında yahudi olmanın dehşetini yaşaması bir kenara bu büyük hiciv ustasının ismi de oldukça ilginçtir. lec veya lecz ibranice'de 'jester' kelimesinin karşılığıdır. bir çok kaynakta 'clown' olarak geçmekte ama türkçe olarak bu ayrımı nasıl yapacağımdan emin değilim. soytarı ve palyaço olarak yapılabilir sanıyorum. büyük bir hiciv ustasının soy adının keskin bir mizah anlayışı ile bilinen jester'ı karşılaması hoş bir tesadüf. lec'in aslen ünvanından vazgeçmiş bir aristokrat olduğunu da eklemek gerek. lec'in babası benon de tusch-letz'in avusturya-macaristan'a büyük hizmetlerinden ötürü baron ünvanını almıştır fakat lec bu ünvandan kendi rızası ile vazgeçmiştir.
yaşamının erken dönemlerinde bir partiye bağlı görünmese bile komünizm'e yakın olan lec -ki hayatının bir döneminde sovyet işbirlikçisi olarak bile anılmıştır- savaş sonrası dönemde sovyetler ile büyük anlaşmazlıklara düştü denilebilir. 49'lu yıllarda viyana'da basın ataşesi olduğu dönemlerde uğradığı haksızlıklardan ötürü ailesi ile birlikte israil'e yerleşmiş fakat uzun yıllar sonunda polonya'ya geri dönmeyi seçmiştir fakat bulduğu ülke, bıraktığı ülke değildir. alenen dışlanır, eserleri sansürlenir ve yasaklanır. yaşamının son yıllarına yakın tekrardan eserleri özgürlüğünü kazansa bile lec çok göz önünde bulunmadan yazmaya devam eder. 1939 yıllarında pek çok şairin ve yazarın -aleksander wat, władysław broniewski vb.- hiçbir sebep yokken sınır dışı edildiği, ortadan aniden kaybolduğu veya tutuklandığı o kaotik dönemi birinci elden yaşamış olan lec'in hayatının son dönemlerinde ön planda olmamayı seçmesi de gayet anlaşılabilir bir durum. bu yoğun sansür döneminde kendisini brecht'in eserlerini çevirmeye adamıştır. alman dili geleneğine yakın olan lec karl kraus ile bariz benzerlikler gösteriyor denilebilir ki eserlerinde sıklıkla heinrich heine'a atıfta bulunur. nerede okuduğumu hatırlamamakla beraber lec için czeslaw milosz'nun nesli denir; değişen, istikrarsız ve belirsiz bir dünyada doğmak ve ölmek. bu sözlerin arkasında vahşet, soykırım ve terör gizlidir. lec'in dünyaya bıraktığı aforizmalardan -ki kendisi aforizma demekten hoşlanmazdı- birinde söylediği gibi: bizler yalnızca çatal bıçak kullanmayı öğrenmiş yamyamlarız, fazlası değil.
he who had dug his own grave
looks attentively
at the gravedigger's work,
but not pedantically:
for this one
digs a grave
not for himself.
yaşamının erken dönemlerinde bir partiye bağlı görünmese bile komünizm'e yakın olan lec -ki hayatının bir döneminde sovyet işbirlikçisi olarak bile anılmıştır- savaş sonrası dönemde sovyetler ile büyük anlaşmazlıklara düştü denilebilir. 49'lu yıllarda viyana'da basın ataşesi olduğu dönemlerde uğradığı haksızlıklardan ötürü ailesi ile birlikte israil'e yerleşmiş fakat uzun yıllar sonunda polonya'ya geri dönmeyi seçmiştir fakat bulduğu ülke, bıraktığı ülke değildir. alenen dışlanır, eserleri sansürlenir ve yasaklanır. yaşamının son yıllarına yakın tekrardan eserleri özgürlüğünü kazansa bile lec çok göz önünde bulunmadan yazmaya devam eder. 1939 yıllarında pek çok şairin ve yazarın -aleksander wat, władysław broniewski vb.- hiçbir sebep yokken sınır dışı edildiği, ortadan aniden kaybolduğu veya tutuklandığı o kaotik dönemi birinci elden yaşamış olan lec'in hayatının son dönemlerinde ön planda olmamayı seçmesi de gayet anlaşılabilir bir durum. bu yoğun sansür döneminde kendisini brecht'in eserlerini çevirmeye adamıştır. alman dili geleneğine yakın olan lec karl kraus ile bariz benzerlikler gösteriyor denilebilir ki eserlerinde sıklıkla heinrich heine'a atıfta bulunur. nerede okuduğumu hatırlamamakla beraber lec için czeslaw milosz'nun nesli denir; değişen, istikrarsız ve belirsiz bir dünyada doğmak ve ölmek. bu sözlerin arkasında vahşet, soykırım ve terör gizlidir. lec'in dünyaya bıraktığı aforizmalardan -ki kendisi aforizma demekten hoşlanmazdı- birinde söylediği gibi: bizler yalnızca çatal bıçak kullanmayı öğrenmiş yamyamlarız, fazlası değil.
he who had dug his own grave
looks attentively
at the gravedigger's work,
but not pedantically:
for this one
digs a grave
not for himself.
devamını gör...